.jpg?w=3840&fit=max&q=75)
Herkes Yenilir
5 dk
Usain Bolt, kariyerini Londra'da kusursuz bir sonla kapatmak istiyordu. Sonra, kaybetti. Arkasından bir daha...
Usain Bolt nasıl bir kaybeden? Bu sorunun yanıtını yakın zamana kadar tam olarak bilemiyorduk. Zira Bolt, New York’ta 9.72 koşarak 100 metre dünya rekorunu kırdığı 31 Mayıs 2008’den beri dünyanın en hızlı atletiydi ve o günden beri neredeyse hiç kaybetmemişti. Arka arkaya üç olimpiyatta 100-200 metre dublesi yapmış ve büyük sahnede sadece 2011 Dünya Atletizm Şampiyonası’ndaki hatalı çıkışı nedeniyle kaybetmişti. Ve üç gün içinde iki kez vatandaşı Yohan Blake’in gerisinde kaldığı 2012 Jamaika Olimpiyat Elemeleri dışında rakiplerine neredeyse hiç geçilmemişti. Ünlü atlet, rahat bir şekilde kazanıyor ve bunları yaparken de hiç zorlanıyormuş gibi gözükmüyordu. Hayatı kocaman bir partiyi andırıyordu ve bu dur durak bilmeyen kutlama içerisinde yenilgi ihtimali yok gibiydi.
Jamaikalı sporcunun menajeri Ricky Simms ise prodüktörlüğünü de üstlendiği I Am Bolt belgeselinde farklı bir şeyden bahsediyordu. “O kötü bir kaybeden” diyor, Bolt’un bilhassa alt yaş grupları seviyesinde mağlup olduğu yarışlardan sonra nasıl farklı bir yönünün ortaya çıktığından bahsediyordu. Bu elbette çok normaldi. Dışarıdan olağanüstü sakin gözüken Roger Federer’in kaybettiği oyunlardan sonra konsol kırmayı alışkanlık hâline getirdiği bir dünyada Bolt’un sakince oturup yenilgiyi kabullenmesini bekleyemezsiniz. Lakin 5 Ağustos 2017 akşamı, Londra’da Usain Bolt’un farklı bir yüzüyle tanıştık. İlk kez bu kadar büyük bir sahnede tökezledi ve Dünya Atletizm Şampiyonası 100 metre finalini Justin Gatlin ile Christopher Coleman’ın arkasında üçüncü bitirdi.
Yıllar sonra gelen ilk büyük yenilgisinde, Bolt çok sakin görünüyordu. Kızmasını, sinirden tişörtünü ısırmasını ya da kendini yerden yere atmasını bekleyebilirdik ama yapmadı. Üzüldüğü, hayal kırıklığına uğradığı belliydi ama birkaç saniye içinde her şeyi kabullenmişti. Önünde saygı duruşunda bulunan şampiyon Justin Gatlin’e sarıldı, her şeye rağmen adını bağıran seyircilere koştu ve eskisi kadar görkemli olmayan bir turun ardından son bireysel 100 metresini tamamladı.
Justin Gatlin ise medya için ‘Melek Bolt’ portresinin karşısındaki şeytan boşluğunu dolduruyordu. Bu da elbette sebepsiz değildi. Küçükken teşhis konulan dikkat dağınıklığı yüzünden sekiz yaşından itibaren kullandığı Adderall’dan 20’li yaşlarının başında ilk doping cezasını almıştı. 2006’da vücudunda yasaklı testosteron maddesi çıkan Gatlin, ikinci ihlalinde ise tam dört yıl cezaya çarptırılıyordu. ABD’li atlet, ilk cezanın tamamen sağlık gerekçelerinden kaynaklandığını savunuyor, ikinci cezanın ise o dönem kavga ettiği ve işten ayrılmak üzere olan masözünün sabotajından kaynaklandığını ifade ediyordu. Gatlin, 2004 Atina’da 100 metreyi almış, 2005 Helsinki’de 100-200 dublesi yapmıştı ama Usain Bolt çağında, ‘kötü adam imajı’nı toparlaması mümkün değildi. Birçokları onu suçlu olduğu, diğerleri de hatalarını kabul etmediği için eleştiriyordu.
Bolt yenildi ve Gatlin kazandı. Bu, 2017 Dünya Atletizm Şampiyonası’ndan kalan en büyük cümle olacaktı. Üzerine bir de sakatlık eklendi. Bolt’un ayağına 4x100 finalinde altın madalyayla veda fırsatı gelmişti ama tendonundaki sakatlığı yüzünden daha ilk metrelerde durdu ve atletizme vedasını çok garip, acı bir tatla yaptı. Xabi Alonso, futboldan emekli olduktan sonra verdiği bir röportajda “Bir sporcu ya biraz erken bırakır ya da geç. Kusursuz zamanlama yoktur” demişti. Hiç kaybetmeyecekmiş gibi görünen Usain Bolt da bunu bir kez daha kanıtladı. Kusursuz zamanlama yok, veda da...