Bir Miti Yıkmak

4 dk

Geçen ay hayata veda eden Roger Bannister’ın adı, tarihteki yerini sonsuza dek koruyacak. Yanında da ‘Sir’ unvanı, ‘beyin cerrahı’ ve ‘bir mili dört dakikanın altında koşan ilk isim’ yazacak.

Hiçbir olimpiyat madalyası olmayan bir atlet efsane olabilir mi? Olabilir. Bunun en güzel örneği, Sir Roger Bannister...

3 Mart'ta, 89 yaşında hayatını kaybetti Doktor Bannister. Sadece büyük bir atlet değil, mühim bir beyin cerrahıydı.

Peki neydi Bannister’ı bu kadar önemli kılan? Bir kez Commonwealth, bir kez de Avrupa şampiyonu olan bu atlet ne başarmıştı da dünya atletizmi yas tutuyordu? Anglosakson dünyasının en büyük takıntılarından 1 mildi onun sırrı. 1 mili 4 dakikanın altında koşabilen ilk adamdı Bannister.

Oxford’da tıp eğitimine başladığı günlerde atletizme merak saldı. Hem bu işin acemisiydi hem de ağır tıp eğitiminden vakit buldukça günde yarım saat antrenman yapabiliyordu. 18 yaşında 1 mili 4:24.6’da koştuğunda kaşlar havaya kalktı. Bu çocukta farklı bir şeyler vardı. Öyle ki bir yıl sonra, Londra’da düzenlenen olimpiyat oyunları için aday kadroya bile girmişti. Ama hazır olmadığını biliyordu. Başta Emil Zatopek olmak üzere ustaları tribünden izleyip notlar tuttu.

1952 Olimpiyat Oyunları’nda Lüksemburglu Josy Barthel’in kazandığı 1500 metre finalinde dördüncü olarak madalyayı kaçırdı. Ama onun kafasında başka tilkiler dolaşıyordu: 1 mili 4 dakikanın altında koşabilen ilk adam olmak! Avustralyalı John Landy ve Birleşik Amerikalı Wes Santee’nin de kafasında aynı şeyler vardı. Üç genç adam, tarihi yeniden yazabilmek için gayret sarf ediyordu.

6 Mayıs 1954... Oxford’da Iffley Road Track’te üç bin atletizm meraklısı toplanmıştı. Aslında anormal bir durum yoktu ortada. Britanya Atletizm Federasyonu Karması ile Oxford Üniversitesi arasında yarışlar koşulacaktı. Artık koştuğu her yarışta 1 milde 4 dakikanın altına inmek isteyen Bannister için de olağan bir gündü. Hatta sabah yine hastaneye, görev başına gitmişti. Saatte 40 kilometreye varan rüzgâr nedeniyle az daha yarışmaktan vazgeçiyordu. Rahatça kazanacağı ama derece yapamayacağı bir yarış istemiyordu. Enerjiyi rekor için saklıyordu.

Ne var ki gün içinde rüzgar durdu. Daha önceki rekor denemelerinde ona hız veren Chris Chataway ve Chris Brasher, görevlerinin başındaydı. Ateş Arabaları filminin kahramanlarından Harol Abrahams ise radyoda yarışın yorumcusuydu.

Brasher ilk turu 58 saniyede, yarım mili 1:58’de geçti. Chataway görevi devraldı ve son tura 3:01’de girdi. Hemen arkasındaki Bannister, yarışın bitmesine yaklaşık 250 metre kala atağına başladı. Finişi geçtiğinde derecesi 3:59.4 olarak gösteriliyordu. Olmuştu. Bannister’ın rüyası gerçek olmuştu.

İngiliz atlet, bununla kalmadı. Aynı yıl Kanada’nın Vancouver kentinde düzenlenen Commonwealth Oyunları’nda Mucize Mil adı verilen yarışa katıldı. Bu kez karşısında ezeli rakibi Avustralyalı John Landy vardı. 10 metre geriden gelerek son virajda rakibini geçen Bannister, bu kez 3:58.8 ile altını alıyordu. Landy de 3:59.6 koşmuştu. Artık 4 dakika baskısı atletlerin kafasından çıkmıştı.

Roger Bannister, sporda hiçbir şeyin imkânsız olmadığını kanıtlamıştı. Hem de en az atletizm kadar sevdiği mesleğini yaparken... Onun neden efsane olduğunu anlatmaya çalışırken belki de en başta bunu söylememiz gerekiyor...

Socrates Dergi