socratesXreflect_alt

Tek Eksik

10 dk

Mütevazı takımlarda başarılar yakalayan Christophe Galtier, şatafatlı Paris Saint-Germain'i büyük hedefe ulaştırabilir mi? En az onun kadar yönetime de iş düşüyor. Akla gelen ilk soru: Plana bu sefer sadık kalabilecekler mi?

Paris Saint-Germain bir teknik direktör önderliğinde yeni döneme girer, o antrenöre eleştiriler başlar, şaşaalı bir 'sil baştan projesi' ile yenileri aranır... Artık alıştığımız bu süreç her yaşandığında Blaise Matuidi'nin 2014-2015 Şampiyonlar Ligi sezonunda Barcelona'ya elendikten sonra ağzından dökülen -benim de PSG konulu en az üç yazıda kullandığım- cümleler aklıma geliyor: "Para, transfer ve istekler başarı için yetmez, sabra ve doğru yolda bir süre gitmeye ihtiyacımız var. Barcelona, Real Madrid veya Bayern gibi olmak istiyoruz ve nasıl olabileceğimizi zamanla öğreneceğiz."

İstikrar

Katılırsınız veya katılmazsınız, Fransa'da alabileceği hemen hemen bütün kupaları alıp Şampiyonlar Ligi'nde de her sene biraz daha üstüne koyan Laurent Blanc'ın ayrılmasıyla PSG'de her şey yokuş aşağı gitti. "Blanc'ın kovulması hataydı" veya "Ondan daha iyisi gelmedi" demiyorum kesinlikle; oradan sonra kulüp aynı doğrultuda uzun bir süre gidemedi.

PSG gibi paraya, hedeflere ve markaya sahip bir kurumun teknik direktörü olmak için Fransa'daki tüm kupaların yetmediğini Blanc'la, Avrupa'daki başarı potansiyelinin yetmediğini Emery'yle, taktiksel dehanın yetmediğini Tuchel'le ve son olarak herkes tarafından istenen gözde adam olmanın yetmediğini de Pochettino'yla gördük. Peki tüm bu isimlerin yapamadığını, ilk kez bu kalibrede bir kulübün başına geçen Christophe Galtier yapabilecek mi? Sesli düşünelim...

PSG, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu dışında hiçbir şey ile ilgilenmiyor. Şimdi "E, her büyük kulüp öyle zaten!" diyeceksiniz. Fakat Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu haricinde herhangi bir şeyi hedefin altında kalmak olarak görmek, başka bir kulüpte rastlayacağınız bir durum değil. Bana göre bir teknik direktöre yapılabilecek en büyük haksızlık bu. Dünyanın en zor turnuvasını kazanamazsanız başarısızsınız! Kulüpteki algıyı kısaca böyle anlatabiliriz herhalde…

Zaten takım lige neredeyse şampiyon başlıyor. İki mucize -ki o mucizelerden birini yaratan adamı takımın başına getirdiler- hariç kimsenin burnunun ucunu göstermesine imkân vermiyor. Domestik kupalar yalnızca PSG kaybettiğinde haber oluyor, oyuncu üretiyorlar ancak çoğunlukla yapmak istedikleri transferlere kaynak yaratmak veya başka bir süper yıldıza kallavi bir maaş vermek için ellerinden çıkarıyorlar. Tek bir hedef uğruna, her şeyi, her sezon, ne olursa olsun sil baştan yapabilecek kadar agresif bir sadakatsizlikle yol alan bir kulüpte -aksi gözükse de- bence Galtier tarafında kaybedilecek pek bir şey yok.

St. Etienne'deki 2012-13 sezonu, Lille'i düşmekten son anda kurtardıktan birkaç sezon sonra şampiyonluğa taşıması ve ayrılıp gittiği karmakarışık Nice'i kupa finaline ve beşinciliğe taşıması… Galtier'nin repertuarında bir teknik direktör için gerekli olan her şey mevcut. Tüm senaryoları yaşadı. Bununla birlikte, iletişim konusunda Fransa'da en takdir edilen isimlerden biri. Oyuncularını idare edebilen, harika basın toplantılarına imza atan ve sorunları bire bir diyalogla çözmeyi başaran biri. Emery ve Tuchel örneklerinde gördüğümüz gibi, PSG'de yalnızca iyi bir taktisyen olmanız pek işe yaramıyor. Şatafatlı kadronuzu mutlu, taraftarı umutlu ve yönetimi yanınızda tutmanız gerek. Tabii bir de kim olursanız olun önce elinizde bulduğunuz şeye bir anlam vermeniz gerekiyor…

Christophe Galtier

Christophe Galtier

Karışık Çorba

İlk dönemlerinde yaptığı transferlerde belli bir mantık bulabildiğimiz PSG, son yıllarda ani kararlarla teknik direktör değiştirdiği için herhangi bir mantığa oturtulamayan kadrolar ve kulüp bulması istenen oyuncularla dolu bir karmaşa yığını haline geldi. Güç gösterisi Messi ve Ramos transferleri, Mbappe'nin akıl almaz kontratı ve tabii sürecin, Amazon Prime dizisi niteliğindeki senaryosu, Avrupa'da sezonu çok iyi geçiren oyuncuların (Ander Herrera, Gini Wijnaldum, Leo Paredes, Mauro Icardi) takıma ne katabileceklerinin pek de düşünülmeden alınması ve en önemlisi de sürekli değişen futbol akılları... PSG'nin hamleleri, son dönemde pahalı restoranlarda ortaya çıkan karışık çorba garipliğini çağrıştırıyor. Evet, domates güzel bir çorba, mercimek de öyle. Fakat bu çorbaları karıştırıp içmek çok iyi bir fikir değil.

Messi dahil son dönemde gelen oyunculardan verim alınamaması taraftar ve yönetim tarafını mutsuz etti. Fotoğrafa biraz daha geniş olarak bakacak olursak Tuchel'le covid sezonunda görülen Şampiyonlar Ligi finali hariç akılda kalıcı bir performans çıkmaması, futbol kamuoyunun bu devasa projeyi sportif olarak yeterince ciddiye almamasını beraberinde getiriyor.

Böylece Ligue 1 kalite olarak PSG'nin kendini kanıtlaması için yeterli görülmezken, takımın saha içinde yaptıklarından daha çok saha dışı ön plana çıkıyor. Potansiyel transferleri ve bu transferlerin nasıl yapıldığı, yıldızlarla yapılan kontrat görüşmeleri, elden çıkarılmaya çalışılan oyuncular, başkanın zaman zaman tepki toplayan açıklamaları, Jordan markasıyla olan işbirliği gibi tartışmalı konular önümüze düşüyor genellikle. Bu denli karmaşık bir yapıda, tüm birimleri futbola odaklamak da belirlenen büyük hedefe gitmek de gerçekten çok zor bir iş. Tabii ki bir teknik direktörün tek başına yapabileceği bir şey değil bu. Ensenizde sürekli bir yönetim nefesi hissedecek olmanız da cabası. Teknik direktör için gerçek bir kâbus.

Galtier & Campos

Galtier'nin kaybedeceği bir şey yok demiştim ya, şöyle açayım: Bu noktadan sonra gelecek başarısızlıkta suçlu sabırsız PSG yapılanması mı yoksa teknik direktör mü, buna nasıl karar verebileceğiz? Son 10 yılda takıma yedisi lig şampiyonluğu olmak üzere 27 kupa ve bir Şampiyonlar Ligi finali getiren dört üst düzey teknik direktörle yollar ayrıldıktan sonra, Galtier için başarı kıstası ne olacak? Galtier şampiyon olur, teknik direktörlük kariyerinde sadece altı maç gördüğü ve 1 puan alabildiği Şampiyonlar Ligi'nden çeyrek finalde elenirse suçlu kim olacak? Kulübün geldiği noktada bunun bir cevabı yok gibi…

Oyun sistemi olarak Galtier'nin PSG'de yaratacağı strateji de oldukça merak uyandırıyor. Çalıştığı takımlarda iyi savunma yapan, direkt oynayan, fiziksel kalitesi yüksek ve gösterişsiz şekilde sonuca giden takımlar ortaya çıkaran biri Galtier. Bu yapı iki yönden PSG ile ters düşebilir. İlk soru; kulüp şaşaalı olmayan ve sonuca giden bir oyunu kabullenebilir mi? İkincisi; Pochettino'nun kâbusu olan Neymar-Mbappe-Messi üçlüsünün takım savunmasını çok zorlaması, Galtier'nin kararlarını nasıl etkileyecek?

İlk hazırlık maçları gösterdi ki Galtier uyarlamacı ve pragmatik bir şekilde yaklaşacak. Teknik direktörlük kariyerinin çoğunluğunda, özellikle de son dönemde 4'lü savunmayı tercih eden Galtier, 3-4-1-2 ile başladı. Hem öndeki üçlüyü oynatabilmek hem de savunmayı çok da yormamak adına bu önemli bir dönüşüm ve sezona doğru gidildikçe belki daha fazla değişim göreceğiz.

Aynı zamanda, Galtier'yi PSG'ye getiren, Monaco ve Lille'de yaptıklarıyla yeni işvereninin uzun süredir kâbusu olan, Parizyenlerin yeni futbol aklı Luis Campos'u da unutmamak gerek. PSG'nin son yıllarda kaybettiği tüm şampiyonlukların mimarı olan, kulüp organizasyonu, transfer ağı ve yetenek havuzu genişletme hususlarında son yıllarda en az hakkı verilen futbol akıllarından biri Campos. Hem kendisi hem de seçtiği teknik direktörün rüştlerini ispatladıkları düşünülürse, Campos'a Al-Khelaifi ve yönetimi ne kadar izin verecek, hangi noktada Galtier-Campos ikilisinin dokunulmazlıkları kalkacak? Bu da en önemli soru işaretlerinden biri.

PSG'nin her şeyi var. Sorgulanmayan ve sınırsız gözüken bir parası, çok iyi bağlantılara sahip güçlü bir yönetimi, mükemmel oyuncuları, harika bir altyapısı, muazzam bir futbol aklı ve kendini kanıtlamış bir teknik direktörü. Fakat bunlar hep vardı. En büyük eksik, aynı zamanda hâlâ en büyük soru işareti: PSG bu kez kararına sadık kalacak mı?

Socrates Dergi