Theo Maledon: "Avrupa’ya dönmek daha iyi bir seçenekti"

5 dk

Theo Maledon, Avrupa’nın en gözde genç yeteneklerinden biriydi ancak NBA mesaisi kimsenin hayal ettiği gibi olmadı. Düşüşteki kariyerini yeniden ASVEL’de canlandıran Fransız oyuncuyla Anadolu Efes maçı öncesi takım otelinde bir araya geldik.

Röportaja hazırlanırken 2014'te bile adının geçtiğini gördüm ve o zamanlar daha 13 yaşındasın. Nereden baksak son 10 yıldır Fransız basketbolunda kendine yer buldun. Rouen, INSEP ve ASVEL… O günleri nasıl hatırlıyorsun?

Geriye dönüp baktığımda, açıkçası çok fazla şeyin farkında değildim. Tabii ki her zaman profesyonel olmak istediğimi biliyordum ama ne yaptığımı da tam idrak edemiyordum. O yüzden o dönemler harikaydı. Bir bebek gibi birçok şeyi keşfediyor, basketbolcularla tanışıyor ve sevdiğim şeyi yapmaya devam ediyordum. Düşünsene, yapmam gerekenler basketbol oynamak ve kendimi geliştirmek. Bundan iyisi olamaz zaten. Harika insanların arasında geçti çocukluğum. Basketbol dolu bir ailede büyüdüm. Ailemde herkes basketbol oynuyordu. Kız kardeşim, küçük kardeşim ve kuzenlerim bile… Hayatımızın merkezinde basketbol vardı, önceliğimizdi. O günler, beni bugün olduğum kişi haline getirdi.

INSEP’ten erken mezun olup ASVEL’in yolunu tuttun. Avrupa’nın en gözde akademilerinden birinden erken ayrılmanın altında ne yatıyordu?

Aslında INSEP'e gitmeden önce ASVEL ile anlaşmıştım. INSEP'ten mezun olur olmaz ASVEL’e gideceğimi biliyordum. Planlanmış bir şeydi yani. Bir an önce profesyonel seviyede oynamak istiyordum. INSEP'te iki sezon oynadım, ikinci yılımda kendimden yaşça büyüklerle oynuyordum. Sezon sonu artık burada daha fazla deneyim kazanamayacağımı düşündüm ve profesyonel seviye için hazır olduğumu hissettim. ASVEL’deki ilk sezonum geçiş gibiydi, çok fazla A takımda yer almadım.

NBA için de hazır olduğunu hissetmiş miydin? İnsanlar, draft’a girmeden Avrupa’da 1-2 yıl daha oynaman gerektiğini söylüyordu.

Önümde hayalimi gerçekleştirme fırsatı vardı. Doğru an olduğunu hissettim çünkü elinizdeki şansın ne zaman kaybolacağını asla bilemezsiniz. Kendime güveniyordum ve o anda verdiğim kararın doğru olduğuna inanıyordum. Şahsen, bir fırsat çıktığında onu değerlendirmek isterim. Eğer işe yaramazsa olmaz; ama işe yararsa harika. Ama o fırsatı degerlendirmek ve peşinden gitmek isterim. Sanırım bu benim mantalitem ve aynı şeyi bugün yine yaparım açıkçası.

ASVEL ile ilk profesyonel sezonunda kupaların yanı sıra ve bireysel ödüller de kazandın. Dünyanın gözü senin üzerindeydi. ‘Mock Draft’larda seni ilk beşe koyanlar bile vardı.

Sosyal medyada görüyordum ama çok da umursamıyordum. İlk beşte miyim ya da sıralamam mı düşmüş, draft dışında mı kalacağım… Bunlarla ilgilenmedim. Bunlar benim mantalitemi de değiştirmez.

Peki insanlar Tony Parker üzerinden sana hikâye oluşturmaya çalışmasına ne diyorsun? Onunla karşılaştırılmak üzerinde ekstra bir baskı oluşturdu mu?

Aslında oluşturmadı. Bu tür şeyleri herkes için yapıyorlar ama bunlara da birçok sebepten ötürü çok kulak asmadım. Mock Draft’lar da aynı şey aslında. Dışarıda sürekli bir ses var ama bunlara kafa yormanız için elinizde bir sebep yok.

Yine de bu büyük bir gurur olmalı sanki…

Dediğin gibi büyük bir gurur. Başka oyuncularla karşılaştırıldığında genellikle olumlu yönden benzetirler. Fakat ben kendimi biliyorum, o yüzden kendimi başkalarına benzetmeye çalışmıyorum.

NBA Draft’ında ikinci turda seçilmenden dolayı Tony Parker, Zvezdan Mitrovic’i suçluyordu. Sana çok fazla süre vermediğini düşünüyordu. Mitrovic’le ilişkin nasıldı? Bir demecinde seni Dimitris Diamantidis’e benzetmişti.

Evet, duymuştum. Diğer oyunculardan farklı bir ilişkim yoktu. Yani merak ettiğin düşmanlık gibi bir şeyse öyle bir durum yoktu. Sert bir tarzı vardı. Kontrolü ele alabilmek için böyle hareket ediyordu. Beni geliştirdiğini ve daha iyi oyuncu olmamı sağladığını düşünüyorum.

Dediğin gibi sert bir yapısı var ve gittiği birçok yerde oyuncularla anlaşmazlık yaşıyor. Monaco da bunlardan bir tanesiydi.

Benim şahsi bir problemim yoktu. Bir koç olarak takım için bazı kararlar vermesi gerekiyordu. Sonuçta takımın menfaati ilk sırada olur onlar için. Başka da bir şey yoktu. Ne eksik ne fazla… Böyle.

Draft sürecinden bahseder misin? Pandemi sebebiyle alışılmışın dışında bir dönemdi.

Birkaç takımla çalıştım. Atlanta’daydım, takımlar benim için oraya geldiler; ben farklı şehirlere gidip takımlar veya diğer oyuncularla çalışmadım. Normalde tam tersi olur, biz takımların bulunduğu yerlere gideriz. Normal bir dönemden geçmiyorduk ama NBA, işleri yoluna koymak için farklı şeyler deniyordu ve şartlara bakarsak başarılı oldular organizasyon açısından. Yine de keşke normal bir draft süreci yaşayabilseydim. Farklı şehirlere seyahat edip diğer oyuncularla çalışarak onlarla rekabet etmenin nasıl bir şey olduğunu görmek isterdim. Kendim seviyemle alakalı aklımda bir fikir oluşturdu.

Sixers seni seçti ancak kısa bir süre sonra Thunder’a takaslandın.

Aslında takaslanacağımı biliyordum. O sıra, Sixers için olsa da Thunder için seçeceklerdi çünkü anlaşma bitmişti bile ve takas birkaç gün içinde resmiyet kazanacaktı. Bu yüzden seçildiğimde direkt Thunder’daki insanlarla konuştum. Sixers’tan kimseyle iletişime geçemedim çünkü takas zaten planlanmıştı. Bu yüzden takaslanmış gibi değil de Thunder beni seçmiş gibi hissettim.

Thunder için ilginç bir sezondu. Takım çok genç ve Mark Daigneault, NBA’deki ilk koçluk deneyimini yaşıyordu. Sam Presti, Thunder’da yeniden yapılanma düğmesine basmıştı. Bir çaylak oyuncu için zor bir ortam değil mi? Sonuçta ne yapacağını bilmeyen bir oyuncu grubu var ve takımda Al Horford dışında veteran yok.

All-Star arasına kadar çok da kötü gitmiyorduk. Benim için o sezon, olgunlaşmak ve hatalarımdan ders almak için bir fırsattı. NBA’in nasıl işlediğini ve oyun tarzını öğrendim. Bence en iyi çaylak takımlarında bile olabilirdim. Hak ettiğimi düşünüyorum ama kazanan bir takım değildik. Eğer seçilmediysem, bu bazı insanların bunu hak etmediğimi düşündüğü anlamına gelir.

Alain Digbeu ile Zaccharie Risacher hakkında konuştuğumda; Pau Gasol’ün çaylak sezonunda Stromile Swift ve Jason Williams ile takım arkadaşı olmanın NBA’ye geçişi kolaylaştırdığını anlattı. Sixers veya daha rekabetçi başka bir takımda olsaydın hikâyen daha farklı olurdu sanki.

Benim için en iyi senaryo Oklahoma'daydı aslında. En azından değerlendirdiğimde böyle görmek istiyorum. Ne yapmak istediğimizi seçme şansımız pek olmuyor, etrafınızdakilerle çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Aslında soruna net bir cevabım yok çünkü daha küçük bir rolüm olabilirdi. Belki de ilk sezonumda hiç forma şansı bulamaz ve kendimi geliştiremezdim. Daha erken NBA’den düşerdim.

NBA’de çok fazla rekabetçi maç oynamadın. Bu, gelişimini yavaşlatmadı mı?

Öyle düşünmüyorum. Thunder’da bireysel olarak ileriye adım attım.

Thunder sonrası bir sezon Hornets ve devamında çok kısa Suns maceran…

Aslında Thunder, beni Rockets’a takaslandı. Hazırlık döneminde serbest bırakıldım. ‘Two-way’ kontrat için önümde birkaç seçenek vardı, Hornets’i seçtim. Bir sonraki sezon başlarken yeniden two-way kontrat imzaladım ancak sezon bitmeden serbest kaldım. Zaten Suns kariyerim çok kısaydı, sezonu G-League’de bitirdim.

Avrupa’ya daha erken geri dönebilir miydin? Teklif var mıydı hiç?

Menajerimle birlikte sezon devam ederken Avrupa’yı düşünmedik. Sezon sonunda önümdeki en gerçekçi iki seçenek; G-League’de kalmak ya da EuroLeague’e geri dönmekti. Avrupa’ya dönmenin daha iyi bir seçenek olduğunu hissettim.

Tekrar bir takımın lideri ya da yıldızı olmak nasıl bir his? Altyapı turnuvalarında herkes seni konuşuyordu sonuçta.

Kesinlikle çok iyi hissettiriyor. Takımın en iyisi ya da hiç oynamayan biri olmam fark etmiyor gibi hissediyorum. Mantalitem hep aynı. Her duruma aynı şekilde yaklaşmaya çalışıyorum. Tabii ki takımın liderlerinden biri olduğunuzda daha fazla takdir görüyorsunuz ama benim için çok önemli bir mesele değil bu. Asıl odaklandığım şey; takımın daha iyi olmasına yardımcı olmak ve bu sezon rekabetçi olabilmek için ne gerekiyorsa yapmak. Böylece özel bir şey başarma şansı yakalayabiliriz.

Sezon bitmeden birçok transfer iddialarının başrolü oldun. Peki tekrar NBA oyuncusu olma konusunda bir motivasyonun var mı? Bana göre açık bir kapı var…

Bu konular üzerine çok fazla kafa yormuyorum. Şu anda odağım olabileceğim en iyi yerde olmak. Eğer bu NBA'de yer almaksa, öyle olsun. Ama bu sadece benimle alakalı değil. Kendimden en iyisini çıkarmaya odaklanacağım. Günün sonunda asıl mesele bu zaten.

Socrates Dergi