
Temsil
8 dk
Medyanın kadın sporculara ayırdığı alan, 2021 yılında bile hâlâ çok az. Dört başarılı sporcu tarafından kurulan medya şirketi Togethxr, bu durumu değiştirmeye kararlı.
Geçen yıl spor organizasyonları pandemi sebebiyle durdurulduğunda nasıl bir yol haritası çizileceğini kimse bilmiyordu. Belirsizliklerin ortasında sporun devamı tabii ki de en önemli şeylerden biri değildi ama bir yandan da insanların tutunduğu bir 'normale dönüş' dalıydı. Sporseverler birkaç ay eski müsabakaları izlese de bir noktada yenilerinin gelmesi gerekti. Bunun nedeni sadece spora duyulan özlem değildi. Kocaman bir endüstri haline gelen sporun, yeniden kendini döndürmesi ve para kazandırması lazımdı. Tam da bu noktada alternatifler ortaya atıldı. Taraftarların karşılaşmaları yerinde izlemesi henüz mümkün değildi. Oyuncular ise tekrar bir araya gelebilirdi ama en güvenli yol bulunmalıydı.
Bu arayışa en uygun çözüm ABD'den geldi. WNBA ve NBA yazın başlayacaktı ancak bir 'bubble'ın içinde. Oyuncular, antrenörler, takım görevlileri test olduktan sonra belirli tesislere giriş yapacak, oynadıkları sürece de orada kalacaklardı. Sağlık açısından her iki lig de başarılıydı. Yaratılan bu atmosfer, hem maçların devamını sağladı hem de tüm bileşenlere virüsten uzak bir ortam sundu. Fakat ABD'nin içinde bulunduğu sosyopolitik ortam düşünüldüğünde bu fanuslar, oyuncuların çok da isteyerek geldikleri yerler değildi. Dış dünyayla bağlantıları neredeyse tamamen kesilmişti fakat o anda basketboldan daha önemli konular vardı.
25 Mayıs 2020'de George Floyd, beyaz bir polis memuru tarafından canice öldürmüştü. Bu, ABD'deki sistematik ırkçılığın neden olduğu sayısız cinayetten biriydi. Polisin dokuz dakika boyunca diziyle Floyd'un boğazına bastırması, Floyd'un "Nefes alamıyorum" cümlesi ve bütün bunların kameralara kaydedilmesi, 'Black Lives Matter' hareketinin yeniden hız kazanmasına neden oldu. İnsanlar, suçluların gerçekten hesap vereceği bir adalet sistemi istiyordu. Floyd sebepsiz yere öldürülen ne ilk ne de son siyahtı. Birkaç ay önce Breonna Taylor evinde uyurken polisler tarafından öldürülmüştü. Ağustos ayında ise bir polis memuru, Jakob Blake'e yedi kere ateş etmiş, Blake'in ciddi şekilde yaralanmasına sebep olmuştu.
Ülke çapında başlayan protestolarda sporcular da vardı. "Spora siyaset karıştırma ve sadece oyununu oyna" gibi anlamsız klişelere önem vermeyen sporcular, hem harekette aktif rol alıyor hem de sahip oldukları medya gücüyle birçok insana ulaşıyorlardı. WNBA oyuncuları da -her zamanki gibi- sürecin merkezindeydi. Lig kurulduğundan beri birçok konuda mücadele vermek zorunda kalan kadın basketbolcular, yine yaşananlara kayıtsız değildi. Zaten olamazlardı. Onlar da toplumdaki eşitsizliklerden en üst seviyede etkileniyorlardı. Erkek basketbolculara göre çok daha az kazanıyorlardı, liglerinin medyadaki görünürlüğü düşüktü. Hepsinden önce de WNBA'in çoğunluğu siyah oyunculardan oluşuyordu ve onlar da kendi hayatlarında ırkçılıktan etkileniyordu.
WNBA oyuncuları, protestolarda yer almaya devam etmek istiyordu. Ancak bir yandan da işleri vardı. İşte tam bu noktada etkileyici fikirler buldular. 2020 sezonunu Breonna Taylor'a adadılar, bubble boyunca üstünde SayHerName (Onun İsmini Söyle) ya da Black Lives Matter gibi sloganlar yazan tişörtler giydiler. Aynı cümleler, formalarının arkasında da yazıyordu. Mikrofonların karşısına geçtikleri her an, güçlü cümleleriyle protestoların bir parçası oldular, ülkedeki sistematik ırkçılığı anlattılar. Belki Florida'daki IMG Academy'de dış dünyadan fiziksel olarak kopuklardı ama sosyal konulardan kendilerini asla uzaklaştırmadılar.
2020 WNBA sezonu, saha içinde de etkileyici bir hikâyeye sahipti. Yaşayan efsane Sue Bird, Seattle Storm ile dördüncü WNBA şampiyonluğuna ulaştı. Bird, birkaç ay sonra kırk yaşına basacaktı. Profesyonel sporcular için ilerleyen yaş hep bir soru işareti olsa da Bird bu durumla pek ilgilenmiyordu. Fakat bırakacağı mirası ve gelecek nesilleri düşünüyordu. Bu çok normaldi çünkü sezon her açıdan tarihi geçse de medya bu yaşananlarla ne kadar ilgilenmişti? Aynı zaman diliminde NBA oyuncularının yaptığı hamleler, daha çok haber olmuştu.

Bu durumu, 2020 sezonuyla sınırlandırmamak lazım. Medyanın kadın sporculara ayırdığı zaman, erkeklere ayırdığıyla kıyaslanamaz bile. Kadın sporcular da tıpkı erkekler gibi en üst seviyede mücadele ediyor, hayatlarını kariyerlerine adıyor, birçok şeyden feragat ediyorlar ama her zaman geri planda bırakılıyorlar. Örneğin hayatında herhangi bir WNBA maçı izlemeyen bir erkek seyirci, gayet rahat bir şekilde herhangi bir kadın basketbolcuyla bire bir maç yapabileceğini iddia ediyor. İnsanlar Serena Williams'dan bahsederken 'Tarihin en iyi tenisçisi' demek yerine illa kadın kelimesini tanıma eklemek istiyor. Kadın sporcular ne yaparsa yapsın, ataerkil bir düzenin gözünde hep 'En iyi kadın sporcu' olarak kalıyorlar. Sanki ikinci bir klasman var ve birinci klasmana sadece erkek sporcular layık olabilirmiş gibi…
Medyanın bu ayrımcılığı devam ettireceği de çok açıktı. Yeni bir anlayışa ihtiyaç vardı. Geçtiğimiz mart ayında bu yönde heyecan verici bir adım atıldı. Dört başarılı sporcu; Sue Bird, Alex Morgan, Simone Manuel ve Chloe Kim, Togethxr isimli bir medya şirketi kurdu. Kendi cümleleriyle başkalarının bir şey inşa etmesini beklemekten sıkılmış ve harekete geçmişlerdi. Togethxr kadın sporculara odaklanacak, onların kariyerlerini herkese anlatacaktı. Önlerine bir sürü engel konan kadınları temsil etmek için hayata geçirilen bir projeydi. Spor, hayat tarzı ve kültürün bir araya geldiği bir oluşumdu ve söylemek istediği çok şey vardı.
Proje açıklandığı gibi büyük etki yarattı. Bunun bir nedeni, şirketi kuran sporcuların kimliği. Sonuçta hepsinin kariyeri başarılarla dolu. Sue Bird, dört WNBA, dört de olimpiyat şampiyonluğuna sahip. Alex Morgan, ABD milli takımıyla iki kez dünya, bir kez de olimpiyat şampiyonu oldu. Simone Manuel, tarihte bireysel olimpiyat madalyası alan ilk Afrikalı Amerikalı kadın yüzücü ve sayısız dünya şampiyonası madalyasına sahip. Chloe Kim de kış olimpiyatında snowboard dalında altın madalya kazanan en genç kadın sporcuydu. Kısacası, hepsi birer ilham kaynağı.
Togethxr'ın ilk günden sosyal medyada çok ilgi görmesinin bir diğer nedeni de gerçekten spor dünyasının ihtiyacı olan bir proje olmasından kaynaklanıyor. Erkek egemen bakışın devam ettirdiği tüm değersizleştirme çabasına rağmen kadın sporcular sevdikleri oyunu oynamakta kararlı ve onları izleyen sporseverler de takip ettikleri oyuncular hakkında daha kolay bilgi almak istiyor. Togethxr, kadın sporlarına odaklanacak ilk platform değil. ESPN W, WSLAM, Telegraph Women's Sports gibi birçok değerli oluşum var. Ancak erkek sporlarını merkezine koyan ana akım medyanın tahakkümü o kadar büyük ki karşısında duracak ne kadar çok yeni ve eşitlikçi platform ortaya çıkarsa o kadar iyi.
Sosyal medyanın Togethxr'ı hemen sahiplenmesi, şirketin de isteyeceği bir şey zaten. Onlar da içeriklerini sosyal medya merkezli yürütüyor. Henüz ikinci ayları dolmadı ama YouTube kanallarında şimdiden birçok kadının hikâyesi var. Bu videoların bazıları mini dizi halinde bölümlere ayrılmış durumda. Bazılarında bir sporcu gününü nasıl geçirdiğini vlog halinde paylaşıyor. Bazen konuklarla Instagram'dan canlı yayın yapıyorlar. Günümüz içerik tüketme trendlerine uygun olarak süresi çok da uzun olmayan videolarla sporcuların kendilerini anlatmasına alan açıyorlar. Bu içerikleri planlarken sadece en popüler branşlarla sınırlı kalmıyorlar ki bu, onları benzerlerinden ayıran bir özellik. Sosyal medya hesaplarına giren biri NCAA, WNBA videolarıyla da karşılaşırken Hawaii'li sörfçü kızların hikâyesini de dinleyebiliyor. Bunların yanı sıra, Twitter ve Instagram hesaplarında maçlarla ilgili anlık tepkiler de var, günümüzün en popüler sosyal medya uygulaması TikTok'tan videolar da…
Kadın sporcuların yaşadığı sorunlardan, erkek sporculara nazaran çok az para aldıklarından, başarılarının eşit derecede görülmemesinden her bahsedildiğinde, ataerkil düzenin ortaya sunduğu bir argüman var. O argüman, kadın sporcuların erkekler kadar izlenmiyor olduğu ve bu yüzden endüstriye yeterli kârı getirmediği üzerinden kuruluyor. Ancak burada ıskalanan bir nokta var. Kadın sporculara medyada olması gereken görünürlük sağlanmıyor, müsabakaların çoğunda düzgün bir canlı yayın bulmak bile zor. Bu görünürlük sağlanmadığında insanlar istese de kadın sporcuları izleyemiyor ve istenen gelir elde edilemiyor. O görünürlüğün işleri nasıl değiştirdiğinin çok sayıda örneği var. Örneğin mart ayında UConn ile Baylor arasında oynanan NCAA maçı sosyal medyada 39 milyon etkileşim ile 659 bin dolarlık bir gelir yarattı. Nike 2021 WNBA sezonu formaları yayımlandığında ise sosyal medyada etkileşim miktarı 69 milyonu buldu. Zaten kadın ve erkek sporcular arasındaki temel eşitsizliği ortadan kaldırmadan benzer sonuçları istemek fazlasıyla hatalı bir bakış açısı.
Togethxr, bu temsiliyet sorununun artık çözülmesi gerektiğini düşünüyor. Dört başarılı kurucusu ve ekibiyle şimdiden birçok içerik ürettiler. Şirket tanıtımı için yaptıkları moda çekimleri, sadece spora değil kültür konularına da odaklanmaları ve sosyal medyayı etkili bir biçimde kullanmaları, onları daha da etkili kılıyor. Ama tabii ki Togethxr gibi medya şirketlerinin ortaya çıkması kadın sporcuların senelerdir yaptıklarını değiştirmeyecek. Onlar yine sevdikleri sporu yapmaya devam edecekler. Burada önemli olan, spor medyasına hâkim olan anlayışın değişmesi. Çünkü en iyiler grubu, sadece erkek sporculardan oluşmuyor. Zaten cinsiyet, herhangi bir değerlendirme kriteri bile değil.