
Yerle Bir
3 dk
Steven Kruiswijk hayatının en büyük zaferini ufak bir hatayla kaçırdı. Talihinin yolunda gittiği yarış, onu bir anda tarihi bir düşüşün de başrolü yaptı.
Dağ, özgürlük demektir. Bazen de huzur. Uzaktan seyrederken yükseklerde kaçıp gitmenin düşünü görürsünüz. Ama bütün rüyalar gibi, bu da biraz abartıdır. Zira dağ her şeyden çok, bir karşıtlıktır. Bu karşıtlık, bisikletin de kalbinde yer alır. Üç Büyük Tur’da da genel klasman zaferi; İtalya, Fransa ve İspanya’nın dağlarını fethetmekten geçer. Ve bu fetih çalışmaları, peşinden o karşıtlığı da getirir. Bunu gören Fransız gazeteci Philippe Brunel, iki yıl önce kaleme aldığı bisiklet tarihi yazısına şöyle başlamıştı: “Dağlar onları efsaneleştirdi, sonra da yerle bir etti.” Charly Gaul’dan Luis Ocana’ya kadar birçok efsane, ünlendikleri tepelerde hayatlarını tüketmişti ve bu sporun öyküsü, biraz da onların bu yükseliş ve düşüşlerinin hikâyesiydi.
Trajedi, Steven Kruijswijk’in hayatına farklı şekilde girdi. 1987 doğumlu Hollandalı, ne Ocana gibi İspanya İç Savaşı’ndan kaçan bir ailenin fakir oğlu ne de Gaul gibi çocukluğundan itibaren depresyonla boğuşan bir kişilik. İkinci Dünya Savaşı’ndan kırk yıl sonra, yeniden kesintisiz barışı ve müreffeh yaşamı yakaladığını düşünen Avrupa’nın kuzeyinde dünyaya gelen, futbola ve iki tekere erken yaşlarda merak salan bir çocuk. Kruijswijk, bisiklette de futbolda olduğu gibi o eski güzel günlerini arayan Hollanda’nın yeni umutlarından biri olarak ortaya çıkmıştı. Dağlar da ona bir şans tanıyordu. Kruijswijk, 2011 İtalya Turu’nun son haftasında çıkılan Macugnaga’da Alberto Contador’u takip eden grubun içerisinde yer almış, genel klasmanda sekizinci olmuştu.
Yine de beklemek gerekiyordu. Hollandalı birkaç sene bocalamış, 2015’te ise yine gene klasmanda yedinciliği almıştı. 2016 İtalya Turu başladığında ise artık bambaşka bir adamdı. Antrenman metotlarını değiştirmiş, Lotto-Jumbo NL takımıyla yüksek irtifa kamplarına gitmiş ve hedefindeki yarışa çok daha güçlü başlamıştı. Son hafta geldiğinde artık umudun simgesi değil, şimdisiydi. 14. etapta pembe mayoyu almış ve birkaç etap içinde Esteban Chaves, Vincenzo Nibali gibi isimlerle genel klasman farkını üç dakikanın üzerine çıkarmıştı. Alejandro Valverde, sıra dışı bir durum olmadığı takdirde Kruijswijk’ın kaybetmeyeceğini söylüyordu.
Sıra dışı bir şey oldu. 18. etabın sonunda, Coll dell'Agnello zirvesinde Nibali ve Chaves’in ataklarını savunan Kruijswijk, inişte anlık, büyük bir hata yaptı ve yolun kenarındaki üç metrelik kar kütlesine çarptı. Bu çok ciddi bir kazaydı. Bisikleti bir anda fırlamış, Hollandalı da onunla birlikte ters dönmüştü. Oradan ağır bir yarayla çıkması muhtemeldi ama Kruijswijk’in bunu düşünecek zamanı yoktu. Kolları, bacakları yara bere içerisindeydi ama o, yoluna devam etti. Finişe geldiğinde şunları söyleyecekti: “Her şeyi berbat ettim. Bugün yarışı kaybettim.”
Steven Kruiijswijk, İtalya Turu’nu kazanan ilk Hollandalı olmaya çok yakındı. Ve bisiklet tarihinde yüzlerce defa gördüğümüz gibi, bunu ufak bir hatayla kaçırdı. Burada kendisinden başka suçlayacak kimsesi yok. Ama yine de uzaktan bakan herhangi bir insan için hikâye yürek parçalayıcı. Hollandalıya kariyerindeki en büyük şansı veren dağlar, aynı yarışta, en büyük trajedisinin de kaynağı oldu. Şimdi, yeni bisiklet sezonu başlarken, Nairo Quintana ve Thibaut Pinot gibi isimler 2017 İtalya Turu’na gideceğini söylüyor. Bu, Kruijswijk’in pembe mayo şansının epey azalması demek. Yine hazırlanacak ve tarihe geçmek için elinden geleni yapacaktır. Ve muhtemelen geçen seneki o hata da hiç aklından çıkmayacaktır. Ama yapacak bir şey yok, artık o da bisiklet tarihinin bir parçası. Çünkü şimdi onun da bir düşüşü, trajedisi var.