Ve Perde Açıldı

7 dk

Nuno Espirito Santo’nun açılışı, Trabzonspor’un oyun zenginliği ve Arsenal’ı şaşırtan Brentford planı… Futbol geri döndü. Avrupa futbolunda attığımız taktik turu da...

Emre Özcan, blog’undan ve YouTube programlarından tanıdığımız not defterini dergiye açmayı sürdürüyor. Futbolun oturma odalarımıza döndüğü bu ayda İngiltere’den iki karşılaşmanın yanına bir de Türkiye’den maç eklemeyi ihmal etmedi.

Tottenham Hotspur-Manchester City

Nuno Espirito Santo’nun Tottenham’ın başında çıktığı ilk resmi maçın Manchester City’ye karşı olması güzel bir tesadüftü. Bunun nedeni sadece Wolverhampton Wanderers’ın başında City’ye karşı gösterdiği başarı değildi. Aynı zamanda Harry Kane’in Spurs’ten ayrılmak istemesi sonrasında Manchester ekibinin oyuncuyu transfer etmek isteyen tek takım olması, Kane krizinin devam ettiği ortamda İngiliz forvetin ilk hafta forma giymememesi mücadeleyi daha da ilginç hale getiriyordu.

Nuno Santo, Harry Kane’in yokluğunda doğal bir şekilde takımın en önemli golcüsü Heung-Min Son’u en uca attı ve kenarları da Lucas Moura ve Steven Bergwijn’la doldurdu. Dele Alli ilk 11’deydi. Herkes onu 10 numara olarak beklerken Santo’nun cevabı Dele’yi Höjbjerg ile Skipp’in yanında üçlü orta sahada değerlendirmek oldu. Tottenham’ın oyununda tek gariplik ilk 11’deki hamleler de değildi. City’nin topa sahip olacağını altı yaşındaki çocukların dahi bildiği ortamda elbette Spurs’ün karşılama planı da önemliydi. Son, Lucas, Bergwijn üçlüsünü birbirine yakın tutarak City’nin savunma hattına oyun kurulumu sırasında baskı yaptıran Nuno Santo, çizgi oyuncularını beklerle eşleştirmedi ve Son’la birlikte çok dar tuttu. Bu sayede City savunmacılarıyla merkez orta sahadaki Fernandinho, İlkay ve hatta Grealish gibi takımı üçüncü bölgeye taşıyacak oyuncuların bağlantılarını kesti, bir de dar kalıp önde kazanılan toplarla hızlı hücuma çıkarak City’nin görece yavaş savunmasını geçişlerle zorlama imkânını elde etti. Birbirine yakın duran üç hızlı forvet, top nerede kazanılırsa kazanılsın, hızlı çıkışlar ve geçişler için ideal ortamı Santo’ya sunuyordu ve Portekizli hoca da bunu iyi kullandı.

Nuno Espirito Santo

Nuno Espirito Santo

Manchester City’nin oyunu ise ilk 15 dakika hariç yetersizdi. Kevin De Bruyne ve Gabriel Jesus’un olmadığı bir ilk 11’de en önden bağlantıları yapacak oyuncu konusunda eksik kaldılar. En uçta oynayan Ferran Torres maçın en kötüsüydü ve doksan dakika sahada kaldı. Grealish’in yeniliği, Fernandinho’nun yaşlılığı, sol bek Benjamin Mendy’nin şuursuzlukları Santo’nun sağlam planıyla birleşince Tottenham, iyi oynanmış bir doksan dakika sonrasında Kane’in gitmek istediği City’yi mağlup ederek lige harika bir başlangıç yaptı.

Yeni Malatyaspor-Trabzonspor

Trabzonspor’un iddialı transferlerle kurduğu kaliteli kadro onları sezonun en ilgi çeken takımlarından biri haline getirdi. Dolayısıyla Abdullah Avcı’nın ekibini izlemek için bu sezon çok neden var ve ilk hafta performansları da beklentileri karşılayan cinstendi.

Yeni transfer Andreas Cornelius’un yedek kulübesinde başladığı Yeni Malatyaspor maçında, Djaniny’nin arkasında Gervinho, Nwakaeme, Hamsik, Bakasetas ve Berat gibi oyuncuları kullanarak ön tarafını kurgulayan Abdullah Avcı, bazı yönlerden oldukça şanslı. Merkez orta sahasını Berat-Hamsik-Bakasetas üçlüsüne emanet eden deneyimli teknik direktör, bu hamleyle elbette bazı riskleri de alıyor. Ayak kalitesi yüksek bir savunma önü oyuncusunun önünde 10 numara karakterli, iki skorer oyuncu tercih etmek bizim ligde kolay bir iş değil. Bu oyuncuların skor yapma kapasitesine kenarlardaki Gervinho ve Nwakaeme’nin yeteneklerinin eklenmesi Trabzonspor’u gol bulma yönünde çok güçlü bir hale getiriyor. Zira özellikle bu dört oyuncu hem skor hem de yaratıcılık açısından standardın üzerinde isimler. Fakat diğer yandan yaş ortalamalarının 32 olması bazı dezavantajları da beraberinde getiriyor.

Yeni Malatyaspor’a karşı bu dörtlüyle birlikte Djaniny’yi hücum beşlisi yapan Avcı, iki bek İsmail Köybaşı ve Bruno Peres’i ise oyun kurulumunda geride tuttu. Peres’in çıkmak isteyen bek olması onun kısmen ilk yarıda, bazı pozisyonlarda da ikinci yarıda hücum desteğini göstermesini sağladı. Zira Gervinho’nun bilhassa ilk yarıdaki çok serbest görünen rolü, sürekli içeride konumlanmasına ve hatta bazen sol kenara dahi gitmesine olanak sağlıyordu. Maçtaki ilk golünü sol iç Hamsik’in sağ iç Bakasetas’a ceza sahası içine yaptığı ortayla bulan Trabzonspor, ikinci golündeyse Gervinho’nun önde yaptığı baskı sonrasında Djaniny’yi görmesi ve ondan gelen topun da Nwakaeme’de sonlanmasıyla öne çıktı. Yeni Malatyaspor’un dirençsiz oyunu, Trabzonspor’un lig ortalamalasının çok üzerinde olan kalitesiyle karşı karşıya gelince deplasman ekibi daha ilk yarıda dört golü buldu ve mücadeleyi de 5-1’lik galibiyetle bitirdi. Dirençli takımlara karşı sorun yaşama ihtimali hiç de az görünmeyen Karadeniz ekibinin bu sezon birçok maçı kolay çözecek gibi gözükmesiyse ilk haftadan Abdullah Avcı ve Trabzonspor taraftarının cebine kalanlar oldu.

Brentford-Arsenal

Premier Lig’in yeni ekibi Brentford için açılışı Arsenal’la yapmak hem şanssızlık hem de şanstı. Arsenal’ın sorunları sezon başlamadan gün yüzüne çıkmıştı. Aubameyang, Lacazette, Partey, Gabriel gibi isimlerden yoksun olan Londra ekibi, Mikel Arteta’yla birlikte lige çok da hazır başlamıyordu. Brentford karşısındaki tablo ise durumun daha vahim olduğunu gösterdi.

Thomas Frank, geçen sezonun sonunda sakatlıklar nedeniyle Brentford’ın dizilişini üçlü savunmaya çevirmişti. Fakat ağırlıkla kullandığı yapı 4-3-3 ve türevleriydi. Premier Lig’e hazırlıkla geçen yaz döneminde çıktıkları maçlarda yalnızca dörtlü savunma kullanan Frank’ın Arsenal’e karşı da benzer tercihler yapması bekleniyordu. Fakat öyle olmadı. Mücadeleye Pinnock, Jansson ve Ajer’den oluşan üç stoperle çıkan Brentford’da iki kanat bekinin yanında merkezde Onyeka, Nörgaard, Janelt; ileri uçta da Toney ile Mbeumo vardı. Bu 3-5-2’nin neden tercih edildiğini ise maçta anladık. Bir topa sahip olma takımı olan Brentford, maça ziyadesiyle zayıf bir ilk 11’le başlayacak olmasına rağmen planını karşılama oyunu üzerine kurmuş ve derinde rakibini beşli bir savunma hattıyla karşılamayı düşünmüştü.

Bunda da en büyük faktör büyük ihtimalle Arsenal’ın ön tarafı. 4-2-3-1’in hücum dörtlüsünde Balogun, Martinelli, Pepe ve Smith-Rowe’u tercih etmek durumunda kalan Arteta’nın hücumcularının tamamı açık alan isteyen, derinde savunan takımların dar alanlarında performans üretebilecek isimler değildi. Hakikaten öyle de oldu. Thomas Frank’ın stratejisi maçın ilk dakikasından son ânına kadar tuttu. Elbette dinamikler onların yanındaydı. Canos’la buldukları golü ikinci yarıda taçtan attıkları Nörgaard golü takip etti. Arsenal bulduğu çeyrek şansları değerlendiremedi ve Brentford karşılaşmayı 2-0 kazandı.

Elbette bu, hak edilmiş bir zaferdi ama maç bir kez daha oynansa aynı performanslarla berabere de bitebilirdi. Fakat bütün bunlar, Thomas Frank’ın hem oyun mantalitesi hem de dizilişiyle Mikel Arteta’yı şaşırttığı gerçeğini değiştirmiyordu. Brentford, sağlam stratejisini iyi icra etti ve şansının da yardımıyla Arsenal’ı mağlup etti. Karşı köşede, Arsenal’ı çok sıkıntılı bir sürecin beklediği de açık.

Socrates Dergi