Liyakatsizliğin Gölgesinde

15 dk

Wushu Federasyonu'nun icraatları, Türkiye'de spor federasyonlarının nasıl yönetildiğine dair çarpıcı bir fotoğraf sundu. O fotoğrafı daha yakından inceleme zamanı.

Liyakat: Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu, değim.

Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre uzunca bir süredir yabancılaştığımız kelimenin sözlükteki karşılığı bu. İktidarın bize en büyük 'hediyelerinden' biri bu yabancılaşma oldu. Toplumun her geçen gün nepotizm batağına daha fazla saplandığını görüyoruz, spor da istisna değil.

35'i olimpik olmak üzere toplamda 65 spor federasyonunun yönetim kurulunda yer alan isimlere ve onların icraatlarına baktığımızda nepotizmin bir hayli kaba ve alenen yapıldığına tanıklık ediyoruz. Spor bir nevi ülkenin aynası olmuş durumda. Bahsettiğimiz 65 federasyonun bütçesi Spor Bakanlığı tarafından karşılanıyor ve rakamlar sporların popülaritesine, masraflarına göre değişiyor. Örneğin ülkenin en popüler sporunu yöneten Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) 1 Haziran 2018 - 31 Mayıs 2019 arasındaki bilançosu 772 milyon TL civarıyken son dönemde bir hayli başarılı olan Cimnastik Federasyonu'nun 2019 bütçesi 16 milyon 677 bin TL.

Peki yıllık bilançosu neredeyse 1 milyar TL'yi bulan TFF'nin yönetim kurulunda kimler var, hiç göz attınız mı? Merak etmeyin, TFF Başkanı Nihat Özdemir'in iktidara yakınlığından bahsedip bildiğiniz konuları tekrar etmeyeceğim. Biraz göz önünde fazla bulunmayan isimlere bakalım. Mesela TFF Amatör İşler Sorumlusu Ali Düşmez'in CV'sini kısaca inceleyelim: Düşmez, 11. Dönem Sarıyer İl Genel Meclis Üyeliği ve AKP Sarıyer İlçe Başkanlığı görevlerinde bulunmuş. Düşmez'in yanı sıra oldukça dikkat çeken bir diğer isim Engelli Federasyonları Sorumlusu İsmail Erdem. Kendisi AKP'nin kurucularından. 2001-2004 arası AKP İl Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmüş. 2009 ve 2014 Yerel Seçimleri'nde, yine AKP'den iki dönem üst üste Sancaktepe Belediye Başkanlığı'na seçilmiş. 31 Mart Yerel Seçimleri'nde aynı partiden Ataşehir Belediye Başkanlığı'na aday olmuş ancak seçimi kaybetmiş. Kurulda AKP'yle direkt bağlantısı olan bir diğer isim ise Yılmaz Büyükaydın. Birinci Lig, 2. Lig ve 3. Lig Kulüpleri Sorumlusu Büyükaydın, bir dönem AKP Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı görevinde de bulunmuş.

Wushunun Anlattıkları

Bu kadar göz önünde olan TFF'nin yönetim kurulunda iktidara yakın isimleri aleni bir şekilde görüyorsak ayda yılda bir ajanslara haberi düşen spor federasyonlarında neler oluyor? Bu sorunun cevabını Türkiye Wushu Federasyonu (TWF) bizlere fazlasıyla verdi. TWF Başkanvekili Abdurrahman Akyüz'ün icraatları o kadar çarpıcıydı ki ülke, wushunun nasıl bir spor olduğunu hatta felsefesini bile öğrendi. Akyüzlerin yaptıklarının hepsini buraya sığdırmamız mümkün değil; yine de bazılarını maddeler halinde özetleyelim. Sürecin tamamını merak edenler, BirGün'de yaptığımız araştırma dosyalarına da bakabilirler:

  • Kamplarda sporculara namaz kılma zorunluluğu getiren Akyüz, namaz kılmayanların sert bir şekilde cezalandırılacağını söyleyerek sporcuları tehdit etti. Avrupa şampiyonu Sadık Pehlivan'ı Alevi olduğu için milli takımdan çıkardı.
  • Akyüz'ün kızı Elif Akyüz, 2020 Türkiye Şampiyonası'na hem hakem hem sporcu olarak katıldı. Rakiplerini oylayan Akyüz, annesi Fatma Akyüz'ün de başhakem olarak kendisini oyladığı turnuvada şampiyonluğa ulaştı.
  • TWF Asbaşkanı Muhammet Çapoğlu ve Milli Takım Antrenörü Fatma Akyüz'ün yeğeni Dursun Ali Çapoğlu, 2020 Türkiye Şampiyonası'nda performansını sergilerken hareketini yarıda bıraktı. Kural gereği, sporcu yarışma esnasında hareketlerini unutup yarıda bırakırsa hakem masası tarafından puanlama yapılmaz. Ancak Çapoğlu hareketini tamamlamamasına rağmen teyzesi Fatma Akyüz'ün de dahil olduğu hakemler tarafından puanlandı ve bu puanlarla şampiyon oldu.
  • TWF Başkanvekili Abdurrahman Akyüz'ün eşi Fatma Akyüz, 21-23 Şubat tarihleri arasında düzenlenen Türkiye Tai Chi Şampiyonası'na veteran kadın kategorisinde katılan tek sporcu oldu ve şampiyon ilan edildi. Akyüz aynı turnuvada hakemlik de yaptı.
  • Federasyonun sporcuları uluslararası turnuvalara götürmek için sponsorluk adı altında 6 bin TL topladığı ve bu parayı getirmeyen sporcuların turnuvalara götürülmediği ortaya çıktı.

Bunlar TWF'nin skandallarının bir hayli kısaltılmış hali. Bu haberlere karşı federasyonun açıklamasındaki üslup hepimize bir yerlerden tanıdık geliyordu: "Gasp, şantaj, zimmet, dolandırıcılıktan sicili bulunan daha da vahimi aynı zamanda vatan satan, hain örgütün gönüllü militanı bu müptezeller, çeşitli farklı, siyasi, içtimai cenahların muzurlukta birleştikleri global bir çetedirler. Amaçları meşru seçilmiş iktidarları gayri meşru yöntemlerle, darbelerle devirip kendi menfaat imparatorluklarını Dünya Siyonizm'iyle işbirliği yaparak kurmaktır." Yolda yürürken ayağı takılsa 'dış güçleri' suçlayabilme potansiyeline sahip olan iktidar partisiyle aynı siyasi gelenekten gelen Akyüz ailesini savunan federasyonun bu açıklaması pek de şaşırtmadı.

Yönetim kurulunda RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ve Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran'ın da bulunduğu federasyon doğal olarak sosyal medyada mizah malzemesine dönüştü. Hepimiz yapılan şakalara, atılan tweet'lere güldük ancak böylesine büyük skandallara karşı gülmemesi ve hesap sorması gereken kurum olan Gençlik ve Spor Bakanlığı ne yaptı? Hiçbir şey...

Abdurrahman Akyüz'ün icraatleri o kadar çarpıcıydı ki ülke, wushunun felsefesini bile öğrendi!

Abdurrahman Akyüz'ün icraatleri o kadar çarpıcıydı ki ülke, wushunun felsefesini bile öğrendi!

Özel Raketler

Peki wushu gibi göz önünde olmayan diğer sporların federasyonlarında durum ne? Bu sorunun cevabı da pek olumlu değil. Küçük bir araştırmayla, halter, bocce ve badminton gibi nispeten düşük bütçeli federasyonların yönetim kurullarında iktidarın yakından tanıdığı isimlere rastladık. Yönetiminde AKP'li Payas Belediye Başkanı Bekir Altan'ın da bulunduğu Halter Federasyonu'nun başkanı Tamer Taşpınar, iktidarla federasyonlar arasındaki bu ilişkiyi normal buluyor ve şu ifadeleri kullanıyor: "Evet, Bekir Altan siyasi bir kişilik. Ancak haltere katkıları büyük. Kulübü var ve daha önceki yönetimlerde de yer almış. Sporculara maddi yardım sağlayan bir isim."

Ülke için yeni bir spor olan ve 2005'te kurulan Türkiye Bocce Bowling Dart Federasyonu'nda da bir farklılık yok. Federasyon Başkanı Prof. Dr. Mutlu Türkmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılığını gizlemeyenlerden. Başkanvekili Prof. Dr. Fahrettin Göktaş ise ilginç bir isim. Fizik mühendisi olan Göktaş, TÜBİTAK'ın akademik danışmanlarından biri. Üniversitelerarası Kurul Denklik Komisyonu üyesi, İhbar ve Şikâyetleri Değerlendirme Komisyonu Başkanlığı görevlerini de üstlenen Göktaş'ın bu işlerden fırsat bulup bocce federasyonunda görev alması takdir edilesi. Ve tabii elbette Göktaş da AKP'ye olan yakınlığını olabildiğince gösterenlerden. Aynı yönetim kurulunda Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Fethi Ahmet Polat da var, 2004'te AKP'den Kahramankazan Belediye Başkanı seçilen Lokman Ertürk de... Nereden baksan ilginç bir topluluk. Hepsinin tek ortak noktası ise mevcut iktidarın bir parçası olmaları veya yakınında bulunmaları.

TBF-Binali Yıldırım Müsabaka Raketi - TBF-Recep Tayyip Erdoğan 2023 Müsabaka Raketi - TBF-Melih Gökçek Müsabaka Raketi
TBF-Binali Yıldırım Müsabaka Raketi - TBF-Recep Tayyip Erdoğan 2023 Müsabaka Raketi - TBF-Melih Gökçek Müsabaka Raketi
TBF-Binali Yıldırım Müsabaka Raketi - TBF-Recep Tayyip Erdoğan 2023 Müsabaka Raketi - TBF-Melih Gökçek Müsabaka Raketi

TBF-Binali Yıldırım Müsabaka Raketi - TBF-Recep Tayyip Erdoğan 2023 Müsabaka Raketi - TBF-Melih Gökçek Müsabaka Raketi

Badminton Federasyonu'nun da hakkını yemeyelim. Onlar da en az bocce ve halter kadar iktidara yakın. Başkan Murat Özmekik'in Twitter'daki profilinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini tutarken çektirdiği fotoğraf var. Keza aynı fotoğraf, federasyonun internet sitesinde de karşılıyor bizleri. Asbaşkan ise bir zamanlar TBMM'de danışmanlık, şimdilerde ise Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda Gençlik Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı yapan Emre Topoğlu. Yönetim kurulunun bir diğer dikkat çeken ismi ise Vedat Üçpınar. Melih Gökçek'in başkanlığı döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde (ABB) Genel Sekreter Yardımcılığı görevini üstlenen Üçpınar, Mansur Yavaş'ın göreve gelmesiyle istifasını sunmuş. Badminton Federasyonu'nun Gökçek'in başkanlığı döneminde ABB'yle olan ilişkisi de bir hayli dikkat çekici. 2017'de Ankara'nın Keçiören ilçesinde açılan Badminton Olimpiyat Hazırlık Merkezi'nin yüzde 70'lik kısmı belediyenin kaynaklarıyla yapılmış. Hatta Özmekik, Gökçek'e ve devlet büyüklerine hürmetlerini göstermek için üzerinde RTE 2014, RTE 2023, Melih Gökçek ve Binali Yıldırım yazan raketler bile hazırlatmış. Raketler pek fazla uğurlu gelmemiş olacak ki Türkiye, badmintonda 2016 Rio'ya sadece bir sporcuyla katılabilmiş.

Ülke sporundaki yozlaşma üstteki paragrafta anlattığımız kadrolaşmayla da bitmiyor. Yozlaşan ne yazık ki sadece kurumlar değil. Bireyler de bundan fazlasıyla payını alıyor. Konuyla ilgili en çarpıcı örneklerden biri geçen günlerde yaşandı. Konya'da üçü çocuk dört sporcuya cinsel saldırıda bulunan Muay Thai Konya İl Temsilcisi ve antrenörü Mehmet Ali Acar tutuklandıktan üç ay sonra serbest bırakıldı. Üstelik Acar o kadar pervasız ve sporun içinde güçlüydü ki serbest bırakıldıktan sonra cinsel saldırıda bulunduğu sporculardan birinin lisansını iptal ettirebildi. Çocuk yaştaki sporcular maruz bırakıldıkları saldırının yıpratıcı etkileri yetmiyormuş gibi bir de camiadan gelen baskıya göğüs germek zorunda kaldı. BirGün'den Seda Balmumcu'ya konuşan sporculardan biri yaşadıkları zorlu süreci şöyle anlatıyor: "Kimse korkusundan birbiriyle bu konu hakkında konuşmuyordu. Dördümüzün de anne babası ayrı ve özellikle bu durumumuzu kullanarak bize yaklaşıyordu."

Tüm bunlar ele alındığında, içine düştüğümüz büyük yozlaşma; sporda da emeğiyle var olmaya çalışan insanların hayatlarından çalıyor. Ve bu yozlaşmanın aktörleri ülkeyi adım adım bir distopyaya dönüştürmeye devam ediyor.

"Şampiyonluğumu, hayallerimi çaldılar"

Wushu Federasyonu'nun skandalları elbette en çok sporcuları mağdur etti. Bu sporculardan bazıları yaşadıkları haksızlıkları ve federasyonun içindeki yozlaşmayı anlattı:

Milli sporcu Mustafa Seçkin Çelik: Wushu Kung Fu, köklü bir geçmişe sahip ve aynı zamanda Uzakdoğu sporlarının atası olarak bilinen bir spor. Ancak ülkemizde federasyon yetkililerinin görevini bu denli kötüye kullanması ve kurumu ailelerinin gelir elde ettiği bir yer haline getirmesi, sporun maalesef yanlış tanınmasına vesile oldu. Milli takımlarda sporcuların başarı veya yeteneği ikinci plana atılıyor ve TWF Başkanvekili Abdurrahman Akyüz'ün istediği sporcular kadroya alınıyor. Bu haksızlıklar nedeniyle birçok isim sporu bıraktı. Federasyonun yıllık almış olduğu bütçeyi sadece Akyüz ailesi ve onların yakınındaki kişilerin kullanması beni derinden üzüyor.

Dünya üçüncüsü Selahattin Yıldız: 2018 Türkiye Şampiyonası'nda sandada 52 kiloda şampiyon oldum. Madalya kürsüsüne geçerken ikinci olduğumu açıkladılar ve şampiyonluğuma el koydular. Olayın ardından o yıl düzenlenen Avrupa Şampiyonası'na 52 kiloda hiçbir sporcuyu götürmediler. 2019 Türkiye Şampiyonası'nda final maçında teknik toplantıda açıklanmayan ve diğer maçlarda kullanılmayan bir kuralı öne sürerek, üçüncü raundu başlatmadan rakibimi şampiyon ilan ettiler. Madalya töreninde Abdurrahman Akyüz'ün elini sıkmadım, hiçbir küfür ve hakarette bulunmadığım halde bir yıl men cezası aldım. Yaşanan olaylardan sonra sporcuların federasyona güveni kalmadı. Çok çalışıp hayaller kurduk ama her defasında ayrımcılık, kayırma gibi sorunlarla karşılaştık. Uzunca bir süredir müsabakalara katılmıyorum. Hayalini kurduğum birçok şeyden mahrum kaldım. Beni hain ilan ettiler. Son olarak tek isteğim bu güzel sporun kirli insanlardan arınması.

Avrupa şampiyonu Necati Şen: Akyüz Ailesi'nin Türkiye Wushu Federasyonu'nu aile şirketi gibi kullanması bizler de dahil olmak üzere birçok sporcuyu maddi açıdan çok zor duruma soktu. Türkiye şampiyonalarında otel odaları federasyon tarafından satın alınarak, biz sporculara daha yüksek fiyatlardan satılıyor. 2019'daki Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil edecek sporculardan 6 bin TL para talep edildi. Yetenekli fakat maddi durumu elverişli olmayan birçok sporcu bu durumdan dolayı yarışmalara katılamadı ve belki de ülke adına kazanılacak madalyaları kaybettik. Emeklerimizin karşılığını alamadığımızı düşünüyoruz, çok iyi performanslar sergilesek bile maalesef senelerdir şikeye ve haksızlıklara maruz kaldık. Artık insanların bu yolsuzluklara karşı sessiz kalmamalarını istiyoruz.

İsmini vermek istemeyen Türkiye şampiyonu: Yaptıkları rezaletten başka bir şey değil. Türkiye şampiyonu oldum. Bu şampiyonluktan sonra kendime Avrupa ve dünya şampiyonluğu hedefi koymuştum. Avrupa Şampiyonası'na gitme fırsatı buldum. Bir aylık kamp süresi boyunca yaşadıklarımız tek kelimeyle içler acısıydı. Kılmak istemeyenlere bile zorla namaz kıldırıyorlardı. Milli takımda her kilodan şampiyon vardı ve masraf azalsın diye sporcuları birbiriyle dövüştürüp kaybedenleri evine geri gönderme kararı aldılar. Sonra bu kararlarından vazgeçip 30 saat süren bir otobüs yolculuğuyla turnuvanın düzenleneceği yer olan Gürcistan'a gittik. Bu kadar uzun bir süre otobüsle yolculuk yapmak haliyle performansımızı da etkiledi. Daha sonra yine Türkiye şampiyonu oldum ve Avrupa şampiyonasına gitme hakkı kazandım. Bizi turnuvaya götürmek için 6 bin TL istediler. Zaten daha önce katıldığım turnuvalarda otel parasını ve yol parasını kendim karşılamıştım. Parayı bulmak için uğraştım ama bulamayınca hakkım olmasına rağmen şampiyonaya katılamadım.

İsmini Vermek İstemeyen Bir Antrenör: Abdurrahman Akyüz, "Bizim amacımız spor yapmak değil cihat" diyerek wushuyu tamamen bağlamından kopardı. Turnuvalarda AKP bayrakları, flamaları eksik olmuyor. Akyüz'ün getirdiği gerici, çağdışı bir kural da var. Bu kurala göre, kadın sporcuların köşesinde erkek, erkek sporcuların köşesinde ise kadın antrenör yer alamıyor. Gerekçesi ise nikah düşüyor olması. Günümüz dünyasında böyle bir kafa olabilir mi? Antrenörler bu kural yüzünden çocuk yaştaki sporcularının köşesinde bile yer alamıyor. Çocukların köşesinde wushuyla hiçbir alakası olmayan insanlar yer alıyor. Sporun bir an önce bu karanlık zihniyetten kurtulması lazım.

Socrates Dergi