
Tek Ayak Üstünde
5 dk
Kerri Strug, ‘Magnificent 7’ adıyla bilinen 1996 ABD Kadın Jimnastik Takımı’nın en gözde üyesi değildi ama en çok hatırlananı oldu.
Kerri Strug, Georgia Dome’u dolduran 32 bini aşkın kişiden çıkan uğultuyu duyunca ısınma rutinine ara verip gözünü atlama masasına çevirdi. Ondan hemen önce sahne alan takım arkadaşı Dominique Moceanu, sırt üstü düştüğü yerden kalkıyor ve seyircileri selamlıyordu.
Strug, beş yıldır Houston’da Bela Karolyi’nin spor salonunda birlikte çalıştığı Moceanu’nun düştüğüne inanamıyordu. Aslında, onun atlama masasında en son ne zaman hata yaptığını dahi hatırlamıyordu. Neyse ki atlama masasında jimnastikçilerin iki hakkı vardı ve Moceanu, ikinci hakkında hata yapmayıp ABD’nin altın madalyasını garantileyecek ve -Doğu Bloku’nun boykotuna sahne olan 1984 Los Angeles Olimpiyatı hariç- 1952 yılından beri süren Sovyet hegemonyasına son verecekti. En azından, Strug’ın görüşü bu yöndeydi... Öyle olmadı. Moceanu, bir kez daha aynı hareketi tekrarladı ve soluğu yine minderde, poposunun üstünde aldı. Ruslara karşı açtıkları fark eriyordu.
Sahne alacak son isim olan Strug’ın kalp atışları hızlanmaya başladı. Yine de özgüveni yerindeydi. Atlama masası onun uzmanlık alanıydı ve az sonra yapacağı hareketi binlerce kez tekrarlamıştı. 14 yaşında, ailesini Arizona’da bırakıp Karolyi’nin ellerinde en iyi eğitimi almak için Houston’a gittiğinde aklında bugün vardı. Macar asıllı, Romanya doğumlu antrenörünün zulme varan ağır antrenmanlarına, Texas sıcağında aç susuz idman yapmaya zorlandığı günlere, sırf bu madalya için katlanmıştı. Derin bir nefes alıp koşusuna başladı. Sıçrama tahtasından yükseldi, atlama masasını geçti ama o da Moceanu gibi sırt üstü yere düştü. Ama bir farkla; Strug ayağa kalkıp selam verdikten sonra sekmeye başladı. İnişte yaşadığı denge kaybı sonucu sağ ayağı kaymış, tüm ağırlık sol bileğine binmişti. İyi görünmüyordu ama ikinci denemesine çıkmazsa altın madalya gidebilirdi.
Strug, şaşkın bakışlarla hocası Bela Karolyi’ye döndü. Nadia Comaneci, olimpiyat tarihinin ilk kusursuz performansını sunup 1976 Montreal’de 10 tam puan aldığında, Karolyi de Rumen takımının başındaydı. O günden yaklaşık 20 yıl sonra, bu kez Amerikan takımının başında, yine unutulmayacak bir anın tam merkezinde olacağından habersiz öğrencisinin gözlerinin içine bakıyordu. Strug ikinci denemesi için başlangıç noktasına doğru sekerek ilerlerken Karolyi’nin konuşacak çok vakti yoktu. Sadece şunu söyledi: “Silkelen. Yapabilirsin. Yapabilirsin. Yapabilirsin. Yapabilirsin. Telaşlanma!”
Yeniden başlangıç noktasındaydı. İlk denemede düşmesine rağmen aldığı puan, Rus takımını geçip altın madalyayı kazanmalarına yetecekti ama bundan habersizdi. Burkulmuş sol bileğiyle atlama masasına doğru koştu. Yükseldi ve hareketini tamamlayıp iki ayağının üzerine indi. Sol bacağını arkaya kaldırıp tek ayak üstünde selamını verdi. O sırada Karolyi “Evet!” diye bağırdı. Ancak yüzündeki gülümseme bir anda kayboldu ve merdivenlere doğru koşmaya başladı; çünkü Strug, selamını tamamladıktan sonra sol bileğini tutarak kendini yere bırakmıştı. Antrenörlerinin desteğiyle sahneden inerken gözyaşları da yanaklarından süzülüyordu.
Doktorların hastaneye gitme yönündeki telkinleri sonuç vermedi. Strug, madalya töreninde ‘Magnificent 7’ takımıyla kürsüde olmak istiyordu. Sol ayağına yapılan bandajla, Karolyi’nin kucağında podyuma geldi. Bir yandan gülüyor, bir yandan da yaşadığı duygu karmaşasını resmeder biçimde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Olimpiyat tarihinin en ikonik anlarından birinin başrolünde geçirdiği o günün anlamını, 16 yıl sonra tek cümleyle açıklayacaktı: “O gün Atlanta’da kendime ve hayallerime inanmayı öğrendim, korkularıma değil.”