Yeni Formül

10 dk

Formula 1, tarihinin en büyük değişimlerinden birini yaşıyor. Kazananı cezalandırmayı ikinci plana atıp kaybedeni teşvik etmeye çabalayan yeni anlayış, yükselişte olan sporu sağlam temellere oturtabilir.

Formula 1'in seyirci açısından en büyük sorunu sizce nedir? Evet, seyir zevkinden bahsediyoruz. Tarihe tanıklık ediyorsanız sıkılıyorsunuz demektir. Michael Schumacher'in efsanevi şampiyonluklarının çoğunda ikinci bile belliydi. Yakın dönemde önce Red Bull, sonra Mercedes'in başardıklarını takdir ettik fakat çoğu sezon kendileri çalıp kendileri oynadılar. Peki FIA ve Formula 1 yönetimi bu hegemonyaların önüne nasıl oldu da geçemedi?

Rekabet ortamını daha adil hale getirmeden değiştirdiğiniz kurallar, sadece üstünlük sağlayanı değiştirir. Rekabeti artırmaz. Formula 1'in farklı bir perspektiften bakması gereken ilk alan buydu. Asıl mesele ilk sırada kimin olduğu değil, ilk ve son sıra arasında ne kadar fark olduğuydu. Zirvedekiler 300-400 milyon dolar harcarken 80-90 milyon dolarla hayatta kalmaya çalışan takımlar ayrı bir kategoride yarışır gibi hissediyorlardı. Bütçe kısıtlamasıyla bu sezon en fazla 140 milyon dolar harcayabilecek büyük takımlar artık arkadakilere bu alanda biraz daha yakınlar. Kazanan bir takımla, puan mücadelesi veren takımlar arasındaki tek fark bütçe değil tabii ki. Tesisler ve çalışanlar, takımın getirdiği kültür ve sistem en önemli etkenlerden. Bu yüzden sonuncu takım bu yıl rüzgâr tünelinde yüzde 115 zaman harcayabilecekken son şampiyon için bu rakam sadece yüzde yetmiş. Tektipleştirmeden eşitliği öne çıkarabilen kurallar bütünüyle artık Formula 1'in daha sağlıklı bir rekabete kucak açması bekleniyor. Son yarışta yine Mercedes ve Red Bull'un şampiyonluk düellosunu izleyebiliriz fakat bu bir sorun olmaz. Çünkü artık diğerlerinin de şansı var.

Teknik Değişim

Ortalama üstü bir F1 sezonunda bile hem puan tablosunda hem de pist üstünde rekabeti aynı anda pek göremeyiz. 2021 bu anlamda bizi epey şımarttı. 2022 ise bu trendi devam ettirme peşinde. Yeni teknik kurallarda ön ve arka kanatlara çok daha az iş düşüyor. Bu yıla kadar takımların arka kanatları bir silah olarak kullandığı, takip eden araçların ön kanatlarına gelen havayı karmakarışık hale getirerek geçiş için yaklaşmalarını engellemeye çalıştıklarını biliyoruz. Üstelik sadece arka kanat değil, takımlar otomobilin tamamında takip edilmeyi zorlaştıracak çözümlere kafa yoruyordu. Bunun sonucunda geçişler azalmış, o son bir saniyeyi kapatmak imkânsız hale gelmişti. 2011 sezonunda getirilen DRS ile öndeki araca belirlenen bölgelerde bir saniye kadar yakınsanız arka kanadınızın en üst parçasını biraz daha açabiliyor ve düzlük hızınızı artırabiliyordunuz. DRS, 12'nci sezonunda artık ihtiyaç duyulmayan bir sistem haline gelebilir. En azından hedef bu yönde. Sorun, araçların özellikle virajlarda birbirini takip edememesiyken düzlüklerde arkadakine avantaj veren bir sistemin bu kadar uzun süre yerini koruması sporda geçici çözümlerin ne kadar kalıcı olabildiğine dair bir kanıt niteliğinde. Bu yeni dönemde sorunların köküne inmeye niyetli bir Formula 1 yönetimi sayesinde artık araçlar birbirleriyle yarışmaya daha elverişli.

Sadeleşen ön ve arka kanatlar artık yere basma kuvvetinin üretildiği ana noktalardan değiller. Sidepod adı verilen gövde kısımlarının altında F1'de 1970'lerin sonu ve 1980'lerde hüküm süren bir buluş var: Yer etkisi. Basitçe tabanındaki tüneller ve pistin kendisi arasında bir vakum yaratan yer etkisi modern F1'in kurtarıcısı olabilir.

Bir diğer değişiklik ise yeni lastikler. 13 inçten 18 inçe çıkan jant boyutları araçların görünümüne büyük katkı sağladı. Eski araçların yakıt ikmali yasağından dolayı ortaya çıkan ve yol tutuş anlamında stabilite sağlayan upuzun yapıları araçların boyutu pek değişmemesine rağmen farklı görünüyor. Formula 1 nostaljisi yaptığımızda aklımıza gelen ufak ve atik araçların bir benzerini büyüyen lastiklerle değişen perspektif sağlıyor. Elbette bu değişikliğin sebebi kozmetik değil. Lastiklerin yanak kısmının daralmasıyla daha sert fakat daha tahmin edilebilir lastik hareketleri sürüşün netleşmesine ve daha da önemlisi süspansiyon başta olmak üzere ayar yapmanın kolaylaşmasına yol açacak.

Max Verstappen

Max Verstappen

Yeni sezonda sportif regülasyonlarda giderilen pürüzler var. Sıralama turlarının ikinci seansında en hızlı turun elde edildiği lastikle yarışa başlama kuralı ortadan kalktı. Böylece yazarken bile kafa karıştırabilen bir ince hesap yerine seyircilerin rahatlıkla anlayabileceği üzere herkes yarışa istediği lastiklerle başlayabilecek. Belçika Grand Prix'sinde yarış turu atılmamasına rağmen yarım puan verilmesi eleştirilmişti, dolayısıyla yeşil bayraklar altında tur atılmadığı sürece artık puan verilmeyecek. Ne var ki burada yarışın yüzde kaçının tamamlandığına bağlı olarak karmaşık bir puanlama sistemi tercih edilmiş. Nadir karşımıza çıkan bir durum olması, gündeme gelmesini geciktirebilir ama o gün geldiğinde hepimizin kafası biraz karışacak. Sprint sıralama turlarında da bir geri adım söz konusu. Cuma günkü sıralama turlarının en hızlısı pol pozisyonu unvanını alacak, cumartesi sprint yarışında ilk sekiz sıraya puan verilecek. Bu da arkalardaki pilotlar için mücadeleye teşvik demek. Bu yıl altıya çıkarılması planlanan sprint sıralamalar üç adetle sınırlı kaldı, muhtemelen yakın bir zamanda F1 bu formata ihtiyacı olmadığını anlayarak kendilerine veda edecek.

Netflix Etkisi

2021'de Amerikan seyircisinin ne kadar arttığını, Austin'de kırılan seyirci rekoruyla görmüştük. Bu yıl Miami'deki yeni yarışla sonunda Liberty Media'nin istediği olacak: F1 tekrar Atlantik'in ötesinde kalıcı ve popüler hale geliyor. 11 Mart'ta yeni sezonu yayımlanacak Netflix belgesel serisi Drive to Survive'ın bu değişimde etkisi büyük. Sadece Amerikan seyircisini değil, ülkemiz dahil olmak üzere tüm dünyada insanları Formula 1'e kazandıran bir iş olması bu sporun doğru noktadan görülmesi gerektiğini perçinliyor. Nasıl FIA Formula 1'de eşitliği yaratmak için adım atmanın şovun kalitesini temelli olarak artıracağını gördüyse, Netflix de işin göz korkutan teknik ve mühendislik tarafından çok her sporun en büyük albenisi olan insan hikâyelerini anlatmak gerektiğini gösterdi. Bir de işin sosyal medya boyutu var tabii. 2022 sezonu için NBA başta olmak üzere spor içi ve spor dışı pek çok önemli markayla ortaklık yapan Formula 1, yeni dönemin önemini sosyal medya üzerinden tüm dünyaya duyurma işini de başarıyla yapacaktır. Burada garip olan şu: Bahreyn'in 'özel ricası' üzerine sezonun ikinci testleri olan Bahreyn testlerine kadar resmi görüntü ve tur zamanı bilgisi yok. Ayrıcalıklı olmak istiyorlarsa ve F1 bunu onlara vermeye niyetliyse dahi bunun yolu akıllı telefon ve internet çağında Streisand Etkisi'ni test etmek olmamalı.

Lewis Hamilton

Lewis Hamilton

Yeni araçlar herkesin çekinerek beklediği kısımdı. Önceleri, yeni bir döneme girilirken eski araçlardan birkaç saniye yavaş olması bekleniyordu. 2022 sezonu yaklaştıkça tahminler, en az 2021 araçları kadar hızlı olacağı yönünde güncellendi fakat araçların çirkin olmasından hepimiz korkuyorduk. Formula 1 mühendisleri araçların güzel görünüp görünmediğine bakmazlar, bu yüzden son yıllarda gördüğümüz korkutucu manzaraların kuralların gri alanlarında bir yerde yattığından şüpheleniyorduk. Endişelerimiz boşa çıktı; yıllar sonra ilk kez araçlar hareket etmezken dahi hızlı duruyor. Üstüne üstlük basit veya sade değiller. Detaylarda hala binde bir saniyenin önemini vurgulayan parçaları görmek mümkün. En güzeli de kural kısıtlamalarının tektipleşmeye yol açmamış olması. Ön kanattan sidepod'lara, arka kanattan süspansiyon tercihlerine herkes kendi yolunu açmış gibi görünüyor. Farklı konseptlerin evrim geçirerek en hızlının hayatta kaldığı bir ideal araca dönmesi önümüzdeki bir buçuk yıl için kuvvetle muhtemel. Fakat gerçekten aynı performans seviyesine farklı çözümlerle ulaşılabilen bir Formula 1 inşa ettilerse bu, güvenlik alanındaki gelişmeler hariç sporun en büyük kural başarısı olur. Bir miktar iyimserlik ve bolca merakla araçların performanslarını karşılaştıracağız. Bunu söylerken şu notu da düşmek lazım: Halihazırda fabrikada çalışmıyorsanız, eski bir F1 tasarımcısı olsanız bile yeni araçların hangisinin daha hızlı olduğunu bilemezsiniz. Yapabileceğiniz en iyi analiz farklı felsefeleri ayırt etmek ve çeşitli parçaların hangi anlayışa hizmet ettiğine dair varsayımlarda bulunabilmek. Adrian Newey hariç kimsenin matrix kodu gibi araçların aerodinamiğini gördüğünü sanmıyorum. Sürekli içerik pompalama zorunluluğu olan bir dünyada Craig Scarborough ve Albert Fabrega gibi gözlemi bol, yorumu az insanlar en doğru kaynaklar olarak göze çarpıyor.

Verstappen & Hamilton

İşin asıl kalbi, sportif boyutu ise çok özel bir yerde. 2014'ten beri ilk kez 1 numara gride dönüyor. Max Verstappen, tarihin en çekişmeli sezonlarından birinde, tarihin en acayip finalinde Lewis Hamilton'ı geçerek ilk şampiyonluğunu aldı. Yarış direktörü Michael Masi'nin berbat etmek için üstün çaba gösterdiği bir yılın ardından artık Masi'yi görmeyeceğiz. Onun görevini sezon boyunca iki kişi dönüşümlü paylaşacak. DTM'de geçtiğimiz yılın tartışmalı sezon finalini yöneten Niels Wittich ve şu an motor sporları dünyasındaki en iyi yarış direktörü, Dünya Dayanıklılık Şampiyonası'nın karmaşık gridini ve uzun yarışlarını idare eden Eduardo Freitas. Üstelik efsane isim Herbie Blash de bu ekibe destek verecek ve ayrıca VAR desteğiyle cezalar ve ihlallerin yaratacağı tartışmalar asgariye indirilmeye çalışılacak.

Kış arası boyunca emeklilik dedikoduları dillendirilen Lewis Hamilton hiç olmadığı kadar motive görünüyor. Yeni takım arkadaşı George Russell'la birlikte yeni araçlarını şüpheli bir güler yüzle tanıttılar. Mercedes'in rövanş için çıkacağı bir sezon, hikâyeyi güçlendiriyor. Verstappen'in, görüşü nispeten daha az, yeni araçlarla geçtiğimiz yılki kadar agresif olmasını bekleyemeyiz. Zira bu yıl şampiyonada tek rakibi olmayabilir; Ferrari'den de beklentiler büyük. 'O senenin' bu sene olup olmadığını düşünerek yıllarını harcayan tifosi, bu kez aradığı başarıyı bulacağına inanıyor. Padoktaki tüm takım patronları da Ferrari'nin şampiyonluk mücadelesi verdiği bir Formula 1'in ne kadar değerli olduğunun farkında. McLaren kendini unutturacak değil, Alpine'in El Plan'ı, büyük oynayıp riskli gitmekten geçiyor gibi. Aston Martin ise büyük kalkınma planı içerisinde bir kötü yıl daha geçirmemek peşinde. Bu varsayımlarımızın bir cevabı henüz yok. Cevabı ne zaman alacağımızı da gayet iyi biliyorsunuz. Evet, 20 Mart'ta sezonun ilk Grand Prix'si başladığında.

Socrates Dergi