Vitrinin Arkası

11 dk

Vladimir Putin yönetimindeki Rusya, birçok alanda yer edinme ve mevzi koruma savaşı içinde. Futbol da Putin yönetimine -saha içinde olmasa bile- gücünü yansıtma ve gövde gösterisi fırsatı veriyor.

“Dünya Kupası yaklaşırken Rusya Milli Takımı için üzücü haberler: Statları bir şekilde bitirdiler, mecbur çıkıp oynamak gerekecek.” Esprinin Rus Twitter’ında rağbet görmesi doğal; devlete duyulan güvensizlik ve şüpheyi, rakiplerin domine edilemediği bir oyunu oynama zorunluluğu karşısındaki ayak sürümeyi güzelce özetliyor. Nereden çıktı ki şimdi Dünya Kupası?

Uluslararası siyasetin en ‘sıcak’ aktörlerinden biri, dünyanın en büyük spor organizasyonuna ev sahipliği yapıyor. Dünyanın fiziken en büyük ama oldukça içine kapalı ülkesiyle ilgili bilinmeyen (ve yanlış bilinen) çok şey var. Organizasyon bu açıdan büyük şans: Bir yanda ülkeyi tanıtmak, vatansever duyguları körüklemek, spora yatırım yapmak, altyapıyı iyileştirmek; diğer yanda para aklamak, ihalelerde vurgun yapmak, kişisel ilişkileri kuvvetlendirmek, koltukları sağlamlaştırmak...

Rusya’nın turnuvaya ev sahipliği yapacak şehirleri, batıdan doğuya; ülkenin genelinden kopuk olan, Baltık Denizi kıyısındaki Kaliningrad, kuzeyde St. Petersburg, başkent Moskova, hemen kuzeyindeki Nizhni Novgorod, neredeyse Kuzey Kafkasya’da diyebileceğimiz güney şehirleri Volgograd, Rostov-on-Don, Soçi ve ülkenin Avrupa kıtasında kalan kısmının doğu şehirleri Saransk, Kazan, Samara ve Yekaterinburg...

Bu şehirlerin büyük çoğunluğunun şu ana kadarki tecrübesi, devasa sportif organizasyonlara ev sahipliği yapan birçok diğer ülkeyle aynı: Dünya Kupası sonrası tam kapasite dolması imkânsız dev stadyumlar, devlet bütçesinden özel sektöre aktarılan astronomik meblağlar, şehirlerini dünyaya tanıtmak, ülkenin geri kalanına hatırlatmak için heyecanlı, yeni toplu ulaşım imkanlarına, havaalanlarına, spor merkezlerine kavuşacak olan yerel halk. Ancak Dünya Kupası hazırlıklarının Rusya gerçeklerine mahsus etkileri de elbette var.

Milli Şampiyonlar

Rusya’da Dünya Kupası hazırlıkları, ülkenin sportif sistemiyle, hatta genel olarak modern Rus devletinin işleyişiyle ilgili bazı sıkıntıları gündeme taşıdı. Vladimir Putin’in 2000’lerin başında iktidara geldikten sonra hayata geçirdiği en başarılı politikalardan biri, ‘milli şampiyonlar’ denilen patronaj-finansman sistemi olmuştu. Putin ilk olarak, doğalgaz ve petrol endüstrilerinde holding sahibi oligarkları futbol kulüpleriyle eşleştirdi. Dev şirketler sadece kâr kovalamayacak, aynı zamanda milli çıkarlara hizmet eden projelere yatırım yapacaktı. Bu yatırımlar yapıldığı oranda devlet de karşılığında onları ‘görecek’ti.

Rusya’nın ardından Azerbaycan ve Kazakistan gibi doğal kaynak zengini diğer eski-Sovyet ülkelerinin de başarıyla uyguladığı bu siyaset, aslında Sovyetler Birliği’ndeki hamilik sisteminin kapitalizme göre güncellenmesiydi. Rusya Demiryolları’nın sponsor olarak eşleştirildiği Lokomotiv Moskova, adının da işaret ettiği üzere eskiden Sovyet Ulaştırma Bakanlığı’nın altındaki Lokomotiv Gönüllüleri Spor Kulübü’ne aitti. 2004’te Roman Abramovich’in sahibi olduğu petrol şirketi Sibneft, CSKA Moskova ile 58 milyon dolarlık bir sponsorluk anlaşması imzaladı – SSCB Silahlı Kuvvetleri tarafından kurulduğu için 1991 öncesinde CSKA ‘Kızıl Ordu takımı’ olarak biliniyordu. 2005’te Gazprom, Zenit St. Petersburg’un büyük hissesini satın alarak kulübe 100 milyon dolar yatırım yaptı. – Zenit, Sovyet döneminde Leningrad Metal Fabrikaları’nın hamiliğindeydi. 1990’ların kaosunun ardından oligarklar, Rusya futbolundaki güç dengesini tamamen değiştirdi.

Resmi olarak, halkın ve medyanın gözü önünde yapılan bu sponsorluk anlaşmalarının yanı sıra, Putin’in belli spor dallarıyla eşleştirdiği oligarklar da var. Örneğin dünyanın en zengin insanlarından Özbek asıllı Rus iş adamı Alişer Usmanov, Rusya’da eskrimin ‘babası’ sayılıyor. Eskrim takımı onun himayesine girdiğinden beri uluslararası organizasyonların zirve basamaklarında yer alıyor.

‘Milli şampiyonlar’ politikasının epey işlevsel olduğunu itiraf etmek gerekiyor; kayıtlara girmemesi gereken paraların yatırıma dönüştürülmesi, spor kulüplerinin ve federasyonların gerektiğinde kara para aklamak için kullanılması bir yana, bir yandan da ülke sporda ilerliyor, uluslararası arenada profili yükseliyor. Elbette tek başına doping dosyası o profili yerle bir etmeye de yetiyor ama bu başka bir konu...

Putin iktidara geldiğinden beri yürürlükte olan bu ‘neo-hamilik’ sistemi, Dünya Kupası münasebetiyle bir dönüm noktasında. Kupanın ülkenin ekonomi politiği üzerindeki etkisini araştıran Zürih Üniversitesi’ne bağlı araştırmacı Sven Daniel Wolfe’a göre, kupanın içerideki etkisi bu sisteme darbe vurma potansiyelini taşıyor.

Eğer modern Rusya devletinin işleyişi kurumlar değil kişiler üzerine kuruluysa; bireylere, bireysel ilişkiler ağlarına ve ‘rant karşılığında sadakat’ formülüyle işleyen hamilik sistemlerine bağlı olan bu işleyiş dünyanın en büyük sportif hadisesini sırtlanmaya çalıştığında, onun altında ezilmemeyi nasıl başarabilir? Söz konusu güç ilişkilerini ve bütçeleri yakından inceleyen Wolfe gibi araştırmacılar, devletin kupa hazırlıklarına giderek daha çok karışmasının, özel kazanç uğruna olağanüstü artırılan kamu harcamalarının ve güç sahiplerinin sadakati için giderek artan rekabet ve maliyetin sisteme ciddi darbe vuracağı, potansiyel bir yönetim krizine dönüşebileceği görüşünde.

Futbol Kaç İhtimalli Bir Oyundu?

Dünya Kupası’nın şu ana kadarki maliyeti yaklaşık 12 milyar dolar. Uluslararası spor organizasyonu bütçesine sosyal ve kültürel bütçelerden milyarlarca dolar aktarılması aslında yeni bir şey değil. Rusya’nın yakın dönemde düzenlediği diğer büyük organizasyonlar da müthiş maliyetliydi. Örneğin Tataristan’ın başkenti Kazan’da 4.5 milyar dolara düzenlenen 2013 Universiade’ın maliyeti 2010 Vancouver Kış Olimpiyatı’ndan daha yüksekti. Hatta 2014 Soçi, tarihteki en pahalı olimpiyat oyunu oldu.

FIFA’nın sadece sekiz stadyuma ihtiyaç olduğunu söylemesine rağmen, Rusya turnuva için dokuz yeni stadyum inşa etti, üç tanesini ise ciddi şekilde yeniledi; bu süreçlerde içeride ve dışarıda gündeme birçok yolsuzluk haberi geldi. Futbol ile eski Doğu Bloku ülkelerinin kesişiminde uzmanlaşan araştırmacı gazeteci Manuel Veth, Rusya’nın Brezilya’nın 2016’da yaptığı hatayı tekrar ettiğini söylüyor: “Valiler terfi istiyor diye ülkenin her yerine stadyum inşa ettiler; takımı ikinci ligde olan Kaliningrad şehrinin 45 bin kişilik stadyumu oldu.” Halihazırda maçlarına ortalama 4500 seyirci çekebilen Kaliningrad takımı karışık duygular içinde olsa gerek.

Dünya Kupası’nı diğer turnuvalardan ayıran, Rusya’nın futbolda pek de iyi olmaması. Universiade ve kış olimpiyatında madalya tablosunun zirvesine konuşlanmak, Rusya için zor değildi. Oysa Dünya Kupası’nda gruptan çıkmanın ötesinde her şey başarı sayılacak. Rusya, futbolun Avrupa’daki kadar popüler olduğu bir ülke de değil; Deutsche Welle’nin Kasım 2017’deki bir araştırması, nüfusun sadece yüzde 16’sının kendini daimi futbolsever olarak tanımladığını, yarısından fazlasının futbolla ilgilenmediğini söylüyor. Manuel Veth, “Devlet açısından futbolun zorluğu, diğer sporlardakinin aksine oyunu dışarıdan yönetmenin çok zor olması” diyor. Veth’e göre “Sovyet yönetimi, bu yüzden futboldan nefret ediyordu.” Eğer madalyalar silinip süpürülemeyecekse (ister dopingle olsun ister alın teriyle) Rusya neyi kazanacak?

Mordovya Cumhuriyeti’nin 350 bin nüfuslu başkenti Saransk, devletin bu tür organizasyonları nasıl kullandığına iyi bir örnek. Veth’in editörlüğünü yaptığı Futbolgrad sitesinin haberine göre, şehrin seçimi içeride de tartışmalı olmuş, zira havaalanıyla merkezi bağlayan bir otobüs hattı dahi yok. Mordovia Arena’nın kapasitesi Dünya Kupası’ndan sonra düşürülecek ancak 22 bine indirildiğinde bile -en önemli maçlarda bile- dolma ihtimali çok düşük. Yeni stadyum âdeta eski ve yorgun, duvarlarına sayısız kere badana yapılmış diğer stadyumla dalga geçmek için kuş uçuşu mesafeye yapılmış.

Rusya’nın şehir listesine Saransk gibi bir yeri eklemesinin sadece coğrafi değil, kuşkusuz siyasi sebepleri ve sonuçları da var. Veth, “Tıpkı Kaliningrad ve Kazan gibi, Mordovya’nın başkenti Saransk da bir gün Rusya’dan ayrılma potansiyeli olan yerlerden biri olarak görülüyor. Şehri Dünya Kupası’na dâhil etmekle aynı zamanda federasyondaki yerini de sağlama almış oluyorlar” diyor. Nitekim Arena’nın açılış seremonisinde Rusya’nın federasyon kısmıyla ilgili tek şey milli marş olmuş ama onu da Mordovya milli marşı izlemiş zaten.

Rusya’yı yakından takip eden bazı yazarlar, uluslararası spor organizasyonlarının rejim için meşruiyet kaynağı olduğu, iktidarın uluslararası sporu milliyetçi duyguları körüklemek, birlik duygusu yaratmak için kullandığı gibi tespitler yapmayı seviyor. Rusya’ya mahsus olmamakla birlikte, bu tespitlerin yerinde olduğu muhakkak. Araç ne olursa olsun, “Neticede,” diyor Veth, “temel amaç her zaman rejimin istikrar ve kalıcılığını korumayı başarmak.”

Bir yanda rekorları zorlayan bütçesi, bir yanda siyasi-ekonomik çıkar ilişkileri ağını zorlayan hacmiyle 2018 Dünya Kupası organizasyonunun Rusya’da iktidarı nasıl etkileyeceğini yakında göreceğiz. Milli takım da bu esnada, çıkıp mecburen topunu oynayacak.

Socrates Dergi