Süper Solak

10 dk

Tijana Boskovic, voleybol dünyasının en büyük yeteneklerinden biri. Henüz 21 yaşında olmasına rağmen sayısız ödül kazanan 'Süper Solak' ile Eczacıbaşı kariyerini ve ilerisini konuştuk.

Sırbistan, 2017 CEV Avrupa Voleybol Şampiyonası final maçında Hollanda karşısında setlerde 2-1, dördüncü sette ise 24-18 önde... Takımın en genç üyesi, turnuvanın ve belki de kariyerinin en unutulmaz hücumlarından biri olacak şampiyonluk sayısına kanatlanıyor. Üç sayı önce üç metre çizgisinin gerisinden vurduğu smacın yankısını duymak hâlâ mümkün. Son düdük çaldığında, az sonra ‘En Değerli Oyuncu’ seçilecek genç kız yere çöküyor. Dizlerinin üstünde ve gözyaşları içerisinde henüz 20 yaşında elde ettiği bu başarıyı idrak etmeye çalışıyor.

Bahsettiğimiz isim, geçen ay Eczacıbaşı’yla CEV Kupası’nı kazanan ve yine ‘En Değerli Oyuncu’ seçilen Sırp pasör çaprazı Tijana Boskovic. ‘Süper solak’ı yakından veya uzaktan takip edenler, kendisinin ilerleyen kariyerinde bu gibi mutlu sonlara daha çok şahitlik edeceğinde hemfikir olabilir. Boskovic ise ‘gelecek’ kelimesi üzerine şimdilik fazla kafa yormuyor. Onun yerine, altyapısında yetişmiş gibi evinde hissettiği Eczacıbaşı’nın Ayazağa’daki mavi evinde, CEV Kupası zaferinden birkaç gün sonra kesilen kutlama pastasından bana bir çatal ikram ediyor. Çocuksu gülümsemesi ve mütevazılığıyla sohbete başlıyoruz...

Geride kalan sezonu ve CEV Kupası’na uzanan yolu kendi açınızdan nasıl değerlendirirsiniz?

Harikaydı. Ekim ayında birlikte çalışmaya başladık. Normal sezonu zirvede bitirdik, seneye CEV Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı kazandık. Üstüne CEV Kupası’nı eve getirdik. Son yedi ay içerisinde yaptıklarımıza bakınca gerçekten mutlu oluyorum.

Eczacıbaşı’nın yapılanmadaki birtakım değişiklikler sonucunda bu sezon daha dinamik ve savaşçı bir kimlik kazandığını söylemek mümkün. Son üç sezonu Eczacıbaşı’nda geçirmiş biri olarak bu değişimi nasıl görüyorsunuz?

Farkı görmen beni sevindirdi. Bu sene benim için önceki iki seneye göre çok daha farklı. Genel olarak daha iyi oynadığımızı söyleyebilirim. Aslında burada geçirdiğim her sezon iyi takımlarla ve teknik ekiplerle çalıştım. Fakat profesyonel seviyede daima kazanıp iyi sonuçlar elde edemiyorsunuz. Yani arada kötü bir sezon geçirmek de normal. Bu sezon sergilediğimiz takım oyunundan dolayı mutluyum. Birbirimize çok fazla yardım etmeye çalışıyoruz. Sanırım başarımızdaki en önemli noktalardan biri bu

Takımın ikinci kaptanı Büşra Cansu Kılıçlı, CEV Kupası’nı kazanmadan önce verdiği bir röportajda kulübün başarı geleneğini, “Eczacıbaşı’nın kültüründe kazanmak var” diyerek özetlemişti. Sözleri, kulübün tasarruflu davranıp verimliliği artırmayı hedeflediği bu sezonda neden zirve yarışından kopmadığını açıklıyor gibi...

Büşra’nın dediğine katılıyorum. Bu kültürü yaratan, Eczacıbaşı’nın sahip olduğu köklü gelenekler ve kazanılan sayısız kupa. Öte yandan takımın hem genç hem deneyimli oyunculardan oluşması bence güzel bir şey. Genç oyuncular takıma taze kan getirirken örneğin Jordan (Larson), Maja (Ognjenovic), Güldeniz (Önal) ve Büşra gibi nispeten yaşça büyük oyuncular deneyimleriyle onlara yardımcı oluyor.

Siz kendinizi bu genç ve deneyimli isimlerden oluşan grupta hangi noktada konumlandırırsınız?

Hâlâ genç bir oyuncuyum. Fakat çok sayıda önemli maç ve turnuva oynadım. Deneyimsizim de diyemem. Sanırım sınırdayım...

Henüz 21 yaşındasınız ama kariyerinize birçok bireysel ödül ve madalya sığdırdınız. 2017’de CEV tarafından ‘Yılın En İyi Kadın Oyuncusu’ seçildiniz. Genç bir sporcu olarak başarıya açlığınızı nasıl canlı tutuyorsunuz?

Kupalar kazanmak, böyle ödüllere layık görülmek ve Avrupa Şampiyonası’nın ‘En Değerli Oyuncusu’ seçilmek benim için büyük şeref. Bunların benim için büyük bir önemi var ve bu da beni daha çok çalışmaya motive ediyor. Belki skorerlik, beraberinde daha büyük sorumlulukları da sırtlamamı gerektirebilir. Fakat bu durumun üzerimde fazladan bir baskı yarattığını hissetmiyorum.

"Sırbistan'dayken geleceği çok düşünmezdim. Başka bir ülkeye voleybol için gideceğimi de bilemezdim."

"Sırbistan'dayken geleceği çok düşünmezdim. Başka bir ülkeye voleybol için gideceğimi de bilemezdim."

Sizden önce Türk voleybol izleyicisinde iz bırakmış bir başka Sırp pasör çaprazı Jovana Brakocevic’ti. Onun VakıfBank yılları size Türkiye’ye gelme konusunda ilham verdi mi?

Türkiye’ye gelmeden önce birçok Sırp oyuncunun Eczacıbaşı, VakıfBank ve Galatasaray gibi kulüplerde oynadığını biliyordum. Bu durum Türkiye Ligi’nin Avrupa’nın ve dünyanın en güçlü liglerinden biri olduğunu anlamama elbette yardım etti.

Partizan Vizura Beograd’dan sonra Eczacıbaşı ile anlaştınız. Bunu, Türkiye Ligi ve Eczacıbaşı’nın altyapıdayken hayalini kurmaya başladığınız yerler olmasıyla açıklayabilir miyiz?

Açıkçası çok doğru olmaz çünkü Sırbistan’dayken gelecek üzerine fazla kafa yormuyordum. 18 yaşında voleybol için başka bir ülkeye gideceğimi de önceden bilemezdim. Sonuçta ülkemi bırakmak için erken bir yaş sayılırdı. Sırbistan’daki son senemde Türkiye Ligi’ni, 2015’te Eczacıbaşı’nın kazandığı CEV Şampiyonlar Ligi ve FIVB Dünya Kulüpler Şampiyonası’nı takip ettim. Takımın oyun ve çalışma tarzını beğendim. Kulüp hakkında duyduğum güzel şeyler de eklenince bu kararı vermekte zorlanmadım.

2014 FIVB Dünya Şampiyonası’nda 22 sayı üreterek en skorer oyuncusu olduğunuz Türkiye maçı da Türk voleybol camiasında size yönelik ilginin artmasında önemli bir rol oynamış olabilir mi?

Bu mümkün. O maçın bende de ayrı bir yeri var. Sırbistan A Milli Takımı’yla çıktığım ilk resmi maçtı ve inanılmaz bir deneyimdi. O maçı daha uzun süreler hatırlayacağıma eminim.

Milena Rasic’e Mart 2017 sayımızda Cannes’la birlikte yıldızlaşmasını sorduğumuzda, bir oyuncu olarak Sırbistan Milli Takımı Koçu Zoran Terzic’le büyümeye başladığını düşündüğünü ifade etmişti. Kendiniz için de aynı yorumda bulunabilir misiniz?

Elbette... Terzic beni milli takıma çağırdığında çok mutlu olmuştum çünkü henüz 16 yaşındaydım. 2014’te bana Dünya Şampiyonası’nda oynama şansı tanıdı. Her zaman çok yardımcı oldu ki hâlâ da oluyor. Onunla harika işler başardık. Fakat konumuz oyuncu olarak gelişimse tek bir isimden bahsetmek doğru olmaz. Bu sezon Marco’yla da (Aurelio Motta) olduğu gibi, çalıştığım her antrenörden başka şeyler öğrendim.

Eczacıbaşı pasörü Maja Ognjenovic’le oyun içindeki ilişkiniz, takıma pozitif bir enerji katıyormuş gibi gözüküyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Maja ile milli takımda üç sene birlikte oynadık. Eczacıbaşı’nda ise birlikte ikinci sezonumuz. Onun gibi bir pasörle oynamak gerçekten büyük bir keyif. Bence dünyanın en iyi pasörü. Mevkim olan pasör çaprazlığında pasörle ilişki gerçekten çok önemli. Onunla milli takımda birlikte oynamış olmak, bence hem takımım hem de bir pasör çaprazı olarak olgunlaşmam adına avantaj.

"Önümüzdeki sezon da Eczacıbaşı'ndayım. Kendimi ailenin bir parçası gibi hissediyorum."

"Önümüzdeki sezon da Eczacıbaşı'ndayım. Kendimi ailenin bir parçası gibi hissediyorum."

Kendisi gibi solak bir pasör çaprazı olduğunuz Neslihan Demir Güler’i altyapı yıllarınızda takip eder miydiniz?

Tabii ki! Belgrad’da düzenlenen 2011 CEV Avrupa Voleybol Şampiyonası’nı hatırlıyorum da... Türkiye yarı finalde Sırbistan’la karşı karşıyaydı. 14 yaşında bir çocuktum ve Neslihan’ı heyecanla izliyordum. O zaman da şimdiki gibi harika bir oyuncuydu. Eczacıbaşı’na gelirken mevkidaşı olarak aynı takımda bulunma fikri beni mutlu etmişti. Birlikte oynadığımız iki sene boyunca Neslihan’ı yakından izledim ve verdiği tavsiyeleri cebime doldurmaya çalıştım.

Teknik anlamda özellikle örnek aldığınız bir yönü var mıydı?

En çok plasesini öğrenmeye çalışıyordum. Kısa, uzun fark etmeksizin; zira Neslihan plase konusunda gerçek bir usta. Bir de smaç servisini dikkatle izlerdim.

Tijana Boskovic’e baktığımızda hücumdaki verimliliğini, blok ve servisteki katkılarını ve skorer karakterini belki de ‘istikrar’ kelimesi güzel özetleyebilir. Oyuncu olarak bu karaktere sahip olmanızda sizce ne gibi faktörler rol oynadı?

Aslında deneyimle daha da iyi bir oyuncu olabileceğime inanıyorum. Pozisyonum yer yer büyük risk almayı, zor toplara iyi hücum edebilmeyi gerektiriyor. Bu sebeple bazen hata oranı da artabiliyor. Ancak skorerlik kendiliğinden geliyor. Bu da sahadaki beş kişinin ve antrenörümün bana verdiği destek sayesinde mümkün olan bir şey.

İstikrarı geliştirme konusunda hem Sırp altyapısının hem de Eczacıbaşı’nın bana büyük faydası dokunan voleybol okulları olduğunu düşünüyorum. Burada gerçekten sıkı çalışıyoruz ve sürekli yeni şeyler öğreniyoruz. Gelecek önümde duruyor ve benim daha voleybol hakkında öğreneceğim çok şey var.

Brankica Mihajlovic, Neriman Özsoy Gençyürek gibi Avrupa’dan çıkmış oyuncuların Asya liglerine yelken açtığını görüyoruz. Siz de bir gün Asya tecrübesi yaşamayı düşünür müsünüz?

Mihajlovic bildiğim kadarıyla Güney Kore, Çin ve Japonya’da oynadı. Açıkçası şimdilik başka alternatifleri düşünmüyorum ve gelecek hakkında konuşmayı da pek sevmiyorum. Önümüzdeki sezon da Eczacıbaşı’ndayım ve burada çok mutluyum. Kendimi ailenin bir parçası gibi hissediyorum.

Seneler sonra ilk defa CEV Şampiyonlar Ligi’ni dışarıdan izliyorsunuz. 5-6 Mayıs tarihlerinde Bükreş’te düzenlenecek Final Four için neler söylersiniz?

Yarı finalde takımların tek bir şansı var, bu sebeple sürprizler olabilir. Bir İtalya, iki Türkiye ve bir Romanya takımı izleyeceğiz. Mutlaka ilginç olacaktır. Takip edeceğim.

Socrates Dergi