socratesXreflect_alt

Yegâne

17 dk

Nikola Jokic atları çok seviyor, dâhiyane pas açıları icat ediyor ve pivotları kapı dışarı etmeye hazır günümüz NBA atmosferinde adım adım MVP ödülüne doğru yürüyor.

Uzunlara yer yok. Golden State Warriors, 2015 NBA Finalleri'nin dördüncü maçında Andrew Bogut'u kenara çekip ilk beşte Andre Iguodala'yla başladığında yeni bir çağın da kapısını aralıyordu. 1,98'lik Draymond Green'in çemberi savunduğu, sıkça adam değişen yapı, takip eden üç maçı da kazanıp ilk yüzüğünü takıyor; NBA çevreleriyse uzunların fişini çekmeye hazırlanıyordu. Devir kısa beşlerin devriydi, uzunlar tedavülden kalkıyordu. Takip eden yaz maaş sınırının benzersiz şekilde yükselmesiyle yöneticiler ne yapacaklarını şaşırdı ve Bismack Biyombo, Ian Mahinmi, Timofey Mozgov gibi oyunculara yağdırılan yıllık 15 milyon doların üzerindeki kontratlar, takip eden senelerde büyük bir külfete dönüşünce kısa beş sevdalılarının da eli güçlendi. Öte yandan hayatta hiçbir şey siyah ile beyaz değil ve belli yetilere sahip uzunların değerini kanıtlayacak örnekler apaçık ortada. Joel Embiid, Philadelphia'yı yeniden kazanabileceğine inandırmayı başarıyor, Anthony Davis ise LeBron James'in yanında Lakers'ı vadedilmiş topraklara geri taşıyor. Ne bu ikisi kadar çevik, ne de onlar kadar iyi savunma yapabilen kendine has bir yetenekse oyunun tüm gidişatını farklı kurgulayabileceğiniz yepyeni bir basketbolu mümkün kılıyor.

Sırbistan'ın kuzeyindeki, yaklaşık elli bin nüfuslu Sombor'da büyüyen Nikola Jokic'in iki büyük tutkusu vardı: Basketbol ve atlar. Alt yaşlardaki bir takım arkadaşı vasıtasıyla yakından ilgilenme fırsatı bulduğu atlara bayılmıştı. O yaşta, bir at satın almak gerçekçi bir hayal değildi; yıllar sonra Howard Beck'e anlatacağı üzere basketbolcu olmasaydı bir seyis olmayı tercih ederdi.

Basketbol cephesindeyse keşfedilmesi zaman alacaktı. 17 yaşına kadar Vojvodina'da sözleşme dahi imzalamadan genç takımda oynayan Nikola'nın hayatı, bir gazete kupürüyle farklı bir yola evrildi. Her zamanki gibi pazar sabahı gazetesini okuyan Avrupa'nın en nüfuzlu menajeri Misko Raznatovic, Sırp basınına anlattığı üzere bir oyuncunun 25 sayı atıp bir o kadar da ribaund aldığını görmüştü. Ertesi hafta gazetede aynı oyuncunun yine benzer bir üretim kaydettiğini okuyunca gözlemcilerini aradı. Nikola adlı çocuktan haberleri olmamasına şaşırdı ve kısa süre içinde ilk profesyonel sözleşmesini önüne koyup onu, çoğu yeteneği parlattığı Mega Basket'in hünerli ellerine teslim etti.

Jokic'in Belgrad'a gelirken yanında götüremeyeceği bazı alışkanlıkları vardı. Her sabah yaklaşık yarım kilo peynirli börek yiyor, günde iki litrenin üzerinde kola tüketiyordu. Bu yüzden karşı konulamaz yeteneklerinin yanında aşırı kiloları da dikkat çekiyordu. Bugün gülerek hatırladığı üzere tek şınav dahi çekemiyordu. En büyük abisi Strahinja, Nikola'nın daha profesyonel bir hayata geçişinde ana aktörlerden biriydi. Kardeşiyle beraber Belgrad'a taşındı ve zararlı alışkanlıklarını bir kenara bırakmasını sağladı. Kendisi de zamanında basketbol oynayan (Kardeşleri, oyun tarzını Kendrick Perkins'e benzetiyor) Strahinja, Nikola küçükken onu yataktan yatağa fırlatan, ağır 'şaka'larıyla utangaç karakterinin oluşmasında rol oynayan bir otorite figürüydü. Hatta, Lee Jenkins'in SI için kaleme aldığı üzere, bu tuhaf şakalarından birinde, piknikte ağaca tırmanmadığı için kızdığı Nikola'nın kollarını indirip başının etrafına birkaç bıçak fırlatmışlığı bile vardı. Haliyle Nikola, abisinin sözünü çoğu zaman dinliyordu.

Mega'daki ilk sezonunun bir kısmı genç takımla geçse de 2013-14'te ilk çıkışını yaptı. Adriyatik Ligi'nde çift haneli sayı ortalaması tutturdu. Takip eden yaz, NBA çevresindeki çoğu insan için Nikola Jokic'le tanışma vaktiydi. 2008'den beri Portland'da düzenlenen, mazisi geniş Nike Basketball Summit'in 2014 buluşmasında takım arkadaşları arasında Karl-Anthony Towns, Jamal Murray, Clint Capela ve Metecan Birsen gibi oyuncular vardı. Salondaki NBA yöneticilerinden biri de Jim Clibanoff'tu. Telefonla ulaştığım Denver Nuggets Scouting Direktörü, o günleri şöyle hatırlıyor: "Önceki sezon, uluslararası gözlemcilerimizden Nikola Jokic'in ismini duymuştuk ve onu canlı izleyeceğimiz için heyecanlıydık. Orada iyi oynadı. Açıkçası, ne kadar zeki bir oyuncu olduğunun yeterince hakkını verdik mi emin değilim ama başarısının sebebi ne kadar hızlı koştuğu, ne kadar yükseğe sıçradığı değildi; sahip olduğu inanılmaz basketbol beyniydi."

Yine de NBA deyince akla atletizm gelirdi ve Nuggets organizasyonunun da bazı kaygıları mevcuttu: "Fiziksel durumu bir soru işaretiydi. Süratine ve çabukluğuna dair şüphelerimiz vardı. NBA'in daha atletik, daha hızlı oyununa adapte olup olamayacağını kendimize sorduk." Ama asıl önemli soru, bu değildi: "Genç, uluslararası bir oyuncuyu izlerken vizyonunuz geniş olmalı. Bugün ne durumda olduğunu değil, gelecekte nereye gelebileceğini kendinize sormalısınız." Nuggets organizasyonu kendi içinde doğru soruları sordu ve Jokic'i 2014 NBA Draft'ının 41. sırasında seçti.

Sonraki seneyi de Mega Basket'te geçiren Jokic'in NBA için acelesi yoktu. Hatta Raznatovic'in planı, Jokic'i önce EuroLeague sahnesine yollamaktı. O sezonu Adriyatik Ligi MVP'si olarak tamamlayan Jokic, Barcelona'ya transfer olmanın eşiğinden döndü. Raznatovic'e göre taraflar sözleşme aşamasına gelmiş; Barcelona yetkilileri, Jokic'i son kez canlı izlemek için Belgrad'a gitmişti. Jokic'in "Dört sayı, üç ribaundla oynadım ve hiç savunma yapmadım" diye andığı gecenin ardından Barcelona'nın iştahı kapanmıştı.

Jokic'i o sezon Avrupa'da çıplak gözle izleyenlerden biri de Clibanoff'tu. "Uzun bir yolculuktu... Birçok şehir gezmiştim, sonunda Hırvatistan'da Jokic'i izlemiştim. Faul problemine girmiş, 12 sayı falan atmıştı. Evet, pasör özellikleri dikkat çekiyordu ama bugünkü seviyesine gelebileceğini kimse tahmin edemezdi" diye anıyor o yolculuğunu.

Nikola Jokic, Paul Millsap ve Jamal Murray

Nikola Jokic, Paul Millsap ve Jamal Murray

O dönem Nuggets'ın genel menajeri olan, bugünün Chicago Bulls basketbol operasyonları başkanı Arturas Karnisovas'ın farklı fikirleri vardı. "Yeteneklerinden kimsenin şüphesi yok. Sorun, vücudu. Vücudunu şekle sokmak için hangisi daha iyi bir seçenek? NBA mi, EuroLeague mi?" diye soran Karnisovas, Raznatovic'i strateji değişikliğine ikna etmişti. 2015 yazında Jokic, iki abisiyle beraber Amerika'nın yolunu tutacaktı.

Nuggets yönetimi, sezon öncesi kampı için Santa Barbara'daki antrenman tesisine getirdiği Jokic'in sıkı bir diyet programına ihtiyacı olduğunu ilk akşam yemeğinde anlamıştı. "Dondurma isteyen var mı?" sorusuna olumlu yanıt alamayan Nikola, Karnisovas'ın şaşkın bakışları eşliğinde yaklaşık üç kiloluk dondurmayı mideye indirmişti. Son kolasını Denver uçağında içen Jokic, Nuggets'ın güç ve kondisyon antrenörlerinin yönlendirmeleriyle yakın zamanda porsiyonları da kabul edilebilir seviyelere çekecekti.

Jokic hakkındaki şüphelerin yaslandığı önyargılar, bir diğer abisi Nemanja'nın ABD'de kolej okurken ev arkadaşı olduğu bir oyuncuyla da alakalıydı. 2003 Draft'ında Dwyane Wade, Carmelo Anthony gibi süper yıldızların önünden seçilen Darko Milicic, NBA'de âdeta bir travma yaratmıştı. Benzer bir hatadan korkan takımlar, Avrupalı uzunlara bakarken kılı kırk yarıyordu. Nemanja, Milicic'in yaşadığı zorlukları, çevresinde bir destek sistemi olmamasının onu kısa sürede ligin dışına itişini birinci elden gözlemlemişti. Benzer duvarlara kardeşinin de çarpmaması için takip eden seneleri onunla beraber Denver'da geçireceklerdi.

Clibanoff'un Jokic'in abileriyle tanışması da o sezon öncesi kampında gerçekleşmiş. Nuggets'ta sekizinci sezonunu geçiren tecrübeli yöneticiye göre "Bu kadar özgeci bir karakter olmasında abilerinin de payı var." Devam ediyor: "Daha Nikola, Nuggets formasını üzerine giymeden abileriyle vakit geçirmiştim. Aile, onlar için çok şey ifade ediyor."

Clibanoff, Jokic için ilk kez 2015 Yaz Ligi'nde heyecanlanmış: "Ortalamaları ekstra olmasa da özel bir oyuncuya sahip olacağımızı fark etmiştim. O cüssede bir oyuncunun topu böyle dağıtabildiğini görmek beni heyecanlandırmıştı. Yaz Ligi'ne gelen bir ikinci tur seçiminden çok daha fazlasıydı." Sezon öncesi antrenmanlarında gösterdikleriyle çoğu takım arkadaşını da etkiledi. Özellikle de tecrübeli Mike Miller'ı... Miami Heat'in büyük üçlüsüyle 2012 ve 2013'te şampiyonluklar kazanan Miller, ilk antrenmanın ardından takımın kıdemli yöneticilerinden birine "Ne olur bilinmez ama bu çocuk çok çok iyi" mesajını atmıştı. Bugün Jokic'le özdeşleşen Joker lakabını takan da Miller'dan başkası değildi. Dışarıdan şaka gibi görünen paslarından dolayı değil, sadece Jokic'i telaffuz etmekte zorlandığı için...

JJ Hickson, Kenneth Faried, Darrell Arthur, Joffrey Lauvergne, sezonun bir kısmını sakat geçirse de Jusuf Nurkic derken kalabalık bir uzun rotasyonuyla 2015-16 sezonuna giren Nuggets'ta Jokic, ilk ayı lige alışarak geçirdi. 18 Kasım'daki 23 sayı 12 ribaundluk Spurs maçı, faktör olacağı nice maçın ilkiydi. 55'i ilk beşte olmak üzere beklentilerinin üzerinde seksen maça çıkarak ilk sezonunu en iyi çaylak beşine seçilerek tamamladı.

Jokic'in kariyerindeki bir diğer kırılma ânı 15 Aralık 2016'da yaşandı. Sezona Nurkic ve Jokic'i ilk beşte beraber kullanarak başlayan Koç Mike Malone, ikiz kulelerinin verimini düşürmüştü. Öyle ki ilk sekiz maçta gelen beş mağlubiyetin ardından ikilinin birlikte parkede var olamayacağını fark edip Koç Malone'a bench'ten gelmeyi öneren de Jokic'ti. Birkaç sene önce basketbol operasyonları başkanı Tim Connelly, Jokic'in aynı draft'ta 16 numaradan seçtiği Nurkic'e iyi bir yedek olabileceğini düşünüyordu. Ama geride kalan yıllarda boynuz kulağı geçmişti ve Jokic'in daha büyük şeyler vadettiği aşikârdı. Nuggets, 15 Aralık'a gelindiğinde ilk 25 maçın 16'sını kaybetmiş, hücum verimliliğinde ligin 17'nci basamağındaydı. Koç Malone, bir şeyleri değiştirmesi gerektiğinin farkındaydı: "Kendime 'Artık yeter. Bu saatten sonra ilk beş pivotumuz o ve hücumu onun üzerinden kurgulayacağım' dedim. Geride kalan 1,5 yılda bana defalarca hücumun merkezinde olabileceğini kanıtlamıştı." O gece Denver, Portland'ı ağırlarken Nurkic maça kenarda başlıyordu. Hava atışına çıkan, Jokic'ti.

Sonuç gerek Jokic gerekse Nuggets için hayallerin ötesindeydi. Önceki sezon beş asistin üzerine çıktığı sekiz maç geçirebilen Jokic, bu miktarı 35'e çıkarırken kariyerinin ilk altı triple-double'ını da bu sezona sığdırdı. Soyunma odasındaki olası homurtuları bertaraf etmek için birkaç ay içinde Nurkic, Portland'a takaslanırken Jokic'in takım içindeki ağırlığı da perçinlenmiş oldu. Sezon sonunda, en çok gelişme kaydeden oyuncu oylamasında Giannis Antetokounmpo'nun ardından ikinci sırayı alacaktı.

Oyunu filizlenmeye başlayan Jokic'in merkezinde olduğu Nuggets hücumu öyle bir noktaya çıktı ki, ilk beşe yerleştiği o Portland maçından sezon sonuna kadar geçen 57 maçta yüz pozisyon başına 115 sayı ürettiler. Nuggets, sezonun bu 57 maçlık bölümünde ligin en iyi hücum takımıydı. Tarihin belki de en yetenekli kadrosu Kevin Durant'li, Steph Curry'li, Klay Thompson'lı Warriors'ın dahi önünde…

İyi bir pasör uzuna sahip olmak, hücum geometrisinde neleri değiştiriyor diye sormak için sekiz sene Anadolu Efes ve Galatasaray'da yardımcı antrenörlük yapmış Emir Alkaş'ı aradım. Efes yıllarında ülkeye gelen en iyi pasör uzunlardan Nikola Prkacin'le de çalışan Alkaş, iki oyuncu türünü ayırmak gerektiğiyle başlıyor söze: "Prkacin alçak postta, daracık bir açıdan en tuhaf yerlere pas çıkarabiliyordu. Ama Jokic, Prkacin'in üst versiyonu. Alçak posttan olduğu gibi yüksek posttan, tepeden hatta sahadaki her noktadan istediği açıyı bulabiliyor." Alçak post ile tepeden o pasları dağıtabilmeyi futbolda kanat ya da orta saha oynamaya benzeten Alkaş, "Tepede yüzün dönükken savunmanın tehditlerine daha açıksın ama bir yandan o kadar çok açın oluyor ki cut opsiyonların katlanarak artıyor" diyor. Tepede verimli olabilmek için bir şut tehdidine de ihtiyaç olduğunun altını çizen Alkaş, Jokic'in bu yetiye de sahip oluşunun onu benzersiz kıldığını söylüyor.

Ligin en iyi hücum takımları arasında ilk altının dışına çıkmayacak Nuggets, Jokic'in yeniden yazdığı hücum kitabıyla adım adım ligin elit takımlarından biri haline geldi. Takip eden sezon 46 galibiyet alsalar da normal sezonun son maçında uzatma sonunda Wolves'a kaybedip play-off biletini kaçırdılar. 2018-19'daysa işi son güne bırakmayacaklardı. Batı'yı ikinci bitirip ilk turda Spurs'ü geçtikten sonra Lillard ve Portland'a yedinci maçta boyun eğdiler.

Pandemiyle normal sezonu yarıda kesilen, Orlando'daki fanusta play-off faslı tamamlanabilen geçen sezonsa Jokic'in güçlerini en üst seviyede görmemizi sağladı. Üst üste ikinci kez All-Star seçildiği, bir kez daha sezonun en iyi beşlerinde adını görecek Sırp pivot, Covid-19'u atlattıktan sonra Orlando'ya geçti. Donovan Mitchell-Jamal Murray düellosu halinde geçen ilk tur serisinin yedinci maçında Utah Jazz'e karşı son sözü söyleyen o oldu. 28 saniye kala ligin en iyi savunmacısı Rudy Gobert'le alçak posttan bire bir oynadı ve takımını 80-78 öne geçirip skoru belirledi. Denver, 3-1 geriden gelip kazanmıştı ve kısa süre içinde bunu tekrarlayacaktı.

Sıradaki rakip, sezonun en büyük şampiyonluk favorisi Clippers'tı. Kawhi Leonard ve Paul George önderliğinde herkesin Batı Finali'nde Lakers'ın karşısında görmeyi beklediği Clippers, Jokic ve Nuggets'ın bir diğer geri dönüş kurbanı olacaktı. Seriyi 24.4 sayı, 13.4 ribaund, 6.6 asist ve zayıf karnı görülen savunmada 1.4 blokla tamamlayan Jokic, serinin yıldızıydı. Kapanışı yine güçlü yapmıştı: Yedinci maçı 104-89 kazanan Nuggets'ta 16 sayı, 13 asist ve 22 ribaund üretti ve son departmanda kulüp tarihinin play-off rekorunu kırdı.

Alkaş, anımsadığı iyi pasör uzunların sıkça düştüğü bir tuzaktan bahsederken Jokic'i ayrı yere koyuyor: "Bazen zarif pasörlerin şut atması gereken yerde de havalı bir pas aradığını görürüz. Jokic'in kazanmak gibi bir derdi de var, takımına ekstra bir tur atlatabiliyor." İnanmıyorsanız Clippers'a sorun... O seride Nuggets'a -ve Jokic'eboyun eğen Koç Doc Rivers, Jokic'in posttaki ayak çalışmasını Hakeem Olajuwon'a benzetip Sırp pivotu "Gördüğüm en iyi pasör uzun" diye nitelemişti. Alkaş da "Muadili yok" dediği Jokic'e "Marc Gasol'le Luis Scola'nın karışımı mı desem... Değişik bir adam, türünün tek örneği" yakıştırmasını yapıyor.

Calibanoff'a göre de Nikola Jokic yegâne: "İnsanlar Sabonis'le kıyaslıyor ama artık farklı bir çağdayız. Pozisyonsuz basketbol çağında çok az saf pivot kaldı. Bu adam saf bir pivot ama o kadar çok şey yapabiliyor ki... Televizyonda Jokic'i izlerken kendi kendime yüksek sesle bir şeyler söylediğimi fark ediyorum. Çocuklarım ve köpeklerim dönüp bir tuhaflık varmış gibi bakıyorlar. Sahada yaptıklarını hayatım boyunca başkasından görmedim ki!"

Sayılar da benzer şeyler söylüyor. Son üç sezondur Jokic'in parkede olduğu dakikalarda Nuggets hücumlarındaki her üç asistten en az birini Jokic üretiyor. NBA tarihinde böyle bir oranı yakalayabilen tek pivot, 1974-75 sezonunda Bulls formasıyla bunu başaran Tom Boerwinkle. Boerwinkle'ın, bu oranı maç başına 15 dakika parkede kalırken yakalamasına kıyasla Jokic'in bu istikrarı 36 dakikaya yayabilmesi sıradışı.

Onu daha çok şut atmaya ikna etmek, Nuggets organizasyonu için her zaman kolay olmadı. Hatta Koç Malone bu konuda "Bir gün onu ofisime kitledim, soda şişesi dolu bir yastık kılıfıyla pataklayıp 'Daha çok sayı atmalısın' dedim" diyor. Kulağa pek komik gelmeyen bu şaka, bu sezon işe yaramış gibi görünüyor: Daha önce maç başına 15 şuttan fazla denemeyen Jokic, bu miktarı 18'in üzerine çekti ve 26 sayının üzerindeki ortalamasıyla kariyerinin en üretken sezonunu geçiriyor. Daha fit başladığı sezonda artan dakikalarına paralel olarak ribaund ve asist ortalaması da 11.1 ve 8.5 ile genç kariyerinin en iyi seviyesinde. Şut hacmi artan oyuncuların verimliliğinin düşmesi sıkça gördüğümüz bir örnek olsa da bu stereotip de Jokic'e işlemiyor. Yayın gerisinden ilk kez yüzde kırkın üzerini gören Jokic'in, efektif saha içi isabet oranı da yüzde altmışın üzerinde.

Modern NBA analistlerinin kafayı taktığı çoğu ileri istatistikte de lig lideri, bu satırlar kaleme alınırken Jokic'ten başkası değil. MVP ödülü, Sombor'a gidebilir mi? "Kesinlikle takımı için en önemli oyuncu o" diye söze giren Clibanoff'a göre bu sorunun yanıtını tek bir değişken belirleyecek: "Sıralamalarda birkaç basamak daha yukarıya çıkarsak oy verenler daha kolay ikna olabilir."

Tüm bu kişisel sayıların yanında Clibanoff'a göre Jokic'i özel kılan bir diğer nokta da karakteri: "Manşette olmayı, daha fazla Twitter ve Instagram takipçisi edinmeyi umursamıyor. Etrafındakileri yukarı çekmek istiyor ki bu da ender görülen bir özelliktir. Bire bir kaldığı, üzerinden rahatça basket atabileceği birini yakalamışken bile özgüvene ihtiyacı olan bir takım arkadaşı müsaitse onu topla buluşturup 'Bu, takımın daha çok işine gelebilir' diye düşünüyor. Çok özel. Önündeki tek pozisyonu değil, takım perspektifinden daha geniş resmi de umursuyor. 'Sadece kazanmak istiyorum, takım başarısı da takım başarısı' diyen çok fazla oyuncu görürsünüz ama birçoğu için bu lafta kalır. Nikola, bunu gerçekten önemsiyor."

Clibanoff, Jokic'in tavanını gördüğümüzden emin değil: "İki sene önceki rakamlarını görünce 'Belki birkaç sayı daha fazla atabilir' diyordum ama bu seneki rakamlarına bakınca… Kıkırdamaya başlıyorsunuz. Her alanda kendini geliştirdi ve bana 'Daha fazlası olmaz' dememeyi öğretti." Peki Jokic, sıradaki kilolu Avrupalı uzunlara bakış açısını değiştirdi mi? Söz yeniden Clibanoff'ta: "Bugünün basketbolunda geleneksel bir uzun bulmaya pek emek harcanmıyor. Scouting belli kurallar kapsamında yapılır. 15 sene önce, 2,10'un üzerinde, 120 kiloluk bir uzun, draft'ta 11. sıradan seçilebilirdi. O tür oyuncular normdu, böyle bir fiziksel güce sahip olmalıydınız. Son on senede pozisyonsuz basketbol daha revaçta, çoğu takım daha kısa atletleri tercih ediyor ve eski tip oyuncular tıpkı Nikola gibi ikinci turu bekleyebiliyor. Nikola biricik bir örnek, bir 'outlier'. Harika bir oyuncuya dönüşmesiyle tüm gözlemciler oturup sıradaki 2,10 boyunda, 120 kiloluk Avrupalıyı aramaya koyulmadı ama benzer zaaflara sahip bir oyuncu karşılarına çıktığında 'Jokic, iyi bir bir iş çıkardı, belki bu çocuk da onun yarısı kadar başarılı olabilir' diye düşünebilirler." Eh, bu da bir şeydir.

Atlara dönecek olursak... Nikola Jokic, ilk beşe yerleştiği 2016-17 kışında ilk atı Dream Catcher'ı sahiplendi. Onun için "Bir arkadaş satın aldım. Konuşamıyor ama anlaşıyoruz" diyor. Takip eden yıllarda sayıları artacak atları, sezon aralarında beraber en çok vakit geçirdiği canlılar. Koç Malone'un Sırbistan ziyaretinde beraber izledikleri yarışı kazanan Dream Catcher'ın kupası Sombor'da, kupadaki kurdele ise Jokic'in soyunma odasındaki dolabında duruyor. Arkadaşından bir hatıra...

Uzunlar için çember civarında alan kaplayıp biraz da ribaund almak artık NBA'de etki yaratmak için yeterli değil. Hücum çeşitliliğine sahip uzunlaraysa hâlâ yer var. Öyle ki 2000'de MVP olan Shaquille O'Neal'dan bu yana ilk kez tam zamanlı bir pivot en değerli oyuncu seçilebilir. Nikola Jokic, pozisyonunu yeniden tanımlarken her hafta gözümüzü alamayacağımız harika asistler yapmaya devam ediyor. Uzunlar öldü, yaşasın yeni nesil uzunlar.

Alışveriş Arabası

Jim Clibanoff, Nikola Jokic'in abileri Strahinja ve Nemanja'yla çabuk kaynaştığını, tanıştıkları günden şu anıyla anlatıyor...

"Kendime has bir mizah anlayışım var. Dönemin genel menajeri Arturas Karnisovas, Nikola'nın abileriyle tanışacağım gün 'Dikkatli ol, mizahını anlamayabilirler. Hassas davran' demişti. 45 dakika içerisinde o kadar iyi anlaşmıştık ki 'Hadi Arturas'a komik bir fotoğraf gönderelim' dedim ve biraz yaratıcı davrandık: Beni alışveriş arabasına oturtup çektikleri fotoğrafı Arturas'a yolladık..."

Socrates Dergi