Yaşam Denen Oyun

5 dk

20. yüzyılın önde gelen aktörlerinden James Dean de kendisinden sonra gelecek bir dolu jön gibi sporla uğraşmıştı. Ancak seçimi, babasının hayallerinden değil; kendi yolundan ibaretti.

Bazı şeylerin uğursuzluğuna inanılır. Kimileyin bir rakam, kimileyin bir eşya, yahut mekândır bu. Uğursuzluk süreklilik kazanmışsa o şeyin ‘lanetli’ olduğu toplumsal bir itikat halini alır. Düşlerin olduğu kadar kolektif korkuların da ülkesi olan Amerika’da, Annabelle adlı oyuncak bebeğin, Waverly Hills Senatoryumu’nun, Alcatraz Hapishanesi’nin, oturan herkesin öldüğü ‘ölüm sandalyesi’nin ya da ünlü Izdıraplı Adam tablosunun lanetini bilmeyen yoktur. Ve bir de; 550 Spyder model Porche’nin...

550 Spyder’ın laneti, ilk defa 30 Eylül 1955’te gerçekleşen kazayla ortaya çıktı. Hollywood’un yakışıklı jönü James Dean, çok sevdiği otomobiline ‘Küçük P.ç’ lakabını takmıştı. Şubat ayında aldığı Porche Speedster’i 550 Spyder ile değiştireli henüz birkaç hafta olmuştu. James, tam anlamıyla bir hız tutkunuydu. Çevresinde bunu bilen herkes, 'Küçük P.ç'in ‘yapabileceklerinden’ korkuyordu.

Sinemanın asi yıldızı, pistlerde tozu dumana katan profesyonel bir yarışçıydı. O sene üç kentte otomobil yarışına katılmıştı. Palm Springs’teki yarışta dönemin ünlülerinden Ken Miles ve Cy Yedor ile beraber finale kalmıştı. Kazanın olduğu o meş’um gün yine, Salinas’ta düzenlenen bir hafta sonu yarışına gidiyordu. Kavşaktan dönerken 'Küçük P.ç' ve karşıdan gelen araç birbirlerine girdi. 24 yaşındaki James’in ölümü de yaşamı gibi hızlıydı...

Yarışmaya da hıza da meftundu Jimmy; çocukluğundan beri... Uzun yıllar farklı sporlarla uğraşmıştı. Kendisinden sonra karizmasıyla beyaz perdeyi büyüleyen George Clooney, Brad Pitt, Denzel Washington ve Edward Norton gibi James Dean de lise takımında basketbol oynamıştı. Fairmount High School Quakers’ın gözlüklü tek oyuncusuydu. İkinci sınıftayken bir maçta Gas City takımına karşı oynuyorlardı. Karşılaşmanın sonunda durum 37-37’yken Quakers’a galibiyeti getiren basketi o atmıştı. Katıldıkları son turnuvada üç maçta 40 sayı atan Jimmy, takımının en skorer oyuncularındandı.

Basketbol dışında koşmuş ve beyzbol oynamıştı. Yaptığı maçlar, kırılan 15 gözlüğe mal olsa da James Byron Dean iyi bir sporcuydu. Zaten babasına kalsa oyunculukla ne işi olurdu? Aktör olmak finansal güvenceden mahrum olmak demekti; ama Jimmy atletik kabiliyetleriyle pekâlâ beden eğitimi öğretmeni olabilir ve düzenli bir gelire kavuşabilirdi. Hatta basketbol koçluğu yaparak ekstra kazanç da sağlayabilirdi. Beden hocalığı işin kolayıydı. “Keşke hukuk okusa,” diye düşünüyordu babası. Toplum önünde konuşma becerisi ve karizması hesaba katıldığında Jimmy’nin harikulade bir avukat olması kaçınılmazdı!

James, babasının kendisi için biçtiği hayallerin icracısı değil; kendi düşlerinin terzisi oldu. Okul yıllarında tiyatroyla başladığı oyunculuk deneyimini beyaz perdeye taşımak için New York’a gitti. 1952 yılında Marlon Brando ve Julie Harris gibi yıldızları bünyesinde barındıran ‘Actors Studio’ya katılması hayatındaki dönüm noktalarından biriydi. Yalnızca üç sene içinde çektiği birkaç film, 1955 yılına gelindiğinde ‘sinema tarihinin en çekici 100 yıldızı’ arasına girmesine yetecekti.

Özellikle Asi Gençlik (Rebel without a Cause) filminde canlandırdığı karakterle birkaç nesil boyunca gençliğin ve isyanının bayrak ikonlarından biri olacaktı James Dean.

Asi Gençlik’in oyun teorisine ilham olan korkak tavuk düellosunu (chicken game) hatırlayın. 550 Spyder’ın uğursuzluğu o kazadan sonra devam etmeseydi eğer, James’in 30 Eylül günü kafa kafaya girdiği arabanın şoförüyle de kendince bir düelloya girdiğini düşünebilirdim... Direksiyonu ilk kim kıracak? Sizce James Byron Dean olabilir mi?

Dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarası, deri ceketi, astigmattan mütevellit kısık bakışlarıyla James Dean, kalbimizin hâlâ tam ortasında... Kısa yaşamı boyunca huzur değil; hız, tutku ve heyecan arayan bu adam için üç defa: ‘Race in peace, race in peace, race in peace Jimmy!’

Socrates Dergi