
Yozlaşma
8 dk
Siz oturma odasında lazer ışıklarıyla bezenmiş stadyumdaki yarışları izlerken, koridorlarda dönen fiskoslar ve alınan kararlar atletizme büyük zarar verdi.
Atletizmde dünya şampiyonasının -operasyon büyüklüğü açısından olmasa da- delegasyon çeşitliliği nedeniyle olimpiyata eşdeğer bir derinlik barındırdığı malum... Son on yılda turizm alanında sporu, gücünü kullanarak öne çıkmaya çabalayan Katar, belli ki bu 'olimpiyat hayali' ile hareket ederek, Dünya Atletizm Şampiyonası ve FIFA Dünya Kupası gibi iki büyük organizasyonu aldı. İki süreçte de verildiği anlaşılan rüşvetlerle ilgili belgeler/ iddialar saçılsa da kararlar değişmedi.
Ülkeyi petrol ve doğalgaza bağımlı ekonomiden kademeli olarak yeni bir alana yöneltmeyi amaçlayan Katar 2030 Vizyonu'nun uygulayıcısı Emir Tamim El Tani, bu amaç için her yıl milyarlarca dolar harcamaya devam ediyor. Bu harcamaların küçük bir parçasının 'hibe' edilmesi, kimseyi rahatsız etmemiş gibi…
Bin Kişiye 100 Metre Finali
Doha, 2019 Dünya Atletizm Şampiyonası'nı beş yıl önce Eugene ve Barselona'nın önünde kazandığında, stadyumun boş kalacağı eleştirilerine karşılık seyirci garantisi vermişti. Ancak Dünya Atletizm Şampiyonası tarihindeki en düşük biletleme kapasitesine (40 bin) ve son günlerde girişin bedava yapılmasına karşın resmi seyirci rakamı sekiz gün sonunda 159 bin 70 olarak açıklandı. Son iki günün de eklenmesiyle 200 bini ancak bulan seyirci; VIP, medya ve biletsiz misafirler dâhil edilerek şişirildi. 29 Eylül Pazar günü Shelly-Ann Fraser-Pryce'ın koştuğu 100 metre kadınlar finalinde stadyumda seyirci koltuklarında bin kişi dahi yokken, resmi seyirci rakamının 7,266 olarak açıklanması, bunun en güzel ispatıydı.
Ortadaki resim bu kadar açık ve net iken, 30 Eylül günü basın açıklaması yapan yerel organizasyon komitesi, seyirci sayısının düşük kalmasını ülkenin politik blokajda olmasına (Suudi-Bahreyn-BAE blokunun Katar karşıtlığını kastediyor) bağlayabildi! Sanki gelecek olan seyirci Arabistan ve Bahreyn'den akacakmış da ona engel olunmuş gibi… İçinden geçtiğimiz gerçek ötesi çağına ne kadar da denk düşen bir gerekçe.
Seyirci kaybeden atletizmin elindeki iki önemli elmastan biri konumundaki şampiyona, IAAF'ın iki yılda bir kamuoyuna "Hâlâ güçlüyüz, insanlar atletizme akın akın geliyor" diyebildiği bir araçtı. Ama şampiyonanın prestijini üç kuruş için örseleyen Seb Coe, Doha'da hiç sıkılmadan gelmiş geçmiş en iyi şampiyonalardan birini geride bırakmanın onurunu yaşadığını ifade edebildi.
Şehir merkezindeki Korniş'te yapılan yol yarışları birer faciaydı. Yapılıp yapılmayacağı bile son ana kadar kesinlik kazanmayan, son gece gerçekleşen erkekler maraton haricindeki dört yarışın 30 derece üzeri sıcak ve yüzde 73-80 arasında değişen nemde koşturulması, herkes için eziyete dönüştü. Elit atletlerin kendilerine dayatılan bu zor koşullarda verdiği mücadele elbette alkışa değerdi; ama ortaya çıkan sonucun dünyanın en üst seviyedeki şampiyonasının müsabaka düzeyiyle hiçbir ilgisi yoktu.

Masada Yazılan Sonuçlar
Şampiyonanın Katar'da yapılacağı belli olduğunda, seyirci problemi ve cehennemi sıcaklığın sorun teşkil edeceği üç aşağı beş yukarı belliydi. Ama Doha'da ortaya çıkan ve atletizmin imajına büyük zarar veren bir gelişme daha vardı: Jüri kararları. Ölçüme dayalı bir spor olan atletizmde sonuçların kural kitapçığını yok farz ederek jüri marifetiyle değiştirilmesi, Doha 2019'da mantık sınırlarını aşan boyutlara ulaştı. Tarihte ilk kez bir atma branşında (çekiç atma erkekler) iki farklı dereceye sahip atlet aynı madalyayı aldı, diskalifiye edilenler geri alındı, diskalifiye edilmesi gerekenler yarıştırıldı. Bir de beşinci olan atletin bronz madalya aldığı, daha iyi dereceye sahip dördüncünün 'beşinci' olarak tescil edildiği absürt 110 metre engelli finali var ki başlı başına bir komedi…
Bu toz dumanda kimsenin fark etmediği bir durum daha var. IAAF'in kendi kural kitapçığında yer alan kesin hükümlere aykırı kararlar alan jürinin minareyi çalmasına kılıf hazırlaması… Bir örnek verelim:
Atletizmde Kural 142.4a, birden fazla yarışmaya kaydolan atletin bir yarışmaya mazeretsiz bir şekilde çıkmaması hâlinde, diğer yarıştan men edilmesini düzenliyor. Bu açık kurala rağmen, Nijeryalı iki sprinter Blessing Okagbare ve Divine Oduduru, 100 metrenin start listelerinde DNS (Did Not Start – Start almadı) olduktan iki gün sonra 200 metrede yarıştılar. Herkesin şaşkınlıkla karşıladığı bu durum jüriye taşındı; ancak birtakım 'ayak oyunları' sonrası karar Nijeryalı IAAF Konsey üyesinin 'talep ettiği' şekilde çıktı. Jürinin sprinterlerin yarışmasına onay verme gerekçesi süperdi: Atletler, Nijerya teknik ekibi tarafından yanlışlıkla 100 metreye kaydedilmişti! Öyle olsa bile, yarışmanın bir gün öncesindeki teknik toplantıda iki atletinin ismini sildirmeyen Nijeryalılar, 100 metreye girme onayını 24 saat önce bizzat kendileri vermişti.
Fark edilmeyen şuydu: Jüri kararından sonra IAAF teknik delegeleri belgede tahrifat yaptı ve ilk yayımladıkları sonuç listesinde DNS olarak görünen iki atletin isimlerini sonuç listesinden silerek, durumu karara uydurmuş oldu.
Şampiyonanın kapanışındaki 4x400 kadınlar yarışında ise üçüncü olan 4x400 Jamaika takımı ile ilgili ise dört kez karar değişti. İkinci değişimin hatalı olduğu iddiasıyla diskalifiye edilen üçüncü sıradaki Jamaika'yı başhakem tekrar yerine koydu. Ardından dördüncü Britanya, olası madalyasının peşine düşüp jüriye başvurdu, bir saat sonra jüri Kural 170.20'den Jamaika'yı diskalifiye etti. Bunun üzerine bir itiraz daha geldi ve Jamaika sonuç tablosundaki dördüncü revizyon sonrasında tekrar madalyasına kavuştu.
Gördüklerimiz, atletizmin güçlü olanın istediği kararı aldırdığı yapboz tahtasına dönüştüğünü gösterdi. Ne yazık ki milimetrik ölçümlerle adalet dağıtılan dünyanın en keyifli sporu, muktedirlerin oyuncağı oldu.