Üçlük Adam: Bay C.

9 dk

Stephen Curry kiminle karşılaştırılmalı? Ya da onu biriyle karşılaştırmalı mıyız?

Aslında bu ay Kobe Bryant ile ilgili bir yazı yazacaktım. Daha kafamda ne yazacağımı tasarlarken benden Stephen Curry ile ilgili bir yazı istendi. Zaten benim uğursuzluğum meşhurdur. Kobe hakkında yazma düşüncem rafa kalktığından beri Los Angeles Lakers’ın süper yıldızında gözle görülür bir düzelme var. Sezon boyunca yüzde 40 genel şut ve yüzde 30 üçlük yüzdesine ulaşmaya çalışan Kobe, yazı konusu değiştikten sonra yüzde 48 genel şut ve yüzde 35 üçlük yüzdesiyle oynamaya başladı. Belki de bu kararım, Kobe’nin sezon sonunda emekli olmaktan vazgeçmesine ve kariyerini biraz daha uzatmasına neden olacak. Ve ben tam Curry yazısına başlarken, Golden State’in 28 maçlık normal sezon galibiyet serisi Milwaukee Bucks maçı ile birlikte sona erdi. Curry yazımın aylık bir diziye dönüştürülmesi istenirse, belki de Curry’yi yakın bir zamanda NBDL’de izleme şansına erişebiliriz.

Şaka bir yana, yedi maçlık deplasman serisinin son maçı, hem de ‘back-to-back’in ikinci ayağı olması, bir gece önceki Boston galibiyetinin iki uzatma sonunda gelmesi ve Klay Thompson’ın ayak bileğindeki sakatlıktan dolayı yüzde 100 hazır olmaması, 24 maçta 9 galibiyet alabilen Milwaukee Bucks’ın NBA tarihinin en uzun ikinci normal sezon galibiyet serisini sonlandırmasını sağladı. Yani, sadece yazı konum değişti diye olmadı bunlar.

Stephen Curry, bir NBA süper yıldızı. Ne zaman yeni bir oyuncu bu konuma ulaşsa, hep NBA efsaneleriyle mukayeseler başlar. Peki, Stephen Curry kimle mukayese edilir? Michael Jordan mı? Pete Maravich mi? Reggie Miller mı? Hangisi? Bir kere farklı zamanlarda, farklı şartlarda ve kurallarla oynayan yıldızları mukayese etmenin sağlıklı bir yaklaşım olup olmadığı tartışılır. Hadi, bunu değerlendirme dışı bıraktık... Sadece kişisel istatistikleri mi hesaba katacağız, yoksa takım başarıları da bir kriter olacak mı? Ya da oyuncunun benzeri olmayan şut stili de mukayeseye dahil mi?

Michael Jordan, NBA tarihinin en büyük efsanesi olarak kabul edilir. North Carolina forması giydiği dönemde NCAA’de üç sayı atışı yoktu. Jordan, tıpkı zamanın birçok süper yıldızı ve şutörü gibi basketbol yeteneklerini geliştirirken üç sayılık atış çalışmaya ihtiyaç duymadı. NBA’de üç sayılık atış, 1979-1980 sezonuyla başladı. Ancak bu yeni kuralın benimsenmesi ve önemli bir silah olarak kullanılması veya diğer bir deyişle eski tabuların yıkılması kolay olmadı. 1980 yılında, maç başına sadece iki adet (evet 2) üç sayılık atış denemesi yapılıyordu. NBA’de maç başına üç sayılık denemelerin çift hanelere ulaştığı ilk sezon 1994-1995’ti. Değişimi pek sevmeyen koç camiası, ancak 15 sezon sonunda üç sayılık atışları benimsemeye başladı. Jordan, 1984-1985 sezonunda NBA’e girdiğinde -yani çaylak sezonunda- 82 maçta 52 üçlük denedi ve bu atışlardaki başarısı, belki de bugünkü koçların üçlük denemesini yasaklayacak kadar ‘felaket’ bir oran olan yüzde 17.3’tü. Jordan’ın çaylak sezonunu 16.7, 18.2, 13.2 ve 27.6 yüzdeli sezonlar takip etti. Jordan, kabul edilir bir yüzde olan 30’u, ancak altıncı sezonunda aşabildi (% 37.6). Her şeye rağmen, Jordan’ın hem üç sayılık atış denemesi hem de başarı oranı açısından bir istikrar yakaladığını söylemek mümkün değildi. Jordan, 37.6’lık yüzdeye ulaştığı sezon 245 üçlük denedi. Bir sezon sonra, yüzde 31.2 isabet ve 93 denemede kaldı. Ardından yüzde 27 başarı ile 100 deneme geldi. Bir yıl sonra yüzdesi 35.2’ye, deneme sayısı da 230’a yükseldi. Sadece 17 maç oynadığı ve beyzboldan döndüğü 1994-1995 sezonunda yarı yarıya isabetle 32 denemede bulundu. Üç yıl ara verdikten sonra Washington forması giydiği iki sezonu saymazsak, kariyerini de yüzde 33.2 üçlük isabetiyle tamamladı. Bu istatistikler, net şekilde Jordan’ın üç sayılık atışları kapsayan bir basketbol eğitimi görmediğini ancak çok çalışarak kendisini belli bir standarda çektiğini gösteriyor.

Stephen Curry ile ilgili bir yazıya Jordan’ın bu yönünü detaylıca anlatarak girmemin ana sebebi, bu tür oyuncu mukayeselerinin sağlıklı olmadığının altını çizebilmek. Jordan -sonradan öğrenmiş de olsa- en kritik yerlerde, en beklenmedik anlarda üç sayı isabeti bulabildiği için, akıllarda çok iyi bir şutör olarak yer edindi. Ancak Curry, üç sayılık atışlar için hazırlanmış bir oyuncuydu. Babası Dell Curry, NBA tarihinin en iyi üç sayı atıcılarından biriydi. Kariyer ortalaması yüzde 40.2 isabetti. Dokuzu 40 üstü olmak üzere, 11 sezon yüzde 37’lik bir isabet oranının üstüne çıkmayı başarmıştı. Ancak baba Curry, dripling üzerinden pek üçlük atamazdı. Bunun bilincinde olduğu için de sabitken gelen topları yakalayıp atmayı tercih ederdi, bu da başarı yüzdesini artırırdı. 16 yıllık NBA kariyeri, babaya çok şey öğretti. Oğlu Stephen’ın klasik bir şutörden fazlası olmasını istiyordu. Bu nedenle baba ve oğul, evlerindeki potada sadece gerçekleştirilmesi değil düşünülmesi bile zor olan atışları yarışma çerçevesi içinde sıklıkla denemeye başladı. Çok sayıda tekrarın ardından bunlar, Curry’nin kendini rahat hissettiği atışlar haline geldi.

Warriors Koçu Steve Kerr, Curry’yi diğer oyunculardan farklı kılan en büyük özelliğin, beyninin vücudunun diğer bölümleriyle etkileşimi -özellikle de göz-el koordinasyonuolduğunu belirtiyor. Efsane şutör Reggie Miller, topu elden çok çabuk çıkardığı için bu kadar başarılı olduğu görüşünde. Bir diğer NBA efsanesi Rick Barry, bizim Jordan mukayesemize benzer bir yorumda bulunup “Ben üç sayılık atışı kariyerimin sonuna doğru öğrendim, hatta buna mecbur kaldım. Üç sayı felsefesiyle yetiştirilmiş birisini o zamanlardan biriyle mukayese etmek çok yanlış” diyor. Yine eski şutörlerden Kiki Vandeweghe ise bu görüşü kendisinden yola çıkarak sorguluyor: “Lige girdiğim sezon sadece yedi üçlük denedim. Hiç sokamadım. İkinci sezonumda 13’te 1 attım ama beş sezon sonra yüzde 48.1 isabetle lig birincisiydim. Jerry West, Steve Nash, Dale Ellis ve hatta babası Dell gibi olağanüstü şutörler basketbola bugünden 10- 12 yıl önce başlasa neler olurdu?”

Hazır Steve Nash’in ismi ortaya atılmışken onun da görüşlerine yer verelim. Ancak öncesinde, Nash’in 50-40-90 yüzdelerini (Genel saha içi, üçlük ve serbest atış yüzdesi) beş sezonda dört kez geçtiğini ve onun ardından bunu kariyerinde en çok başaran ismin Larry Bird olduğunu ve sadece iki kez bu rakamlarını yakalayabildiğini hatırlatalım. Yani Nash, en doğru yorumu yapabilecek isimler listesinin tepesinde yer alıyor ve şöyle diyor: “Evet, belki de bu seviyede uzun bir süre kalması lazım. Belki bu performansı her yıl play-off’ta göstermesi lazım. Ama benim gördüğüm kadarıyla saf şutörlük, şut çeşitleri, şut yüzdesi, kritik anlarda maça ağırlık koyma ve doğru zamanda ısınma, hatta cayır cayır yanma açısından gördüğüm en iyi oyuncular kadar iyi. Ben, oyunu bir oyun kurucuya göre farklı bir biçimde oynadığım için ilk yıllarda çok eleştirildim. Şimdiki genel bakış açısı ise yeniliklere çok açık. Belki benim kadar yüzdeli atmayacaktır; çünkü benden çok daha fazla şut kullanıyor. Ama o da sağına, soluna dripling üzerinden atabiliyor. Ben hızlı giderken hep üç sayı çizgisini hedef alırdım ve oraya geldiğimde atardım. ‘Steph’, en uzak noktada bile geri adım atıp şut kullanabiliyor ve başarılı oluyor. Daha çok deneme, daha uzaktan deneme... Kariyeri bittiğinde yüzdeleri benimkilerin altında olabilir ama o, gördüğüm en müthiş şutörlerden birisi.”

Baba Dell Curry de oğlunun gelişimi için hep devrede. Steph henüz 14 yaşındayken, NCAA’de başarılı olabilmesi için şut stilini değiştiriyor. Bu genelde pek tavsiye edilen bir şey değil. Reggie Miller, Jamaal Wilkes, Alex English ve George Gervin gibi isimlerin hepsi, birbirinden kötü şut stillerine sahipti. Ama onlar, o atış şekilleriyle rahattı ve topu potaya kendilerine güvenerek atıyorlardı. Değiştirmeye çalışsalar, muhtemelen bu noktadan daha ötede olamazlardı. Herkes Ray Allen, Allan Houston veya Paul Westphall gibi şut stiline sahip olacak diye bir kaide yok. Ancak babasının NBA başarısına da güvenen genç Stephen, ilk başta bocalasa da çok çalışıp zaman içinde yeni şut stiliyle özdeşleşti. Geçenlerde YouTube’a düşen videoda olduğu gibi, babasıyla garip garip şutlar atarak yarışmaya devam ediyor. Çocukluğundan beri değişen tek şey ise atış stili.

Burada bir parantez de babanın müdahalesine açmak lazım. Stephen Curry, şutunu sıçradıktan sonra atmıyor. Sıçramaya başlarken şutuna da başlıyor. Bu da topu elinden daha çabuk çıkarmasına, çok daha bombeli ve yüksekten atmasını sağlıyor. Başarılı lise kariyerine rağmen, çelimsiz fiziğinden ve boyunun kısa olmasından dolayı (lise son sınıfta 1.86’ya kadar uzuyor) büyük okullar pek kapısını çalmıyor. NCAA kariyeri için belki de “Her işte bir hayır vardır” atasözünü doğrulayan bir hamle yapıyor ve Davidson Üniversitesi’nde karar kılıyor. Davidson, önemli bir okul değil. Orada kendini ve güvenini geliştirmesi için ona her türlü yeşil ışık yakılıyor. O da evinin bahçesindeki potada başlattığı özel ‘şut seçimleri’ni, hiçbir büyük üniversitede maç içinde denemesine fırsat tanınmayacak kadar deneme şansı buluyor. Boyu da uzamaya devam ediyor ve sonunda ortaya çok farklı bir yetenek çıkıyor. Bu farklılıkta özel çalışmaların da yeri büyük tabii. Curry, ölü sezonlarda en çok nöromusküler (sinirkas gelişimi) çalışmalar yapıyor. Ne gibi mi? Mesela arkasından dripling yaparken, havaya bir tenis topu atıp düşmeden yakalıyor.

Esasında, yazıyı yazdıkça en baştaki sorunun da cevabı -en azından benim için- ortaya çıkıyor. Press Maravich basketbol koçuydu. Oğlu Pete (Drazen Petrovic de öyleydi) topla yatıp topla kalkar, kimsenin akıl etmediği hareketleri denerdi. Press sadece, gerektiği yerde, daha iyi yapması için müdahale ederdi. Yeşermesi ve daha fazla fırsat bulabilmesi için oğlunu kendisinin de okulu olan ve NCAA’de takımı bulunan LSU’ya aldı. Pete Maravich’in zamanında üç sayılık atış yoktu. Onu yavaşlatan, en güçlü rakipleri değil, sakatlıklar oldu. NBA’de dilinden anlayan bir koç ve kadro bulamadı. Bu yüzden, ne kadar ‘winner’ olduğunu öğrenme şansını bulamadık.

Maravich çok büyük bir yetenekti, vizyoner bir basketbolcuydu. Son sezonunda, -artık adım atması bile efor gerektirirken- üç sayı kuralı uygulamaya konuldu. Ve yarım, belki de çeyrek Pistol Pete Maravich, üç sayılık atışlardan faydalanabildiği tek NBA sezonunu yüzde 66.7 üçlük yüzdesiyle tamamladı. Ne bileyim? Pistol Steph Curry, belki?

Socrates Dergi