
Zafere Çağrı
15 dk
Dergimizde önceden de efsane atlara yer vermiş, onları en yakınlarından dinlemiştik. Şimdi odağımızda öyküsü hâlâ yazılmakta olan Call to Victory, mikrofonun öbür ucunda Arif Kurtel, Ahmet Çelik ve Reşat Köstem var...
Geçtiğimiz sene Veliefendi Hipodromu'nun tribünlerinde, pist kenarında, piknik alanında, kısaca yarışın çıplak gözle izlenebileceği her noktada büyük izdiham vardı. Gazi Koşusu'nun önemine, anlamına yakışan atmosferde kazanan The Last Romance olmuştu. Kurtel Ekürisi'ne ait dişi safkan, her İngiliz atının üç yaşında sadece bir kez koşabildiği yarışın 93'üncü şampiyonuydu. Adı, sonrasında tek birincilik alamayacak olsa dahi Türk yarışçılığının altın sayfalarına işlenmişti. Artık onu kimse unutmayacaktı.
Aşağı yukarı aynı günlerde Bursa pistinde koşu hayatına başlayan iki yaşındaki Call to Victory de tıpkı şampiyon kısrak gibi Kurtel ailesine, yani son yıllarda ülke atçılığına en yüklü yatırımları yapan eküriye aitti. Babası Victory Gallop, ABD'nin ve dolayısıyla dünyanın en prestijli Üçlü Taç (Triple Crown) yarışlarından Belmont Stakes'in 1998 galibiydi. Annesi Serap Gelin daha önce Kuloğlu adında başarılı bir yavru vermişti. Kısaca hem onu sahaya getiren ekürinin son yıllardaki ivmesi hem de kan hattının taşıdığı potansiyel, Call to Victory'nin istikbali hakkında umutlanmaya yeterdi. Tecrübesiz tay henüz ikinci yarışını rakiplerinin aşağı yukarı yirmi boy önünde bitirdi. Tek 'maiden' yarış belki en ciddi ölçü değildi ama kesinlikle göstergeydi.
Call to Victory'nin bu performansını, o günlerde buluşmadığı daimi jokeyi Ahmet Çelik şu sözlerle anlatıyor: "Onu ilk izleyişimde ne kadar özel olacağını anlamıştım. Bursa'daki ikinci koşusunda, Tolga Yıldız'la rakiplere uzak ara çekerken kalitesini yansıttı. Ama o safhadaki her at için soru işaretleri vardır. Büyük yarışlara girebilmek için mesafe tutması gerekir. İlk koştuğu günle Gazi arasında bir sene var, ne olacağı belli olmaz." Kısa süre sonra The Last Romance'i idare ederek Gazi Koşusu'nu arka arkaya beşinci kez kazanacak Çelik'in aklında yine yarışların en büyüğü vardı. İki yaşındaki Kurtel safkanlarını da ekürinin jokeylerinden olduğu için ekstra ilgiyle takip ediyordu. Türkiye'nin derbisine âdeta ambargo koymuştu, rekorunu daha da ulaşılmaz kılmak için doğru adayı bulması gerekliydi.
Sonraki şampiyonunu arayan tek kişi Çelik değildi. Türkiye'de ve Amerika'da eşzamanlı yürüttüğü yetiştiricilik operasyonlarına büyük meblağların yanında oldukça fazla mesai de vakfeden Arif Kurtel'in hedefinde aynı başarının tekrarı vardı. Deneyimli yetiştiriciye göre, bir tayın kumaşını sahaya çıkmadan anlamak son derece zordu. Call to Victory onun dikkatini de aşağı yukarı aynı dönemde çekmişti: "Ben de kuvvetini yarış hayatına başladığında fark ettim. İdmanlar itibarıyla ondan ileride olan; konformasyonu, pedigrisi üstün taylar vardı. Böyle örnekler çoktur ancak yarış karakteri başka bir şey ve bunu her atta bulmak mümkün değil. Kanatlı mı diyelim, aldığı idmanın yarışma kabiliyetini en üst düzeye çıkardığı mı diyelim artık… Bunlar birleşince ortaya farklı şeyler çıkıyor."
Henüz iki yaşında, yani yarış hayatının başında olmasına rağmen Call to Victory'nin 'farklı' olduğuna şüphe yoktu. İlkinde kaybedip ikincisini kazandığı kısa Bursa serüveninin ardından durağı sınıflı koşular koşacağı İstanbul ve Ankara olacaktı. İki yaşlı klas tayları karşı karşıya getiren Sadun Atığ Koşusu öncesi seçenekleri değerlendiren Ahmet Çelik'le yolu da bu esnada kesişti: "Tay, Bursa'da kendini kanıtlayıp İstanbul'a geldi. Bana teklif edilince hemen kabul ettim çünkü potansiyelini biliyorum. Bursa'ya göre İstanbul düz saha ve ters sahadan düz sahaya gelen atlar ilk yarışlarda pek adapte olamaz. Ters ayakla koştukları için gerçek güçlerini veremezler, bu uyum süresi birkaç yarışa kadar çıkabilir. Bindim, biraz zorlandık; at dışarı savrulmak istedi saha ters geldiği için ama az farkla kazandık. Sonra da ne ayrıldık, ne geçildik." Çelik'in de söylediği gibi 2019 muazzam geçmişti. Grup 1 Karayel ve Çaldıran koşularını da içeren zorlu takvimi altı yarışta altı galibiyetle tamamlayan ikilinin gözü yeni yıldaydı.
Bu çapta atların takvimini titizlikle seçmek, onları sık ve gereksiz koşturup üzmemek de sahaya çıkmalarıyla aynı oranda önemlidir. Üst düzey safkanlar kış aylarını genellikle istirahat ederek geçirir, bir yandan da idmanlarını sürdürerek yeni yıla hazırlanırlar. Fakat Call to Victory'nin normalde altı ay olması planlanan arası, pandemi nedeniyle haddinden uzun devam etti. Süreçte antrenör Orkun Özelcanat ve tüm ekibinin ilk önceliği atın iki yaşlılığından üç yaşlılığına geçişte kaybolmamasıydı. Müthiş taylık dönemleri geçirip aynı ivmeyi sonraki yaşına taşımayan Waneta, Long Runner benzeri örnekler akıllardaydı. Neyse ki disiplin, planlama ve yarışçılığın olmazsa olmazlarından şans, ekürinin yanındaydı. 2020'nin Haziran ayında gecikmeli olarak piste çıkan Call to Victory, tıpkı evvelki sene kadar ışıltılıydı.
Yeniden atın sırtına dönen Ahmet Çelik için de üst üste altıncı Gazi Kupası'nın yol haritası çizilmişti: "Sahaya çok formda geri geldi. 1400 metrede, 1600 metre Erkek Tay Deneme'de kazandık. Herkesin aklında uzun mesafeyi yapabilir mi yapamaz mı şüphesi vardı, dedikodular oluyordu. Ben atın üstündeydim, ne yapabileceğini biliyordum ama gerçek gücünü hiç söylemedim. Stratejidir, bilmeseler daha iyi. Soranlara 'Koşarak göreceğiz' diyordum. 2200 metrede Sait Akson Koşusu'nu kazandık, insanlar hâlâ tatmin olmadı. 'Güzel yerde gitti, az at olduğu için boşlukta geldi' lafları dolaşıyordu..." 2400 metre mesafede koşulacak derbi öncesi tüm sınavları pekiyiyle geçen Call to Victory, her ne kadar kendisinden şüphe edenler olsa da artık büyük kapışmaya hazırdı.
2015'te Renk, 2016'da Graystorm, 2017'de Piano Sonata, 2018'de Hep Beraber, 2019'da The Last Romance'le Gazi Koşusu'nu ilk sırada bitiren Ahmet Çelik'in hedefi altıncı zaferdi. Bu sayede aktif jokeyler arasında en çok Gazi galibiyeti bulunan Halis Karataş'ı yakalayacak, yedi kez kazanan Ekrem Kurt ve dokuz kez galip gelen Mümin Çılgın'la arayı biraz daha kapatacaktı. Tabii Çelik'in başarısını daha kıymetli kılan şey bu sayıya birbirini takip eden yıllarda ulaşmasıydı. 2020'de ilk kez Call to Victory ayarında bir süper favorinin idaresini alacaktı. Peki bu baskı unsuru muydu? Derbideki başarısının sırrını sakin mizacına bağlayan tecrübeli jokeye göre cevap hayırdı: "En favori ata biniyordum ama ekstra heyecan olmadı. Ben sayısız grup yarış, üst üste beş Gazi Koşusu kazanmış bir jokeyim. Elimden geleni yapacaktım ama kısmetimde yoksa da kaybedecektim. Zaten orada strese girip bunu çok düşünürsem hata ihtimalim artar. Fazla düşünmemek lazım. Çok rahattım."
Vernazza, Kingsman, Powerman ve Prior gibi az şans verilmesine rağmen rakip klasmanında değerlendirilebilecek isimler mevcuttu. Tabii dürüst olmak gerekirse herhangi birinin sürpriz yapabilmesi için favorinin ciddi sıkıntılar yaşaması gerekliydi. Geçen senenin aksine seyircisiz, sessiz Veliefendi Hipodromu'nda yarış başladığında hiçbir şey plana aykırı gitmedi. Call to Victory son düzlüğe çıktığında, yer kapma telaşıyla birbirini sıkıştıran rakiplerin yanından geçip zafere yürümüştü. O ilk ve tek, Kurtel Ekürisi art arda ikinci, Ahmet Çelik art arda altıncı derbi galibiyetini kutluyordu. Türkiye'nin yeni bir şampiyonu, yeni bir Üçlü Taç adayı vardı. Erkek Tay Deneme Koşusu'nu ve Gazi'yi koleksiyona eklemişti, taç takmak için 2800 metre mesafeli Ankara Koşusu'nu bekleyecekti. Sahibi ve jokeyi başta olmak üzere birçok otoriteye göre jenerasyonunun oldukça önündeydi, onu bu hedeften alıkoyabilecek yegâne şey hesapta olmayan bir aksilikti.

""Kazanırken bile fazlasını yapabilecekmiş izlenimini veriyor. Sanki yedek bir vitesi var..." -Reşat Köstem
Call to Victory, Mustafa Kemal Atatürk adına verilen atçılığımızın en büyük kupasını almakla kalmamış, 11 yarıştır geçilmeyerek sansasyonel bir seriye imza atmıştı. Duayen yarış yazarı Reşat Köstem'e göre onda da geçmiş efsanelerin bazılarının taşıdığı bir özellik vardı: "Kazandığı koşularda bile fazlasını yapabilirmiş izlenimi veriyor. Ben kendi adıma böyle düşünüyorum ama sanıyorum yarışseverler de aynı şeyi düşüneceklerdir. Mesela Gazi Koşusu'nu çok kolay kazandı ama daha iyisini de yapabilirdi istese. Yarışı önde çeken bir tavşanla rekor için koşabilirdi. Call to Victory üstün yetenekleri olan bir at. Sanki hep yedek bir vitesi var da henüz kullanmadı."
Yıllardır sahayı yakından takip eden Köstem'e, Call to Victory'yi hangi eski büyük safkana benzettiği sorusunu da yöneltiyorum: "Stil itibarıyla aklıma geride bekleyip düzlükte öldürücü sprint atan birçok isim geliyor. Mesela benim yere göğe sığdıramadığım Karayel vardır. Call to Victory'nin son sprinti o kadar güçlü müdür, bilemem. 2005'teki Gazi'de izlediğimiz, Eliyeşil Ekürisi'nin Popular Demand'i vardı. Geride bekleyip, çok güzel bir sprintle farklı kazanmıştı. Aklıma onu da getirdi. Ancak tek yarışı pas geçmeden arka arkaya 11 galibiyetin benzeri az. Bundan iyisi ne olabilir? Geri dönüp bakınca yine Karayel olabilir çünkü o 18'de 18 yaptıydı. Zamanın koşabileceği yarışlarının hepsini kazanmıştı. Diğerleriyle benzetemedim. Mesela Bold Pilot, Türkiye'nin en müstesna atlarından ama o dahi zaman zaman geçildi."
Peki Ahmet Çelik'in Gazi'deki galibiyet serisine ne demeli? Reşat Köstem tek kelimeyle "Mucize" olarak tanımlasa da başarılı jokeyin hakkını vermekten geri durmuyor: "Buna mucize deyip öyle kenara bırakamayız, Ahmet'i görmezden gelemeyiz. Başarısında jokeylik becerisinin, zekâsının, at seçme melekelerinin büyük payı var. Kolay bir şey değil. Zaten bu rekoru da geliştirirse Ahmet geliştirir. Üzerine çok uzun süreler çıkılabileceğini hiç tahmin etmiyorum. Ayrıca dünyada da eşi benzeri yok, Guinness'e girebilecek bir olay. Baktım, derbiler düzeyinde en yakını İtalya'da olmuş; Federico Regoli, Derby Italiano'yu beşi üst üste sekiz kez almış ama arada boşluğu var. Bir de Alman jokey Gerhard Streit var ki Alman Derbisi'ni 1938-1941 arasında galip tamamlamış. Ahmet'in yaptığı iş gerçekten çok acayip."
İçinde bulunduğumuz Ekim ayının 24'ünde, Ahmet Çelik kariyerindeki en büyük ukdeyi tamamlamaya çalışacak. Call to Victory de Türkiye'nin Üçlü Tacı gerçekleştiren son safkanı olmaya koşacak. Önceleri Sadettin, Minimo, Karayel, Seren, Uğurtay, Hafız, Bold Pilot ve Grand Ekinoks'un gerçekleştirdiği üçlemenin anlamı büyük. Zira dünyanın gelişmiş atçılık ülkelerinin hemen hepsinde 'Triple Crown' kavramının karşılığı mevcut. Çelik de geçmişte kapısından döndüğü payeyi ne çok istediğini saklamıyor: "Üçlü Taç işini gayet önemsiyorum. Graystorm'la geçildik, Hep Beraber'le koşamadığı için yapamadım, Piano Sonata'yla Ankara'da kazandık ama o da Erkek Tay Deneme'de ikinci olmuştu. The Last Romance, Gazi'den sonra iyi koşamadı, onunla da yapamadık. Umulmadık bir problem olmazsa Call to Victory'yi galibiyete son derece yakın görüyorum."
Şimdi yarışseverlerin aklında bir soru daha var. Beklentilerin altında geçen 2019'un son aylarında açılıp aniden ülkenin en iddialı İngiliz atına dönüşen Long Runner, Call to Victory ile kozlarını ne zaman paylaşacak? Ya da paylaşacak mı? Bunu iki atın da sahibi, konunun bir numaralı karar mercii olan Arif Bey'e sorduğumda, "Önümüzde sadece Ankara Koşusu var ve Call to Victory için bu sezon bitti. Seneye Allah kerim" cevabını alıyorum. Reşat Köstem ise yakın vadede yarışma ihtimallerini mantığa aykırı bulduğunu söyleyip ekliyor: "Sahipleri belki hiç koşmazlar, 'Gerek yok ikisini birbirine kırdırmaya' derler ama hepimizin aklında o soru var: Kim daha büyük? Kim daha iyi? Call to Victory, çok çok iyi ama gücünün sınırlarını bilmiyoruz. Kendinden büyüklere karşı Long Runner kadar performanslı olacak mı bunu göreceğiz."
İçinde bulunduğumuz dönem itibarıyla Türkiye'nin en iyi atlarından iki tanesine sahip olan Kurtel'lerin akla geçmişin şaşaalı ekürilerini getirdiği çok açık. Köstem'e göre bunun ilk nedeni yapılan büyük yatırımlar ama hâlâ gidecek yol var: "Mesela Eliyeşil Ekürisi yıllarca sahayı domine etmişti. Minimo, Akkor, Karayel, Hafız ve Kapkara gibi atları rakip tanımazdı. Henüz Kurtel Ekürisi o aşamada değil ama olanakları çok fazla. Hiç çekinmeden Avrupa'dan, Amerika'dan alınabilecek en üst bedellerle, Türkiye'de pek görülmemiş tutarlarla damızlık alıyorlar. Yavaş yavaş o orijinler de sahaya gelmeye başlayacak. Kişisel görüşüm gelecekte çok iyi bir organizasyon ve planlamayla sahalarımızı domine edebilirler. Bir yandan da eskiden şimdiki kadar fazla at ve atçı yoktu. Şu an kendince çok ciddi para harcayan dolu at sahibi var. Kaldı ki bu iş sadece para değil, elbette finansal güç mühim ama şans yönünü de unutmamak gerek."
Geçtiğimiz iki sene gösteriyor ki Kurtel Ekürisi at yarışçılığının en olmazsa olmaz öğelerine, yatırım gücü ve şansa sahip. Call to Victory, siz bu satırları okuduktan kısa süre sonra üçlü tacı tamamlamış, Long Runner ise atçılık tarihimizin en çok Grup 1 yarış kazanmış atı olabilir. Hepsinden önemlisi önümüzdeki senelerde yepyeni şampiyon adaylarını sahaya getirmeleri işten bile değil. Son olarak Arif Bey'e bu başarısından ne denli keyif aldığını soruyorum, laf burada da o çok tanıdık ülke imkânsızlıklarında bitiyor: "Bu iş bir 'challenge' benim için. İyi at yetiştirmek, iyi yarış koşmak… Emek verdiğiniz değerlerin peşinden gidiyorsunuz ancak bu kolay değil. Türkiye'de yetiştiricilik altyapısı çok yetersiz. Toprağımız yok, yerimiz yok, hayvan yetiştirecek ot dahi bulamıyoruz. Devletin bu sektöre farklı gözle bakıp en azından altyapı konusunda ciddi imkânlar sunması gerekir. Biz daha atlet yetiştirecek arazilere sahip değiliz."