Tek Boynuz

5 dk

Kristaps Porzingis, bir ‘bilinmeyen’ olarak girdiği NBA’de, bugün geleceğin ta kendisi…

Herhangi bir Knicks taraftarına sorarsanız Phil Jackson’ı ve yöneticilik dönemini hoş sözlerle anma ihtimali epey düşük. ‘Zen Master’ bir kurtarıcı gibi ve beş yıl için 60 milyon dolarlık kontratla karşılandığı New York’tan; aldığından ileriye götüremediği bir takım, sahada artık hiçbir katkısı olmayan Joakim Noah’a verilmiş 72 milyon dolarlık bir kontrat, işlerine karışarak görevlerini zorlaştırdığı koçlar ve medya önünde girilen tuhaf polemikler bırakarak gitmişti. Tabii bir de kalan iki yıllık kontratının karşılığı 24 milyon doların tek kuruşunu bile bırakmadan...

Jackson, kariyerindeki bu nadir lekeyi önemsiyor mu, bilemiyoruz. Ama bir adam, ileride onun Knicks döneminin biraz olsun pozitif hatırlanmasını sağlayabilir. 2015’te Justise Winslow, Emmanuel Mudiay gibi Amerikan basketbol kamuoyunun üzerinde durduğu oyuncular henüz masadayken draft dört numarası olarak seçtiği Kristaps Porzingis’ten bahsediyoruz...

Aynı draft’ı bugün kafanızda tekrarlamaya çalışsanız Porzingis’i belki ilk sıradan bile seçebilirsiniz ve geriye dönük bakışla bu tercihiniz, büyük bir cesaret ya da vizyon göstergesi gibi gözükmeyebilir. Ancak o gün için, diğer oyuncuların yanında görece bilinmez kalan Letonyalıyı o kadar yukarıdan almak, tereddüt içermeden yapılabilecek bir hamle değildi. Ve bu riski alan Jackson, Knicks’e önümüzdeki 10-15 yıllık potansiyel yapı taşını kazandırdı.

Knicks gibi, diplerden kurtulmaya çabalayan takımlar için en önemlisi (ve aynı zamanda en zoru) böyle bir yapı taşını bulabilmek. Yeniden yapılanma yoluna giren ancak Porzingis benzeri bir oyuncuyu bir türlü bulamadığı için hâlâ aşağılarda debelenip duran takımlara örnek çok. Buna karşın Knicks; ‘baba parası yiyen şımarık zengin’ etiketli takım başkanı James Dolan’a ve soru işaretleriyle dolu hamleler yapmaya devam eden yönetim kademesine rağmen birine, hatta doğrudan bu isimle (Unicorn) anılanına sahip. Sürgünde olmasına karşın ejderhalarını büyüten Daenerys Targaryen gibi...

2000’lerin başından itibaren, şut atabilen ve NBA’e girmeye aday hemen her Avrupalı uzun Dirk Nowitzki üzerinden tarif edildi. “Yeni Nowitzki”, “Kalın Nowitzki”, “Nowitzki’nin daha hızlısı”, “Top süren Nowitzki" ve niceleri... Porzingis de kaçınılmaz olarak draft öncesi Nowitzki benzetmelerine maruz kalmıştı ama karşımızda, Nowitzki’ye kıyasla çok daha komplike bir oyuncu duruyor. Bu şüphesiz ki biraz da Nowitzki sayesinde. Bir dönemin uzun boylu çocukları nasıl Hakeem Olajuwon’ı ve Shaquille O’Neal’ı izleyerek büyüdüyse Porzingis ve onun kuşağının önünde de Nowitzki ve Pau Gasol gibi örnekler vardı. 2.06 boyu ve power forvet kalınlığıyla oyun kuruculuk yapan LeBron James ve 2.10 üzeri boydaki en iyi şutör Kevin Durant de onlara katılınca, ortaya Porzingis, Karl-Anthony Towns, Joel Embiid, Giannis Antetokounmpo gibi tek boynuzlu atlar çıktı.

Kimi guard gibi top sürebilen, kimi rahatlıkla şut atabilen, oyunlarında net zayıflıklar bulunmayan bu genç uzunlar da şüphe yok ki kendilerinden sonraki dönem için normları belirleyecek. Ve muhtemelen bu süreçte, MVP ödüllerini aralarında paylaştıklarını ve şampiyonluklara ulaştıklarını göreceğiz. Porzingis de bu sezonun beşte birlik bölümü geriden kalmışken elde ettiği istatistiklerle (27+ sayı, 7+ ribaund, 2+ blok, 2 üçlük) şimdiden bu sinyali veriyor zaten.

Evet, Phil Jackson girdiği ego çatışması nedeniyle takımdan ayrılmadan önce az daha Porzingis’i gönderecekti ve bunu engelleyen, beklediği takas tekliflerinin gelmemesiydi. Ama bir gün birileri araştırmaya koyulduğunda, dönemin en özel oyuncularından birini Phil Jackson’ın draft ettiğini görecek. Ve belki de içinden “Kazandığı onca şampiyonluk, bir de Porzingis” diye mırıldanacak.

Socrates Dergi