UEFA Sevilla Ligi

6 dk

Sevilla bir süredir UEFA Avrupa Ligi’ni kazanıyor. Üst üste üçüncü kupa zaferini Liverpool karşısında elde eden Endülüs ekibinin sırrı doğru planlamada gizli.

19 Mayıs 2000 günü İspanya’da fikstürün son maçı tamamlandığında, Endülüs’ün iki takımı La Liga’ya veda ediyordu. Şampiyonluğu Deportivo La Coruna’nın kazandığı garip sezonda, Sevilla taraftarı Rayo Vallecano maçı için Roman Sanchez Pizjuan’ı doldururken içlerini rahatlatan tek şey, ezeli rakipleri Betis’in de kendileri ile birlikte Liga Adelante’ye düşmesiydi. Alt ligde yalnız olmayacaklardı ve rekabeti yeni sezonda da sürdürebileceklerdi. Kulübün sonraki 15 yılda yapacaklarına dair en ufak bir fikirleri yoktu ve dönemin haberleşme olanakları, trendleri düşünüldüğünde büyük hayaller kuran birilerine rastlamak da pek olası görünmüyordu.

Avrupa futbolunun son 10 yılına damga vuran Sevilla’nın hikâyesi o gün başladı. Takımın eski oyuncularından Ramon Rodriguez Verdejo, -bilinen adıyla ‘Monchi’- kulübün sportif direktörlüğüne getirildi. İlk sezonunda ezeli rakibi Betis’i geçerek şampiyon olan ve La Liga’ya dönen takım, gelecek yıllarda yapacaklarının ilk adımını atıyordu. Takımın altyapısından, oyuncu izleme ekibinin çalışmalarına ve kadro yapılanmasına kadar her şeyi en ince detayına kadar planlayan Monchi’yi de, Sevilla’nın başlangıç noktasını da herkes biliyor artık. Hatta Monchi ve Sevilla o kadar başarılı ki her sene Mayıs ayında “Monchi ve onun Sevilla’sı ile tanışın” temalı yazılar manşetlerden düşmüyor.

Elbette, 1948’den 2006’ya kadar kazanabildiği tek şey, 2. lig şampiyonluğu olan küçük bir takımın Monchi gibi pek parlak kariyeri olmayan eski bir futbolcunun ellerinde istikrarı yakalayıp iddialı bir ekibe dönüşmesi, hayranlık uyandıracak bir öykü. Sadece bununla kalmayıp her yıl en iyi oyuncularını kaybetmek zorunda olmalarına rağmen -kimileri duruma sadece Sevilla’nın kazandığı paralar üstünden bakıyorbu başarılarını sürdürmeleri onları daha da özel kılıyor.

Sevilla, Avrupa’nın iki numaralı kupasını üst üste üçüncü kez, toplamda ise son 10 yılda beşinci kez kazanırken diğerlerinin bir şeyleri gözden kaçırdığı kesin.

Kulübün transfer alışkanlıklarını değiştirerek işe başlayan Monchi, Sevilla’nın altyapı organizasyonunu iyileştirirken, oluşturduğu oyuncu izleme ekibiyle de kulübün seçeneklerini artırmış. Aradan geçen 16 sezonda, Sevilla’nın transferi gelir gider farkında ekside kapattığı yılların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Sistemin içine ekledikleri, henüz parlamamış ya da potansiyeline ulaşmamış oyunculara kattıkları değerle kulübe 250 milyon Euro’dan fazlasını kazandırmış durumdalar. Üstelik bunu yaparken de hedeflerinden vazgeçmiyorlar. Ancak her sezon elindeki yıldızları yüksek fiyatlar karşılığında pazarlayan Endülüs temsilcisinin, kazanılan kupalara rağmen aşması gereken eşiği geçmekte zorlandığı gözleniyor.

Sevilla, içinde bulunduğu futbol düzleminde yerinin ne olduğunu diğerlerinden daha hızlı şekilde kavramış, bu yeri kabul etmiş ve avantaja çevirmiş bir kulüp. Gelecek sezondan itibaren iyileşecek yeni yayın geliri dağılımı, Sevilla’yı ilk dördün düzenli bir parçası yapabilir. Ancak Monchi temkinli olmayı sürdürüyor.

“Finansal olarak güçlü değildik ve ilk önce ekonomimizi düzeltmemiz gerektiğine karar verdik. Yarışmacı olmayı sürdürebilmek için elimizdeki en iyi oyuncuları satmak durumundayız, aksi takdirde kulübün geleceğini tehlikeye atmış oluruz. Oyuncularımıza iyi maaşlar ödüyoruz, onları takıma katabilmemiz ve seviyeyi koruyabilmemiz için bunu yapmamız şart” ifadelerini kullanıyor The Guardian’a verdiği röportajda. Doğru hedefler koymanın önemine vurgu yaparken de “Oyuncu ile görüştüğümüzde ‘Beni Chelsea istiyor’ diyor, bizimle ne işin var o zaman? Bir diğeri ise Tottenham’ın kendisini istediğini söylüyor. İşte bu! Oturalım ve birbirimize neler verebileceğimizi konuşalım” cümlelerine vurgu yapıyor. Gerçeklerin farkında ve amiyane tabirle hayal satmıyor.

“Taraftarlar bu duruma alıştı. Birileri ayrıldığında yerinin dolacağından eminler. Dahası, başarılı olmayı sürdürüyoruz. Kulüpteki oyuncu trafiğini artık sorun etmiyorlar” diyerek, geride kalan 16 yılda sadece kulübü değil, kulübün takipçilerinin de sahaya dair reflekslerini değiştirdiğini istemeden de olsa itiraf ediyor.

İki kulübün çok yukarı çektiği çıtadan ötürü futbolseverlerin sıkıcı bulduğu La Liga, Sevilla’nın en önemli avantajlarından birine dönüştü. Barcelona’yı, Real Madrid’i, hatta Atletico Madrid’i geçmek gibi gerçekdışı hedeflerle uğraşmıyorlar ancak oynadıkları her maçta rakipleri için hayatı zorlaştırıyorlar. Kaybetseler dahi en iyilerle oynamanın kazandırdığı tecrübe, kulübün öğrenme eğrisini öyle bir noktaya çekmiş durumda ki, doğru oyuncu grubunu oluşturan Sevilla, doğru teknik adamı yakaladığında zirveden aşağı inmiyor. Unai Emery’den önce bazı hatalar yaptıklarını söyleyen Monchi, “Sadece teknik adam seçiminde değil, oyuncu seçimlerinde de hatalar yaptık. Futbolcular insan ve yetenekleri doğrultusunda onları takımınıza katmak istiyorsunuz. Bazı oyuncular şehre hiç alışamıyorlar, bazıları ise burayı evleriymiş gibi sahipleniyorlar; Rakitic gibi” açıklamasıyla çizgilerin dışındaki gelişmelerin de sahaya etkisine vurgu yapıyor.

Üst üste üçüncü Avrupa Ligi zaferlerinden sonra, ligin adının ‘UEFA Sevilla Ligi’ olarak değiştirilmesi tartışılıyor. İşin aslı; 2015-2016 sezonunu Şampiyonlar Ligi’nden Avrupa Ligi’ne devam edecek şekilde planlayan, maaş bütçesinden transferleriyle Kupa 2’yi kazanmayı hedefleyen Sevilla, istediğini almış durumda. Belki Emery ayrıldığında, belki de takımın başındayken Sevilla düşüşe geçecek. Kesin olansa bu düşüşün fazla uzun sürmeyeceği. Endülüs ekibi, global bir markaya dönüşecek ekonomiye ve tarihe sahip olamasa da seviyesinin en iyisi olduğunu kanıtlamaya önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi.

Socrates Dergi