Transfer Raconu

4 dk

Transferde bildiğiniz kalıpları unutun. Bonservisler ve sözleşmeler bir kenara; askerler, jübile maçları ve garsonlar işinize daha çok yarayabilir.

Transfer kolay iş değildir. Harcanan para dışında; sosyal beceri, pratik zekâ, ikna kabiliyeti gibi maharetler önemlidir. Tamamen olmasa da çoğunlukla 'sosyal' bir durumdur. Tüm dünyayı saran transfer mevsiminde bir transferin nasıl yapılması gerektiğini araştırdık. Nasıl yapılmaması gerektiğini de unutmadık. Tarihten örnekleriyle, bir transferin beş püf noktası...

Kurnaz Ol

Çorluspor'un genç sol açığı Orhan Çıkrıkçı, ilgi çeken bir oyuncu değildir. Hatta kendi takımının başkanı bile ona çok güvenmez. Fakat Eskişehirspor Başkanı Aydın Begiter, onu bir hazırlık maçında çok beğenir. Biraz tecrübe kazanması için iki sene daha Çorluspor'da kalmasını ister ve zamanı gelince transfer edeceğine dair söz alır.

Fakat o iki senede Orhan yükselişe geçer, birçok kulübün ilgisini çeker.1986-87 sezonunun son maçında Aydın Begiter tek değildir; Orhan'ı transfer etmek isteyenler Çorlu'ya akın eder. Stadyumun etrafı adeta aksiyon filmi sahnesi gibidir. Her tarafta Orhan'ı Çorlu'dan kaçırmak isteyenler vardır. Hatta silahlarıyla gelenler bile olur. Haliyle Çorluspor başkanı, silah korkusunun etkisiyle Begiter'e verdiği sözden vazgeçme noktasına gelir. Böyle bir durumda şartları iyi etüt edip, pratik zekânızı anında kullanmalısınız. Aydın Begiter de bunu yaptı. Akıl, mermiyi yendi!

O gün stadyumda silahlı olanlar sadece Orhan'ı transfer etmek isteyenler değildi! Çorluspor'un bir diğer oyuncusu Ömer, asker olduğu için özel izinle ve inzibatların gözetimiyle maça gelmişti. Maç sona erdiğinde askeri araçla birliğine teslim edilecekti. Bunu öğrenen Begiter, maç biter bitmez Orhan'ı Ömer ile birlikte askeri araca bindirdi. Rakip kulübün silahlı adamları, tam donanımlı askerler karşısında harekete geçemedi. İki saat sonra Aydın Begiter, Orhan'ı şubeden teslim aldı ve anlaşmaya varıldı.

Tavsiyeleri Dikkate Al

İlhan Cavcav'ın futbolcu gözü çoğu futbol adamından daha üstündür fakat bu özelliğe sahip olması onun başka tavsiyelere kulak tıkadığı anlamına gelmiyor. İlhan Cavcav, tatil için eşiyle beraber Bodrum'a gider. Mutlu çift, akşam yemeği yemek için bir restoran seçer. Büyük ihtimalle ne sohbet konusu futboldur ne de Cavcav'ın aklında bir futbolcu avcılığı vardır. Fakat tecrübeli başkanı mekânda görenler hemen yanlarına gelir. Cavcav'a, Yalıkavakspor'da oynayan Serkan adındaki bir gençten bahsederler. İşin tesadüfü o akşam maçları vardır. Garsonlar şaka yollu, ''Eğer Serkan'ı izlemezseniz size servis yapmayız'' derler. Cavcav kolay ikna olur. Hemen stadın yolunu tutar. Birkaç saat sonra geri döndüğünde eşine şu cümleyi kullanır: "Geleceğini yıldızını izledim."

Cavcav'ın izlediği genç futbolcu Serkan Balcı'dır. 250 milyar liralık bonservis ücretiyle Gençlerbirliği'ne transfer edilir. Daha sonrası bilinen hikâye; Fenerbahçe, Trabzonspor, milli takım, şampiyonluklar, kupalar... Kazanan, hem Serkan hem İlhan Cavcav olur.

Küskünleri Gözet

50'li ve 60'lı yıllarda santrhaf pozisyonunda 'Kral' Metin Oktay'ın en çekindiği isimlerden olan Naci Erdem için 1963 senesi pek iç açıcı geçmez. Basri Dirimlili ve Ergun Öztuna ile birlikte Fenerbahçe yönetiminin 'istenmeyenler' listesinde yer alır ve Beyoğluspor'a kiralık gönderilir. Ertesi sezon Kadıköy'e dönme ümitleri besleyen Naci Erdem, bir kez daha sukut-u hayale uğrayacaktır. Genel Kaptan Halit Deringör'ün genç futbolculara yöneleceklerini belirtmesi ile güvendiği dağlara kar yağan Naci, kulüp aramaya başlar. Temmuz 1964'te gazete manşetlerine taşınan 'Galatasaray Naci Erdem'e talip' haberleri, birkaç gün sonra bir adım daha öteye gider ve eski Fenerbahçe kaptanı, Galatasaray'a imzayı atar. Kimilerine göre bu, futbol hayatına devam etmek isteyen bir futbolcunun masum bir imzası iken, kimileri de Naci Erdem'in seçiminde ezeli rekabetin payı olduğunu dile getirir. Benzer bir dargınlık olayı da şehir efsanesine dönen 'Büyük' Mehmet Oğuz transferinde yaşanacaktır. Mehmet Oğuz, 70'li yıllarda Galatasaray dendi mi akla gelen ilk topçulardandır. Gerek Birch'lü altın yıllarda oynadığı futbol, gerekse şampiyonluğa hasret dönemde takımı için verdiği mücadele ile taraftarın sevgilisi olmayı başaran 'Büyük' Mehmet, 1979 yazında Galatasaraylılara unutamayacakları bir şok yaşatır ve Fenerbahçe'ye transfer olur. Yıllarca bu transferin arkasından Mehmet Oğuz'un yakın arkadaşı Cemil Turan'a verdiği sözden tutun da aslen Fenerbahçeli olmasına kadar birçok söylenti çıksa da asıl sorun jübiledir.

30 yaşına gelen 'Büyük' Mehmet, 1978- 1979 sezonunun sonunda jübile yapmayı düşünmektedir. Dönemin herkese açık stadyumu İnönü ise her takım için sadece bir hazırlık maçına müsaittir. Galatasaray bu tek kurşunu, Mehmet Oğuz için atmaya hazırlanırken beklenmedik bir olay yaşanır ve Kemal Yıldırım'ın transferi esnasında Orduspor Kulübü, 'İstanbul'da bir hazırlık maçı' maddesini sözleşmeye koyar. Planlar altüst olmuştur… Bunun üzerine Mehmet Oğuz, bir yıl daha futbol oynamak istediğini söylese de antrenör Coşkun Özarı, Mehmet'i takımda düşünmediğini yönetime belirtir. Transfer döneminin bitmesine kısa süre kala yönetimden hâlâ ses çıkmamıştır. Bu arada, devreye Fenerbahçe'ye yakın gazeteci Yavuz Bayraktar girer. Mehmet Oğuz ile görüşen Bayraktar, bir yandan da Fenerbahçe yönetimini durumdan haberdar etmiştir. Nitekim 31 Temmuz 1979'da, transferin bitimine beş saat kala, Galatasaray yönetimi Mehmet Oğuz'un bonservisini futbolcuya verir. Fenerbahçe'de her şey hazırdır. Küskün 'Büyük' Mehmet, kendisini Fenerbahçeli yapan imzayı atacaktır.

Karşındakine Dikkat Et!

Beşiktaş, Mersin İdman Yurdu'nun genç gol ayağı Osman Arpacıoğlu'nu İstanbul'a getirmeye kararlıdır. Fakat ortada pek de önemsenmeyen bir sorun vardır. Arpacıoğlu, 1966-1967'de 2. Lig'deki şampiyonluk sezonundan sonra, iki yıllık profesyonel mukaveleye imza atmış ve birinci yılını doldurmuştur. Genç golcü ile görüşen Beşiktaş Başkanı Talat Asal, dönemin olmazsa olmazı 'kaçırma' işlemini yaptıktan sonra, sözleşme sorununun çözüleceğini garanti ederek golcünün çekini uzatır ve Gemlik kampına davet eder. Arpacıoğlu'nun Beşiktaş macerası başlamıştır.

Güneyde ise işin boyutu farklıdır. Golcüsü Beşiktaş'ın Gemlik kampında olan Mersin İdman Yurdu'nun Başkanı Mehmet Karamehmet, bu anlaşmanın hukuka aykırı olduğunu belirtip gerekli bütün mercilere başvuracağını deklare eder. Her fırsatta "Osman, Mersin'in futbolcusudur!" minvalinde açıklamalar yapan Karamehmet'e karşı Talat Asal, sözleşmede sorun olmadığını belirtir. Adalet Partisi eski milletvekili Asal ile güçlü işadamı Karamehmet arasında düelloya dönen transferde araya siyasiler, hatta Süleyman Demirel'in dahi girdiği yazılır. Son sözü ise federasyon söyler: Osman Arpacıoğlu'nun Mersin İdman Yurdu ile yaptığı profesyonel mukavele devam etmektedir ve Arpacıoğlu, Mersin'in futbolcusudur. Mehmet Karamehmet, davayı kazanır, apar topar güneye dönen Osman Arpacıoğu ise birkaç yıl sonra İstanbul hayalini Fenerbahçe ile gerçekleştirerek, 'Bay Gol' olarak Cemil-Osman hanedanlığının temellerini atacaktır.

Bakmadan Alma

Galatasaray tarihinde dönem dönem baş gösteren sorunlardan biri de kalecidir. Simovic ve Taffarel sonrası çekilen çile, yakın dönemin en kolay hatırlanan örnekleri. 2 Temmuz 1967 de bu mevzunun baş ağrıtmaya başlayacağı günlerden biri olarak tarihte yerini alır. Bir döneme damga vuran 'Berlin Panteri' Turgay Şeren, görkemli bir jübile ile futbola elveda der. Yaşlanan kadronun üstüne bir de Turgay'ın jübile yapması, çiçeği burnunda antrenör Bülent Eken ve başkan Suphi Batur'u düşündürmektedir. Çözüm, moda haline gelmeye başlayan Yugoslavya topraklarında bulunur. Başkanıyla istişare yapan Bülent Eken, Tito'nun diyarına doğru yola çıkar…

Ülkeye ayak basar basmaz dostları Beşiktaş antrenörü Ljubisa Spajic ve eski Fenerbahçe antrenörü Zarko Mihajlovic ile yemeğe çıkan Bülent Hoca, durumu onlara da anlatır. Türk gazetelerinden sorunu gayet iyi bilen Spajic, arkadaşını rahatlatan bir tavırla "Sana iyi bir kaleci gönderdim bile" der. Bunun üzerine Eken, arkadaşına güvenerek İstanbul uçağına atlar. Galatasaray'ın yeni kalecisi Tatomir Radunovic olmuştur ama Turgay sonrası beklenti yüksektir. Takımıyla çıktığı ilk deplasman maçında hatalı bir gol yiyen Radunovic, Feriköy'le oynanan ligin ikinci maçında yediği üç golle şimşekleri üzerine çeker. Sonrası ise daha da felakettir. Yugoslav kalecinin oynadığı toplam beş maçın dördünde Sarı-Kırmızılılar sahadan mağlup ayrılır. Radunovic, sene sonunda ülkesine döner. Bülent Eken, acı gerçeği yıllar sonra yemek masasındaki dördüncü isimden öğrenecektir. Kızılyıldız antrenörü Milijan Milijanic, Spajic ve Mihajlovic'in bu transferden pay aldığını geç de olsa söylemiştir.

Socrates Dergi