
Üçlüğün Yeni Efendileri
12 dk
Onlar, ligin en iyi takımı değil. En büyük şampiyonluk adayı da sayılmazlar. Ama gelinen noktada, idari ve teknik anlamda, Utah Jazz artık bir basketbol dersi...
Utah Jazz, NBA'in en iyi yönetilen takımlarından biri. İçinde bulunduğu koşullarda ligin en dezavantajlı takımıyken son otuz yılda bu denli rekabetçi kalabilmesi küçük çaplı bir idari mucize. Sonuçta Salt Lake City, ne iklim ne coğrafya ne de ekonomik olarak cazibe merkezlerinden biri sayılır. Daha da önemlisi büyük çoğunluğu Mormon olan bir demografiye, ABD'nin geri kalanından farklı bir sosyal dokuya sahip. Ülkenin siyah kültüründen belki de en uzaktaki yerleşim merkezi olabilir. Öyle ki zamanında takımın yıldızı Karl Malone "Şehirdeki tüm siyahlar zaten takım arkadaşım" diye bahsetmişti Salt Lake City için.
Özetle her sene otuz takımın yüzük yarışına en geriden başlıyor Utah Jazz. Her sene önce arayı kapatması sonra mümkünse öne geçmesi gerekiyor. 100 metre yarışında 110 engelli koşu yapmaya çalışan atlet gibiler. Onlar da bu durumun farkında elbette. Şartlarını bilerek yapıyorlar planlarını. Temelde, basketbolda fark yaratan süper yıldızların çoğunluğunun siyah Amerikalı olması gibi bir problemi nasıl aşacaklarının yollarını bulmak zorundalar... Nitekim uzun bir süredir de tüm yapılanmalarını buna göre organize ediyorlar.
Utah yönetiminin en üst düzeyde bakış açısını anlatmak için son iki yılda yaptıkları iki hamleye dikkat çekmek gerek. Önce yıllardır takımın sahibi olan Miller Ailesi, Larry Miller'ın vefatından sonra aile içi miras paylaşımının karışıklığı nedeniyle takımı satmaya karar vermişti. İlk yaptıkları ise şehir meclisi ile en az 25 sene süresince takımın şehirden ayrılmasına engel olacak ortak bir protokol imzalamak oldu. Bununla birlikte takımların formalara reklam alabilmesi kararı çıktığında Jazz, beş-on milyon dolar arası bir gelir almak yerine bunu bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürdü. Hem kanserle mücadele farkındalığını artıracak bir proje olan '5 For the Fight' yamasını aldılar formalarına, hem de buradan elde ettikleri beş milyon doları kanserle mücadele fonuna aktardılar. 5 For the Fight da kanserle mücadele için herkesi beş dolar bağışa teşvik eden bir kampanya zaten. Jazz yönetiminin en üst kademede dünyaya bakış açısının kısa vadeli veya aşırı hırslarla bezeli olmadığı bu en temel tercihlerde net görülüyor zaten. Nitekim buradan bakıp saha içi tercihlerinde de nasıl bu kadar ölçülü ve bilinçli planlama yaptıklarını anlamak mümkün.
Sportif tercihlerin en tepesine bakalım önce: Koç, yani teknik ekibin başı. Modern NBA olarak tanımladığımız son kırk yılda koçların bir takımdaki ortalama çalışma süresi iki buçuk yıl. Utah ise aynı sürede sadece dört koçla çalıştı. 1981-88 arası lig tarihinin en esprili karakterlerinden biri olan Frank Layden, 1988-2011 arası Jerry Sloan, 2011-14 arası Tyrone Corbin ve 2014'ten beri de Quin Snyder. Kısa vadeli sonuçlar elde etmeye çalışmayan, başarı-başarısızlık terazisini tartarken ani kararlar vermeyen bir organizasyon bu. Koçlarına bir yapı kurmaları için zaman tanıyan, onlarla birlikte kafalarındaki oyun vizyonunu yaratmak, keskinleştirmek için orta ve uzun vadeli planlar yapan bir yer.

Quin Snyder
Oyuncu seçiminde de 29 rakibinden farklı bir yol izlemek zorunda olduklarının çok farkındalar. Bu nedenle ligin en güçlü scout sistemlerinden birine sahipler. ABD içinde draft edecekleri oyuncularla çok önceden görüşüp Salt Lake City'de yaşamaktan rahatsız olmayacak isimleri tercih ediyorlar. Bunu çoğu zaman ülke içinde bulmaları kolay olmadığı için özellikle son dönemde gözlerini ABD dışına dikmiş durumdalar. Utah’ın, ana rotasyonunda yer alan Bojan Bogdanovic Hırvat, Rudy Gobert Fransız, Joe Ingles Avustralyalı. Peki ya Donovan Mitchell? Evet, o bir siyah Amerikalı ama draft öncesi yaptıkları görüşmelerde karakter olarak şehre uyum sağlayabileceğini anladıktan sonra onu seçtiler. Keza geçen sene takasla aldıkları Mike Conley de... Hakeza yedek beş numara Derrick Favors da daha önce takımda yer alan, şehir ve kulüple uyum sağlamış bir isimdi. Son derece hümanist, ılımlı, basit yaşamayı seven isimler bunlar. Rotasyonu tamamlayan Georges Niang ve Royce O'Neale ise başka takımların şans vermediği, NBA'de yer bulabildikleri için fazlasıyla minnettar olan isimler. Zaten bahsi geçen scout ekibinin en büyük başarılarından biri Gran Canaria'da oynarken Avrupa basketbolunda bile çok ses getirmeyen O'Neale'ı keşfedip bu takımın dış savunmacı ve tamamlayıcı rolünü karşılayabileceğini tespit etmesi. Nitekim son yaptıkları ekleme de biyonik bir asker gibi görev bilinci olan milli oyuncumuz Ersan İlyasova. On kişilik ana rotasyonda bu profilin dışındaki tek isim Jordan Clarkson. Onu da takım içindeki olumlu atmosfer, kendisine uygun rol ve başarı ile mutlu edebileceklerine kanaat getirdiler. Başardılar da... ABD'nin en az tercih edilen şehrinde NBA'in belki de en uyumlu ve mutlu kadrosunu yarattılar.
Geçen sene koronavirüs ilk patladığında Rudy Gobert'in hastalığı ciddiye almayarak gösterdiği aşırı sorumsuzluk ve hatta muhtemelen Donovan Mitchell'a da bulaştırmış olması pek çoklarına göre "Tamiri imkânsız bir yara açmıştı." Gobert, bir anda tüm Amerika'da bir numaralı halk düşmanı olurken, o korku ve bilinmezlik içinde herkese hastalık yayan günah keçisi ilan edilmiş, direkt olarak Mitchell'a da virüsü bulaştırdığı söylenmişti. Öyle bir takım içi krizi aştı Utah. Bundan güçlü birliktelik dokusunu, kader birliği yapmış aile, okul, askeri birim gibi yerlerde bile bulmak kolay değil.
Kısacası Utah; şehre, takımın rekabetçi ama pozitif atmosferine uyum sağlayabilmek, burada mutlu olmak gibi bir şartla zaten eldeki potansiyel oyuncu havuzunu ciddi anlamda filtreleyerek yola çıkmak zorunda. O filtrelenmiş listeyle bir de mücadeleci olmaya çalışıyor. Oyuncu havuzunun böylesine daralmış olmasının her şeyden önce kaynak azalttığı ortada. Üst düzey başarının olmazsa olmazı olarak konumlanan süper yıldızların büyük çoğunluğu o filtreye takılıyor. Ama en az o kadar önemli bir sorun da sayılı oyuncu arasında olabilecek en iyi takımı kurmaya çalışırken yaşanan esneklik problemi. Diğer takımlar için bile çok zor olan stratejik oyun planı değişikliğini bir de Utah Jazz için düşünün. Kısa yaratıcılığı temelli bir yarı saha oyunundan kanat temelli bir oyuna geçmek istediğinde bunu başarmak için gereken personel değişimi akılalmaz zorlu bir süreç. Var olan kontratlar, takım içindeki hiyerarşi, oyun odağında rol dağılımı ve benzeri detayları değiştirmek ancak üç-dört senelik planlamalarla gerçekleşebiliyor. Utah Jazz için bu zorluğu en az ikiyle çarpmak lazım.
Bu sezon Utah'ın kendisinden çok daha görkemli kadroların önünde NBA lideri olarak devam etmesi -tüm bunlar düşünüldüğünde- apayrı bir anlam kazanıyor. Bu sezonki yapıyı iyi anlamak ve başarı basamaklarını nasıl çıktıklarını görmek için aslında 2019'a geri dönmek lazım.
2019 NBA Play-off'larına Batı beşincisi olarak girmişti Utah. Ligin en iyi savunma takımlarından biriydi o sezon. Aynı, yine beşinci bitirdiği bir önceki sezon gibi. Pota altındaki iki üst düzey uzun Rudy Gobert ve Derrick Favors'ı yan yana oynatıyor, önlerinde Ricky Rubio, kanatlarda da Jae Crowder, Royce O'Neale ve Donovan Mitchell ile baştan aşağı elit savunmacılardan kurulu, boyalı alanda rakibine hareket imkânı vermeyen boğucu bir savunma inşa ediyordu. Normal sezonda rakiplerine sahayı dar eden bu kadro, hücumdaki sınırlarına rağmen korkulan bir rakip olmuştu. Öyle ya play-off zamanı geldiği zaman tempo düşecek, hakemler biraz daha temasa ve mücadeleye izin verecek, rakibe göre hazırlanan oyunda savunma her dakika hücumu daha çok boğacaktı. Uzun yıllardır basketbolun en temel öğretisi şampiyonluk yolunun savunmadan geçtiğini söylüyordu. Hoş 2010'larda bu algı bozulmaya başlasa da kimse savunmanın gücünü inkâr edemezdi. Ancak aynı 2018'de ikinci turda olduğu gibi bu defa ilk turda Houston Rockets'a yine aynı skorla 4-1 elendiler. O çok güvenilen Jazz savunması James Harden ve arkadaşları tarafından üç sayı çiz uzak etkinliğinin azaldığı senaryoda üçlükleri yağmur gibi gönderen Houston güle oynaya tur atladı.
2019 yazında önemli bir değişiklik yapmaya karar verdi kulüp. Öyle ya bu takımın bunca dezavantaja rağmen gerçekten iddialı olması için stratejik üstünlüğe sahip olması gerekiyordu. Zaten en iyi uygulayıcılara sahip olmaları imkânsızken bir de oyun planı gisinin dışına çekilerek Fotoğraf etkisiz kılındı. Gobert ve Favors'ın potadan uzak etkinliğinin azaldığı senaryoda üçlükleri yağmur gibi gönderen Houston güle oynaya tur atladı. 2019 yazında önemli bir değişiklik yapmaya karar verdi kulüp. Öyle ya bu takımın bunca dezavantaja rağmen gerçekten iddialı olması için stratejik üstünlüğe sahip olması gerekiyordu. Zaten en iyi uygulayıcılara sahip olmaları imkânsızken bir de oyun planı olarak daha az etkili bir yöntemle hareket edecek lüksü olamazdı Utah'ın. Onlar gerçekten en üst hedefe yönelmek istiyorlarsa hem en verimli plana sahip olmalı hem de bunu çok iyi uygulamak zorundalar. Kalite olarak her zaman kendilerinden daha üst düzey oyuncu malzemesine sahip takımlar olacak. Aradaki farkı taktik tahtasında ve antrenmanda kapatmak dışında seçenek yok.
Nitekim üst üste dört final oynayan Golden State'in öncülüğünü yaptığı üç sayı tehdidine dayalı hücum düzeninde bayrağı devralan ve daha da ileri götüren Houston, modern oyunda üç sayılık atışların önemini herkese ispatlamıştı. Savunma ne kadar iyi olursa olsun gerek takım kurgusu (Golden State) gerekse bireysel üretimle (Houston) üç sayı adedini artırmadan en verimli hücuma ulaşmak imkânsızdı artık. Üç sayıların aritmetik avantajı dışında klasik savunmaları çaresiz bırakan geometrik artılarına zaten onlarla bire bir baş edemeyerek tanık olmuştu Utah. 2019 yazında takımı iki uzunlu boğucu savunma takımından üç sayının yeni efendisine evirmeye karar verdiler. Küçük değil, bayağı kapsamlı bir değişimdi bu. Tüm prensiplerin belki de yeniden ele alınması, personel takviyesi gereken bir değişim.

Rudy Gobert, Joe Ingles, Jordan Clarkson, Bogan Bogdanovic ve Royce O'Neale
Nitekim o yaz serbest oyuncu piyasasında Bojan Bogdanovic'e yönelerek dört yıl için 73 milyon dolarlık bir kontrat verdiler. Bogdanovic gibi nokta şutör olan ama bunun dışında oyuna katkısı her alanda sınırlı kalan bir isim için biraz fazla bile görüldü bu meblağ. Ardından Memphis'ten Mike Conley'yi takasla aldılar. Amaç belliydi: Tek uzunun etrafına mutlaka ama mutlaka dört şutör koyarak sahada kalacaktı Jazz. İlk sezonunda özellikle Conley'nin uyum sorunları nedeniyle istenen evrim tam gerçekleşemedi. Ama 2021'le birlikte Utah, stratejik olarak hayaline ulaşmış görünüyor.
Jazz, bu sezon maç başına 43 denemeyle ligde en fazla üç sayı kullanan takımı. 88 atışın neredeyse yarısını üç sayı çizgisinin gerisinden deniyorlar. Ayrıca yüzde 39.5'le en yüksek yüzdeyle isabet sağlayan üçüncü takım durumundalar. Hem çok hem de yüzdeli atıyorlar. Üç sayının eski efendilerine bakarsak Golden State isabet, Houston ise yoğunluk olarak az farkla önündeydi Utah'ın. İki selefinin en iyi yönlerini birleştiren bir dengeyi bulmuş durumdalar.
Bunu nasıl sağladıkları ise sır değil. En ilkel hali 2000'lerin sonundaki Stan Van Gundy'nin Orlando Magic takımında denenen, bir dominant uzunu çevreleyen dört şutör formülünü kullanıyorlar. Şutörlerin hepsi yetenek yelpazesinde iyi ile elit seviyeler arasında. Gerek açık sahada, gerek yarı sahada sahaya yayılma disiplinleri, set tempoları çok yüksek. Golden State gibi hareket veya Houston gibi izolasyonla değil, daha çok pas temposu ve açısı üzerinden şut kalitesini artırmayı amaçlıyor ve başarıyorlar. Bu pas temposunun sıkıştığı yerlerde ise iki "Tehlike ânında camı kırınız" tedbiri var: İlki, Donovan Mitchell. Dripling üzerinden oyununu oynayabilen Mitchell, takımın yıldızı ve pas düzeni sıkışırsa bire bir oynayabiliyor. Ya da Mike Conley-Rudy Gobert ikili oyununa gidiyorlar. Çok iyi perde yapıp harika saplanan Gobert ile hem şut hem gözyaşı damlası tehdidi olan Conley harika bir ikili haline geldiler. İlk beşte bu üç oyuncuyu en iyi nokta şutör Bojan Bogdanovic ve en iyi kanat savunmacısı Royce O'Neale tamamlıyor.
Dolayısıyla 2020'li yıllar için ideal takım kurgusunu bulmuş durumdalar. Elit çember savunmacısı. İkili oyun opsiyonu, bire bir opsiyonu, dörtlü şut tehdidi ile alan paylaşımı, oyundaki en etkili alanda kanat savunmacısı. Bu roller için Gobert hariç ligdeki belki en değerli isimlere sahip değiller ama her biri üst düzey olunca toplamı en modern oyunu yaratıyor. Nitekim Gobert'in varlığı savunma kimliğinden biraz ödün veren takımı bile ortalama üstünde tutmayı başardı. En nihayetinde Fransız uzun, tek başına üzerine savunma kurgulanabilen bir isim. Onun caydırıcılığı, hükmettiği alanın büyüklüğü ile kıyaslanabilecek başka oyuncu yok. Nitekim bu yüzden 200 milyon dolarlık bir kontrat aldı. Genelde oyuncu değerleri hücum yetenekleriyle ölçülür. Hücumu kalite ile nitelik, savunmayı ise daha çok çaba ile nicelik belirler ve savunmayı tek bir oyuncu ile tanımlamak hem zor, hem de ikame etmesi daha kolay olduğu için oyunun o tarafındaki yeteneklere -hücuma göre- daha az paha biçilir. Gobert bunun istisnası. Hele ki Utah sisteminin çalışması adına diğer tüm takımlara olduğundan daha da değerli. Zaten Salt Lake City'de oynamak isteyen oyuncular arasında kime yatırım yapacaktı ki Jazz?
Rotasyonda kenardan gelen oyunculardan Joe Ingles; Conley'nin ikili oyun, Jordan Clarkson da Mitchell'ın yaratıcılık rollerini devralıyor. Koç Snyder, bazen beraber kullanabiliyor onları. Daha önce yanında oynadığı Gobert'in artık dinlendiği zamanlardaki ikamesi Favors. Niang ise Bogdanovic'in ikamesi, fizikli elit nokta şutör gibi. Dokuz kişilik ana rotasyon bu. Birbirlerini tamamlayan, rollerini tanımlamış, kenarda alternatiflerini bulunduran, rakibe göre bu alternatiflerden daha çok ihtiyacı olanları sahadaki beşte farklı şekillerde kullanabilen bir yapı bu.
Utah Jazz için asıl sınav play-off'ta yaşanacak yine. Rakipler bu düzenin zayıf taraflarını bulmaya, yetenek farkıyla üstünlük kurmaya çalıştıklarında ne olacak? Özellikle fizikli kanatlara sahip ekipler karşısında O'Neale ile Bogdanovic'in direnci yeterli kalacak mı? Pas açılarını ezberleyen rakipler, trafiği büyük oranda durdurup oyunu Mitchell ile Clarkson izolasyonlarına veya Conley ile Ingles'ın yönettiği ikili oyunlara yıkabilecek mi? Bu soruların nihai yanıtını Haziran ve Temmuz aylarında alacağız. Ancak sonuç şampiyonluk olmasa bile bu, Utah'ın dengeli, verimli düzeninin idari ve teknik anlamda bir basketbol dersi olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. Eğer bir kulüp, 100 metre yarışında 110 engelli koşmasına rağmen hâlâ altın madalya için aday olabiliyorsa bu devasa bir başarı ve ilham hikâyesidir. Sonunda o madalyayı alamasalar bile...