
Yeni Bir Çağ
4 dk
Kadın futbolu, çok uzun ve zorlu bir yoldan bugünlere geldi. 2019 Dünya Kupası da tarihsel anlamda yeni bir dönemin işareti olabilir.
FIFA tarafından ilk kez 1991'de düzenlenen Kadınlar Dünya Kupası, bu yıl sekizinci kez oynanacak. Her ne kadar kupanın tarihi kısa gözükse de, hikâyenin bir de görünmeyen kısmı var. Yaklaşık elli yıl boyunca yasaklarla boğuşan kadın futbolunun evrenselleştirilme çabası, FIFA'lı yılların oldukça ötesine geçiyor.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, pek çok konuda olduğu gibi kadın futbolunun da kaderinde önemli rol oynadı. Her ne kadar kadınların futbol benzeri top oyunlarına katılımı 17. yüzyıla, yani modern futbolun doğuşunun öncesine kadar uzansa da; futbolun spor olarak yayılması, tıpkı erkeklerde olduğu gibi 20. yüzyıl başlarında Britanya'nın fabrikalarında gerçekleşti. Bu noktada, Birinci Dünya Savaşı hayati bir rol oynamıştı; zira savaş, hem kadın işgücüne ihtiyacı hem de savunma sanayi istihdamını artırmıştı. Cephane fabrikalarında istihdam edilen kadın işçiler, vardiya aralarında futbol oynarken, ilk İngiliz Milli Takımı da bu işçilerin arasından çıkacaktı. 1917'de bu dalgadan yararlanan İngiliz ve İrlandalı kadınlar, bilinen ilk milli maçı oynadılar. 20 bin seyirci çeken bu maçın ardından, Britanya'da kadın futbolu 50 binlik seyirci rakamlarını zorlamaya başladı. Ancak bu spor, cinsiyetçi anlayışlara ve kapitalizmin kadın işgücünü sporla ziyan etmeme derdine takılacak; 1921'de önce İngiltere'de, ardından Almanya ve Fransa'da futbol kadınlara yasaklanacaktı. Bu yasak elli yıla yakın sürecek, 1960'ların sonundan itibaren kadın özgürlük hareketleri tarafından delinecek, 1970'lerde ise yok edilecekti. 1970'ler, aynı zamanda Amerika'da Eğitim Yasası'na getirilen eşitlikçi Dokuzuncu Madde ile beraber kadın futbolunun yeniden doğuş dönemi oldu. Asya'da da milli maçlar başlamış, çok geçmeden de Okyanusya'ya yayılmıştı.
1980'lere gelindiğinde, Dünya Kupası için gerekli şartlar oluşmaya başlamıştı. 1981'de Japonya'da, dört takımın katılımıyla bir Mini Dünya Kupası düzenlendi. İlk şampiyon İtalya, üç sene sonra organizasyonu devraldı ve dört kere daha düzenledi. Amerika, Almanya, Fransa gibi ülkeler de zamanla bu organizasyona katıldılar. Sonuncusu altı takımla iki gruplu olarak yapılan Mundialito'nun potansiyeli, FIFA'yı da işin içine çekmeye başlamıştı. FIFA, 1988'de deneme amaçlı olarak Çin'de bir turnuva düzenledi. Norveç'in İsveç'i 1-0 yendiği final maçını 30 binin üzerinde seyircinin izlemesi, resmi bir Dünya Kupası'na giden yolda son olumlu işaretti. Çin, 1991'deki ilk Dünya Kupası'nın da ev sahibi olacaktı. 12 takımla oynanan ilk kupa, 1990'lar boyunca oyunu domine edecek dört ülkenin de ortaya çıkışını işaretliyordu. ABD, Almanya, İsveç ve Norveç kupanın yarı finaline yükselirken, 63 bin kişinin izlediği ilk finalde ABD, Norveç'i Michelle Akers'ın golleriyle yenerek şampiyonluğa ulaşıyordu. Bu finalin kaybedeni Norveç ise dört yıl sonra İsveç'te Almanya'yı 2-0 yenerek ilk dünya şampiyonluğuna ulaşacaktı.
1999, kadın futbolunu bambaşka bir seviyeye taşıması açısından önemliydi. 1996 Atlanta Olimpiyat Oyunları'nda ilk kez olimpik spor olan kadın futbolu, ABD'de artık bir çılgınlığa dönüşmeye başlamıştı. ABD'nin ev sahipliği bu bakımdan da merakla bekleniyordu. Mia Hamm önderliğindeki ekip, beklentileri boşa çıkarmadı. Seyirci rekorlarının birbiri ardına kırıldığı maçlarda Almanya ve Brezilya gibi rakipleri eleyerek finale geldiler. 90 bin kişinin izlediği finalde ise Çin'le penaltı atışlarına gidildi. Atışları kazanan ABD şampiyon olurken, Amerikalı oyuncular da birer kahramana dönüşecekti.
2000'li yıllar ise Almanya'nın hâkimiyetine sahne oldu. Büyük golcü Birgit Prinz'in yarattığı fark, Almanlara 2003 ve 2007'de iki Dünya Kupası getirdi. Almanların başarısı, iyi bir profesyonel lig sistemi olmadan kadın futbolunda ilerlemenin artık imkânsız olduğunun da işaretiydi. Pek çok ülkede ligler kurulmaya başlandı. 2011'de Almanya'nın ev sahipliği, kadın futbolunda yepyeni bir aşamayı gösteriyordu. Almanya, ilk kez büyük sponsorların desteğini almış, erkek futbolunun ekonomik ve yapısal koşulları ufukta, uzakta da olsa, görünür olmuştu. Ancak Almanlar büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Kazanan 'tiki taka'ya çok benzer bir futbolla Japonya oldu. Kanada'nın ev sahipliğindeki 2015'te kupa 24 takımla oynanması bakımından yine bir ilkti. Tepeye oynayan takımların sayısı artarken, kupaya ilk kez gelen takımlar da dikkat çekiyordu. Kupanın galibi ise Japonya'yı 5-2 yenen Amerika Birleşik Devletleri oldu.
Önümüzdeki günlerde Fransa'nın ilk kez ev sahipliği yapacağı kupa, yine yeni bir dönemin başlangıcı olacak gibi gözüküyor. Bu kupa için Adidas ve Nike, ilk kez kadın milli takımlarına özel forma tasarımları hazırladılar. 1990'larda takımların bol kesimli erkek formalarıyla oynamak zorunda kaldığını düşünürsek, otuz yılda gelinen mesafeyi anlamak kolaylaşır.