Tecrübe

4 dk

Semih Erden, 2010’daki milli takımdan kalan iki isimden biri ve tecrübesi her zamankinden daha kritik olacak.

Sinan Güler’le birlikte takımın en tecrübeli iki isminden birisin. Beklentilerini öğrenebilir miyim?

Her turnuvanın kendine göre zorluğu var. Bu yıl ek olarak, takım tamamen gençleşmiş durumda. Ancak arkadaşlarımızın hepsi kaliteli isimler. Seyircilerin her maçta, basketbol oynamayı çok seven, hırslı bir takım göreceklerine eminim.

İyi bir ekibe dönüşeceğimize inanıyorum ama bu kadar kısa sürede ne şekilde bir uyum yakalayacağımızı kestiremiyorum. Hazırlık turnuvalarını oynadıktan sonra daha net bir fikrimiz olacaktır. Yeniden yükselişe geçebilecek bir potansiyelimiz olduğunu düşünüyorum.

Grupta Sırbistan ve Rusya gibi zorlu rakipler var, diğer birçok takım NBA oyuncularıyla geliyor turnuvaya. Bizde ise geçen sezonu NBA’de geçirmiş herhangi bir oyuncu bulunmuyor. En büyük eksiğimiz tecrübe diyebilir miyiz?

Bu tip şampiyonalar farklı yerler. Tüm ülkelerin elit oyuncuları geliyor, seviye çok yüksek. Bizim de burada her oyuncuya ihtiyacımız var. Elimizdeki mevcut kadroyla en iyi ne yapabiliriz, onun peşindeyiz. Bizim için verimli olacağına eminim. Antrenman performansımız da önemli olacak tabii...

Bu turnuvada patlama yapıp takip eden 10-15 yılda milli takımı sürükleyebilecek isimlere sahip miyiz?

Tek tek şu yapar, bu yapamaz diye ayırmam doğru olmaz ama çok önemli genç oyuncular geliyor alttan. Biz de benzer şekilde benzer kadroların parçaları olmuştuk, onlar da bizim daha önceden yürüdüğümüz yoldan ilerliyor.

Takımca bu işi beraber götürmemiz lazım, tek bir ismin patlama yapıp takımı taşımasını beklemek yanlış olur. Bir yerde işler tıkanacaktır muhakkak. O noktalar geldiğinde de mücadeleyi hep birlikte sürdürmemiz gerekecek.

2001’de ve 2010’da Türkiye’de düzenlenen şampiyonalarda ikinci olmuştuk. Bir kez daha evde olmak nasıl bir fark yaratıyor takım için?

Evde olmak ve oynamak, takım için ayrı bir konsantrasyon kaynağı. Buradaki iki turnuvada güzel başarılara imza attık. Ama bu kez, gençleşen bir kadroyla mücadele edeceğiz. 2010’da Hidayet (Türkoğlu) gibi, Kerem (Tunçeri) gibi tecrübeli isimler kadrodaydı. Burada da potansiyelli birçok oyuncu var ama çoğu, takımlarında süre almakta zorlanan isimler. Bu yüzden mutlaka sorun yaşayacaklardır ama herkesin elinden gelenin en iyisini yapacağından eminim.

Türkiye, 2000’lere gelirken genelde kısa oyuncu yetiştiren bir ülkeydi ve uzun oyuncu sıkıntısı yaşıyordu. Ardından altyapılar uzunlara yöneldi ve bir noktada NBA’e uzun oyuncu ihraç eder hâle geldik. Son dönemde ise yine uzun çıkarmakta zorlanıyor gibiyiz. Katılır mısın?

Alttan geliyor aslında... Ben de ‘dan’ diye düşmedim sonuçta kadroya, çok ciddi sınavlardan geçtim. Ömer Faruk (Yurtseven) var mesela, pişecek takımla birlikte. Onun dışında, ismini sayamayacağım birçok farklı oyuncu daha var. Üst seviyeye uyum sağladıkları sürece bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum. Bir de şu var; uzun oyuncunun basketbol hayatı da diğerlerine göre daha uzun olur, çoğu 40’a kadar oynayabilir ciddi bir sakatlığı yoksa. Bu da iki-üç yetenek yakaladığınız takdirde uzun bir süreyi garantilediğiniz anlamına geliyor.

Gençlerin forma şansı bulamadığı konusundaki eleştirilere katılıyor musun?

Kesinlikle, en büyük problemimiz bu. Benim çıkış yaptığım dönemde böyle bir durum yoktu, ilk beş başlıyordum takımlarımda. Şimdiki gençler ise şans bulamıyor. Hiçbir oyuncu oturarak basketbolcu olmaz. Oynaya oynaya üst seviyeye gelir. Süre almadığın zaman üretmekte zorlanırsın. Bu biraz da pozisyon hafızasıyla alakalı; sırtı dönük oynarken rakibin ne yapacağını daha iyi tahmin edersin, savunurken rakibin ne yapacağını daha rahat kestirebilirsin. Ezbere dönüşür bir noktadan sonra. Ve bunların hepsi oynayarak elde edilen, süre almadığın takdirde de körelen yetiler. Biz de gençlerimize süre vermeyerek onları köreltiyoruz.

Socrates Dergi