
Yavaş Yavaş ve Aniden
15 dk
Lionel Messi'yle yollarını ayırmak zorunda kalan Barcelona, nasıl bir anda çöktü? Şimdi, yeni bir projeyle, ışığı tekrar görebilirler mi?
Son iki sezonu alışık olmadığı şekilde tek kupayla kapatan Barcelona'nın süperstarı Lionel Messi'ye şok vedasından bir hafta sonra ajanslara pek kişinin dikkatini çekmeyen bir haber düştü. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Temmuz ayında Barcelona'nın notunu 'yatırım yapılamaz çöp' seviyesinin bir üstü olan BBB- olarak açıkladı. Paylaşılan bilgi notunda Barcelona için "İspanyol makamları tarafından yapılan bir soruşturma da dahil olmak üzere, önceki yönetim altında değişken ve sürdürülemez mali yönetime sahip" ifadeleri kullanılmıştı.
Bir dönem bir milyar dolar gelir barajını aşan Katalanlar, pandeminin kısmen etkilediği 2019-20 sezonunda 130 milyon euro kayıp yaşamasına rağmen halen yılda 850 milyon euro üzerinde gelir üretmeyi başarsa dahi sadece maaşlara ödedikleri 671 milyon euro ile dünyanın en personel dostu kulübüydü. 2019-20 sezonunda 97.4 milyon euro net zarar açıkladılar. Pandemi olmasaydı yönetimin tahmini, iki milyon civarında cüzi bir kârdı fakat kulübün borçları 1.35 milyar euro ile rekor düzeye ulaşmıştı.
Kulüp, bu transfer sezonunu beş kuruş bonservis harcamadan kapattı ancak Agüero, Depay gibi oyuncuların lisansını çıkarabilmek için Pique, Busquets ve Alba'nın maaşlarında indirime gitmek zorunda kaldı. La Liga'nın 347 milyon euro olarak belirlediği maaş bütçesini yakalamak için Griezmann, Suarez, Pjanic, Emerson, Firpo başta olmak üzere ellerinde ne var ne yoksa sattılar ya da kiralık gönderdiler fakat Başkan Laporta halen 200 milyon euro tasarruf gerektiğini söylüyor. Barcelona'nın pandemi izlerinin daha net görüneceği 2020- 21 faaliyet raporu henüz yayımlanmadı ancak Başkan Laporta kulübün maaş yükünün gelirlerinin yüzde 103'üne denk geldiğini açıkladı. Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Eduard Romeu, 246 milyon euro zarar beklediklerini açıkladı.
Şehrin önde gelen gazetesi Sport'un muhabiri Iulene Servent'in haberine göre, kulüp pandemi başladığından bu yana 580 milyon euro kaybetti ve 347 milyon euro olan maaş kotası bu sezon için 150-160 milyon aralığına düşecek. Bu, uzun yıllar dünyada en fazla maaş ödeyen Barcelona'nın rafa kaldırılan Avrupa Süper Ligi takımları arasında en az maaşı ödeyecek kulüp olacağı anlamına geliyor. Eski günlerinden çok uzak olan Milan'dan dahi az.
Ernest Hemingway'in 1926'da yazdığı Güneş de Doğar romanında ekonomi dünyasının kullanmayı çok sevdiği bir alıntı vardır. Bill, "Nasıl iflas ettin?" diye sorar Mike'a. Aldığı cevap şu olur: "İki şekilde. Yavaş yavaş ve sonra aniden." Barcelona da bu ekonomik darboğaza önce yavaş yavaş, sonra aniden geliverdi.
Filmi biraz gerilere saralım çünkü Barcelona bu batık duruma ilk kez gelmiyor ve aslında nasıl çıkacağının cevabı da orada saklı.
Farklı Bir Model
2000 yılında istifa eden Nunez yönetimine 1997'de isyan bayrağı açan L'Elefant Blau (Mavi Fil) hareketinin başını, Johan Cruyff'un da avukatı olan genç bir isim, Joan Laporta çekiyordu. En büyük itirazları kulübün mali açıdan şeffaf olmaması, hesapların gizlenmesiydi. Nunez'in istifası sonrası kupasız geçen dört sezon ve ligdeki altıncılık Laporta'ya başkanlık yolunu açtı. Laporta, yardımcılığını yapan 33 yaşındaki, altı dil konuşan genç bir beyin olan Ferran Soriano ile birlikte kulübün kaderini değiştirdi.

Göreve geldiklerinde Barcelona, 72 milyon euro zarar açıklamıştı. 123 milyon gelirleri vardı, kulüp bu gelirinin yüzde 83'üyle maaş öderken borç yükü de gelirin bir buçuk katıydı. Üstelik gelirler dönemin zirvedeki kulübü Manchester United'ın sadece yarısı kadardı. Endüstri hızla büyürken Barcelona'nın gelirleri tam aksine azalmıştı ve en çok kazanan ilk on kulüp arasında dahi değillerdi.
Tabloyu çevirmek için Soriano'nun önünde iki yol vardı: Ya kemer sıkacak, kulüp düzlüğe çıkana kadar takıma yatırım yapmayacaktı ya da maliyetleri kısmen azaltarak borcu uzun vadede yeniden yapılandıracak ve takıma yatırım yaparak başarıyla yüksek gelir üretecekti. İkinci yolu seçti çünkü iyi bir ürünü olmadan orta vadede başarılı olmuş bir şirketin olmadığının farkındaydı.
Soriano, futbol ekonomisinin şahikalarından birini yazan Szymanski ve Kuypers'i iyi analiz etmişti. Premier Lig'in on yılını araştıran bu ikili, basit gibi görünen fakat berrak bir sonuca ulaşmıştı. Takımların aldığı sonuçlarla bire bir korelasyon içindeki tek değişken oyunculara verilen maaşlardı. Kazanan takımlar her zaman en fazla maaşı ödeyen, ödeyebilen kulüplerdi. Soriano daha fazla maaş ödeyebilmek ve oyuncuları da motive etmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Üç ayrı maaş bandı belirlendi fakat daha önemlisi ne ödeneceği kadar nasıl ödeneceğiydi.
Barcelona artık futbolcu maaşlarının üçte ikisini garanti ücret olarak ödeyecek, kalan üçte bir ise takımın turnuvalardaki başarısı ve futbolcuların bu turnuvaların yüzde altmışında oynayıp oynamadığına göre dağıtılacaktı. Kamuoyu futbolcuların bu modele ayak direyebileceğini düşünse de Soriano kaybı maksimum yüzde yirmide tutan fakat başarı geldiği takdirde yüzde yirmi daha fazla kazandıran modelin adil ve her iki tarafın da menfaatine olduğundan emindi.
Kendi Başarısının Kurbanı
Ferran Soriano haklı çıktı, görüşmeler sonrasında Gerard Lopez ve Javier Saviola hariç herkes yeni modeli kabul etti. Plan başarılı olmuştu. Barcelona beş yıllık süreçte gelirlerini üçe katlayıp yaklaşık 366 milyon euro seviyesine kadar çıkarırken maaşların gelire oranı ise Soriano'nun ideal olarak gördüğü yüzde 50-60 aralığına dek çekildi. Laporta ve Soriano projesini saha kenarında yöneten isimler ise Txiki Begiristain ve Frank Rijkaard'ın saha içindeki yüzü ise Ronaldinho'ydu. Rijkaard-Ronaldinho ikilisinin yerini 2009'da Pep Guardiola-Lionel Messi aldı. İlk sezonda altı kupalı efsane dönem yaşandı fakat müze kalabalıklaşırken mali tablolarda Barcelona kendi başarısının kurbanı olmaya başlamıştı.
Altı kupalı sezon sonunda Barcelona'da gelirler yüzde 33, maaş giderleri ise yüzde 55 artmıştı. Oyunculara ödenen astronomik prim ve bonuslarla maaşların gelire oranı yüzde 64'e, kısa vadeli borçlar da 392 milyon euro düzeyine, yani işletme sermayesinin üç buçuk katına fırlamıştı. Yönetim, 150 milyon kredi alınmasının ardından kulübün iflas etmediğini söylüyor, hatta altyapıdan Arsenal'a kaptırdıkları Cesc Fabregas'ı alma planları yapıyordu. Başkan Yardımcısı Javier Faus ise sorunun yapısal olduğunu söyleyerek sportif hâkimiyetin ekonomik yönetime yansımadığına dair özeleştiri yapmıştı.
Ferran Soriano'nun ardından, 2010 yazında Laporta ve Begiristain'in da ayrılmasıyla kulüpte bir devir kapandı. Barcelona, ilerleyen yıllarda lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluklarına yenilerini ekledi. Messi-Suarez-Neymar üçlüsüyle bir başka efsane dönem daha yaşandı. Öte yandan gelirler artarken, maaşlar da artmaya devam ediyordu. Soriano'nun en fazla maaşı ödeyen, ödeyebilen kulüp olma hedefi gerçekleşmişti. Barcelona dünyanın en yüksek maaş bordrosuna sahip kulübüydü ama Neymar'ın 222 milyon euro bedelle satılmasından sonra her şey bir kez daha tepetaklak oldu.

Neymar Paniği
Katalanlar, Neymar'ın yerini doldurmak için transfer ettiği ancak beklediği katkıyı alamadığı Coutinho-Dembele-Griezmann üçlüsüne şu ana dek 380 milyon euro ödedi. Coutinho on resmi maça daha çıkarsa bu faturaya 20 milyon daha eklenecek. Neymar sonrası Barcelona'nın net transfer gideri, son iki sezondaki pansumana ve 77 milyon euro artı verilmesine rağmen toplamda -209 milyon euro oldu.
Barcelona bu dönemde sadece fahiş bonservisler ödemekle yetinmedi, maaş tavanını yükseltmeyi de sürdürdü. El Mundo'nun yayımladığı ve iki tarafın da yalanlamadığı otuz sayfalık Messi kontratına göre Arjantinli yıldıza Neymar ayrıldıktan sonra toplamda 555 milyon euro ödendi ve 2014-20 arasında maaşı üçe katladı. Messi ne zaman zam alsa diğerleri de istedi. Simon Kuper'in deyimiyle Messi'nin maaşı Messi'nin en çok istediği oyuncunun alınmasını imkânsız hale getirdi. 2019'da Neymar'ı geri getirme planları suya düştü.
Joan Laporta'nın, ikinci kez göreve geldiğinde maaşları ödeyecek durum olmadığı için acil 80 milyon euro kredi çekmesi gelinen noktayı gösteriyor. Laporta, bu tablonun oluştuğu dönemin başkanı olan ve geçen sene istifa eden Josep Maria Bartomeu'yu yalancılıkla suçladı; Messi'nin ayrılışındaki baş sorumlu olarak ilan etti. Laporta'nın aktardığı en ilginç notlardan biri de kulübün Güney Amerika'da isimsiz bir scout için senede 8 milyon euro ödemesiydi. Üstelik Soriano döneminde oluşturdukları maaş piramidinin tamamen tersine döndüğünü belirterek "Barcelona gençlerle kısa, veteranlarla uzun süreli kontrat yapmış" dedi.
Espai Barça Fiyaskosu
Mali çöküşte tabuta son çiviyi çakan ise Espai Barça projesi oldu. 2014 yılında üyelerin yüzde 72 kabul oyu verdiği proje ile 35.6 hektarlık bir alanda kulübün tesisleri bir araya toplanacak, Camp Nou da yenilenecekti. 2021 yılında bitirilmesi planlanan projenin öngörülen maliyeti 600 milyon euro olarak hesaplanmıştı. Finansmanı ise üç eşit taksitte kulübün özkaynakları, Camp Nou'ya alınacak isim sponsorluğu ve banka kredisiyle sağlanacaktı. Evdeki hesap çarşıya uymadı.

Proje planında dört sene geriye düşüldü, devam eden inşaatların bitiş tarihi 2025 olarak değiştirildi. İnşaat maliyetlerindeki artış ve beklenmedik ek giderlerle birlikte yeni planlamanın maliyeti 815 milyon euro olurken 25 yıllık kredi faiziyle birlikte toplam maliyet 1.25 milyar euro olacak. 2014'teki planlamaya göre kulüp, proje sonrası yıllık 50 milyon euro gelir bekliyordu, artık 150 milyon bekliyor. Bu kez planlandığı gibi mi gidecek bilinmez ama maaşları kısmak ve oyuncu satmak zorunda olan bir kulüp için ağır bir yükün altına girildiği aşikâr.
Başkan Laporta, La Liga'nın yüzde onuna karşılık 2.7 milyar euro tutarında fon sağlayacak CVC Capital arasındaki anlaşmayı kabul ederek elini rahatlatabilirdi fakat kulübün elli yıllık yayın haklarını, sadece yüzde 15'ini transfer ve maaşa harcayabileceği bir anlaşma için ipotek etmemeyi seçti. Katalan kulübü, 725 milyon euro civarındaki kısa vadeli yükümlülüklerini yatırım bankası Goldman Sachs'tan aldığı 15 yıl vadeli 525 milyon euro kredi ile yeniden yapılandırdı.
Öze Dönüş
Barcelona'nın bundan sonraki yolu Bayern Münih karşısındaki Şampiyonlar Ligi ilk grup maçında da görüldüğü üzere biraz acı çekerek, altyapıdaki özkaynaklarını büyüterek geçecek.
Zira Ronald Koeman'ın oyuna aldığı beş futbolcudan dördü B takımından gelmeydi ve bunlardan üçü 18 yaş altındaki Balde, Gavi ve Yusuf oldu. Sahada 23 yaşın altında üç futbolcu daha vardı. Bu sezon 10 numarayı verdikleri Ansu Fati ile Rijkaard-Ronaldinho, Guardiola-Messi ikilisine bir yenisini daha eklemeye çalışacaklar. Neler olup biteceğini hep beraber izleyeceğiz. Ancak geçen sene sahadaki yıldızları ve kulübede oturan iki 100 milyon euro üzeri bonservise sahip Dembele ve Griezmann'a rağmen Bayern Münih'ten sekiz yiyen Barcelona'dan daha heyecan verici oldukları kesin.
Johan Cruyff'un da dediği gibi: "Kazanmak günübirliktir, itibar bir ömür boyu sürebilir. Kazanmak önemlidir ama kendi tarzınıza sahip olmak, insanların sizi taklit etmesi ve öykünmesi en büyük hediyedir."