socratesXreflect_alt

"Güçte Bir Dengesizlik Seziyorum"

22 dk

NBA'de şimdiden büyük bir Victor Wembanyama tufanı yaşanıyor. 2023 NBA Draft'ında ilk sıradan seçilmesi beklenen süper yıldız adayını, onu uzun süredir takip eden vatandaşı eski basketbolcu Alain Digbeu ile konuştuk.

Victor Wembanyama 18 yaşında ve henüz NBA'de tek bir dakika oynamadan oyunun efsaneleriyle karşılaştırılıyor. Nesiller ötesi bir yetenek ile karşı karşıya olduğumuz anlatılıyor. 2,20 boyunda olmasına rağmen sahada yaptıklarıyla herkesin ağzını açık bırakıyor. LeBron James için zamanında 'Seçilmiş Kişi' başlığını atan Slam onun için Fransa bayrağı renklerinde bir logoyla çıkıp "Fransa'dan NBA'i sallamak için geliyor" sloganını seçiyor. Biz de onu yakından tanıyan 'Air France' lakaplı Alain Digbeu ile bu yeni büyük güç üzerine sohbet etmek istedik. Bu güç anaforuna siz de davetlisiniz.

Daha önceden Victor Wembanyama'yı takip ettiğini biliyoruz ama onu ilk gördüğün günü hatırlıyor musun?

2019'du... Biliyorsun, oğlum Tom (Digbeu) Kaunas'ta oynuyordu; onu ziyarete gittiğimde görmüştüm. Her sene EuroLeague Next Generation Turnuvası düzenleniyor. Victor, Nanterre ile gelmişti oraya. Daha önceden ismini duymuştum ama ilk o zaman izlemiştim. Maçı izliyorum, ortada bir anormallik var. Kürdan gibi bir çocuk ama epey uzun, 2,20'lik bir kürdan. İncecik, Pembe Panter gibi yürüyor... E.T. var sahada. (Gülüyor.) Eller, ayaklar dev gibi ama ortada pek kas kütlesi yok. Çok değişik bir fiziğe sahipti, daha ısınırken gözlerimi alamamıştım.

Bacak arası driplingleri, yumuşakça bıraktığı turnikeler, 'stepback' şutlar… Çok değişik. "Bu ne?" diyorum. Gerçekten özel bir kumaş vardı ortada. O günlerden bahsederken 'yetenek' kelimesini kullanmak istemiyorum çünkü o zamanlar ortadaki yeteneği görmek zordu. Sadece büyük potansiyele sahip bir fizik vardı ortada. Pozisyon seçmeyi, fiziğini kullanmayı henüz tam bilmiyordu. Ayrıca takımının lideri değildi, henüz çok ham bir oyuncuydu.

Maç bitti, notlarımı alıyorum. Yanımdaki arkadaşlarıma da "Bu çocuğun geçmişi nasıl, ailesi kimdir, ne yapar?" gibi sorular sordum çünkü rapora onları da yazmam gerek. Şaşırtıcı olan, Victor'un çok başarılı bir öğrenci olduğunu söylemeleriydi. Paris'in batı banliyölerinden Le Chesnay'da büyümüş. Melez bir çocuk; annesi beyaz, babası siyah. Baskı büyük yani anlayacağın. Baba da anne de eski sporcular: Babası Felix 2 metre boyunda bir uzun atlamacı, annesi Elodie de Fautereau ise 1,92 metre boyunda bir eski basketbolcu. Kız kardeşi Eve de bir basketbolcu zaten. Genetik bir mirasa sahip. Konuştuğum herkes "Victor çok değişik, akıllı bir çocuk ama hiç öyle saf biri değil. Karakter olarak çok temiz. Ne konuşması gerektiğini çok iyi biliyor. Olgun biri" filan diyorlardı.

Anne ile babayı tebrik etmek lazım. Victor'a baktığında çok iyi eğitilmiş biri olduğunu görüyorsun kesinlikle. Konuşma tarzı, özgüveni, asla kötü bir kelime kullanmaması… Öğretmenleriyle de iletişim kurmuştum. Victor'un çok özel bir çocuk olduğundan bahsediyordu hepsi. Okulda derslere de ilgi duyan, sadece spora odaklanmayan bir çocuk.

Fransız edebiyatına ilgiliymiş galiba. İyi eğitiminin yanında meraklı da...

Evet, çevresiyle ve hayatla ilgili farkındalığı olan bir çocuk olarak büyütmüşler. Baktığın zaman en özgüvenli Fransız sporculardan birinin Tony Parker olduğunu görürsün. Mesela o gençken hep "Ben böyle yapacağım. Ben şöyle yapacağım. Ben gideceğim" filan diye konuşurdu. Böyle konuşanları Fransa'da affetmezler, "şımarık, kibirli" der, geçerler ama Victor bunları söylerken farklı bir yoldan gidiyor. "Ben sadece kendim olmaya çalışıyorum" diyor. "Ben 2,20'yim, 18 yaşındayım. Mücadelenin doruklarında bir hayat yaşıyorum." Söylediği bu. Yoğun medya ilgisi sorulduğunda, buna doğuştan hazır olduğunu söylüyor. Aslında bunlar hep bir mücadele.

2,20 boyundasın, otobüse biniyorsun, okula gidiyorsun, doktora gidiyorsun. Görünmez olma şansın sıfır. Hep bakışlarla veya ilgiyle boğuşuyorsun. Bazı önyargılarla da. Hem sahada hem de saha dışında bir mücadele var ama Victor çok olgun biri. Verdiği son röportajları izlediysen o kritik virajı görmüşsündür. Akışına bırakıyor her şeyi. Hele Las Vegas'tan sonra daha da net ifadelerle konuşmaya başladı çünkü bir şeyleri gördü, anladı ve kendi kendine "30 sayı attım. Bu fırsat benim" dedi. Tüm scout'lar, yöneticiler oradaydı ama Victor için her şey normaldi. Yeteneğiyle ilgili hep konuşuruz zaten ama benim hayran olduğum şey, karakteri. Bambaşka bir çocuk var karşımızda. Olağanüstü bir özgüveni var ve her şeye rağmen ayakları yere basıyor.

Las Vegas'taki heyecan dalgasından sonra Fransa'da oynadığı maçlar NBA League Pass'te yayımlanmaya başladı hatta.

O anlaşma gülünç bir şey. Hatta trajikomik. Victor Wembanyama'nın bu sezon çıkacağı maçların tamamını sadece 165 bin euro'ya sattılar. Kim yaptı bu anlaşmayı? Aslında çok daha değerli. Çok düşük bir rakam bu. Ortada öyle bir malzeme var ki bir milyondan aşağı pazarlığa oturmaman lazım. Bir milyondan aşağı bir rakam mı söylediler? Kapatacaksın o telefonu. Fransa Basketbol Federasyonu hata yaptı o anlaşmada. Ama elbette çok büyük bir olay. Daha önce görülmemiş bir şey. Aynı Victor gibi.

Ortaokuldan itibaren kendi kendine videolar izleyip İngilizce öğrenmeye de başlamış. Fransız basketbolcuların genelde genç yaşlarda o kadar iyi İngilizcesi olmaz, değil mi?

Bizim aramızda bir Tariq Abdul-Wahad istisnadır o konuda. O hep ABD'ye gidip geliyordu ama diğerleri için dediğinde haklısın. Victor özelinde konuştuklarımız yüksek eğitimin yansıması. Mesela annesi bu konularda çok akıllı biri. Hata yapmasına asla izin vermiyor. Sert değil tabii ama çok akıllı. Röportaj tekliflerini hep geri çeviriyorlar. Annesinin payı bu konuda epey büyük. Okulundan, basketbol altyapısına özel bir muamele yapılmasını hiç istemiyorlar. Victor için olayları hep 'normal' kılmaya çalışıyorlar.

Geçen yaz Asvel'den Metropolitans 92 takımına geçişini de konuşalım. Bu sene de rahatlıkla bir EuroLeague takımına gidebilirdi. Metropolitans'ı nasıl seçti? O süreç nasıl ilerledi?

Aslında orada bütün yetenek avcıları "Allah Allah! Ne alaka? Niye kendini rahat rahat gösterebileceği, göz önünde olabileceği bir yere gitmiyor? Neden EuroLeague veya EuroCup'ı tercih etmiyor?" dediler. Paris Basketball muhabbetleri filan da çıkmıştı. Hatta yüzde 99,9'luk bir anlaşma masadaydı, sonra vazgeçtiler. Orada şimdiki koçu Vincent Collet çok büyük rol oynadı. Bir de Collet, Victor'un menajerlik şirketi Comsport ile çok yakın çünkü kendi oğlu da Comsport için çalışıyor. O yüzden bu operasyondan çok kuvvetli çıktılar. Vincent Collet aynı zamanda Fransa Milli Takımı Başantrenörü. Burada uzun vadeli bir plan olduğu açıkça görülüyor. Böyle olunca Wembanyama'yı takıma dahil etmek onlar için çok daha kolay oldu.

Victor'un önümüzdeki 10-15 sene Fransa'nın süper kahramanı olmayı vadeden bir yükselişi var. Fransa'da en son oyunu domine edebilen ve dengeleri bozan kim oldu? Tabii ki süper yıldız seviyesinde oyuncularımız oldu; Antoine Rigaudeau, Moustapha Sonko, Tariq AbdulWahad, Tony Parker, Rudy Gobert, Nicolas Batum, Boris Diaw, Joakim Noah... Parker, zirveye çıktı ama bu başka bir seviye. Bu artık stratosfer. Bambaşka bir olay geliyor. O yüzden Metropolitans 92'yi seçmesi gayet mantıklı.

Bir maç bir de rejenerasyon var, çok fazla, gereksiz yere yorulmuyor, Fransa Milli Takımı başantrenörüyle beraber çalışıyor, öğreneceği her şeyi ondan öğreniyor. Sonko ve Sacha Giffa da Collet'nin ekibinde. Eski oyuncuların etkisini filan da düşününce aldığı karar bana çok mantıklı geliyor. Paris doğumlu bir çocuk zaten Victor. Bir de üstüne vücut yapısı gereği sakatlığa yatkın olmasıyla ilgili bir korku var. O sebeple kendisini koruyacak, sakınacak bir takımı tercih etti aslında. Tüm bu süreci menajerlik şirketindeki Bouna Ndiaye ve Jeremy Medjana ikilisi yönetti. Rudy Gobert, Evan Fournier, Nicolas Batum… Onların da menajerlik şirketi. Collet'yle tasarladıkları bu proje bence çok iyi oldu. Görüyoruz zaten. İnanılmaz. Fransa'da daha önce görmediğimiz bir şey bu.

Benzetildiği bazı isimler var. Mesela "Kevin Durant'in şutu ile Giannis Antetokounmpo'nun atletizmini almış" gibi yorumlar yapılıyor. Fizik yapısıyla 1980'lerin pivotlarından Ralph Sampson'a benzetiliyor ama bir yandan da düşününce Youssoupha Fall da 2,21 Walter Tavares de… Sen bütün bunlara baktığında nasıl bir karışım görüyorsun onda?

Çok komik bir hikâye anlatacağım. Biliyorsun; Tariq ve Sonko benim kankalarım. Pandeminin ilk aylarında dışarı çıkamıyorduk ya... Pandeminin mucizelerinden biri işte... WhatsApp grubu kurduk; sabaha karşı 4'müş, 5'miş hiç fark etmiyor, devamlı telefon elimizde, sohbet halindeyiz. Bir akşam oyunculardan bahsediyoruz, "Az kaldı. Böyle saçma sapan fizikte biri gelecek ve bizim eskiden çok sevdiğimiz, beğenerek izlediğimiz, idol olarak gördüğümüz oyuncuların hareketlerini yapacak. Çok az kaldı" dedik. Gerçek hikâye.

Moustapha şu an Metropolitans'ta çalışıyor. Bugün onunla konuştuğumuzda da soruyorum "Hatırlıyor musun bu sohbetlerimizi?" diye. "Aynen öyle" diye cevap veriyor bana. Victor ile aynı takımda zaten. "Ben onu artık her gün görüyorum" diyor bir de. Çocuk o kadar değişik ki ne göstersen, ne anlatsan -genç olmasına rağmen- kendi referanslarıyla harmanlıyor. YouTube gençliği! 18 yaşında ne izlemiş olabilirsin ki? Ama okuyor, araştırıyor, izliyor, öyle salona geliyor ve aynı hareketleri deniyor.

Geçenlerde L'Equipe'e verdiği röportajda da Kobe Bryant'ı, Durant'i, Giannis'i ne kadar çok izlediğinden bahsediyordu zaten.

Aynen. Başka türlü bir şey bu. Ama ben yine de o mütevazı seviyeme döneyim... Ben de Jordan delisiydim. Ben de onu izleyip salona gidiyordum. Üstelik güvenlikte bekleyen bir arkadaşla çok yakın olduğum için bana salonun anahtarını filan da bırakıyordu. İstediğim zaman gidebiliyordum. Salon müsait değilse de dışarıdaydım hep. Eminim Victor da aynısını yapıyor. Burada fark yaratan şeylerden biri, gözlem ve kavrama yeteneği var. Her oyuncuda olmaz bundan. Sadece bir-iki kere anlatıyorsun, çocuk ânında uygulamaya geçiyor. Hemen bir yeniden üretim var orada. Her türlü görüyorsun onu. İdmanda veya sahada. Senin bahsettiğin oyuncular da dahil olmak üzere herkesten bir şeyler almış ama kendi sosuyla bir yemek yapabiliyor artık. Çok da çalışıyor elbette ama işte o yaklaşım, o kavrayış diğerleriyle arasındaki farkı yaratıyor.

Bugün memur gibi düşünen çok genç var. Victor ise tüm tabuları kırıyor. "2,20'yim ama ben seni her alanda yenebilirim. Bacak arasından, belimin arkasından, stepback, 'turn around'… Her şey var. Benim cephanelik geniş" diyor. Şu anda kimse durduramaz onu. İlerleyen yıllarda hiç durduramazlar zaten. Mümkün değil. Öyle özel bir şey ki...

Hani WhatsApp sohbetimizi anlattım ya, orada şundan da bahsediyorduk: "10-15 sene içinde sahadaki herkes ortalama iki metre olacak. 3 numaralar 2,15 filan..." Böyle saçma sapan şeylerden bahsediyorduk. Ama neden olmasın? Fizikler değişecek, yaklaşımlar değişecek; pozisyon diye bir şey zaten kalmadı. Pozisyonsuz bir oyun var şu anda. Victor da o fikrin sembolü. O bir 5 numara olmanın çok ötesinde, bütün dengeleri değiştiren bir oyuncu olabilir.

Fizik olarak baktığında 2,20'lik bir oyuncunun 5 numara oynayacağını düşünüyorsun. Mesela eskilerden Shaquille O'Neal, Hakeem Olajuwon, Patrick Ewing gibi isimler var; bugüne baktığında Giannis, Jokic ve Joel Embiid'i görüyorsun... Victor'u tüm bu isimlerin ışığında nasıl tasvir ederiz?

Çok özel bir şey bu. Barcelona günlerime döneceğim çünkü orada da benzer bir örnek vardı... Pau Gasol'le paralel düşünebiliriz Victor'u... Aito, Gasol'ü 3 numara oynatıyordu mesela. Gasol de o dönem için nesline liderlik edecek bir oyuncu profiliydi. Çok farklıydı. Aito da bunu anlamış ve Gasol'ün şut atabileceğini ve dripling üstüne hücum edebileceğini anlamıştı. Onun içinde bir 3 numara olduğunu görmüş, ondan maksimumu almak istemişti ama daha sonrasında takımın ihtiyacı olunca onu 5 numarada oynatmak zorunda kaldı. Rony Seikaly vardı bizde o zaman, ilk 5 uzunu oydu... Ama Aito'nun felsefesinden bıkınca takımı terk etti. O zaman Pau, onun yokluğunda 5 numaraya kaymak zorunda kaldı. O gitmeseydi sezon sonuna kadar 3 numaradan süre alırdı Gasol. Belki başka bir canavara da dönüşebilirdi ki yine de farklı pozisyonlarda oynamanın yararını sonrasında kariyerinde kullandı.

Demek istediğim şey şu: Basmakalıp düşüncelerden vazgeçmek gerekiyor. Elindeki malzemeyi daha çok yönlü ve boyutlu işlemek gerekiyor. Çok özel bir elmas bu. Özgürlük vermen lazım. Bu basmakalıp fikirlere artık alan açmamak gerek. Uzun boylu 5, kısa boylu oyun kurucu… Böyle bir şey yok, bitti bu! Pozisyonsuzluk var. Mesela İspanya bunun farkında. Bu mevzuyu düşünen çok kişi var orada.

Türkiye'de bazı yetenekler harcandı böyle. Ayberk Olmaz diye bir oyuncu hatırlıyorum. Çocuk altyapılarda 3-4 oynuyordu, bugün 5 numara oldu. Kesinlikle 3 veya 4 numaradan süre alması gerekiyordu. Onda da özel bir kumaş vardı ama kullanılmadı. Yazık oldu. Artık daha derinlemesine analiz lazım. Sadece fiziksel yönlerine bakıp yorum yapmamak gerek. Çocuk basketbolu nasıl izliyor, nasıl görüyor, nasıl seviyor, nasıl oynamak istiyor? Hepsine bakmak lazım, bunları bilmek lazım.

Birçok takım şu anda draft'ta Wembanyama'yı almak için 'tanking' yapıyor. Büyük bir şöhrete ve beklentiye erişti.

Çok acayip bir olay. Victor, cidden bazı takımları tanking yapmaya zorluyor. Zaten sezon başında Las Vegas'ta maça çıkınca bir anda tüm planlar değişti, birçok takımda "Hadi arkadaşlar, kaybediyoruz!" sesleri duyduk. Allen Iverson ve Russell Westbrook'a benzetilen Scoot Henderson'a karşı üstünlük sağlayınca NBA çevrelerinde büyük bir dalgalanma yaşandı. Öncesinde de heyecan vardı, bazı takımlar ona göre plan yapıyordu ama Las Vegas'taki iki maçtan sonra kesinlikle büyük bir artış oldu. Draft edildiğinde bu heyecan dalgası 100'le çarpılacak zaten.

Fransa'da daha 18 yaşında takımının lideri oldu. Bugün herkes NBA'de fiziksel olarak dayanıp dayanamayacağını sorguluyor. Bir başka 'kürdan fizikli' uzun Chet Holmgren'in yaşadığı sakatlığın etkisi ve bu fiziksel yapısıyla elbette soru işaretleri olacak ama hem zeki hem yetenekli hem de olgun bir karaktere sahip olduğu için bunları atlatacağını düşünüyorum. İlk sene biraz zor geçebilir, belki ilk üç ay. Ama bakarsın belki de hiç zorlanmaz; şu anda kestiremiyorsun.

Bana kalırsa ilk gittiğinde, özellikle başlarda biraz zorlanacak çünkü NBA'in farklı bir fiziksel seviyesi var. Ona adapte olmak zor ama sonrasında… Alperen için de ben ilk başta "All-Star olacak" demiştim. O yolda ilerliyor. Victor ise hâkimiyet kuracak. Ondan yana hiç şüphem yok. Hegemonya kuracak. O heyecan ve beklenti dalgası evet devasa boyutlara ulaştı ama bu çok gerçek bence.

Sakatlığa yatkınlığı biraz açabilir misin? Mesela geçen yıl Asvel'de de sakatlıklarla çok maç kaçırdı. Kevin O'Connor, The Ringer'da yazmıştı. NBA tarihinde oynamış 2,20 metre üzeri 26 basketbolcu var. İçlerinden sadece yedisi; Yao Ming, Ralph Sampson, Arvydas Sabonis, Zydrunas Ilgauskas, Rik Smits, Mark Eaton ve Kristaps Porzingis etkili olabildi. Sadece Smits ve Eaton sakatlıkla çok zaman kaybetmedi...

Evet, böyle bir şey var. Fibula kemiğinde stres kırığı olmuştu. Başka sakatlıklar da yaşadı dediğin gibi. Ama Victor özelinde o durumda da farklılık var. İsimlerini tek tek hatırlamıyorum ama iyi bir ekibi var. Sadece geçen yıldan bu yana 11 kilo kas aldı, 105 kiloya ulaştı. Fiziksel değişimi görüyorsunuz zaten. Asvel'deki görüntüsünden çok daha iyi. Sahada hareket edişi de geçen seneye göre epey farklı; daha hızlı, keskin ve seri. O hareketleri sergilerken çok daha özgüvenli duruyor sahada. Ayakları daha çabuk.

Özel bir hazırlanma süreci var. Yazın Comsport'un organizasyonuyla Dallas'ta bazı özel kondisyon ve atletizm çalışmaları yaptı. Menajerlerinin Mavericks'le özel bir iletişimi var ve onların kondisyoneriyle de çalıştı. Kendi vücudunu nasıl koruması gerektiğini daha iyi biliyor. Bunun için de özel çalıştığını biliyorum. Ayrıca Dirk Nowitzki'yi yetiştiren şut antrenörü Holger Geschwindner ile çalıştı bu sene. Nowitzki, Porzingis ve Karl-Anthony Towns gibi şut atabiliyor. Hatta daha iyisi olma yolunda ilerliyor. Her şey değişiyor. Victor, NBA'e geldikten sonra daha da değişecek. Umarım sakatlık belası onu bulmaz.

LeBron James'in "Jenerasyonlar üstü bir yetenek. O bir uzaylı" yorumu hakkında ne söylersin?

Lütfen. Böyle bir soruya gerek bile yok. (Gülüyor.) Net olarak uzaylı. Hatta sen de çok seversin biliyorum, Star Wars'tan alıntı yapayım: "Güçte büyük bir dengesizlik seziyorum."

Socrates Dergi