
Yarın Yokmuş Gibi
10 dk
2014'te Dünya Kupası'nı kazanan Almanya, 2018 Rusya'ya yine iddialı geliyor. Takımın yeni ve önemli üyelerinden biri de Timo Werner. 22 yaşındaki forvetle kariyerini ve kupayı konuştuk.
Eğer Almanya kadar kupası olan bir ülkeyseniz hep daha fazlasını istersiniz. Devamlılığın sırrı ise değişimde yatar. Werner'in o değişimin başrollerinden biri olması bekleniyor. Peki olabilecek mi? Kendisinden dinleyelim.
‘Tipik Alman’ dediğiniz özellikleriniz var mıdır?
Gerektiğinde düzenli ve dakik biriyimdir. İşime, her antrenmana hevesli şekilde giderim. Tembelliğe alışmaktansa kendimi zorlamak, daha iyi olmak isterim. Bu özelliği başka mesleki alanlara da taşırım. Almanlar, erken uyanmadan tutun mesai saatlerine kadar her şeyde tutarlıdır. Hevesle işe gitmeyen biri için de böyledir bu; iş her zaman tamamlanmalıdır. Bu konuda dünya şampiyonuyuz.

Çocukken en çok hangi forvete hayranlık duyardınız?
Mario Gomez’e... O, Almanya’nın efsane forvetlerinden biri ve benim rol modelimdi. Efsaneler arasından sivrilense, sayısız rekora ve gole imza atmış Gerd Müller’dir. Bence Müller Alman futbolunun sembolik yüzü. Tabii ki genç bir forvet olarak hayranlık duyduğum başka bir sürü isim vardı. Fakat 2000’li yıllarda doğmuş ve efsaneyi hiç canlı izlememiş çocuklar bile Gerd Müller’i bilir.
Özellikle geçtiğimiz yıllarda Almanya’da forvet kalmadığı yönünde eleştiriler vardı. “Bekleyin, sorunu çözmeye geliyorum” diye düşündüğünüz oluyor muydu?
Bir buçuk sene önce RB Leipzig’le Bundesliga’ya yükseldik. O zamanlar Şampiyonlar Ligi de, milli takım da bana çok uzak şeylerdi. Tabii ki Almanya’da ihtiyaç duyulan bir mevkide oynadığım için daha hızlı fırsat bulabileceğimi tahmin ediyordum. Bir forvet için hiç de kötü bir zaman değilmiş. 10 numara veya kanat oyuncusu olsaydım bu kadar hızlı milli takıma yükselemeyebilirdim. Biraz şanslıydım belki ama o noktaya çalışarak geldim. Sonuçta gol yüzdem hiç fena değildi.
Peki problemin çözüldüğünü söyleyebilir miyiz?
Bir problem var mıydı, emin değilim. 2014’te Almanya’nın saf golcüsüz de oynayabildiğini ve kupayı kazanabildiğini gördük. Birkaç sene öncesine kadar çoğunlukla merkez orta saha oyuncusu aranırdı. Ondan da önce 6 numara veya kanatlarda adama ihtiyaç vardı. Genelde azıcık eksiği olan yerde bir kusur bulmayı seviyoruz. Bu da tipik bir Alman özelliği. Bir gün Hummels ve Boateng emekli olursa, belki de Süle ve Rüdiger dışında içeriyi koruyacak kimse kalmayacak. Futbolda bu gibi tartışmalara hep rastlayacağız.
Efsane Alman forvetlerden sonra bu görevi üstlenmenin size göre özel bir zorluğu var mı?
Forvet olmak, bir defans oyuncusu olmaktan çok farklı. Topu isabet ettirdiğinizde 80 milyon Alman’ı çeyrek finale, yarı finale, hatta finale taşıyan bir kahramansınız. Kritik bir pozisyonu kaçırıp turnuvadan elendiğinizde ise herhâlde bir dört sene kadar ‘mal’ oluyorsunuz. Forvetler böyle ince bir çizgide yürüyor. Bu pozisyonu seçmemin sebebi de bu; kendimi ileride yüksekte görmek istiyorsam, bu tip zorluklarla başa çıkabilmeliyim. Bu noktada 50-60 yıl önce oynamış efsanelerle kıyaslama yapmak anlamsız kalır ve büyük bir baskı yaratır. Bir kıyaslama yapılacaksa bu aktif oyuncularla olmalı. O zaman “Bir Cavani veya bir Lewandowski olmaya daha yolum var” denebilir. Şüphesiz ki daha çok çalışmam gerek. Fakat kendimi asla Müller, Völler veya Rummenigge gibi isimlerle kıyaslamayacağım.

Gelgelelim kendinizi eski rol modeliniz ve şimdiki rakibiniz Mario Gomez’le de kıyaslamıyorsunuz. Bu çekişmeyi kendi açınızdan nasıl açıklarsınız?
Bir yandan garip geliyor. 10-12 yaşlarındayken VfB Stuttgart maçlarına gider, Gomez gol atınca havaya uçardım. Şimdiyse soyunma odasında yanına oturuyorum, hatta bazen onun yerine oynuyorum. Öte yandan, rol modelimi örnek alıp bu noktaya geldiğim için çok mutluyum. Bunu çok sayıda genç forvet hedeflese de başarabilenlerin sayısı az.
2014’te Stuttgart’la küme düşmemeye oynarken böyle bir şeyi düşünmek gerçekçi olmazdı. Hatta biri bana iki sene önce Bundesliga’da, Avrupa ve Şampiyonlar Ligi’nde goller atacağımı, milli takıma gireceğimi söylese “Gel bir otur nefes al, kendine gelirsin” derdim. (Gülüyor) İnanılır gibi değil, dört sene önce Dünya Kupası’nı açık havada toplulukla izlediğim olurdu. Yeteneğim olduğunu biliyordum fakat milli takım hayal gelirdi. Şimdiyse Rusya’da mümkün olduğunca süre almak ve bu takımla Dünya şampiyonu olmak gibi hayallerim var.
Geçtiğimiz yaz oynadığınız Konfederasyonlar Kupası, Dünya Kupası öncesi nasıl bir deneyim oldu?
Küçük bir Dünya Kupası hissi vermesi açısından çok önemliydi. Statları, maç öncesi ortamı görmek güzel oldu. Büyük bir turnuvada eleme maçları başladığında neler olabileceğini gördüm. Konfederasyonlar Kupası’nı genç bir kadroyla kazanabildiğimiz için çok mutluyum. Yine bu turnuva sayesinde Dünya Kupası’nda çok daha fazla ve güçlü rakiple karşılaşacağımızı anladım.
Konfederasyonlar Kupası’nda gol kralı olarak ses getirmiştiniz. 2018’de bir turnuva daha kazanmak mı yoksa ‘Altın Ayakkabı’ ödülünü tekrarlamak mı daha kolay gözüküyor?
İkisi de ulaşması zor ama mümkün başarılar. Dünya Kupası’nı kaldırabilirsek, turnuvayı golsüz, asistsiz ve sahada hiç süre almadan kapatmaya razıyım. Genelde her maçta oynamak isterim. Fakat Rusya’da tek hedef Dünya Kupası’nı kazanmak. Bu hedefi her şeyin üstünde tutmalıyız ve tutacağız. O yüzden ‘Altın Ayakkabı’ veya ‘Altın Muz’u kazanmışım, çok fark etmiyor.
RB Leipzig’in Dünya Kupası’na gidecek olmanızda nasıl bir payı var?
Leipzig’e minnettarım. Altyapıda Stuttgart’taydım. Leipzig’de profesyonel bir futbolcuya dönüştüm. Burada taktiğe ve topla oyuna dair çok fazla şey öğrendim. Leipzig olmasaydı milli takımda olamazdım.
Tek Hedef
Almanya kampına sızmışken bir de Jérôme Boateng'e mikrofon uzattık.
Rusya’da hedefiniz ne?
Dünya Kupası’nı bir kere kazanmışsanız ve takımınızın kalitesi buna yine el veriyorsa, tabii ki bir kupa daha kaldırmak istersiniz. Rusya’da tek hedefim var; o da şampiyonluk. Bunun kendiliğinden gerçekleşmeyeceğini Mart’ta oynadığımız İspanya ve Brezilya maçlarında gördük. Kesinlikle üstüne koymalıyız. Buradaki rakipler 2014’tekinden çok daha güçlü olacak.
Takımınız daha iyi durumda mı?
Oyuncuların bireysel kalitesini gözetecek olursak, evet. Fakat bu, takımın da bu yüzden daha iyi durumda olduğu anlamına gelmiyor.
Dünya Kupası’nda ayaklara mı yoksa akla mı daha çok iş düşüyor?
Akıl kesinlikle büyük bir rol oynuyor.
Sizce hangi takım en yüksek mental güce sahip?
Bence İspanya en akıllıca oynayanı...
Hangisi en güçlü bacaklara sahip?
Güney Kore veya Meksika. Bizim kalitemiz ise sağlam kafa ve güçlü bacakların birleşiminde gizli.
Iyi bir Dünya Kupası geçirmeniz olası bir yurt dışı transferi hakkındaki dedikoduları ateşleyebilir. Önümüzdeki sezon da Leipzig’de oynamak istediğinizi açıkça belirtmenizin sebebi bu muydu?
Buna inandığım ve Leipzig’de kendimi iyi hissettiğim için böyle söyledim. Hem daha iki senelik sözleşmem var. Yine de futbolda neler olacağını hiçbir zaman bilemiyorsunuz. Muhtemelen James Rodriguez de 2014’te Brezilya’ya giderken “İyi oynarsam bu sezon Real Madrid’deyim” dememiştir. Kafamı transferle meşgul etmiyorum. Dünya Kupası’nda Barcelona, Real Madrid, Liverpool veya başka bir takımı düşünmektense şampiyon olmak ve sonrasında Leipzig’de oynamaya devam etmek istiyorum.
Takımın şimdiki yardımcı antrenörü ve eski forveti olan Miroslav Klose’den öğrendikleriniz bu büyük hedef doğrultusunda nasıl bir önem taşıyor?
Miro, özellikle genç bir forvet için teknik ekibin önemli bir parçası. Öğrenecek çok şeyim olduğunu bildiğinden sık sık bana yöneliyor. Milli takımda karşılığını golle aldığımız iki- üç kritik tavsiyesi olmuştu. Özellikle gol yolları ve gol öncesinde gelişen düşüncelerle ilgili tavsiyeler veriyor. Söylediklerini birkaç kere birlikte deniyoruz ve hızlıca içgüdüselleşiyor.
2014 Dünya Kupası final maçında oyuna girmeden önce Mario Götze’ye Messi’den daha iyi olduğunu tüm dünyaya göstermesi gerektiğini söyleyen Joachim Löw’ün sizi de etkilemiş benzer bir sözü var mıdır?
Şu ana kadar olmadı. Fakat Rusya’da finale çıkarsak ve antrenörüm beni oyuna sokarsa, daha fazla bir şey söylemesine gerek kalmaz. O an yarın yokmuş gibi koşmaya başlarım. Dört sene önce seyirci olarak hissettiklerimi hatırlıyorum. Her Alman bu takımın küçük bir parçası olmuştu. Bu aidiyeti hissedenler adına sahaya çıkabilmek beni mutlu ediyor.

Profesyonel futbolcu babanız gibi Schuh (ayakkabı) değil de Werner soyadına sahip olduğunuz için mutlu musunuz?
(Gülüyor) Her ne kadar durumu kabullenmiş olsa da babamın pek hoşuna gitmiyor. Benim açımdan bir sorun yok. Yine de Schuh, soyadı olarak biraz garip kaçabilirdi.
Çeviri: Göksu Bulut