Kralın Sadakati

4 dk

Ünlülerin futbol sevdası, bazen garip karşılanabilir. Viggo Mortensen içinse durum pek de öyle değil.

Arjantin, dünyada futbol denilince akla ilk gelen ülkelerden biri. Başkent Buenos Aires’in iki dev kulübü Boca Juniors ve River Plate de ülke futbolunun iki lokomotifi konumunda. Fakat Arjantin’in coşku dolu futbol ortamı, sadece bu iki takımdan oluşmuyor. Boca ve River her ne kadar popülerliğin sınırlarını zorlasalar da ‘diğerleri’ de çok büyük tutkuyla seviliyor. Bu tutkuyu gönüllerinde yaşatan ünlü isimlerin sayısı da yadsınamaz düzeyde. Misal, Ernesto Che Guevera’nın bir Rosario Central taraftarı olduğu söylenir. Yönetmen Fernando Solanas’ın kalbi, Estudiantes için çarpar. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise Racing’e gönül verenlerden. New York doğumlu Zuckerberg’in bu sevdası biraz garip karşılanabilir ancak aynı şehirde doğan San Lorenzo taraftarı Viggo Mortensen için, durum pek de öyle değil.

58 yaşındaki sinema oyuncusu Mortensen, bugüne kadar birçok farklı rolde karşımıza çıktı. Bazen New York’taki bir kokain satıcısını, bazen ABD ordusundaki bir askeri, bazen Fransız bir öğretmeni, bazen de Avusturyalı bir psikanalisti (Sigmund Freud) oynadı. Ama biz onu en çok, bu dünyanın sınırlarında değil de Orta Dünya’da tanıdık. Yüzüklerin Efendisi’nde Aragorn karakterine can veren Mortensen, kariyerinin bugün vardığı noktasında dünyanın en ünlü aktörlerinden biri kabul ediliyor.

Bu yıl en iyi erkek oyuncu Oscar’ına da aday gösterilen Mortensen, gerçek hayatında da çok-kültürlü bir dünya vatandaşı. Babası ABD, annesi Danimarka doğumlu. Birbirleriyle Norveç’te tanışmışlar. Bir önceki kuşak ise Kanada’dan. Hepsi bu da değil... Viggo Mortensen’in çocukluğu birçok ülkede geçmiş; Venezuela’dan Danimarka’ya, oradan Arjantin’e uzanmış. 11 yaşına kadar da burada kalmış. Bahsettiğimiz ‘sevdası’ da tam olarak bu yıllarda şekillenmiş. İlginç olan ise çoğunluğun aksine, Boca Juniors’un coşkusu ya da River Plate’in karizması yerine, San Lorenzo’yu tercih etmesi. Tabii bunda, San Lorenzo’nun 1968 yılında, 10 yaşındaki Mortensen henüz Arjantin’de yaşarken elde ettiği şampiyonluğun da büyük etkisi var.

Bizler, Yüzüklerin Efendisi ile şöhretini giderek artıran aktörün bu sevdasını yıllar sonra öğrenebildik. Gözlerin kendisine daha fazla döndüğü yıllarla birlikte, onu sık sık formasıyla maçlara giderken veya atkısıyla film festivallerinde poz verirken gördük. 2008 yılında kulüp tarafından onurlandırılışına şahit olduk.

Öyle ki bu sevda, son Oscar Ödül Töreni’nde dahi Mortensen’in yanındaydı. Yanına gelen kameralara cebinden çıkardığı San Lorenzo armasını göstermekte gecikmedi ama sevdası sadece Arjantin ekibiyle de sınırlı değildi. Kendisine Alman futbolu sorulduğunda Borussia Mönchengladbach’ı tuttuğunu söyledi. Nedeni çok basitti; vatandaşı (bu sefer Danimarka’dan) Allan Simonsen, Mortensen’in çocukluk yıllarında yeşil-beyazlı formasıyla tüm dünyaya futbol resitali sunuyordu. Zaten Mortensen, birçok ülkeden farklı farklı takımlara gönül vermesiyle biliniyordu. İngiltere’den Fulham ve hatta, The Two Faces of January (Ocak Ayının İki Yüzü) filminin çekimleri esnasında gönlüne düşen Beşiktaş da bu listeye dâhildi.

Fakat konu San Lorenzo olduğunda, Mortensen’in biraz daha sahiplenici olması gerekebilir; zira dünyada en az onun kadar ünlü bir San Lorenzo taraftarı daha var; 80 yaşındaki Papa Francis. 12 numaralı San Lorenzo forması için, ikili arasında artık çetin bir rekabet var. Ama yine de Orta Dünya’nın kralı, Katolik dünyasının kralına göre bu konuda biraz daha avantajlı görünüyor.

Socrates Dergi