Z Kuşağı

22 dk

1990'ların sonunda doğan Z jenerasyonu, sosyal medyayı ve günlük hayatı olduğu gibi NBA'i de ele geçirmeye hazır. Kaan Kural, Orkun Çolakoğlu ve İnan Özdemir, ligin 25 yaş altı yıldızlarını masaya yatırdı.

NBA, Orlando'da temmuz sonu başlayacak yeni deneyine hazırlanıyor. Hâlâ vaktimiz varken, biraz daha büyük resme dönüp NBA'in geleceği üzerine birkaç kelam etmek istedik. Giannis Antetokounmpo'nun bayrak taşıyıcı olacağı LeBron James sonrası yıllarda, yani geçiş döneminde söz sahibi olmak isteyenler arasında Z kuşağının üyeleri de var. 25 yaşını doldurmamış oyuncular arasında en heyecan veren, en pazarlanabilir, en büyük defolara sahip yıldızlar hangileri? Zoom'un diğer ucunda Kaan Kural, Orkun Çolakoğlu ve teknik aksaklıkları güç de olsa dize getiren İnan Özdemir, sohbete hazır.

25 yaşını birkaç ay önce doldursa da NBA'de geçiş döneminden bahsedeceksek Giannis Antetokounmpo'yu anmadan olmaz. İlk MVP ödülünü cebine koymuş, bu sezonkine de göz kırpıyor, ufukta Giannis'in Michael Jordan'la kıyaslanacağı günler mi var?

Kaan Kural: Jordan'la kıyaslanmak için oyun stili pek uygun değil ama tarihin en iyilerinden biri olma potansiyeli var. Ben de dahil birçok insan, basketbolun en dominant halinin 2000'lerin başındaki Shaq olduğunu düşünüyor. "Shaq, yüksek iş ahlakına sahip olsaydı ne olabilirdi?" sorusuna yanıt verebilir Giannis. Modern çağın Shaq'i çünkü o. Bakmayın dışarıda top aldığına, basketbol değiştiği için tüm operasyonunu boyalı alanda yapan ve yüzde yetmiş civarında bitiren, PER istatistiği otuzun üzerinde biri olarak yeni Shaq, Giannis'tir.

Bir oyuncunun oyunu uzun süre zirvede sürükleyebilmesi için aynı zamanda tek başına oyunu etkileyebiliyor olması lazım. Atıyorum, bu tartışmalarda anmayacağımız Bradley Beal tek başına bir şeyler üretebiliyor. Dördümüz çıkalım sahaya Beal'la, o yine bir şeyler yapar. Giannis'in yanında biz olursak o pek bir şey yapamıyor ama. Bu yüzden bunları tartmak kolay değil. Fakat sakatlanmayacağını düşünerek söyleyebiliriz ki Giannis bu iş ahlakı ve çalışkanlıkla gittiği sürece tarihin en iyi pota altı oyuncusu olabilir. Eğer doğru takım yapılarıyla bu istikrarını perçinlerse Jordan'ın tahtına gerçekçi bir aday olabilmek adına bir şansı da var. Ama bu yol çok uzun, çok zor. Topla tek başına bir şey üretemiyor olmak da çok büyük handikap.

Orkun Çolakoğlu: Algı çok önemli bu konularda. Giannis'in kontrolünde olmayan şeylerden biri mesela, pota altı oyuncularının şöyle bir laneti var: Ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, GOAT tartışmasına girdiklerinde kendilerini bir oyun estetiği tartışmasının da içinde buluyorlar. Her şeyi çok iyi yapsa, altı-yedi şampiyonluk kazansa, beş tane MVP ödülü çaksa, finallere damga vursa da günün sonunda "Ya ayı gibi top oynuyor, basketbolunda güzellik yok" diyenler çıkmaya devam edebilir.

KK: Harden dedi zaten…

OÇ: İşte... LeBron-Jordan tartışmalarında da bunu görebiliyoruz. Farklı boyutlar var ama konu illa LeBron'un daha kuvvet odaklı oynamasına gelebiliyor. Antetokounmpo ya da başka pota altı oyuncuları için de benzer önyargılar geçerli. Milwaukee'de kendisi için çok uygun bir ortam var, ekstra bir yükü olmuyor ama orada da şu çıkıyor karşımıza: Bugünün NBA ortamında önümüzdeki on seneyi bir oyuncu ya da bir takım için öngörmek hiç kolay değil. Antetokounmpo'nun kendisine çok uygun bu takım içerisinde ne kadar kalabileceğini de öngöremiyoruz.

Tarihi tartışmalara dahil olmak için dört-beş yüzük, bir o kadar MVP payesi biriktirmen gerekiyor zaten...

KK: Bir de şunu ekleyeyim araya: Maçın kaderini belirleyecek topu kullanıp kullanamamak. Giannis'in orada da büyük dezavantajı var.

İnan Özdemir: Evet, Giannis dört-beş MVP ödülü alabilir. Otuzlarının ortasına kadar fiziğini bu seviyede tutacağını tahmin edebiliriz. Şöyle bir avantajı olabilir modern NBA dünyasında: Orkun değişimlerden bahsetti, 2018'de All-Star olan çoğu oyuncu oradaki takımlarında oynamıyorlar artık. Dramatik bir değişim. Ama Giannis yaptığı açıklamalarla biraz daha eski stil bir süper yıldız imajı çiziyor. Milwaukee'yle bağı, 2021 sonrasında da orada kalabileceğini gösteriyor. NBA'de takım kurulumunun iyi bir örneği haline gelmiş durumdalar zaten. Mike Budenholzer'ın takımın başına geçişinden bu yana Milwaukee'nin izlediği politika, Giannis etrafındaki o Güneş merkezli, heliosentrik sistemin dışavurumu. Giannis merkezdeki Güneş, diğer parçalarsa gezegenler. Middleton bir süper yıldız değil, süper bir rol oyuncusu. Bu sistem uzun yıllar işleyebilir. Hem koronavirüs hem de Daryl Morey-Çin gerilimi sonrası maaş sınırının düşmesi bekleniyordu zaten, bu da süreklilik arz eden bir yapının değerini artırabilir.

Geçen seneki Toronto Raptors serisi, Giannis'in önünde bir ayak bağı olarak duruyor. Orada üçüncü maçtan itibaren Giannis'in son beş dakikada kullandığı toplardaki amatörlüğü, tecrübesizliği veya oyununun getirdiği engeller ona dair bir şerh koymamıza neden oluyor. Yapması gereken, bu yıl ya da ileriki sezonlarda o algıyı kırmak olacak. Bırakın GOAT'u, tarihin en iyi 10-15 oyuncusu arasına girmesi için anahtar, maçı bitirebilecek hareketi bulması olacak.

25 yaş altı en iyi oyuncular listesinde Luka Doncic, Zion Williamson ve Jayson Tatum'ın başı çektiğini görüyoruz bir süredir. Siz bugün bir takım kuruyor olsanız kimi seçerdiniz?

OÇ: Doncic diyebilirim ama Zion'la da arada kalırım. Zion'la alakalı endişem sakatlık şüphesi. Öyle bir şey olmasa doğrudan Zion Williamson derdim. Ama Doncic'e daha güvenli bakabilirim. Oyunu çift yönlü oynama tarafında Tatum'ın avantajları olabilir fakat Doncic gibi bir oyuncuyu temele koyduğunda onun etrafını şekillendirmek daha kolay. Adam oyun kurucu, doğrudan direksiyona geçirebileceğin birisi. Tatum mesela ana direksiyona geçebilecek biri değil bence. Etrafında bu tip bir oyuncuya yeniden ihtiyaç duyacaksın.

KK: Ya ben de Doncic diyeceğim çünkü oyunun merkezinde abi adam. Bugün LeBron basketbolu bıraksa, onu kim temsil ediyor desen cevap Doncic olur. Etrafındaki oyunculardan bağımsız şekilde LeBron'a sahip olduğun zaman şampiyonluk tartışmasının içindesin. Orkun'un dediği gibi Tatum ya da Zion'da takım arkadaşları, uyum devreye girecek. Doncic'te bu yok. Her şeyi yapıyor zaten. Yeni LeBron. Savunma tarafında falan farklılar tabii ama bu grupta Doncic önde. Orkun'a da hak veriyorum, Zion Williamson birçok eksiği olmasına rağmen öyle bir fiziksel fark yaratıyor ki... Topla pek bir şey üretmiyor, hiçbir zaman Giannis kadar bile üretemeyecek bence ama Zion istisnai bir durum. İstisnalar kuralı bozmaz. Şey gibi, biz fizik kuralları çerçevesinde belli teoriler üzerine konuşuyoruz, adam kuantum fiziğiyle çalışıyor. Öyle bir patlayıcılığı var ki yaşayan bowling topu gibi, hiçbir prensibe uymuyor. Zion'ın etkisi daha büyük olabilir ama bu tarzda oynayarak o fizikle sağlıklı kalma ihtimali çok düşük.

İÖ: Ben bir genel menajer olsam takım kurarken Luka Doncic'i alırım. Bir kere bana şu esnekliği sağlar, çok becerikli olmama gerek kalmaz. Daha az aptal görünürüm. Zion veya Tatum'ı aldığımda etraflarına doğru parçaları bulmam için biraz daha becerikli olmam lazım. Dallas'ın hücum setlerini küçümsemiyorum ama bu yıl gördük ki Doncic'in yanına ortalama bir yetenek koyduğunuzda bile onları yükseltiyor zaten. Dwight Powell ve Maxi Kleber'in gözümüze bu kadar iyi görünmesinin temel sebebi Doncic. Çok acayip. Poğaça yemiş gibi görünen kollarına, atletik durmayan vücuduna bakıyorsun ama gidip pota altında LeBron'a yakın bir seviyede bitirebiliyor. Çok yetenekli ve bir şekilde rakibi kandırabiliyor. Kendi temposuna inmelerini sağlayıp o tempoda rakipleri avlıyor.

Üçlük atışları aşırı yüzdeli değil dersin belki ama orada yarattığı tehdit çok önemli. Öyle bir stepback hülyası yarattı ki insanların kafasında, atmadığı zamanlarda daha çok kullanıyor bu hareketi, bir şekilde pazara yollamayı başarıyor herkesi. En az düşünerek kuracağım bir takımı bile rekabetçi yapabilir Doncic.

"Genel menajer olsam takım kurarken ilk olarak Doncic'i alırım .Daha az aptal görünmemi sağlar çünkü." - İnan Özdemir

"Genel menajer olsam takım kurarken ilk olarak Doncic'i alırım .Daha az aptal görünmemi sağlar çünkü." - İnan Özdemir

Biraz da Tatum'dan bahsedelim... İlk sezonundaki Cleveland Cavaliers serisini hatırlayınca acaba geçen sezonki kötü performanstan ötürü biraz hafife mi almıştık Tatum'ı?

KK: Hafife almıyoruz. Aslında bakma, o kadar da muazzam değildi ilk sezonunda. "19 yaşında böyleyse ileride ne yapar?" diye konuşuluyordu. İlerisini gördük. Geçen sene Kyrie Irving etkisi de vardır ama hangi akla hizmetse uzun ikilik atmaya başladı ve çok bocaladı. Bu yılın ilk iki ayını da çok ekstra oynamadı. All-Star için "Jaylen Brown mu Tatum mı?" tartışması yapılıyordu. O günden sonra lige ara verilene dek geçen iki ayda Tatum, benim bir oyuncudan sezon içinde gördüğüm en büyük sıçramayı yaptı. Öyle böyle değil. Fakat her zaman şunu savunurum: Bir oyuncu performansını bir tam sezon ortaya koymadan, layık gördüğün sınıfa kabul etmeyeceksin.

Tavanı nerede sorusu ilginç bir konu. Daha kompakt ama fiziksel tarafta aynı seviyede olmayan bir Kevin Durant'e dönüşebilir. Durant'e göre takımla ilişkisi daha güçlü, oyunun iki yönünü oynama konusunda daha disiplinli olabilir ama Durant 2,13 olduğu için saçmalık derecesinde bir fiziğe sahip. Durant söyledikleri, yaptıklarıyla biraz göz ardı edilen bir oyuncu ama tarihin en önemli on yeteneğinden biri. Acayip bir mertebe o, tavan da orası. Daha ne olsun. Geçen yirmi yılda LeBron örneği olduğu için Durant hak ettiği saygıyı göremedi belki ama Doncic yeni LeBron, Tatum da yeni Durant diyebiliriz. Bu kıyasta öne çıkan LeBron tabii. Durant müthiş bir oyuncu olabilir ama öbürü LeBron abi. Mevzu LeBron olunca Durant bile "Abi büyüksün" diyor.

İÖ: Şut seçiminin değişimiyle ilgili bazı rakamlar var. İlk sezon kullandığı şutların yüzde 55'ini orta mesafeden deneyen Tatum, tek sezonda bunu yüzde 30'a kadar indirdi. İlk iki sezon şutlarının yalnızca yüzde 16'sını yayın gerisinden kullanan bir oyuncu, bu sezon bunu yüzde 44'üne çevirdi. Geçen yaz istatistik gurularının düzenlediği masonik bir toplantıya davet edilmiş ve orada baştan yaratılmış gibi resmen. Ocak-Mart arası yaptıkları inanılır gibi değil. Top hâkimiyetini müthiş geliştirdi ki özellikle tepeden oyun kurarken çok zorlanıyordu ilk sezonlarında. Trafikte bitirme becerisini de çok ilerletti keza.

KK: Şurada araya gireyim İnan, dedim ya Durant'in daha kompakt, daha disiplinli hali diye, Durant'in NBA'in en iyi oyuncusu tartışmasında olduğu dönemde yaptığı büyük hatalardan biri oydu: "Olağanüstü bir oyuncusun ama daha verimli olabilirsin, bu kadar ikilik atma, aynı atışları üç sayılık kullan" diyorlardı, fakat Durant hasta ruhlu olduğu için kimseyi dinlemeyip "Kardeşim ben basketbolcuyum, bana matematikçiler ders anlatamaz" dedi. Halbuki daha iyi olabilirdi. Tatum öyle yapmıyor, gelişebileceği noktaları düzeltiyor.

İÖ: Tatum stil olarak da sanatçı gibi. Stepback'leri Kobe'ye de benziyor ki en sevdiği oyuncu zaten. Bu yetileri analitik doğrularla birleştirip "Üç ikiden büyüktür" dediğinde, "Faul çizgisine çok az gidiyorum, ben bunu maç başı beşe çıkarayım" diye yola çıktığında bu seneki performansına ulaşıyor işte. Süper yıldız sınıfına çok yakın...

OÇ: Tavanı için şunu söyleyebilirim, İnan da Kobe'yi anmışken spesifik bir Kobe'den bahsedeceğim. 2000-03 arası daha çift yönlü oynayan, her zaman takımın birinci opsiyonu olmasa da iş düştüğünde ne kadar iyi bir skorer olduğunu gösteren Kobe'nin daha fizikli olanı, üç numara oynayanı. Kobe de kafasını verdiğinde çok iyi savunma yapıyordu, Tatum da benzer göstergeler sundu. Hücum çeşitliliği çok yüksek yine keza.

Hücum tarafındaki zarafeti de daha sempatik bakılmasına yardımcı olacaktır Jayson Tatum'a…

İÖ: Ben onu eski okul basketbol takipçilerinde, "NBA bitti ya" diyenlerde çok görüyorum. Tatum'ı izleyince "Bu çocuk iyiymiş" diyorlar, onlara bildikleri basketbolu anımsattığı için. Savunma tarafına bir not ekleyeyim; mesela Jaylen Brown bire birde müthiş bir savunmacı, herkesin arkasında kalıp herkese switch yapabiliyor. Tatum'ın topsuz savunmasıysa Celtics'in takım halindeki başarısında çok etkili. Celtics asistan koçları sürekli Pippen videoları izletiyorlarmış. Tatum da nerede yardım getireceğini, nerede adamına döneceğini çok iyi biliyor. Hem en iyi savunma hem en iyi hücum beşinde kendine yer bulabilecek yegâne isim bu saydıklarımız arasında.

25 yaş altı oyuncular arasında sizi şu ana kadar en büyük hayal kırıklığına uğratan yetenek hangisi?

KK: Karl-Anthony Towns. İki sene önce genel menajerlerin ortak kanısıyla NBA'in en büyük potansiyeli olan oyuncunun bugün en iyi on oyuncu arasında sayılmaması hayal kırıklığı. Üstüne üstlük bu yıla harika başladı. Takımdan bağımsız bakarsan inanılmaz bir sezon geçiriyor. Teknik olarak bir bilgisayar simülasyonunda top aldığı noktaları incelesen iki numaranın sorumluluklarını yerine getiriyor. Bunun yanına ibaund katkısı, beş numara savunması ekle. Sorun şu ki üst düzey yetenek olmadan bu tartışmada adın geçmiyor zaten. Hepsi çok yetenekli bahsettiğimiz oyuncuların. Fakat bu oyuncuları ayrıştırırken farklı şeyler devreye giriyor, en önemlisi de mental konular. Kobe'yi, Jordan'ı, LeBron'u ayıran nokta bu. Vince Carter, Jordan'dan çok mu yeteneksizdi mesela? Saf yetenek olarak hayır. Ama oyuna bağlılık, adanmışlık gibi şeyler devreye giriyor. Towns oynamak için oynuyor. Harika da oynuyor ama kazanmak için oynamıyor. Lideri olduğun takıma dışarıdan gelmiş elin serserisi Jimmy Butler resmen idman basıp racon kesiyor, Towns onun üstünden smacı vurup "Hayırdır?" diyemiyor. Sen antrenmanda bunu Butler'a diyemezsen sahada kimseye diyemezsin.

OÇ: Benim için de Towns. Minnesota'nın tüm problemleri Towns'dan kaynaklanmıyor elbette ama geldiğinden beri "Ben yapacağımı yaparım, kalanından bana ne? Diğer oyuncuların savunmada noksanları varsa ben mi toparlayacağım? 25 sayımı atıyorum, şu kadar ribaundumu alıyorum" rahatlığını yansıttığını düşünüyorum. Hâlâ kariyerinin çok başında ve birçok şeyi değiştirebilir ama Devin Booker'dan da Ben Simmons'tan da Kristaps Porzingis'ten de daha büyük beklentilerle girdi bu lige Towns. Yetenek bazında hepsinden önde ama o teknik donanımın hakkını vermiyor mental tarafta.

KK: Arabanın hakkını ver hakkını…

İÖ: Ben de Towns diyeceğim. Mental taraf bolca bahsedildi ama parkeye özellikle maç sonlarında bunun yansıdığını düşünüyorum ben. Minnesota sisteminin kritik toplarda Wiggins'e gitmesi ve Towns'ın bundan rahatsız olmamış gibi görünmesi büyük problemdi yıllardır. Tamam, bir uzun olarak o anlarda Towns oyunu yönetemez belki. Ama bazen Jeff Teague'le Towns sahadayken Teague'in karar verici olduğu son beş dakikalar izlerdik.

KK: İnan Bey, İnan Bey! All-Star Jeff Teague diyeceksiniz…

OÇ: Jeff Teague Bey diyeceksiniz.

İÖ: Tamam, Jeff Teague Bey'e bile "Sen kenara çekil, ben yapacağım" dememesi sahaya yansıması direkt bu durumun.

"İki sene önce genel menajerlerin ortak kanısıyla NBA'in en büyük potansiyeli olan oyuncunun bugün en iyi on oyuncu arasında sayılmaması hayal kırıklığı." -Kaan Kural

"İki sene önce genel menajerlerin ortak kanısıyla NBA'in en büyük potansiyeli olan oyuncunun bugün en iyi on oyuncu arasında sayılmaması hayal kırıklığı." -Kaan Kural

Peki en büyük defo kimde? Ben Simmons'ın özel kategorisi gibi bu ama bir isim daha telaffuz edebilirsiniz belki yanında, Trae Young'ın savunması, D'Angelo Russell'ın birçok şeyi…

KK: D'Angelo'yu bu listeye alacaksak...

İÖ: D'Angelo, Kaan Kural'ın aşkıdır.

KK: D'Angelo'yu NBA'in en iyi yüz oyuncusu arasına almam abi.

OÇ: Hangi oyuncuları dahil edeceğimizi belirlemek lazım burada. Ben Simmons'ın şut defosuyla ilgili çok şey söylenebilir ama ek olarak Porzingis diyeyim ben. İlk seneleri çok etkili geçirip doğrudan ligin en iyi oyuncularından biri olma noktasına geldi. Ondan beklenen, çok uzun olduğu için aşağıdan da oynayabilecek, savunmada caydırıcı olacak falandı, bunların hiçbirini karşılayamadı. Sakatlıklardan bağımsız konuşuyorum. İtiş kakışı pek sevmemesi, sırtı dönük oynayamaması kariyerini etkileyecek eksiklikler. Tamam, ortalama bir oyuncudan daha fazlası olacak, beraber kalırlarsa Doncic'in iki numarası olarak bir takımı taşıyabilirler ama Porzingis'in vadettiklerinden ne kadar saptığını düşününce bu defoları çok göze batıyor.

İÖ: Tabii ki Ben Simmons ilk akla gelen. Aramızda Simmons'ı en çok seven benimdir muhtemelen, sonuçta defosu biraz da Philadelphia'da olması. Sixers'ın son üç senesine bakıyorsun, sürekli bir yapboz var. Tobias Harris'e maksimum kontrat, Horford'a 108 milyon vererek üç yıl önceki Covington, Saric, JJ Redick'li mütevazı kadrodan daha iyi bir yere geldi mi Sixers? Hayır. Bu Ben Simmons'ın da rol oynadığı bir problem ama tek sebep de onun şut atamaması değil. Philadelphia istikrarlı olarak Embiid'in mi Simmons'ın mı üzerine takım kuracağına karar veremedi, ikisi de bu uyumu yaratamadı ve sonra yaptıkları her hamle "Biz yetenekli bir adam daha alalım, bunlar bir şekilde saha içinde durumu çözer" umuduna döndü. Simmons'ın oyun defosu bariz, orta mesafe bile kullanmıyor, serbest atış da atamıyor, son beş dakikada süper yıldızını saklamak zorunda kalıyorsun. Bir Shaquille O'Neal olmadığı için bu oyuncu, böyle bir imtiyaz yok tabii ki. Ama tek suçlu da o değil.

KK: Simmons'ın diğer yetenekleri, fiziği falan biraz daha kötü olsa zaten NBA'de olmazdı. Fakat savunmadan fiziğini kullanmaya, pas yeteneğinden saha görüşüne kadar diğer her şeyde o kadar mükemmel ki... Kötü bir şutör olsa süper yıldız olurdu. Ama atmıyor adam abi, atamıyor değil, denemiyor bile. 2003'te 1-2 seçilselerdi mesela "LeBron mu Simmons mı?" tartışması yapılabilirdi. Başka bir yere geldi basketbol, LeBron da değişti ama Simmons inat etti, atmıyor abi. O olmayınca da birçok sorun çıkıyor işte. İnan'ın dediği de önemli. Philadelphia tamamen ona göre kurgulansa, yanına bir sürü şutör koysa farklı bir senaryodan da bahsedebilirdik. Fakat bireysel olarak değerlendirdiğinde o defosunun diğer becerilerini baltaladığı da ortada. Ligin en iyi beş oyuncusundan biri olabilecek bir yeteneği "Bunu takımda nasıl barındırıyorsunuz?" sorusunun parçası haline getiriyorsun.

Diğer taraftan Simmons'ın yanına birini eklemek gerekiyorsa Porzingis bence de. Konfor alanından hiç çıkmıyor o da. Sıfır. Kimse ondan Gobert olmasını beklemiyor ama bir nebze caydırıcı olabilir çember civarında. Fizik olarak ne eksiği var? Açın Dallas maçlarına bakın, on tane perde yapıyor, hepsi bir tam perde etmez. O kadar yalandan gidiyor ki... Tek derdi pick&pop (perdeden sonra dışarı çıkıp şut kullandığı set) oynamak. Devrilip bitiremiyor, büyük sorun. Devrildiğin zaman o kadar uzunsun ki doğru pas gelirse içine bırakacaksın zaten. Daha da önemlisi sen devrilirsen savunma senle gitmek zorunda olacağı için oyun açılacak. Fakat yapmıyor herif.

Bu tür listelere en yakıştıramadığınız oyuncu hangisi peki? D'Angelo'dan bahsettik, DeAndre Ayton, Jamal Murray ya da başka biri geliyor mu aklınıza?

KK: Bedava versen almayacağım oyunculardan biri D'Angelo. Fırsat maliyeti en yüksek oyuncu çünkü. Üçlük yüzdesi yüksek, penetre üstü bitirebilen, All-Star olmuş bir oyuncu. Fakat en zararlı türdeki oyuncular bunlar. Ortalama 100 tane hücum var zaten. D'Angelo Russell'a o topları verdiğinde öyle bir etkisizlikte kullanıyor ki... Maç başına yirmi top kullanan adam üç tane faul mü atar ya? Hücum, bir oyuncunun yeteneğinden yakalanan avantajın sonuca dönüştürülmesidir. D'Angelo'nun yakaladığı bir avantajı sonuca dönüştürmek için takımsal olarak bir üretim çıkmıyor ortaya. Kendi takımı da oyundan düşüyor, rakip savunmayı da hiç rahatsız etmiyor. Detroit gibi ucundan play-off yapmak için takım kuruyorsam bir şekilde D'Angelo'yu düşünebilirim. Hedefim 50 galibiyet, play-off'ta faktör olmak falansa gelişim liginden oyuncu alırım, daha iyi. D'Angelo'dan daha iyi oyuncu olacağı için değil. D'Angelo takım kurgumu aşağı çekeceği, safra olacağı için.

Beni şaşırtan, Ohio State'teyken "Büyük bir pasör geliyor" etiketiyle lige adım atıp, takım arkadaşlarını pek devreye sokamayan bir oyuncuya evrilmesi...

OÇ: Pasör tarafı yalan değil, çok iyi pasör. Çok iyi şut da atabiliyor. Sorun şu ki bunların hiçbirini istikrarlı olarak yapamıyor. Oyuna bakış açısı istikrarlı değil. Kafa yapısı, kankası Karl-Anthony Towns'la çok benzeşiyor. Ohio State'ten bahsettin, bazı oyuncular Draft'ta o günün önemli yıldızlarıyla kıyaslanır hep. Fiziği ve stiliyle James Harden'a benzetiliyordu. Fakat Harden olmak o kadar kolay bir şey değil. Soluyla şut atan, şık pas veren, dripling yeteneği biraz gelişmiş her oyuncu Harden olamıyor. Harden dediğin adam o driplingi potaya gitmek için kullanıyor. D'Angelo Russell ise stepback atıyor sürekli.

KK: D'Angelo Russell'ın bir ayda attığı serbest atışı tek maçta atıyor abi Harden...

OÇ: Aynen öyle. Mesela Russell sahanın sol tarafından sağ dibe tek elle çok iyi bir pas verebilir. O yetenek var. Ama savunmayı yıpratamadığında o pası atabiliyor olman bir anlam ifade etmiyor çünkü oradaki oyuncu boş hale gelmiyor. Denediğinde de top kaybına dönüşüyor. Yine bir diğer çok abartıldığını düşündüğüm oyuncu da Jamal Murray. Ana akım medyada zaman zaman bir süper yıldız adayı gibi gösteriyorlar, bence hiçbir zaman oranın oyuncusu olamayacak. Ciddi temel eksiklikleri var. Potaya gidemiyor, iyi bir savunmacı değil, çok fazla 'streak' şutör... Şampiyonluk adayı bir takımsan onu mu bekleyeceksin eli tutsa da şut soksa diye?

İÖ: Bu oyunculardan çok daha iyi olan ama bu listelerde biraz daha olduğundan yukarıda yer bulduğuna inandığım Donovan Mitchell'ı ekliyorum ben de. Mitchell'ın çok iyi bir NBA oyuncusu olduğunu, önümüzdeki 11-12 senede de bu seviyelerde kalabileceğini düşünüyorum ama Doncic, Zion ve Tatum'dan ya da Towns'dan bahsettik, Ja Morant'i ve Brandon Ingram'ı da ekliyorum, yetenek olarak başka seviyede bunlar. Mitchell, bir takımı Batı'da elit bir seviyeye çıkarabilir ama son virajlarda tıkanacaktır.

"Zion'da sevimli dev imajı var. Çok düzgün bir karakter olduğunu da gösterdi. Oynadığı takımın ne kadar ön planda olduğu, pazarlanabilirliğe de etki ediyor." -Orkun Çolakoğlu

"Zion'da sevimli dev imajı var. Çok düzgün bir karakter olduğunu da gösterdi. Oynadığı takımın ne kadar ön planda olduğu, pazarlanabilirliğe de etki ediyor." -Orkun Çolakoğlu

Yeni dönemin en pazarlanabilir yıldızı kim olacak peki? NBA 2K21 Zion'ı kapağına taşıdı bile...

KK: Zion'ın yanında Tatum. Aile babası, genç yaşta evlendi, çocuğu var, Duke mezunu, Beyaz Türk gibi Beyaz Amerikalı. Örnek karakter. Çok dile getirilmese de şöyle bir problem var: NBA'in en iyi genç oyuncularının ciddi kısmı yabancı. Giannis olsun, Doncic olsun... NBA global bir lig, pek önemsemiyor ama iş pazarlamaya geldiğinde Amerikalı olmanın avantajları var. Irkçılık değil bu, kendi milli takımında oynayan oyuncuyu daha sempatik görüyorsun.

OÇ: Zion diyeceğim. Sevimli dev imajı var onda, çok düzgün bir karakter olduğunu da gösterdi. Oynadığı takımın ne kadar ön planda olduğu, pazarlanabilirliğe de etki ediyor. New Orleans biraz tökezlese, küçük bir pazar olduğu için oyuncuyu bugünün dünyasında bile etkileyebilir. Fakat belli ki New Orleans bu kadro yapısıyla uzun yıllar iddialı olacak, pazar dezavantajı yaşayacağını düşünmüyorum o yüzden.

İÖ: Can Kozanoğlu'nun çok sevdiğim bir lafı var: "Hayat bazı insanlara kontenjan açıyor." Zion 15 yaşından beri o kontenjanın içinde. Medyaya uyarlanabilen, çok kibar konuşan, düzgün biri. İçgüdüsel olarak bazı insanları izlemek istersiniz, öyle bir şeytan tüyü var Zion'da.

Kaan Abi'nin bahsettiği yabancı hadisesi konusunda şunu ekleyeyim: Giannis'in aslında çok pazarlanabilir bir hikâyesi var ama onun serüveni bir türlü tam olarak Amerika'ya aktarılamadı. TNT bir belgesel çekti ama olmadı. Çünkü Giannis medya ilgisini üzerine çekmeyi seven tipte bir oyuncu değil. Zion farklı o anlamda. LeBron, Jordan, Muhammad Ali kadar o medya ilgisini şekillendirmeyecek belki ama ilginin farkında ve ona da oynuyor. Bu anlamda benim gördüğüm en ilginç figür Doncic. Hiçbir şey yapmıyor pazarlama anlamında. Sosyal medyasında hiçbir şey yok, Real Madrid basketbol maçlarını izlediğini tweet atıyor sadece. Kız arkadaşından takip ediyoruz genelde ne yapıp ettiğini, gemide oyun oynuyor yaz boyu. Ama Doncic'in sahada farklı bir göz alıcılığı var. Amerikalıların yabancı duvarını kırabilecek ender yıldızlardan biri. Bir promosyon makinesi olmayacak hiçbir zaman, onunla röportaj yapan gazeteciler "Şöyle güzel şeyler söyledi" demeyecek belki. Kobe'nin dil becerisini hatırlayın, konuştuğunda dinlemek isterdiniz. Doncic'in asla böyle bir hitabeti olmayacak İngilizce'de ama yine de büyük bir şeytan tüyüne sahip.

Socrates Dergi