socratesXreflect_alt

Yeni Dönem

7 dk

Manchester City ve Liverpool, kusursuza yakın iki takım. Erling Haaland ve Darwin Nuñez transferlerinin ardından, artık 9 numaraları da var…

24 Mayıs 2019… Polonya'daki U20 Dünya Kupası'nda Uruguay ile Norveç karşı karşıya geliyor. Maçın henüz başlarında Norveç'in uzun boyu ve güçlü fiziğiyle dikkat çeken ileri uç oyuncusu Erling Haaland, daha sonra kendisinden sıkça göreceğimiz türden bir deparla ceza sahasına girdi ve sağ kanattan yapılan ortaya yükselerek topu ağlara gönderdi. Ancak hakemin kararı ofsayttı. Kısa bir süre sonra Uruguay santrforu Darwin Nuñez, savunmadan atılan uzun topu şık bir şekilde kontrol etti ve ceza sahası dışından attığı müthiş golle takımını öne geçirdi. Uruguay maçı 3-1 kazanırken Nuñez hayli sükse yaptı. Kaybeden taraftaki Haaland ise altı gün sonra manşetlerde yer almanın başka bir yolunu bulacak, Honduras filelerine tam dokuz gol birden bırakacaktı.

Aradan geçen üç yılın ardından Haaland ve Nuñez, Avrupa futbolunun transfer gündeminde başrolü paylaştılar ve Premier Lig'in seyrini değiştirmeye aday iki santrfor olarak İngiltere'nin yolunu tuttular. Bu sayfaları okuyor olduğunuza göre muhtemelen bu iki yılda Haaland'ın günden güne büyüyen hikâyesine az çok tanıklık etmişsinizdir. Molde'de dikkatleri üzerine çekti, RB Salzburg'da parıl parıl parladı, tüm dünya peşindeyken -serbest kalma bedelini düşük tutma şartıyla- seçtiği Dortmund'da yıldızlaştı. Bir santrforda arayabileceğimiz tüm özellikleri üç yıldır geniş kitlelere izletiyor. Bitiricilik, dripling, pozisyon alma, gol sezisi, hız, güç, hava hâkimiyeti; hepsini üst seviyede icra ediyor. Böylesi bir çıkış yapan son golcünün Brezilyalı Ronaldo olduğunu söylerken tereddüt etmemize gerek yok.

Nuñez ise şu âna dek o kadar da göz önünde değildi. Sözü açtığımız turnuvadan birkaç ay sonra İspanya 2. Ligi takımlarından Almeria tarafından çift haneli bir bonservis karşılığında transfer edildiğinde, altyapısından yetiştiği Penarol'de profesyonel seviyede sadece dört golü vardı. Almeria'nın yaptığı yatırım, henüz kulübünde kendini pek gösterememiş biri için ciddi riskti. Fakat karşılığını almak için çok da beklemeyeceklerdi. Gözlerden uzak La Liga 2'de attığı 16 golle katkı veren Nuñez, burada sadece bir yıl geçirecek ve önce Benfica'ya ardından Liverpool'a yaptığı transferlerle İspanyol kulübüne maliyetinin üç katını kazandıracaktı.

Portekiz'deki ilk yıl, Nuñez için rüya gibi değildi. Yeteri kadar skor üretmeyi başaramamış ve sezonun son aylarına doğru ilk 11'deki yerini kaybetmişti. Tabii kötü bir başlangıç da sayılmazdı. Özellikle Avrupa Ligi'ndeki Lech Poznan maçında yaptığı hat-trick ya da sonradan oyuna girdiği Rangers maçının kaderini değiştiren golü ve asisti ses getirmiş, henüz tüm repertuarını ortaya sürmese de gerek oyun içindeki çok yönlülüğü gerekse gollerindeki çeşitlilikle bugünün sinyallerini vermişti. Asıl rüya mı? İkinci Benfica sezonu için bu tabir hafif kalabilir. Pek çok orta seviye santrforun tüm bir kariyer süresince yapamayabileceklerini sadece bir yıla sığdırdı Uruguaylı. 26 golle ligde gol kralı oldu, Lizbon Derbisi'nde skoru belirledi, Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona'ya duble yaptı, Bayern'e attı, Liverpool ile oynanan çeyrek final eşleşmesinin iki ayağını da boş geçmedi… Bu iki maçta yaptıklarıyla nihayet o da transfer döneminin en çok konuşulan özneleri arasındaydı. Sadece bu iki maçta bile her şeyini göstermişti: Dripling, hız, patlayıcılık, hava hâkimiyeti, bilek hâkimiyeti, savunmaya yardım, çevresindeki oyunculara katkı, bitiricilik…

Pep Guardiola

Pep Guardiola

Vatandaşı Luis Suarez'in önerisiyle geçmişte Barcelona'nın ilgilenip yüksek maliyeti nedeniyle vazgeçtiği Nuñez, bundan iki yıl sonra dünya futbol haritasından kendine kulüp seçecek konuma ulaşmıştı. Başta Liverpool ve Manchester United olmak üzere pek çok elit kulüp peşindeydi. Zira -henüz o seviyede olduğunu kanıtlamamakla birlikte- geride kalan bir yılda, Haaland'a benzer bir izlenim vermişti. Fiziği zaten kusursuzdu. Ceza sahasına ani koşuları çok iyi yapıyor; kendine pozisyon, takım arkadaşlarına alan yaratıyor, topla buluştuğunda da yüksek bitiriciliği devreye giriyordu. Sağ ayak, sol ayak, kafa, uzaktan şut, savunma arkası koşusu, pas arası, adam eksiltme; golün her türlüsünü atıyordu. Portekiz'i de katarsak altı büyük ligde geçen sezon sağ ayak, sol ayak ve kafayla en az beşer gol atabilen iki oyuncudan biriydi. (Diğeri Robert Lewandowski - bir kafa golü daha olsa üçüncü isim de Diogo Jota olacaktı.)

Sözün özü, dünyada son yılların en gözde iki hocasının yönettiği, İngiltere futbolunun en göz önünde iki takımı, transfer döneminin en revaçta iki santrforunu kadrolarına kattı. Hem de yıllardır klasik santrfor kullanmamalarına rağmen. Geçen birkaç yılda, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde gerçek birer santrfora ihtiyaç duyduklarını hatta yer yer doldur-boşalta yakın düzene geçtiklerini dahi görmüştük.

Şimdi soru şu: Pep Guardiola ve Jürgen Klopp, taktiksel tercihlerini ne kadar değiştirecekler? Her iki teknik direktör de futbolcularının farklı yönlerini ortaya çıkaran, onlardan daha önce göstermedikleri şeyler bekleyen isimler. Haaland ve Nuñez'in Manchester City ve Liverpool'a ne katacakları kadar, hocalarının bu oyunculara ne katacakları da belirleyici olacak. İki oyuncu, yeni takımlarına alaşımlanırken biraz değişecek, bu neredeyse kesin. Özellikle artık 'olmuş' diyebileceğimiz Haaland'ın nasıl bir oyuncu profiline dönüşeceğini görmek ilgi çekici olacak. Peki takımlar ne kadar farklılaşacak?

Erling Haaland

Erling Haaland

Yıllardır Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi'nde son düzlüğü görürken, orijinal bir santrfor barındırmayan ileri üçlüsünden büyük bir katkı alan Liverpool, farklı bir düzende aynı başarılara ulaşacak mı? Trent AlexanderArnold ve Andrew Robertson'ın Nuñez ile buluşacak ortaları çok sayıda gol getirirken, Mohamed Salah skor yükünü taşımaya devam edebilecek mi? Yıllarca sol kenarda, son dönemde üçlünün ortasında çok önemli işler yapan Sadio Mane'nin boşluğu dolacak mı yoksa Dortmund'dayken Shinji Kagawa, Mario Götze ve Lewandowski'den doğan boşlukları doldurmakta hayli zorlanan Klopp yine bir eski oyuncusunu arayacak mı?

Diğer yanda Samuel Eto'o, Thierry Henry, Mario Mandzukic, David Villa gibi oyunculardan yeterince verim alamamakla eleştirilen Guardiola, bizzat Zlatan Ibrahimovic'ten "Bir Ferrari satın aldın ama onu Fiat gibi kullanıyorsun" cümlesini duymuştu. Zaman zaman ters düştüğü anlar olsa da hem çok iyi performans aldığı hem de bugün kendisi için "Futbola başka bir açıdan bakmamı sağladı" diyen Lewandowski ile yakaladığı kimyayı ikinci bir santrforla da tutturabilecek mi? Tutturursa, nasıl bir saha içi anlayışı geliştirecek? En önemlisi; bu değişimler, futbola yeni bir yön verecek mi? 2022-23 futbol sezonunda tüm bu sorular cevap bulmaya başlayacak…

Socrates Dergi