
Titan
7 dk
Futbol, Jorge Mendes’in hayatını beklenmedik bir anda değiştirdi. Sonra o da futbolu değiştirdi. Portekizlinin macerası biraz da 2000’ler Avrupa futbolunun macerası...
İki köfteciden bahsedeceğim size... Birincisi İstanbul’un bir sahil semtinde 50 yıldır ufacık dükkânda lezzetini hiç bozmadığı köfteyi satıyor, yıllar içinde kasap değiştirmiş ama hiçbir zaman ucuz et almıyor, tarifini elbette kimseye vermiyor. Dükkânın dekoru değişmiyor ama temizlik de her köşeden akıyor. Başka bir dükkân açmaya hiçbir zaman niyetlenmediler, üç kuşaktır dükkânın başındalar ve mutlular. İkinci köfteci İstanbul dışından meşhur mu meşhur bir köfteci. Marka olmayı başarmış, bayilikler vermiş, bir zaman sonra etimizi de kendimiz üretelim diye çiftlik kurmuş, yetmemiş turşusunu kendisi yapmak, tedarik zincirinden kurtulabilmek için entegre tesise dönmüş. Köftesini marka yapan lezzetin yerinde artık yeller esiyor çünkü o sahil semtindeki köfteci gibi artık elde yoğurmuyor, onun binlerce katı ciro yapıyor ama köftesi, entegre tesis köfte. Unutmadan bir de piyazında yumurta yok!
Şimdi sormak lazım: Jorge Mendes kim? Çok büyük bonservis bedellerine aracılık ettiği için menajer kelimesinin başına ‘süper’ eki koydurtan bir futbolcu simsarı mı, kulüplerin satışına aracılık eden bir uzman mı, reklam hakları ve sponsorluklarla uğraşan bir pazarlamacı mı, bataklıktaki kulüpleri düzlüğe çıkartan bir kayyum mu, 500 milyon Euro transfer bütçeli takımların danışmanı mı ya da milyonluk kazançları vergiden kaçırmak için dünyanın en ücra köşelerinde hesaplar açan Robin Hood (!) mu? Galiba hepsi, bu yüzden Jorge Mendes artık futbol dünyasında nefret edilen bir adam, bu yüzden Mendes sahil semtindeki köfteci değil. Portekizli artık entegre bir futbol tesisinin patronu. Size yıldız getirir, patron getirir, parasını verin anahtar teslim takım kurar, sizi yıldız yapar, size gölge olur, o olmadan bir hiç değilseniz bile onsuz “Bir” olmayacağınıza inandırır…
Dört yıl önce Şampiyonlar Ligi Finali onun memleketinde oynandı. İspanya’da Madrid derbisi için 2012’de “Jorge Mendes Derbisi” diyenler haklıydı, Portekizli menajerin temsilcisi olduğu 10'un üzerindeki futbolcu Santiago Bernabeu'nun çimlerinde kozlarını paylaşmıştı. Real ve Atletico, 2014’te 1 numaralı kupanın finali için Lizbon'da Luz Stadı'nın zeminine çıktıklarında da Portekizli, tribünde büyük bir gururla eserini izliyordu. Evet, kadroları yönetimler ve teknik adamlar kurar ama bir gerçek var ki Avrupa futbolunda son 10 yılda Mendes hangi kulüple çalışıyorsa o kulüp mutlaka zirveye çıktı. Belki de feda sezonunun öncesindeki Beşiktaş tek istisnadır. Quaresma, Fernandes, Simao, Almeida, Bebe, Sidnei ve Julio Alves transferlerini hatırlayın. Hikâyenin sonunda Samet Aybaba ve futbolcular menemen yiyor, Beşiktaş sezonu feda sezonu ilan ediyordu.
Arda Turan'ı Atletico Madrid'e götürürken, İspanyol kulübünün antetli kâğıdını kullanıp bizzat Galatasaray'a 12 milyon Euro’luk teklifi yapan da Mendes'in ta kendisiydi. Onun portföyündeki futbolcularla oluşturulan Atletico Madrid kadrosu, hayalini zor kurduğu kupaları kazandı ve İspanya'da 18 yıl aradan sonra şampiyonluk sevinci yaşadıysa bunda Simeone kadar olmasa da Mendes’in payı büyüktü. Barcelona kulübünün uzak durduğu Jorge Mendes, Atletico ile çalışırken Real Madrid’i de özellikle Jose Mourinho döneminde iyi pazar kapısı yaptı. Asıl operasyon ise James Rodriguez idi; Kolombiyalıyı Real’e getirirken, Angel di Maria’yı da Manchester United’a götürüp iki cephede birden kazandı. Radamel Falcao’yu Porto'dan 40 milyon Euro’ya Atletico Madrid'e getiren Mendes, iki yıl sonra zirveye çıkan 9 numarayı 60 milyona Monaco'nun Rus patronuna sattı. Portekiz kulüplerinin transfer başarısından söz edilirken, oyuncu izleme komiteleri ve yönetimlerine büyük alkış gider ama bu imzalarda aslan payı aslında Mendes'in.

Menajerlik şirketi Gestifute, 10-12 yıldır Avrupa futboluna hükmediyor. Cristiano Ronaldo'yu Manchester United'dan Real Madrid'e 96 milyona getiren Mendes, İspanyol kulübünün bir zamanlar 2 milyona almadığı Pepe'yi 30 milyona satmıştı. Jose Mourinho'ya “Special One” (Özel Biri) etiketini diken de elbette Mendes idi. Yanından ayırmadığı üç cep telefonunun aylık faturalarının 10 bin Euro’dan fazla olması ancak magazin satırı. Hikâyenin başına dönme vaktidir. Mendes, hep futbolcu olmayı hayal etmiş bir çocuktu. Belki de hepimiz gibi! Babasının çalıştığı petrol şirketinin takımı Petrogal'de, ardından ağabeyiyle birlikte Lizbon'dan göç ettiği Viana do Castelo'da Vianense'de forma giydi. Üçüncü ligde bir futbolcu ne kadar kazanırsa o kadar kazandı. O günlerde aynı zamanda annesinin el emeği olan şapka ve çantaları plajlarda satan ve hayata tutunmaya çalışan bir gençti…
Video film kiraladığı bir dükkan açtı ve 30 yaşında futbolu bıraktığında parayı, bar ve gece kulübünden kazanacağına karar verdi. Caminha'da açtığı bara gelen bir kaleci, Mendes'in tüm kariyerini sil baştan değiştirdi. Guimaraes forması giyen 22 yaşındaki Nuno Espirito Santo, Porto'ya transfer olmak istiyordu ama iki takım arasındaki gerginlik yüzünden imza imkânsıza yakındı. Mendes, Santo'yu Deportivo La Coruna'ya 1996 yılında satmayı başardı. Santo’nun hayali altı yıl sonra gerçek oldu ve Porto kalecisi olmayı başardı. İspanya yılları gözden ırak olanı gönüllerden de ırak etmişti. Mendes; alt ligden Costinha'yı Monaco'ya, Capucho'yu da Porto'ya sattığında ülkede yeteri kadar tanınmıştı ama Portekiz'de futbolcu menajerliği Jose Veiga'dan sorulurdu! Galatasaray'a Mario Jardel'i de satan ve Figo, Pinto, Zidane gibi yıldızların menajerliğini yapan Veiga, Porto'yu avucunun içinde tutuyordu. Sergio Conceiçao'nun transferi yüzünden Porto kulübü ve Veiga arasında kıyamet kopunca devreye elbette ki Mendes girdi! Veiga artık Benfica tarafındaydı, Mendes ise Porto... 2002’de Lizbon havaalanında bavullarını beklerken yumruk yumruğa kavga edecek kadar da rekabeti sertleştirdiler. Ama kazanan genç Jorge Mendes oldu.
Porto ile Şampiyonlar Ligi'ni kazanan Jose Mourinho, Uniao de Leiria'yı çalıştırdığı günden beri Brezilyalı menajer Jorge Baidek ile çalışıyordu. Jorge Mendes süper menajerliğe adımını Mourinho ile attı. Adı Liverpool ile anılan Mourinho, Chelsea'ye imza atmadan önce Baidek ile yollarını ayırdı ve Chelsea’de perde arkasındaki adam, bir diğer süper menajer İsrailli eski gazeteci Pini Zahavi'nin ortak çalıştığı Jorge Mendes ile anlaştı. Avrupa futbolu artık Zahavi-Mendes ikilisinin kontrolündeydi. Portekiz'deki rakibi Veiga 2004 yılında pes etti ve Benfica yönetiminde çalışmaya başladı.

Yirmi yılı geride bırakan şirketi Gestifute bugünlerde komisyonlar için yılda 400 milyon Euro fatura kesen Portekiz futbolunun La Casa de Papel’i. Mendes bu parayı sadece menajer komisyonlarıyla kazanmıyor elbette. Vergi cenneti her coğrafya onun ilgi alanı. Futbolcuların marka hakları ve sponsorluk gelirlerinin yolculuğu her seferinde bu hesaplarda son buluyor. Cristiano Ronaldo’nun iki yıl hapis ve 16 milyon Euro ceza aldığı İspanya’daki vergi kaçırma davası da bu operasyonların bir tezahürü. Portekizli menajer, Manchester United ve Chelsea’de yaptığı dev sponsorluk anlaşmalarıyla son otuz yılın bir numaralı kulüp CEO’su olmayı hak eden Peter Kenyon ile uzun yıllardır kol kola çalışıyor… Atletico Madrid’in son sekiz yılında ikilinin danışmanlığı sayesinde kulübün geldiği yer ortada. Futbolcu transferlerinde üçüncü ortağı yasaklayan ve bu türden operasyonlara soğuk bakan FIFA’ya rağmen onlarca menajer üçüncü ortaklarla futbolcu bonservislerini ellerinde bulunduruyor. Bu üçüncü ortak kimi zaman bir fon kimi zaman da menajerin ta kendisi oluyor.
Mendes’in uzun zamandır uzmanlaştığı bir diğer alan ise işin inceliklerini İsrailli Pini Zahavi’den öğrendiği kulüp satışları... Zahavi’nin Manchester United ve Chelsea’nin el değiştirdiği günlerdeki tecrübesinden faydalanan Jorge Mendes, Valencia’nın Peter Lim’e satışında ve takımın kurulmasında bir numaralı aktördü. Milan’ın Silvio Berlusconi sonrasındaki operasyonunda, Inter’in Uzakdoğulu patronlarının oturduğu pazarlık masalarında da yine Jorge Mendes vardı. Premier Lig’de anahtar teslim transfer operasyonlarında Aston Villa ve Nottingham Forest da onun kapısını çalmıştı ama lige yükselen Wolverhampton Wandereres onun portföyünden futbolcularla kurulmuştu. Teknik direktörünü elbette ki biliyorsunuz. Jorge Mendes’in 22 yıl önce ilk menajerlik denemesinde başarılı olduğu ve o günden beri de sürekli kolladığı Nuno Espirito Santo…
Bu yaz Real Madrid tarihinin alınan ve satılan en pahalı oyuncusu Cristiano Ronaldo’yu Juventus’a 30 milyon Euro/yıllık kontrat ile getiren 52 yaşındaki Mendes, Euro 2008'de O Jogo gazetesine düzenli makale yazması teklif edildiğinde kendisine ‘Milyonlarım’ başlıklı bir köşe ayrılmasına itiraz etmiş ve köşenin adının ‘Euro'nun Değeri’ olmasını istemişti. O değeri Mendes bilmeyecek de; biz mi bileceğiz… Sahil semtindeki iyi köftenin adresi hâlâ bizde ama…