
Zamana Karşı
9 dk
Berkay Ömer Öğretir, on yıl önce yüzmeye başladığında aklında sadece güzel vakit geçirmek vardı. 2019'da ise olimpiyat vizesi aldı. Tokyo yolculuğundan önce sözü ona bıraktık…
Konu yüzmeden açıldığında Türkiye yıllarca "Madalya zaten imkânsız, biz elimizden geleni yapalım" gibi cümlelerle yetindi. Son yıllarda ise işlerin değişmeye başladığını söylemek yanlış olmaz. Öyle ki Avrupa'da yapılan hemen her turnuvada genç yüzücülerimizden bir madalya haberi geliyor. 2020 Olimpiyat Oyunları yaklaşırken de haliyle bu başarıların önemi artıyor. 22 yaşındaki Berkay Ömer Öğretir de 2020 Tokyo için A barajını geçen isimlerden. Tokyo'daki hedefini final görmek olarak belirleyen Berkay'la akşam antrenmanı öncesinde konuştuk
Yüzmeye yaklaşık on yıl önce yaz okulunda başladın ve bugün olimpiyat kotası alabilecek noktaya geldin. Bu serüveni anlatabilir misin?
Ben başlangıçta hem yüzme korkumu yenmek hem de oyun oynayarak vakit geçirmek istiyordum. Ailem de vücudumun gelişmesi için bir spor branşına başlamam gerektiğini düşünüyordu. Hedefimizde ilk önce basketbol vardı. Ama Bosch Spor Kulübü'ne seçildikten sonra; oradaki arkadaş ortamı, her gün gidip yüzmek ve sosyal bir aktivite olması çok keyifli geldi. O saatten sonra da bir daha bırakmadım. Liseye kadar orada yüzdüm. Yedinci ve sekizinci sınıfa kadar biraz daha amatör devam ediyordum. Müsabakalara çok az katılıyordum. Ama sekizinci sınıftan sonra yarışlara katılmaya başladım. İlk madalyamı da zaten 2014'ün sonunda aldım. Hatta 2015'in ortalarında... Okullar arası bir müsabakaydı.
15 yaşıma geldiğimde Bursa'da Şenkaya Koleji bana yüzme bursu verdi. Lise hayatıma Şenkaya'da devam ettim. İlk milli takım deneyimimi de orada yaşadım. 2016'da ENKA'ya geçtim. Zaten olimpiyata katılmaya da ENKA'da hak kazandım. Fakat bu sene Galatasaray Spor Kulübü'ne transfer oldum.
Bugüne kadar, "Yok artık katlanamıyorum, bırakacağım" dediğin bir an oldu mu? Nasıl ikna ettin kendini?
Doğrusu, ben kendimi ikna etmedim. Hep dışarıdan destek aldım. Ailem devam etmemi istedi. Aslında ben sekiz yaşında yüzmeye başladıktan sonra 15 yaşına kadar herhangi bir madalya kazanamadım. Hatta bu işi boşuna yaptığımı düşünüyordum. Yarışlarda herkes benden ilerideydi, maalesef ancak beşinci veya altıncı oluyordum. Madem bu işi yapamayacağım, neden uğraşıyorum sorularını sormaya başladım. Ama antrenörüm ve ailem devam etmem gerektiğini düşündü. Şimdi bakıyorum da onlar haklı çıktı.
Türkiye'de elemelerde rekor kıran ama bir türlü final yüzemeyen birçok sporcu hatırlıyoruz. Bunun sebebi ne sence?
Baskı, stres... Bunlar olmak zorunda, yoksa bir işi yapmak zaten çok zor. Özellikle yüzmede. Ama işte bunu belli bir seviyede tutabilmemiz lazım. Baskı ve stres aşırıya kaçarsa vücut kasılıyor. Hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ama seviyesini ayarladığınız zaman, o ufak adrenalinle beraber her şey iyi gidebiliyor.
Tarragona'daki 2018 Akdeniz Oyunları'nda 100 metre kurbağalama finalinde 1:00.95'lik dereceyle bronz madalya aldın… Bu başarı ne ifade ediyor senin için?
Açıkçası benim için o dönemde oraya katılmak bile büyük bir başarıydı. Dört yılda bir düzenleniyor, daha önce bir arkadaşım katılmıştı. Ama başlangıçta benim için yüksek bir çıta olan o katılımı başardığımda kendime final hedefi koydum. Madalya alabileceğimi düşünmüyordum. Fakat sabah seçmelerinde iyi yüzdüm ve bu büyük bir baskı oluşturdu çünkü arkamda Fabio Scozzoli diye bir yüzücü vardı ki kendisi otuzlu yaşlarında, geçmişte Avrupa şampiyonluğu yaşamış bir isim. Beni geçeceği belliydi ama ben önümdeki bir kişiyi geçip madalya alabilecek miyim, o kısım soru işaretiydi. Üzerimde öyle bir baskı hissettim ki odama gittiğimde yatağımda dönüp durdum. Uyuyamadım. Baskıyı güzel yönettim ama… Scozzoli beni geçti ama ben de üçüncü oldum. Kişisel tarihim için önemliydi.
Ama kazandığın ilk uluslararası madalyan değildi bu...
Ondan bir ay önce Fransa'da Golden Tour yarışları vardı. Kaliteli bir yarış olsa da Akdeniz Oyunları kadar önemli değildi tabii ki. Orada da madalya kazanmıştım, hatta Fransa'da ilk Türkiye rekorumu kırmıştım.
Yaklaşık on yıldır yüzüyorsun, kurbağacı olduğunu hangi yaşta fark ettin?
Yüzmeye başladıktan sonra bir stili ya kendiniz çok seviyorsunuz ya da diğer arkadaşlarınızdan o stilde sıyrılıyorsunuz. Ben yüzmeye başladıktan sonra ilk önce kurbağalama yüzdüm sonra bir dönem sırtüstü stiline geçtim. Ama sırtüstünde değil, kurbağalamada arkadaşlarımdan sıyrılmaya başladım. Onu fark ettikten sonra da bir daha fikir değiştirmedim, böyle devam ettim.
Peki o stilde üstün olmanın sebebi ya da sebepleri neydi?
Kurbağalama biraz yetenekle, biraz da vücut uygunluğuyla alakalı. Yani eğer vücudunuz bu disipline uyumlu değilse, bazı şeyleri düzgün yapamıyorsanız kurbağalamada asla ilerleyemiyorsunuz. Benim çok güçlü arkadaşlarım var ki hiçbiri kurbağalama yüzemiyorlar. Başka bir şey bu.

"Kurbağalama için eğer vücudunuz uyumlu değilse, asla ilerleyemezsiniz. Çok güçlü olmak yeterli değil."
Kurbağalamada örnek aldığın bir yüzücü var mı?
Kurbağalamada efsane şu an Adam Peaty. Çok farklı bir seviyede. 50 ve 100 metrede çıtayı çok farklı yerlere çıkardı. O benim için bir idol. Yüzmeye başladığım ilk yıllarda hayran olduğum ve televizyonda da en çok karşıma çıkan kişiyse elbette Michael Phelps'ti.
Adam Peaty, verdiği bir röportajda şöyle diyor: "İnsanlar fedakârlıklardan konuşuyor, kulübe ya da pub'a eğlenmeye gitmeyi kaç kez geri çevirdiğimi soruyor. Bu bir fedakârlık değil, bir seçim. Hayatında iki tür seçim yaparsın; biri seni daha hızlı yapar, biri yavaşlatır. Ben hızlı olanı seçtim." Senin bu konudaki düşüncelerin neler?
Fedakârlık ya da seçim, bunu nasıl adlandırırsak adlandıralım, hepimiz yapıyoruz. Ben de arkadaşlarımla akşam çıkıp gezmek yerine ertesi sabah erkenden gideceğim antrenman için dinlenmeyi, erken uyumayı tercih ettim. Bu işi yapıyorsam, en iyi şekilde yapmalıyım. Maalesef hepsi birlikte olmuyor. Bu yüzden asla arkama bakıp keşke demiyorum. Çünkü ben yaptığım işte iyiyim. İyi olmaya devam etmek istiyorum.
Peki antrenman programın nasıl?
Haftada dokuz su antrenmanı ve dört kara antrenmanı var. Yine haftada üç gün çift antrenman yapıyoruz. Su antrenmanlarımız da ikişer saat sürüyor. Günde dört saat sadece su artı bir saat gibi de kara çalışmamız oluyor. Yani tüm bu çalışmalar bir günde üç ile beş saat arası devam edebiliyor.
Olimpiyat için farklı çalışmalar yapmaya başladın mı?
Aslında Nisan ayından sonra aynı şekilde devam ettik. Fakat yavaş yavaş olimpiyat için daha zor antrenmanlar yapmaya başladım. Hedef yükselince antrenmanların şiddeti ve sıklığı da artıyor tabii ki.

"Tokyo için madalya sözü vermek saçma olur. O yüzden hedefim final diyebilirim."
Sence sporcuları erken yaşta bir branşa odaklamak sakıncalı mı?
Bence sakıncalı olan o değil. Yanlış olan küçük yaşta çok antrenman yaptırıp onları aşırı yüzdürmek. Çünkü bunu yaptığınız zaman ileriki yaşlarda sporcuyu devam ettirebilmek çok güç oluyor. Özellikle de gelişim bittikten sonra. Ben çok şanslıyım ki antrenörüm bu şekilde davranmadı ve gelişimimi kendim de geç tamamlamış olmamla birlikte bu yaşta daha iyi dereceler yüzebiliyorum. Bunun Türkiye'de çok örneği yok maalesef. Dünya bize göre bu konuda da çok ileride. Türkiye'de ise sporcular küçük yaşta parlayıp, ileride devam etmekte zorluk çekiyorlar. Sebep belli.
Olimpiyata sporcu gönderiyoruz ama her zaman, ''Madalya zaten imkânsız, biz elimizden geleni yapalım'' gibi cümlelerle yetiniyoruz. Bu bir noktada değişebilir mi?
Bence değişecek. Bunu gerçekten inanarak söylüyorum çünkü biz yüzmede yavaş yavaş dünyayı yakalamaya başladık. Aradaki fark azalmaya başladı ki Emre (Sakçı) ile Ümitcan (Güreş) Avrupa'da madalya almaya başladılar. Bu çok uzun zamandır yapamadığımız bir şeydi. Olimpiyat A barajını 2020 için ilk ben geçtim. Türkiye tarihinde üç olimpiyat A barajı varken, sadece 2020 için beş kişi olimpiyat A barajını geçtik biz.
2020 Tokyo'ya gitmek hedeflerin arasında mıydı yoksa asıl hedef 2024 Paris'ti ama "Tokyo'ya da gidersem iyi olur" diye mi düşünüyordun?
Bir buçuk, iki sene öncesine kadar ben Tokyo'ya katılabileceğimi pek sanmıyordum. Fakat Tarragona'da elde ettiğim dereceyle birlikte yavaş yavaş o kafaya girmeye başladım. Çünkü sadece bir saniye fark kalmıştı. Geçeceğime inanıyordum. Geçen sene iyice yaklaşmıştım. Sonraki ilk denememde de geçtim.
Tokyo'da neler hedefliyorsun?
Gerçekçi hedefler. Tokyo için madalya sözü vermek saçma olur. O yüzden hedefim final diyebilirim. Daha önce bunu yapabilen yok ülkemizde. Sonrasında ise gerçek hedefe, yani 2024'e odaklanacağım.
2024'te madalya gerçekçi olur belki...
Zaman bize hainlik yapmazsa neden olmasın…
Peki havuzda zamanla yarışmak sana nasıl hissettiriyor?
Garip. Rakiplerle yarışıyor gibi görünmene rağmen aslında süreyle de yarışıyorsun. Yarış anında süreyi düşünemiyorsun. Odaklanmak gereken sadece önündeki duvara ulaşmak oluyor. Yanındaki insanlarla psikolojik olarak da yarışa giriyorsun. Onlar atak yapıyor, sen atak yapıyorsun... Dışarıdan izlendiği kadar keyif verici anlar değil aslında.
Olimpiyat kotası için yaptığın deneme… O dakikaları anlatabilir misin biraz?
Çok farklı şeyler yaşadım. Bir de şansıma, olimpiyat denemesinde bütün havuz bana destek oldu. Çünkü arka havuzda ısınmasını, soğumasını yapan insanlar antrenmanlarını bırakıp beni izlemeye geldiler. Arkadaşlarım, beni hiç tanımayanlar, başkalarının aileleri… Herkes toplandı. Olimpiyat deniyorsunuz, durumun kendisi zaten başlı başına bir stres kaynağı. Başladım yüzmeye, aynı zamanda insanların bağrışlarını duyuyorum. Bu da baskı oluşturdu. Son 10-15 metrede oldu mu, olacak mı, olmayacaksa çok az farkla mı kaçacak gibi düşüncelerdeydim hep. Bitirdiğimde, zaten ben dönüp ekrana bakamadan insanların sesinden anladım. Tamam dedim, oldu.
200 metreyle ilgili ne düşünüyorsun?
Aslında çok tercih ettiğim bir mesafe değil. Aralık ayında 200 metrede de olimpiyat A barajını geçmeyi denedim. 2:10.35'ti baraj. 29 saliseyle kaçırdım. Bunu da geçebileceğime inanıyorum, Mayıs sonu ya da Haziran gibi tekrar deneyeceğim. Olimpiyata 100-200 dublesiyle gitmek inanılmaz olur.