
Umut Işığı
16 dk
Ray Kennedy, ismi her sohbette geçen Britanya futbol efsanelerinden olmadı. Oynadığı takımlardaki rolüyse yadsınamazdı. Arkadaşlarına umut veren solak için saha dışındaki mücadele daha yıpratıcı olmuştu...
Bill Shankly, futbolculuk döneminde dikkatleri üzerinde toplayan yıldızlardan değildi. Fakat antrenör olarak Liverpool şehrinde bir idole dönüşecekti. İkinci Lig'den aldığı takımı, Avrupa'nın dikkat çeken ekiplerinden biri yapmıştı. 12 Temmuz 1974'teki ayrılık kararının şok etkisi yaratması şaşırtıcı değildi...
13 Temmuz tarihli Daily Mail'de "En büyük anlaşmayı çözüme kavuşturup ayrıldı" başlığı vardı. Haberin fotoğraf altında ise "Hâlâ Liverpool'un geleceğini planlıyor" cümlesi dikkat çekiyordu. "Liverpool ile ilişiğimi keserken yaptığım son şey imza attırmaktı" diyordu Shankly, "Ayrılırken, 'Umurumda değil artık' diyebilirdim ama demedim. Çünkü ben bir Liverpool delisiyim. Son âna kadar harika çalıştım. Son işim de Ray Kennedy'ye imza attırmak oldu." Mirror, arka sayfasında "Elektrikli sandalye yolunda Kennedy için 200 bin sterlin saçtı" başlığını atmıştı. Arsenal'ın forvetine verilen 200 bin sterlin, Liverpool için bir rekor olsa da kırmızı formaya gönül verenlerin birçoğu için Shankly'nin vedasının yaşattığı karamsarlığı unutturacak seviyede değildi...
Duble
Stanley Matthews, İngiltere ve dünya futbolunun savaş sonrası dönemdeki en büyük ikonlarından biriydi. Fakat antrenörlük denemesi 40'lı yaşlarında bile fırtınalar estirdiği topçuluk günlerinden uzaktaydı. Port Vale'daki kısa süreli kulübe mesaisi sonrasında Ada futbolunda menajerlik işinin pek de ona göre olmadığı anlaşılmıştı. Mick Cullerton gibi gençlere el verdiği kısa sürede, geleceği hakkında umutsuzluğa sürüklediği gençler de olmuştu. Listenin başında, Sör Matthews'dan "Profesyonel olmak için fazla yavaşsın" gerçeğini işiten Ray Kennedy vardı.
Efsaneden geçer not alamayan genç futbolcu adayı, memleketine dönüp fabrikada işe girdi. Bir yandan amatör seviyede de olsa futbol oynamayı sürdürdü. Köy takımı New Hartley Juniors'ta oynamak için yeterince hızlıydı, amatör âlemin dikkat çekici genç yeteneklerinden Ian Watts ile iyi bir forvet ikilisi olmuşlardı. Watts'ın şöhreti ülkeyi sarmaya başlamış ve Arsenal, genç yeteneği izlemek için kuzeydoğuya gelmişti. Gözlem seyahatinin kazananı ise Ray Kennedy olacaktı. Matthews'un gözüne giremeyen forvet, Britanya futbolunun simge menajerlerinden Bertie Mee'nin tedrisatından geçmek için Londra'ya doğru yola koyuldu.
"İlk dokunuşu" cevabını veriyordu Bertie Mee, onu etkileyen Ray Kennedy özelliği sorulduğunda. 1968'de Arsenal'la profesyonel kontrat imzalayan Kennedy, sahadaki ilk büyük imzasını ise uluslararası arenada atacaktı. Fuar Şehirleri Kupası finalinin ilk maçında deplasmanda Anderlecht karşısında 3-0 geriye düşen Arsenal, oyuna sonradan giren genç hücumcunun golüyle 3-1'lik skoru elde etmiş, gazeteler "Ray of Hope" (Umut Işığı) başlığını atmıştı. Umut, rövanşta hakikate dönüşecek ve Arsenal 3-0'la kupaya ulaşacaktı. Ray belki o maçta oynamamıştı ama golü, bir nevi zaferi kolaylaştırmıştı. Bertie Mee, Arsenal'daki ilk kupasını kazanıyordu...
1970-1971 sezonu başlarken ise Bertie Mee, yıldızı Charlie George'un sakatlığı ile sarsılmıştı. Menajerin umut ışığı bir kez daha Kennedy oldu. Arsenal, 8 Mayıs 1971'de İngiltere şampiyonu olarak Wembley'e çıkmış, Liverpool'u yenip FA Cup şampiyonluğuna da uzanmıştı. Zaferi getiren golün altında Charlie George imzası olsa da sezon, 'kahramanın dönüşüyle' mutlu sona bağlanan hikâyelerden değildi. John Radford ile harika bir uyum yakalayan Ray Kennedy, 26 gol attığı sezonda takımın en büyük patlama yapan ismiydi. Üstelik henüz 19 yaşında duble ayrıcalığını yaşamıştı...

Arsenal günlerinden...
İmza
"Transfer listemin başındaki adamdı. Antrenmanda izledim, iyi görünüyor. Bana Rocky Marciano'yu hatırlatıyor." Bill Shankly, 12 Temmuz 1974'teki imzadan sonra bunları söylüyordu. Bir sezon önce Arsenal forması altında attığı golle Liverpool'un şampiyonluk hayallerini yıkan Ray Kennedy, artık Kırmızılar'ın forvet hattı için ter dökecekti. O gün Shankly'nin koltuğunu devralan Bob Paisley'nin ise Ray ile ilgili başka fikirleri vardı...
Paisley, Shankly ekolünden geliyordu ama takımın stilinde ufak değişiklikler istiyordu. Bunlardan biri de Ada futbolunda o dönem nadir olarak başvurulan topun yere indirilmesiydi. Galli dev John Toshack'ın cüssesi ve onun uydusu, atletik Kevin Keegan'ın yetenekleri Shankly'nin planını özetlerken Paisley katılımın daha çok olduğu, topa paslarla hâkim olma mantığıyla sahada yer alan bir takımın peşindeydi. Yine de Toshack ve Keegan'ın 4-4-2'deki yerini bozmak zordu. Fakat Ray Kennedy'nin oyun görüşünden de faydalanmayı istiyordu. Çözümü, Kennedy'yi orta sahanın soluna kaydırmakta buldu.
"Birçok insan bana, 'Ray senin kadar çalışıp didinmiyor' derdi. Evet, çünkü zekiydi. Oyunu her yönüyle bilir, içgüdüsel olarak nerede duracağına karar verirdi. Her zaman doğru pozisyondaydı." Paisley döneminin sağ kanat oyuncusu ve Ray Kennedy'nin en iyi arkadaşı Jimmy Case, bunları söylüyordu. Ray Kennedy ise 2000'li yılların başında kulübün dergisine verdiği röportajda "Bazıları tembel olduğumu söylerdi, topun nereye gideceğini okuyabiliyorken neden onun için koşayım ki?" diyordu. Röportajın ilerleyen paragraflarında ise Alan Kennedy ile oynamanın zorluklarını anlatıyor; şaka yoluyla sol bekin, kendi kariyerinden en az beş yıl çalmasından dert yanıyordu. Yaşadıkları uyum sorununun nedenini de yine espriyle özetliyordu: "Bana 'Hangi Kennedy'ydin?' diye soran olursa 'Zeki olanı' cevabını veriyorum." Euro 80'de onu milli takım kadrosunda İtalya'ya götüren Ron Greenwood, "Oradan oraya koşan oyunculardan değil. Daima iyi pas yapan ve dikkatli bir futbolcu. 'Beyefendi oyuncu' dediğim cinsten" cümlesiyle anlatıyordu stilini. O dönem şehrin kralı olan Keegan ise 1997'de yayımlanan otobiyografisinde Ray'in yeteneklerine yer vermeyi unutmamıştı: "Forvet olarak onunla oynaması gerçekten güzeldi. Harika bir sol ayağı vardı, topu iyi tutar ve bana geniş alanlar açardı. Gol kabiliyetini de hiç kaybetmemişti. Bob, kramponlarıyla harikalar yaratırdı."

Bill Shankly, Liverpool'a son kıyaklarından birini yapıyor ve Alan Kennedy'ye imzayı attırıyor...
Sol ayağı, forvet alışkanlıkları ve Bertie Mee'yi etkileyen tek dokunuş kabiliyetiyle, dönemin Ada futbolunda sıfıra kadar inip orta atması beklenen kanat oyuncularının yapısının dışına çıkıyordu. Üstelik Paisley de onun forvet özelliklerinden faydalanmayı hiç arka plana atmamıştı zaten. 1976 baharında Ray Kennedy, yeni pozisyonunda ilk kez milli takıma yükselmişti. Birkaç ay sonra Liverpool ligde şampiyonluğunu ilan etti. Avrupa'da ise Shankly ile bir kez yaşadıkları UEFA Kupası zaferinin son virajına girmişlerdi. Rakip, Club Brugge'dü.
28 Nisan'da oynanan finalin ilk maçına iyi başlayan taraf da Belçikalılar olmuştu. On dakikada buldukları iki golle Anfield'da çok az takıma nasip olacak bir avantajla soyunma odasına gittiler. Brugge'ün başında Ernst Happel vardı ve beklendiği üzere rakibinin hücumdaki ana damarı Toshack'ın takımla bağlantısını kesmişti. Paisley karşı hamleyi yaptı ve Galli santrforu oyundan alıp hücum hattına Kennedy'yi yaklaştırdı; 'kankası' Case'i de boşalan kanada yerleştirdi. İkinci yarının 15 dakikası dolmadan Kennedy, kendine has harika vuruşlardan biriyle durumu 2-1 yaptı. Daha sonra yine onun parmağı olan pozisyonda direkten dönen şutunu Case tamamladı ve durumu eşitlediler. Kennedy'den aldığı pasla kendine has dalışlarından birini yapan Steve Heighway'in düşürülmesiyle kazanılan penaltıyla da galibiyeti aldılar. İkinci maçtaki 1-1'lik skor kupayı bir kez daha Liverpool'a getirirken Kennedy yine umut tohumlarını serpen isim olmuştu.

1970'lerin büyük güçlerinden Saint-Etienne
1977 FA Cup Finali'nde direkten dönen şutu, ayrı takımlarda duble yapan futbolcu ayrıcalığını elinden alacak; 1978'de yine Avrupa'nın zirvesine çıkarlarken, unutulmaz Mönchengladbach rövanşında da fitili yakan isim olacaktı. 1980- 1981 Şampiyon Kulüpler Kupası sezonunda ise kaptan çıktığı maçta son dakikalara girilirken Bayern ağlarını 'eski forvetim' sinyalini çaktığı vuruşla sarsıp Liverpool'u Avrupa finaline çıkardı. Alan Kennedy'nin finaldeki golü, iki Kennedy'nin anlaştığı nadir anlardan biri olarak tarihe geçti. Fakat belki de Liverpool tarihini değiştiren ve kuşkusuz Anfield'ın en özel 90 dakikalarından olan bir maç vardı ki...
Paisley'nin kazandığı her zafer daha önce Shankly tarafından yaşatılmıştı. Shankly'nin ulaşamadığı tek zirve, Şampiyon Kulüpler Kupası'ydı. Paisley, 1975-1976'da ligde şampiyonluk siftahını yapıp öbür sezon kolları Kupa 1 için sıvamıştı. Liverpool çeyrek finale kadar uzandığında her şey yolunda gidiyordu. Fakat o turdaki rakip, bir sezon öncesinin finalisti ve Avrupa topraklarında birçok takımın karşılaşmak istemeyeceği Saint-Etienne. olmuştu. Fransızlar, ilk maçı Yeşilçam aktörü kılıklı orta sahası Dominique Bathenay'ın golüyle galip kapadı. Anfield, 16 Mart 1977 gecesi, tarihe sahne olacağını daha maç ânında bile gösteriyordu.

Tribündeki dalgalanmalar, uğultular ve temponun yarım saniye bile durmadığı mücadele... Liverpool'u öne geçiren Keegan'ın yarattığı coşku ve bir kez daha sahneye çıkıp muazzam bir gol atan Bathenay'ın tüm Anfield'ı dipfrize sokan şutu... 1-1, Liverpool için her şeyin sonu demekti ki birkaç dakika sonra 'umut ışığı' bir kez daha kendini gösterecekti. Ray Kennedy, topla sık buluştuğu bölgeden yine gol vuruşunu yapmıştı. Fakat skor yine de yeterli değildi. Paisley, jokerlerinden David Fairclough'ı sahaya sürdüğünde bitime 15 dakika vardı. 'Süper yedek' 83'üncü dakikada turu getiren golü atıyordu. Onu, kaleci Curkovic'le karşı karşıya bırakan pası ise 'tek dokunuşuyla' Ray Kennedy yapmıştı. Bölüm sonu canavarını deviren Liverpool, iki ay sonra ilk Kupa 1 zaferiyle koleksiyona başlayacaktı...
Şok
"O gece Anfield'daki o Saint-Etienne maçının kahramanı Ray Kennedy'ydi..." Takımın tartışmasız yıldızı Keegan, otobiyografisindeki 'Liverpool Efsaneleri' bölümünde Kennedy kısmına bu cümlelerle başlıyor, Arsenal'daki başarılarını ve futbolculuk kabiliyetlerini göklere çıkarıyor ama birkaç cümle sonra kişiliğindeki sapmalardan söz etmeye başlıyordu. "Olağanüstü bir oyuncuydu ama garip bir karakterdi" ile ilk sinyali veriyor, "Huysuz çocuk" sıfatını kullanıyor, "Pek de ısınabildiğim bir insan değildi" ile bitiriyordu. Kennedy'ye Coronation Street'te her şeyden dert yanması ile ünlü karakter Albert Tatlock'un adını verdiklerini de eklemişti.
Ray'in yakın dostu Jimmy Case, "Devamlı Muhammed Ali kitabı okuyan güzel insan" minvalinde hatırladığı arkadaşının bu patlama durumlarında arkasında duramıyordu. Birçok kez insanlarla tartışan Ray Kennedy'yi sakinleştirmek için olay yerine gittiğinde Ray'in yoktan bir sebepten sinirlendiğine tanıklık etmişti. Bir de Keegan'ın kaleme aldığı başkan anısı vardı tabii...
"Başkanımız John Smith, futbolcuların aralarına karışır ve biraz laflardı; hal hatır, eşlerimiz, evimiz, çocuklar gibi konularda bir şeyler sorardı... Ama daha cevaplama şansınızı kullanmadan da diğer oyuncuya geçerdi. Bir gün Ray'e sokuldu:
— Her şey yolunda mı?
— Hayır başkan, korkunç!
— İyi, iyi. Ya eşin?
— Hasta!
— Güzel. Çocuklar okula yerleşti mi?
— Hayır, onları almak zorunda kaldık.
— Güzel, güzel. Ya ev?
— Yanıp kül oldu!
Başkan, Emlyn Hughes'a doğru geçerken, hepimiz soyunma odasında yerlerdeydik." Fakat Keegan, Kennedy bölümünü noktalarken esas meselenin altını çizmeyi de ihmal etmemişti. "Hastalığını göz önünde bulundurursak bunlar anlaşılabilir şeylerdi..."

1980'lerin başında Liverpool'dan ayrılan ve eski takım arkadaşı Toshack'ın çalıştırdığı Swansea ile anlaşan Ray Kennedy, bir süre sonra Galli ile de sorunlar yaşamaya başladı. Evliliği zaten büyük sorunların sahnesiydi. Üstelik bir gün antrenman sonrasında eve geldiğinde daha da büyük bir işaret belirmişti. Evde öylesine otururken titremeler başlamıştı. 1984 yılında sarsıcı gerçekle yüzleşecekti. Tıpkı idolü Muhammed Ali gibi ona da Parkinson teşhisi konulmuştu. Henüz 35 yaşındaydı üstelik. 1993'te yayımlanan Ray of Hope adlı otobiyografisinde, maçlarda 90 dakika sahada kaldığını, çok nadir oyundan çıktığını ama soyunma odasında herkes akşam için planlar yaparken kendisini kımıldayamayacak kadar yorgun hissettiğini anlatıyordu. "Diğerlerinden çok koştuğum için yoruldum" diyerek kendini avuttuğunu da. Bu durumun, doktorlar tarafından 1970'lerin başına dayanan hastalığın erken belirtilerinden biri olduğu saptanmıştı. Tıpkı arkadaşlarının şikâyetçi olduğu ani kişilik değişiklikleri ya da eşi ile ayrılmasına uzanan şiddet eğilimi gibi...
Umut Işığı
Ray of Hope (Umut Işığı) belgeseli 1991 yılında yayımlandı. Yapım, birkaç yıldır Parkinson ile mücadele eden Ray Kennedy'nin hastalıkla geçen dönemini ve 27 Nisan 1991'de Arsenal ile Liverpool arasında onun şerefine oynanan dostluk maçının hazırlık sürecini gözler önüne seriyordu. Röportaj esnasında kasları kilitlenen Ray, kendine iğne yapıp toparlanmayı bekliyor, konuşması zor anlaşılıyor ya da yürürken sık sık vücudundan bağımsız sallanan ellerini arkada saklıyordu. Belgeselin -bana göre- en vurucu kısmı ise seremoniden sonra onu takip eden kamerayla birlikte tünele girişi ve gözyaşlarına hâkim olamayışıydı... Yıllar sonra 2004'te verdiği röportajda zaman zaman hareket edemediğini ve ilaçların etkisiyle halüsinasyonlar gördüğünü anlatıyordu. Parkinson'la yirmi yıllık savaş kolay değildi.
"Babamın iki yaşamı var gibi. İlkinde harika başarılar ve birçoğumuzun ancak rüyasında görebileceği deneyimler var. Arkasına dönüp bakabileceği cinsten. İkinci yaşamı daha zorlu ama hâlâ burada. Devam ediyor..."
Dale Kennedy, Ağustos 2021'de The Athletic'ten James Pearce'a verdiği röportajda durumu bu sözlerle özetlemişti. Basında yer almak istemeyen aile, Jimmy Case tarafından ikna edilmişti. Dostluk fire vermeden devam ediyordu. Dale da babasının erken dönem belirtilerinden bahsediyordu sık sık; gömleklerini ilikleyememesinden ya da Toshack'la yaşadıkları sorunlardan dolayı babasının hiçbir zaman takım arkadaşını suçlamadığını çünkü bunların hastalığın belirtileri olduğunu öğrendiğini söylüyordu. Muhammed Ali'nin Ray için ne ifade ettiğini de unutmamıştı. En vurucu kısım ise Ray'in madalya ve ödüllerini satmak zorunda kalmış olmasıydı...
Ray Kennedy, 30 Kasım 2021'de aramızdan ayrıldı. Liverpool tribünleri hatta New Hartley Junior, ona saygıda kusur etmedi. Ardından yazılan yazılarda onun stilini tanımlamak için uğraşanlar dikkat çekiyordu. Karl Coppack, "Özetlemesi zor bir oyuncuydu. Müdahale yeteneği olan Michel Platini desem? Belki..." diyordu. Ama yazıların neredeyse hepsinde bir alıntı vardı. Ona farklı bir pozisyonda farklı bir dünya açan Paisley'nin ağzından dökülen ve Ray'in önemi kadar Paisley'nin sadeliğini anlatan cümle gibi: "Liverpool tarihinin en iyi oyuncularından biri, muhtemelen en underrated* olanı!"
*Hak ettiği değeri bulamayan.