
Zaire '74
5 dk
Her şeyin bir sonu var ve bunu en iyi ölüm hatırlatıyor. James Brown ve B.B. King de ölümleriyle bir dönemin sonunu hatırlattılar. Ali-Foreman maçının gölgesindeki o efsane festivalle birlikte...
Muhammed Ali ve George Foreman, 1974 yılında ağır sıklet unvan maçı için Zaire’de karşı karşıya gelecekti. ‘Rumble in the Jungle’ adı verilen ve bugün bile yüzyılın maçı olarak anılan dövüşün hazırlıkları aylar öncesinden başladı. Organizatör Don King, Muhammed Ali ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi ve Zaire’de yaşanacak ‘şey’in sadece bir boks maçından ibaret olmadığı ortaya çıktı. Muhammed Ali’nin piyano çalarak başladığı toplantıda sözü Don King aldı.
-Ali, bu maçta unvanını yeniden kazanmak için Foreman’la karşı karşıya gelecek.
Ali araya girdi:
-Yeniden kazanmak mı? Unvan benim ve onu korumak için ringe çıkacağım. Yeniden kazanmak için değil.
Bu diyalog üstüne Don King basın mensuplarına dönerek açıklamasına devam etti:
-Sizlere bugün, organizasyona bir de müzik festivali dahil ettiğimizi açıklamak istiyorum. James Brown orada olacak…
Ali heyecanla yine araya girdi:
-Hmmm!
-B.B. King de orada olacak…
-Hmmm!
King isim saymaya, Ali de her birinden sonra “Hmmm!” demeye devam etti. Tarihin en büyük festivallerinden birinin hikâyesi, böyle başladı.
1974 yılında Hugh Masekela ve Stewart Levine, Afrika’da bir müzik festivali düzenlemek için harekete geçti. Amaçları, Afro-Amerikalı ve Afrikalı müzisyenleri ortak köklerinin dayandığı topraklarda buluşturmaktı. Bunun için Don King ile irtibata geçtiler. King’i ikna eden ikili, maçın programına bir de müzik festivali dahil etmeyi başardı. King, yer ve mekân konusunda Zaire Başkanı Mobutu ile çoktan anlaşmıştı. Mobutu festivale de onay verdi ama maddi destekte bulunmayacağını söyledi. Bunun üzerine Masekela-Levine ikilisi, Liberyalı bir yatırım grubuyla anlaştı ve festivalin yanı sıra, bir de belgesel film çekimi için finansal destek sözü aldı.
Katılımcıların açıklanacağı toplantıda söz alanlardan birinin ağzından şu cümleler döküldü: “Bir rüyayı gerçeğe dönüştürdüğünüz için teşekkür ederiz. Beat, köklerine dönüyor. Hayatınızda duyduğunuz en iyi şey, Kinshasa’da yankılanacak. Orada danslar, çığlıklar ve zıplamalar olacak. Eğleneceğinizden emin olun.”
Haksız değildi. James Brown, B.B. King, Bill Withers, Celia Cruz, The Spinners, The Crusaders ve Big Black gibi isimlerin yer alacağı bir festival, başka nasıl olabilirdi?
22-24 Eylül arasında düzenlenecek festivalin, 25 Eylül’deki dövüş öncesinde ısınma turu olması amaçlanmıştı ama Foreman’ın antrenmanda sakatlanması nedeniyle maç 30 Ekim’e ertelendi. Festival ise planlanan tarihte gerçekleştirildi. Birleşik Devletler’den iki uçak dolusu insanla yola çıkan kafile, Zaire’ye iniş yaptığında B.B. King şaşkınlığını gizleyemiyordu. Kendilerini üç bin kişinin karşılamaya geldiğini gören King, “Burayı çok sevdim, etrafta bir sürü güzel kadın görüyorum” diyecekti.
Festival günü geldiğinde, 80 bin Zaireli otobüs ve traktörlerle 20 Mayıs Stadı'na akın etti. Açılış Zaire milli marşı ile yapılırken, sahnenin çeşitli yerlerine asılmış Mobutu posterleri tek adam yönetimi tablosunu tamamlıyordu.
Bill Withers tek başına Hope She’ll Be Happier’ı söylerken, 80 bin kişi nefesini tutmuş dinliyordu. İçlerinde, “Medeniyet Afrika’dan çıkmıştır” diyen Ali de vardı. Herkes büyülenmiş gibiydi.
Withers, festivalden sonra “Bu, kız arkadaşınız yolda yürürken durup karşı kaldırımdan ona bakmak ve diğer insanların ona nasıl ilgi gösterdiğini görmek gibiydi. Yarın kalkıp evime döneceğim ve dönerken yanımda hediyeler değil, hislerimi götüreceğim” diyecekti.
B.B. King için de durum farklı değildi. Festivali anlatan 2008 yapımı Soul Power belgeselinde konser öncesi ağzında piposuyla kuliste çalacağı şarkıları belirlemeye çalışan King, “Bizler, zamanın birinde evlerinden koparılıp çöle terk edilmiş insanlarız. Buradan alındık ve sanki paraşütle başka bir yere bırakıldık. O yüzden, buraya döndüğümde aynı hisleri taşıyabiliyorum. Burası bizim gibi hisseden insanlara ait bir yer. Küçük bir koloni gibiyiz. Yıllar içinde birçoğumuz öldü ama yerimizi biliyoruz” diyordu.
Christel Loar, popmatters.com’da B.B. King: Live in Africa ’74 albümüne dair kritiğinde, King’in Kinshasa performansını, sanatçının gücünün ve müziğinin zirvesi olarak tanımlıyor. Kuşkusuz, bunda King’in kendini evinde hissetmesinin de rolü büyük. Tıpkı, festivalin kapanış performansında “Yüksek sesle söyleyin: Ben bir siyahım ve bundan gurur duyuyorum!” diye haykıran James Brown gibi.
Hepsi bir yana, A. O. Scott’ın 2009'da New York Times’ta yayımlanan yazısındaki şu bölüm, o üç gün boyunca Kinshasa’da neler yaşandığını tam anlamıyla kavrayabilmek için yardımcı olabilir.
“Nasıl ki Woodstock’a gittiğini söyleyen insanların sayısı yıllar içinde sürekli bir artış gösterdiyse, Soul Power belgeselinin ardından ‘ortak yalanlar’ konusunda Zaire '74 için de benzer bir yol açılabilir.”
Aradan geçen 41 yıl, çok şeyi beraberinde götürdü. 2006’da bu dünyadan göçen James Brown ve geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yuman B.B. King gibi.
Kinshasa’daki 80 bin kişiye seslenirken "Ain't nobody home" diyordu King. Doğrudur; evde kimse kalmadı. Ama tarih yerinde duruyor.