Zafer

10 dk

Giorgos Karagounis, 2000'lerin başında ülkesinin en büyük futbol ikonlarından biriydi. Yunanistan, 2004 Avrupa Şampiyonası'nda zafere giderken, takımı taşıyan isimler arasında o da vardı. Karagounis ile kariyerini, başarılarını ve tabii ki 2004'ü konuştuk.

Peri masalı, sihirli değnek, büyülü takım… Dönemin spor medyası, Yunanistan'ın destansı Euro 2004 zaferini anlatırken bu kelimelere sık sık başvurmuştu. Peki Yunan futbolcular turnuva başında böyle bir başarıyı bekliyor muydu? Giorgos Karagounis o yazı, uyanmak istemedikleri bir rüya olarak tanımlayarak söze başlıyor:

"Turnuvadan önce kendimize güvenimiz tamdı ama hiçbir zaman şampiyon olacağımızı düşünmemiştik. Grubu İspanya'nın üzerinde noktaladık. Onları eledikten sonra inancımız çok arttı."

Yunanistan; Portekiz, İspanya ve Rusya'nın bulunduğu gruptan ikinci olarak çıktığında, turnuvanın sürprizine imza atan takım olarak görülüyordu. Çeyrek finalde veda edeceklerine kesin gözüyle bakanların sayısı hiç de az değildi. Neticede karşılarında; Robert Pires, Thierry Henry, Zinedine Zidane, David Trezeguet gibi birçok yıldız ismi kadrosunda bulunduran Fransa vardı. 90 dakika bittiğinde Yunanistan yine beklenmeyeni gerçekleştirmiş, tek gol ile Fransa'yı geçerek adını yarı finale yazdırmıştı.

"Dönüm noktası olarak Fransa maçını söyleyebilirim. Büyük bir başarıydı bizim için. Fransa son şampiyondu ve harika bir takıma sahiptiler. Onları yendikten sonra kupayı kazanabileceğimize dair inancımız iyice artmıştı."

Yarı finalde rakip Çek Cumhuriyeti'ydi. Yunanistan ritüeli bozmadı ve tek golle galip gelen taraf oldu. Artık final zamanı gelmişti. 2004 Yazı bu finalle güzel bir rüya olarak anılarda kalabilir, bir şampiyonlukla ise o rüya masala dönüşebilirdi. Rakip, turnuvanın ev sahibi Portekiz'di. Lizbon'da bitiş düdüğü çaldığında peri masalı mutlu sonla bitti. Yunanistan, Portekiz'i 1-0'lık skorla geçip Avrupa şampiyonu oldu. Bu Yunanistan'ın futbolda kazandığı ilk büyük kupaydı…

"Yunanistan için çok önemli bir başarıydı. Herkes sokağa döküldü. İnsanlar çılgınca tezahüratlar yapıyor ve seviniyordu. Parti sadece ülkemizde değildi, dünyanın her yerinde yaşayan Yunanlar bu zaferi kutluyordu. Çok fazla insanın yüreğine dokunduk ve onlara ilham verdik. Herkes çok mutluydu. Tabii ki biz de..."

Euro 2004 elbette kariyerinin zirve noktasıydı ama Giorgos Karagounis, kulüp kariyerinde de başarılara imza atmış bir futbolcuydu. Sahadaki isteğini her zaman izleyiciye geçiren tipteki orta sahalardan biriydi. Peki, Karagounis'in futbol tutkusu nasıl başlamıştı?

"Futbola çok erken yaşlarda başladım. Her gün futbol oynuyordum ve sonrasında bunu yapmayı çok sevdiğimi fark ettim. Futbol, benim için büyük bir tutku haline gelmişti."

1993 yılında Panathinaikos altyapısında oynamaya başladı. Kulübüyle profesyonel sözleşme imzaladığında tarihler 1995'i gösteriyordu. Henüz 18 yaşındaydı ve Yunanistan'ın en güçlü ekiplerinden birinin kadrosundaki yerini almıştı.

"Her zaman büyük hayallerim vardı. Hepsini gerçekleştirmek için çok çalıştım. Futbolu çok seviyordum ve böyle bir kariyer istiyordum."

Kariyerinin ilk Şampiyonlar Ligi maçına da 2000- 2001 sezonunda Panathinaikos forması çıkan Karagounis, aynı sezon oynanan Manchester United maçındaki frikiğiyle uzun süre hatırlanan gollerden birine imzasını atmıştı:

"Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk golümdü. Old Trafford'da gol atmak benim için çok önemliydi. Bu golün Manchester United'a karşı olması da golü daha özel yapıyor. Dünyanın en iyi takımlarından birinden bahsediyoruz. O gol her zaman kalbimde bir yere sahip olacak."

Karagounis, Apollon Smyrni ve Panathinaikos'ta geçen yılların ardından 2003 yılında Inter ile anlaştı. Yunanistan'daki kariyeri, ilk kez ülke dışına taşınacaktı. Inter ise alışılageldiği üzere kadrosunda birçok uluslararası yıldız bulunduruyordu.

"Transferim harikaydı çünkü Inter dünyanın en iyi kulüplerinden biriydi. Aslında ilk zamanlar Yunanistan dışında bir ülkeye gitmek beni zorladı. Ama İtalya'ya ayak bastıktan sonra hızlıca uyum sağladım. Sahada çok özel duygular yaşadım. Hiç çekincem olmadı çünkü takımdaki oyuncular, antrenörler hatta rakip oyuncular bile bana karşı her zaman çok saygılılardı."

Inter'de geçen iki sezonun ardından Portekiz ekibi Benfica ile anlaştı. Benfica'da iki sezonda 45 maça çıktı. 2007, Karagounis için eve dönüş vaktiydi. Panathinaikos-Olympiakos rekabeti kızışmıştı ve Yeşiller, şampiyonluk mücadelesinde ibreyi lehlerine çevirmek istiyorlardı. Bu doğrultuda kadrolarını güçlendirmeye başlamışlar ve Yunanistan'ın en iyi oyuncuları arasında görülen Giorgos Karagounis ile sözleşme imzalamışlardı.

"Benim için harika bir histi. Panathinaikos taraftarı olarak büyümüştüm. Kulüple aramda büyük bir bağ var. Oraya dönmek çok güzeldi."

Panathinaikos, iki yıl içerisinde hedeflediği başarıya ulaştı. 2009-10 sezonunda ligi ve Yunanistan Kupası'nı kazandı. Panathinaikos formasıyla geçirdiği beş senenin ardından birçokları Karagounis'in Panathinaikos çatısı altında kariyerini sonlandıracağını düşünüyordu. Ama o bir başka maceraya daha atıldı ve 35 yaşında Premier Lig'in havasını solumak için İngiltere'ye doğru yola koyuldu. İki sezon boyunca Fulham forması giydi. Profesyonel futbol kariyerini noktalama kararı aldığında tarihler 2014'ü gösteriyordu. Vedanın üzerinden yıllar geçse de İngiltere'deki futbol ortamı hâlâ hafızasında canlı:

"Oynadığım en iyi ligdi. O yılları asla unutamayacağım. Eğer futbolcuysanız, Premier Lig'de oynamak kariyerinizde olmasını isteyeceğiniz bir şeydir. Bu yüzden kariyerimin sonuna doğru bu kadar yüksek standartlara sahip bir ligde oynamak harika oldu. Daha güzel bir finali hayal bile edemezdim."

Karagounis'le sohbetimizde milli maçların onun için çok ayrı anlamlar taşıdığını seziyorum. Kariyerindeki en unutulmaz maçı sorduğumda aldığım cevap bunu kanıtlar nitelikte:

"Kulüp kariyerimde de birçok unutamadığım maç var ama 2012 Avrupa Şampiyonası'nda Rusya ile yaptığımız maçta gol atmıştım ve o gol sayesinde çeyrek finale yükselmiştik. Favorim odur."

Türkiye ve Yunanistan, 2000'lerin başında çok kez karşı karşıya gelmişlerdi. Karagounis de milli takımın değişilmez oyuncularından biri olarak rekabetin merkezindeki isimlerdendi:

"Türkiye'ye karşı oynamak her zaman harikaydı. Sportmence oynanan maçlar geçirdik. Ayrıca benim en iyi arkadaşlarımdan birisi Emre Belözoğlu. Onunla maçlardan önce bir araya gelirdik. Herkes dost canlısıydı, onları seviyorum."

Günümüzde Yunan futbolu geçmişe oranla gerilemiş durumda. Takımlar Avrupa'da tur atlamakta zorlanıyor. Milli takım da 2000'lerin başındaki performansından çok uzakta; organizasyonlara katılım sağlama konusunda güçlük yaşıyor. Yunanistan, 2014 Dünya Kupası'ndan beri uluslararası turnuvalarda boy gösteremiyor.

"Şu an Yunan futbolunun birçok sıkıntısı var. Maalesef 2004 Avrupa Şampiyonası'nı kazanmanın avantajlarını kullanamadık. İyi bir altyapı oluşturma fırsatımız vardı ama başarısız olduk. Tabii ki ekonomik problemler de birçok olumsuzluğu beraberinde getiriyor."

Karagounis, çok yönlü, sahanın her bölgesine ayak basan bir orta saha elemanıydı. Pozisyonu ve oyun yapısı gereği birçok yıldızla burun buruna gelmek zorunda kalmıştı. Peki karşılaştığı oyuncular arasında onu en çok zorlayan isim kim olmuştu?

"Sadece bir isim söylemek çok zor, çok önemli rakiplerle karşılaştım. Tek hakkım varsa, Zinedine Zidane derim. Dünyadaki en iyi oyunculardan biriydi. Dediğim gibi çok fazla oyuncu var ve hepsine saygı duyuyorum. Onlara karşı oynarken işleri onlar adına zorlaştırmak için elimden geleni yaptım."

Bir de pozisyonu gereği beslediği forvet oyuncuları vardı tabii. Sıra, birlikte oynamaktan keyif aldığı yıldız forvetlerde:

"Her zaman iyi forvetlerle oynama fırsatım oldu. Ama Adriano ve Vieri, oynadığım en iyi forvetlerdi. Tüm zamanların en iyilerindendiler. Benfica'da da Nuno Gomes vardı."

Giorgos Karagounis, ülkesinde genç futbolcu adaylarının idol olarak gördüğü bir isim. Bu tarz yıldızların da kariyerlerine başlarken ya da çocukken kendilerine idol olarak seçtikleri birileri vardır elbette:

"Hatırladığım ilk Dünya Kupası 1986 Meksika'ydı. Maradona'yı izliyordum ve o dönem dünyanın en iyi futbolcusuydu. O, benim idolümdü."

Karagounis'in idolüyle yolları 2010 Dünya Kupası'nda kesişmişti aslında. Yunanistan, Arjantin karşısına çıktığında Arjantin kulübesinde, antrenör sıfatıyla Diego Armando Maradona oturuyordu. Fakat karşılaşma, Karagounis açısından Lionel Messi ile yaşadığı gerginlikle akıllarda kalacaktı.

"Her oyuncuya saygım sonsuz. En iyisi de olabilir en kötüsü de hiç fark etmez. Messi gerginlik yaşadığım ilk oyuncu değildi. İlk başta ona çok kızgındım ama daha sonrasında konuştuk ve işleri tatlıya bağladık."

Giorgos Karagounis futbolu sadece ayaklarıyla değil, beyniyle de oynayan bir futbolcuydu. Kapatırken Karagounis'e "Sizi teknik direktör olarak yeniden sahalarda görebilecek miyiz?" diye soruyorum. Cevabı net:

"Şu anda UEFA'da temsilciyim. Eski yıldızlardan oluşan bir takımın içindeyim ve birçok hayır işi yapıyoruz. Şu an antrenörlük niyetim yok. Antrenörlük yapmayı düşünmüyorum."

Socrates Dergi