
Tekrarı Çok Zor
12 dk
Türkiye'de atletizmin her dönemine ayrı bir isim damga vurdu. 1950'ler hariç. O yıllar, birbirinden ayrı düşünülmesi zor iki sembolün etkisinde geçti: Galatasaraylı Cahit Önel ve Fenerbahçeli Ekrem Koçak'ın…
Türkiye'de yüzüncü yaşını doldurmak üzere olan 'kayıtlı' atletizm tarihinin en müstesna dönemlerinden 1950'lerde bu sporu zirvesine çıkaran rekabet, Cahit Önel (1927-1970) ile Ekrem Koçak (1931-1993) arasındaydı. Her iki atletin de 15 yılı aşan kariyerleri unutulmaz başarılarla doluydu. Türkiye'de atletizmin kaderini değiştiren iki efsane atletin birlikte koştuğu yarışlar merakla beklenir ve sonucunda izleyenleri asla hayal kırıklığına uğratmazlardı. Kısacası Cahit Önel ve Ekrem Koçak, Türkiye atletizm tarihinin Steve Ovett ve Sebastian Coe'su olarak ilgiyi fazlasıyla hak eden iki özel şampiyondu…
Bir subay çocuğu olarak Edremit'te 1927 yılında dünyaya gelen Cahit Önel, küçük yaşta annesiyle beraber göçtüğü İstanbul'da büyüdü. Önel, Sanat Okulu'nda okurken atletizmle tanıştı; ondan dört yaş küçük olan Ankaralı yoksul bir ailenin çocuğu Ekrem Koçak ise pek de iyi bir öğrenci olmadığı Cebeci Ortaokulu'nda pistlere merhaba dedi. 1946'da yarışmalara çıkmaya başlayan Önel, asıl çıkışını büyük şampiyon Rıza Maksut İşman'ın antrenörlüğünde 1949'dan itibaren yaptı. Aynı yıl, Ankaralı 'genç istidat' (gelecek vadeden umut) Ekrem de piste çıkmış ve büyüklerle boy ölçüşmeye başlamıştı.
Aradan henüz bir yıl bile geçmeden, 1950 Türkiye Atletizm Şampiyonası'nda dev rekabetin ilk parmak ısırtan yarışı koşuldu. 24 Eylül günü İzmir Alsancak Stadı'ndaki 1500 metre yarışında 23 ve 19 yaşlarındaki iki atletin kapışması büyük ilgi uyandırmış, o sezon 1500'de 4 dakikanın altında koşulan iki derece de bu yarıştan çıkmıştı. Yarışta 3:58.5 ile ipi 1.2 saniye farkla göğüsleyen 19 yaşındaki Koçak, olimpiyat atleti Cahit Önel'i geçip şampiyon olurken Türkiye rekorunu da eline geçirdi.
12 Yılda 48 Rekor
O gün 3:58'in ortasına inen 1500 metre Türkiye rekoru, Önel ve Koçak'ın amansız rekabeti ve dillere destan yarışlarıyla kısa sürede çok büyük gelişim gösterdi. Sadece yedi yıl içinde 1500 metre Türkiye rekoru 4:02.4'ten 3:49.6'ya düşerken, özellikle Ekrem Koçak'ın etkin olduğu 800 metre rekoru ise 1:56.4'ten 1:50.0'ye indi. Bu süper rekabet, ara mesafeler ve Cahit Önel'in daha sonra ana branşı olan 3000 metre su engellide kırdıklarıyla birlikte Türk atletizmine 12 yılda tam 48 rekor kazandırdı.
Genellikle 800'de Ekrem, 3000 ve 5000'de Cahit'in üstün olduğu koşular ikilinin rekabetini dengelediği için devamlı surette 'yenilenen' bir kapışma söz konusu oluyordu. Her iki atlet de kaybettikleri yarış sonrası rövanşa olağanüstü gayretli çıkıyordu. İkisinin de üstün oldukları branşların karışımı olan 1500 metre ve 1 mil müsabakaları tadından yenmez yarışmalardı. Yaz ayları boyunca Cahit-Ekrem ikilisinin koşacağı 1500'ler beklenir, gazeteler ve meraklılar kimin yeni bir rekor kıracağını tahmin etmeye çalışırdı.
1950'de Alsancak Stadı'nda Ekrem Koçak'ın kazandığı 1500 metre Türkiye şampiyonluğu, beş yıl boyunca iki atlet arasında gidip geldi. 1953'te Dolmabahçe'deki Mithatpaşa Stadı'nda Önel'in 0.2 saniye farkla ipi göğüslediği yarışın rövanşını, Ekrem Koçak bir yıl sonra Ankara'da 0.1 saniyelik fotofinişle aldı. Omuz omuza mücadelenin yaşandığı yarışın bitiminde 19 Mayıs Stadı'ndaki izleyiciler bile nefes nefese kalmıştı.
Devre Arası Klasiği
1964'e kadar yüzden fazla müsabakada aynı pisti paylaşan ikilinin rekabetinde tarihe mal olan iki yarış var ki diğerlerinden ayırmak gerekir. Bunların ilki, 1951'in 20 Mayıs günü Ankara 19 Mayıs Stadı'nda oynanan ve 0-0 tamamlanan Burnley-Beşiktaş futbol maçının devre arasında koşulan özel rekor deneme müsabakasıydı. Efsane başkan Naili Moran'ın fikri olan bu yarış, 15 bin seyircinin önünde dönemin 800, 1500 ve 5000'deki üç rekortmeni Ekrem Koçak, Cahit Önel ve Osman Coşgül'ü bir araya getirmişti. O gün futbol maçında gol göremeyen seyirciler, 1500 metre mücadelesinde ise üç rekor birden görmüşlerdi. Yarış öylesine büyük ilgiyle karşılandı ki Türkiye Atletizm Federasyonu, eski rekor 3.58.5'in altında derece yapan üç ismin derecesini de Türkiye rekoru olarak tescil etti. Bu sıradışı yarışın sonucu şu şekildeydi:
- Osman Coşgül (Jandarmagücü), 3:56.6
- Ekrem Koçak (Ankaragücü), 3:56.7
- Cahit Önel (Galatasaray), 3:57.5
Önel-Koçak rekabetinin diğer unutulmaz yarışı ise çok daha büyük bir sahnedeydi: Barselona'daki Montjuic Olimpiyat Stadı. 21 Temmuz 1955 günü Akdeniz Oyunları'nın 1500 metre müsabakasında Cahit Önel istim üzerindeydi. Bir ay önce Belgrad'da Avrupa rekorunun kırıldığı bir yarışta Türkiye rekorunu iki saniye geliştirerek 3:49.6'ya indiren Önel, müthiş bir form yakalamıştı. Her zaman büyük yarışların atleti olarak bilinen Ekrem Koçak, üç gün sonraki 800'e odaklansa da 1500'de klasını ortaya koymak istiyordu.

11 atletin koştuğu finali kontrol altına almak isteyen üç İspanyol atlete rağmen müsabakayı hâkimiyet altına alan Ekrem ve Cahit, finişte 3:50.2 ve 3:52.2 ile duble yaptılar. Fransız Antoine Vincendon bronzu alırken, seyircisinin gürültülü desteği, İspanyol Tomas Barris'e 3:53.8 ile ülkesinin rekorundan daha fazlasını getirmedi. Ekrem Koçak'ın altın madalya kazanırken koştuğu 3:50.2'lik derece, 1967'ye kadar oyunlar rekoru olarak listede kalacaktı.
Bu büyük başarısının sağladığı özgüvenle asıl branşı 800'e çıkan Ekrem Koçak, tarihi dublesini enfes bir dereceyle tamamladı. Efsane atlet, 800 metrede uzun yıllar yanına yaklaşılamayan 1 dakika 50 saniye netlik (1:50.0) Türkiye rekorunu koşarak stadyumu ayağa kaldırdı. Koçak'ın bu muazzam koşusu, onu oyunların sprint dublesi gerçekleştiren İtalyan Luigi Gnocchi ve Fransız mesafe dinamosu Alain Mimoun ile birlikte en çok konuşulan ismi yaptı.
Arma İçin Koşmak
Cahit Önel ve Ekrem Koçak'ın seviyesi hiç düşmeden on yıllık bir sürece yayılan büyük rekabetine ayrıcalık kazandıran bir başka özellik de üzerine giydikleri formalardan ileri geliyordu. Cahit Önel, hayatı boyunca Galatasaray forması giyen ve kulübün kaptanlığını yapan bir efsaneydi. Ankaralı Ekrem Koçak ise, ömür boyu Fenerbahçeli değilse de en gözde zamanlarında (1951-58) Sarı-Lacivertli formayla başarılar kazanmıştı.
Önel ve Koçak, rekabetin ilk yıllarında kulüp yarışmalarında iki kez karşı karşıya geldi; ancak Türkiye Kulüpler Şampiyonası'nın resmen başladığı 1957'den sonra bu ezeli rekabeti Galatasaray-Fenerbahçe evreninde yaşama fırsatı bulamadı. Zira Koçak'ın Fenerbahçe ile lig şampiyonluğu yaşadığı o yıl, Galatasaray kulübü atletizm takımını kısa bir süreliğine kapattığı için Önel yarışmanın dışında kalmıştı. Galatasaray, 1961'de şubeyi tekrar açtığında ise Koçak, Ankara Demirspor'a geçmişti. Velhasıl Galatasaray'la birlikte Türkiye kulüpler şampiyonluğu için 38 yaşında piste çıkan büyük şampiyon Önel, Fenerbahçe'nin önünde 1964 kupasını kaldırırken, karşısında Koçak yoktu…
Türk atletizmini yaşattıkları heyecan ve kırdıkları rekorlarla bambaşka bir seviyeye taşıyan Cahit Önel ve Ekrem Koçak, 1960'ların ortasından itibaren pistlerden ayrılınca -Önel, Türkiye'de resmi olarak jübilesi yapılan ilk atlet olmuştu- bunun etkisi de büyük oldu. Çalkantılı bir dönemden geçen Türk atletizmi, bir kez daha ivme yakalayabilmek için 1980'lere kadar bekledi. Her ne kadar bireysel çıkışlar ve kısa süreli heyecan veren kapışmalar olsa da atletizm bir daha böylesine verimli bir rekabete tanık olmadı.