
Uçma Arzusu
6 dk
İnsanoğlu tarih boyunca sınırlarını zorladı. Uçmak da bu sınırların en zorlayıcılarındandı. Karşınızda, tarihin ilk wingsuit denemelerinden bir derleme...
İnsan fiziken tabiatın en güçlü varlıkları arasında sayılmaz. Ondan daha kuvvetlisi, soğuğa sıcağa daha dayanıklısı, daha hızlı koşanı hep vardır. Öte yandan, insanın en büyük yeteneği belki de budur aynı zamanda: Çita kadar olmasa da koşabilmek, balık gibi olmasa da yüzebilmek, her şeyi biraz da olsa yapabilmek, her seferinde bedeninin ve aklının sınırlarıyla karşılaşıp hırslanmak ve çare aramak, böylece değişmek. Uçma arzusu, binlerce yıldır efsanelerde geçtiğine göre, baştan beri insanoğlunun özendiği yetenekler arasında olmalı. İnsanoğlu nihayet uçan makineler yaparak bu meseleye bir tür çözüm bulmuş oldu. Fakat asgari donanımla, bedenen uçabilmek hep bir hedef olarak kalmış olmalı ki tarihi kayıtlarda hemen her dönemde, kanat takıp uçmaya çalışan birilerine rastlarız.
Bizim coğrafyamızda uçmak denince ilk olarak Hezarfen Ahmet Çelebi ve Galata Kulesi’nden Doğancılar’a uçtuğuna dair rivayet akla geliyor. Hikâyesini Evliya Çelebi’den biliriz, hatta bu konuda elimizdeki tek kaynak budur. Osmanlı kayıtları dendiğinde ilk akla gelen isimlerden olan İbrahim Hakkı Konyalı, 1943’te Yedigün Mecmuası’na yazdığı uçan adamlarla ilgili bir makalede Hezarfen’i hiç anmaz, onun yerine Osmanlı-İslam coğrafyasından başka uçuş denemelerinden bahseder. Hatta Konyalı, tayyareyi Türklerin yaptığını, ilk uçan adamın da bir Türk olan İsmâil bin Hammâd el-Cevherî (10. yüzyıl sonu) olduğunu iddia eder. El Cevherî, bugün Türkmenistan sınırlarındaki Farab şehrindendi. Ömrünü Arap diliyle uğraşarak geçiren, bu alanda bir sözlük kaleme alan el-Cevherî, bir taraftan insanoğlunun en büyük rüyalarından birini gerçekleştirmek arzusuyla yaşamış.
Son yıllarını geçirdiği Nişabur’da bir gün halkı toplamış, yazdığı sözlüğü kast ederek “Dünyada kimsenin yapmadığı bir şey yaptım. Şimdi de ahiret için görülmemiş bir şey yapacağım” demiş ve kendini boşluğa bırakmış. Ancak, takmış olduğu kanatlar işe yaramamış, yere çakılıp kalmış.
İbrahim Hakkı Konyalı bahsetmiyor fakat İslam coğrafyasında daha erken bir tarihte bir uçma denemesi daha bilinir. Bu olayın kahramanı olan, Batı kaynaklarının da ilk uçan adamlar arasında saydığı, astronom, filozof ve şair Abbas bin Firnas (ölümü 887) Endülüs’te yaşadı. Berberî asıllı, azatlı bir köle olduğu dışında hakkında pek bir bilgi yoktur. Uçma denemesine dair birkaç kayıttan öğrenebildiğimiz kadarıyla Abbas bin Firnas, vücudunu tüylerle kaplayıp iki de kanat takmış ve bu hâlde havada epey bir zaman süzülmüş. Ama yere inerken sırtı epey hırpalanmış çünkü kuşların kuyruklarının üzerine iniş yaptığını bilmediğinden kendine kuyruk yapmayı ihmal etmiş. Bundan yaklaşık iki yüzyıl sonra İngiltere’de yaşayan, Benedikten rahibi Eilmer’in de bir uçuş denemesi yaptığını biliyoruz, ne gariptir ki o da kuyruk yapmadığı için sert bir inişle bacağını kırmış.
İstanbul’a dönecek olursak, bildiğimiz en eski uçan adam 1162 senesinde, ilginç bir siyasi buluşma esnasında karşımıza çıkar. Selçuklu Sultanı Kılıçarslan o yıl, Anadolu’da ona karşı ittifak kuran beyliklere karşı Bizans’la güç birliği yapmak amacıyla İstanbul’a gelmiş, İmparator I. Manuel Komnenos tarafından gayet iyi karşılanmıştı.
Dönemin bazı tanıklarına göre Hipodrom’da yapılan bir tören sırasında beklenmedik bir sahne yaşanmış: Birden bir adam (büyük ihtimalle Selçuklulardan) meydandaki kulelerden birine çıkmış, büyük bir gösteri yapacağını haber verip üzerinde paraşüt benzeri bir kıyafetle uygun rüzgârı beklemeye koyulmuş. Vazgeçirmeye çalışmışlarsa da inat etmiş, nihayet uçmak üzere kendini boşluğa bırakmış. Ne var ki pek uzun süzülemeden yere çakılıp kalmış, canından olmuş. Bunun ardından İstanbul’da uçan adamlar Evliya Çelebi’nin diliyle, 17. yüzyılda karşımıza çıkar. Biri Evliya Çelebi’nin marifetini ayrıntılı olarak anlattığı Lagari Hasan Çelebi’dir. Lagari, Dördüncü Murad’ın kızı Kayasultan’ın dünyaya geldiği gece, Sarayburnu’nda yapılan bir şenlikte ‘elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek’ yapıp üzerine binmiş, “Padişahım seni Hüda’ya ısmarladım, İsa Nebi ile konuşmaya gidiyorum” deyip uçmuş. Fişeğin barutu bitince ellerindeki kartal cenahlarını açıp sağ salim yere inmiş. Padişaha “Padişahım İsa Nebi sana selam eyledi” deyip bir kese akçesini almış.
Evliya Çelebi’nin anlattığı diğer uçan adam ise Hezarfen Ahmet Çelebi. Hezarfen hakkında, başka hiçbir kaynakta geçmediği için tamamen bir uydurma olduğuna dair giderek taraftar bulan bir kanaat var.
Bu elbette mümkündür fakat şunu da göz önüne almak lazım: Aslına bakılacak olursa tarihteki uçan adamların hepsini topu topu bir, belki birkaç kaynaktan biliyoruz, yani bu durumda hemen hepsini hikâyeden ibaret saymak mümkün. Ne var ki kanıtlar kuvvetli olmasa da bu hikâyelerin hiç yoktan uydurulmuş olması ihtimali de düşük. Kaldı ki sırf rivayetten ibaret bile olsalar bu hikâyeler önemlidir çünkü bunlar insanoğlunun bu eski rüyasından hiç vazgeçmediğini, zihninin hep bu sınavla meşgul olduğunu ortaya koyar: Kanatsız bedeninin sınırlarını zorlamak ve ‘uçamazlık’ engelini aşmak...
İbrahim Hakkı Konyalı bahsetmiyor fakat İslam coğrafyasında daha erken bir tarihte bir uçma denemesi daha bilinir. Bu olayın kahramanı olan, Batı kaynaklarının da ilk uçan adamlar arasında saydığı, astronom, filozof ve şair Abbas bin Firnas (ölümü 887) Endülüs’te yaşadı. Berberî asıllı, azatlı bir köle olduğu dışında hakkında pek bir bilgi yoktur. Uçma denemesine dair birkaç kayıttan öğrenebildiğimiz kadarıyla Abbas bin Firnas, vücudunu tüylerle kaplayıp iki de kanat takmış ve bu hâlde havada epey bir zaman süzülmüş. Ama yere inerken sırtı epey hırpalanmış çünkü kuşların kuyruklarının üzerine iniş yaptığını bilmediğinden kendine kuyruk yapmayı ihmal etmiş. Bundan yaklaşık iki yüzyıl sonra İngiltere’de yaşayan, Benedikten rahibi Eilmer’in de bir uçuş denemesi yaptığını biliyoruz, ne gariptir ki o da kuyruk yapmadığı için sert bir inişle bacağını kırmış.
İstanbul’a dönecek olursak, bildiğimiz en eski uçan adam 1162 senesinde, ilginç bir siyasi buluşma esnasında karşımıza çıkar. Selçuklu Sultanı Kılıçarslan o yıl, Anadolu’da ona karşı ittifak kuran beyliklere karşı Bizans’la güç birliği yapmak amacıyla İstanbul’a gelmiş, İmparator I. Manuel Komnenos tarafından gayet iyi karşılanmıştı.
Dönemin bazı tanıklarına göre Hipodrom’da yapılan bir tören sırasında beklenmedik bir sahne yaşanmış: Birden bir adam (büyük ihtimalle Selçuklulardan) meydandaki kulelerden birine çıkmış, büyük bir gösteri yapacağını haber verip üzerinde paraşüt benzeri bir kıyafetle uygun rüzgârı beklemeye koyulmuş. Vazgeçirmeye çalışmışlarsa da inat etmiş, nihayet uçmak üzere kendini boşluğa bırakmış. Ne var ki pek uzun süzülemeden yere çakılıp kalmış, canından olmuş.
Bunun ardından İstanbul’da uçan adamlar Evliya Çelebi’nin diliyle, 17. yüzyılda karşımıza çıkar. Biri Evliya Çelebi’nin marifetini ayrıntılı olarak anlattığı Lagari Hasan Çelebi’dir. Lagari, Dördüncü Murad’ın kızı Kayasultan’ın dünyaya geldiği gece, Sarayburnu’nda yapılan bir şenlikte ‘elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek’ yapıp üzerine binmiş, “Padişahım seni Hüda’ya ısmarladım, İsa Nebi ile konuşmaya gidiyorum” deyip uçmuş. Fişeğin barutu bitince ellerindeki kartal cenahlarını açıp sağ salim yere inmiş. Padişaha “Padişahım İsa Nebi sana selam eyledi” deyip bir kese akçesini almış.
Evliya Çelebi’nin anlattığı diğer uçan adam ise Hezarfen Ahmet Çelebi. Hezarfen hakkında, başka hiçbir kaynakta geçmediği için tamamen bir uydurma olduğuna dair giderek taraftar bulan bir kanaat var.
Bu elbette mümkündür fakat şunu da göz önüne almak lazım: Aslına bakılacak olursa tarihteki uçan adamların hepsini topu topu bir, belki birkaç kaynaktan biliyoruz, yani bu durumda hemen hepsini hikâyeden ibaret saymak mümkün. Ne var ki kanıtlar kuvvetli olmasa da bu hikâyelerin hiç yoktan uydurulmuş olması ihtimali de düşük. Kaldı ki sırf rivayetten ibaret bile olsalar bu hikâyeler önemlidir çünkü bunlar insanoğlunun bu eski rüyasından hiç vazgeçmediğini, zihninin hep bu sınavla meşgul olduğunu ortaya koyar: Kanatsız bedeninin sınırlarını zorlamak ve ‘uçamazlık’ engelini aşmak...