
Zamanın Oyunu
5 dk
Modern çağın oyunu futbol, heyecan ve dram üretirken maç ayırt etmiyor. Az seyircili bir alt lig maçında da film senaryolarını aratmayacak olaylar yaşanabilir. 2007’deki Kasımpaşa-Altay finalinde, futbolcular dışında zaman da kendi oyununu oynadı.
Bir final maçını son dakika golüyle kaybetmekten daha kötü bir şey varsa, o da bir final maçını iki son dakika golüyle kaybetmek olabilir. Aklınıza 1999’daki United-Bayern finali gelebilir. O zaman şunu sorabiliriz: Tek bir ‘son dakika’ya iki gol sığması mı daha kötüdür, yoksa bir maçta iki kez ‘son dakika’ya önde girip finali kaybetmek mi? Avrupa’nın Bayern’i varsa, Türkiye’nin de Altay’ı var.
Bir dönem Süper Lig’in ebedi puan cetveli listesinde şampiyonların hemen arkasında yer alan Altay, 13 sezon içinde 3. Lig’e kadar geriledi. Bu düşüş bir anda olmadı ama hiç olmayabilirdi de… En azından kaybettiklerini geri alma şansını defalarca ellerine geçirdiler. Dört kez play-off oynayan Siyah-Beyazlılar, her defasında dramatik bir hikâyeye takıldı. O dönemi özetleyecek en iyi maç 2007’de oynandı. Altay, 10 kişi kalan Kasımpaşa karşısında iki kez öne geçti ama hem 90, hem de 120’nci dakikada gol yedikten sonra penaltılarla elendi.
Bugün Süper Lig’de oynayan ve Avrupa'ya gitme hayalleri kuran Kasımpaşa da bulunduğu noktaya kolay gelmedi. Üç kez play-off oynadı (üçünü de kazandı) ama iki kez de küme düştü. Onların da son 10 yılını anlatan en iyi maç için aynı yere bakıyoruz. Devamlı geriye düştüler ama son ana kadar pes etmediler. Sonunda kazanan onlar oldu. 101 yaşındaki Altay ile 94 yıllık Kasımpaşa’nın tarihinin en fırtınalı 120 dakikasını yeniden hatırlayalım.
Normal Sezon
2006-07'de 1. Lig’in puan tablosu şaşırtıcıydı. İstanbul BB ile Gençlerbirliği Oftaş gibi iki ‘silik’ takım, köklü camiaları geride bırakarak Süper Lig’e çıkmıştı. Üçüncü takımı belirleyecek maç ise bu garipliğin bile önüne geçti.
Altay, ligin son haftasında Eskişehirspor’u Merter’in 80. dakikadaki golüyle yenemeseydi, play-off'a kalamayacaktı. Kasımpaşa’nın yolu daha da zordu. Sezon içinde ikinciliğe kadar çıkmışlardı ama üst üste 12 maç kazanamayınca hayallerini erteleme tehlikesiyle yüzleştiler. Onları play-off’a atansa son sekiz maçı namağlup geçmeleri oldu. Kasımpaşa sezonu beşinci, Altay ise altıncı bitirdi.
Final Öncesi
Ankara’ya gelen iki takım da yarı finali tek farklı galibiyetlerle geçtiler. Kasımpaşa, Diyarbakırspor'u geriden gelip son dakika golüyle mağlup etti. Altay da Malatyaspor'u 1-0 yendi. Kasımpaşa ligin yeni takımıydı ve finali kazanamaması ‘dünyanın sonu’ olmazdı. Altay'ın durumu tam tersiydi. Küme düşmelerinin üstünden dört sezon geçmişti ama şok devam ediyordu. Bir önceki sezon da finalde kaybetmişlerdi, artık kazanmaları şarttı. Sadece camia değil İzmir’in büyük bir kısmı da müjdeyi bekliyordu. Rakibin Kasımpaşa olması ayrı bir motivasyondu. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kasımpaşalıydı ve iki sene önce 'gâvur İzmir' imasında bulunmuştu. Türkiye, 2007 yazında seçim atmosferine girecekti ama öncesinde iki farklı kesimin sembolleri; Kasımpaşa ile İzmir (Altay), cumhuriyetin başkentinde karşılaşacaktı.
Maçtan bir gece önce Altay’ın kalecisi Allum Bouker şampiyonluk primi istediği için kadro dışı kaldı. Kale, 18 yaşındaki Gökhan'a teslim edildi. Altay önceki sezonda da kaleci sorunu yaşamıştı. Normal sezonda kalede Cenk vardı. Play-off'ta ise yedek kaleci Akın kaleye geçti. Finalde Sakaryaspor’a 4-1 mağlup oldular.
Maç
30 Mayıs 2007'de Altay ve Kasımpaşa, Ankara'da karşı karşıya geldi. O gün bir final maçı oynandı ama stadyumda final havası yoktu. Maç hafta içinde ve tarafsız sahadaydı. Yayın şifreli kanaldaydı. Sanki gözlerden uzakta oynanan bir lise turnuvası tadında... O gün çok az futbolsever, tarihte eşine pek rastlanmayan bir dramı canlı canlı izledi.
Futbol, hangi maçın iyi olacağını size söylemez. Unutulmaz olanı, oyuna gerçekten sahip çıkanlar ve maç seçmeden gözünü sahaya çevirenler yakalar.
İstanbul'dan gelen Kasımpaşalılar maçtaydı. Altaylılar daha fazlaydı. Eskişehirsporlular, Kasımpaşa'ya destek için gelmişti. 250'ye yakın Ankaragüçlü, Altay tribününde görüldü. Tribündeki dengeler sürekli değişti ama maçın ilk yarısı hiç öyle değildi, telafisi olmayan bir final maçı nasıl oynanırsa öyle oynandı; risksiz, pozisyonsuz, bol faullü ve yan paslı... Oyunu kontrol etme çabası, riske girmeyen futbolcular, uzaktan kaleyi yoklayan serseri şutlar... Birinin kilidi kırması gerekiyordu.
Kasımpaşa 50. dakikada Erhan Küçük’ün golüyle kilidi kırdı. İstanbul tarafı, avantajı yakaladı ama bunu 3 dakika sonra, Serdar’ın gördüğü kırmızı kartla kaybetti. Bu dakikadan sonra Altay akınları arttı. Mehmet Şen, saç baş yolduracak goller kaçırdı ama 71’de beraberliği getirdi. Altay yavaşlamadı, yüklenmeye devam etti. 83'te de sonuca ulaştı. Kazanılan penaltıda Muzaffer, Altay'ı öne geçirdi. Skor 2-1, Kasımpaşa 10 kişi ve kalan süre 7 dakika… Kasımpaşa, maçın hiçbir bölümünde Altay kalesine bu kadar yüklenmedi. Altay da hiçbir bölümde savunmaya bu kadar çekilmedi. Kaleci Ziya bile ileriye çıkmıştı, hatta volesi savunmaya çarparak yön değiştirmese gol olabilirdi. Ünal'ın vuruşu da üst direkten döndü. Son atak, son korner… Bir karambol ve Alparslan Kartal’ın skoru 2-2'ye getiren, maçı uzatmaya taşıyan golü...
Futbolun yazılı olmayan kurallarından birine göre son dakikada gol yiyen takım uzatmalarda motivasyon bakımından dibe çöker ve bundan faydalanan rakip takım maçı kazanır. Altay, uzatmalara bu kuralı yıkarak başladı. 96. dakikada Aydın’ın golüyle öne geçti. İzmir ekibi golden sonra top çevirdi, maçı garantilemeye çalıştı. Dördüncü golü bulamayan Altay, her şeye rağmen Süper Lig'e yaklaşmıştı. Dakika 120’ydi ve artık sadece saniyeler sayılıyordu.
Ama o an, o dakika Altay için sanki zaman durdu… Cihat Arslan topu indirdi, Erhan sol ayağıyla vurdu. Her şey bir anda olup bitti. Süper Lig, şampiyonluk, galibiyet... Az önce avuçlarının içindeydi, şimdi yine uçtu. Yine başa dönüldü. Şanslar bir kez daha eşitlendi.
34 hafta, 2 maç ve 120 dakika geçmiş ama hâla sonuç alınamamıştı. Bütün taktiklerin, hücum setlerinin, savunma kurgularının değeri kalmamıştı. Artık sonucu, futbolun Rus ruleti penaltılar belirleyecekti. Çok tartışılan penaltılar belki de bu bakımdan futbolun en adil tarafı olabilir. Topa en iyi vuran maçı kazanacak. Futbolun en saf hali…
İlk penaltı önemlidir, o nedenle genelde mental açıdan en güçlü olanlar kullanır. Kasımpaşa'da bu isim kaptan Cihat Arslan'dı. Hata yapmadı. Altay'da topun başına Aydın geldi. O hata yaptı! İlk golde asist yapan, ikincinde penaltı yaptıran, üçüncüyü kendisi atan Aydın, penaltıyı kaçırdı.
Kasımpaşa'dan Aydın ikinci penaltıyı gole çevirdi. Maç içinde penaltı kullanan Muzaffer de hata yapmadı...
Erhan Küçük'ün penaltı kaçırması düşünülemezdi. Ona cevabı, şimdilerde Süper Lig stoperi olan İbrahim Öztürk verdi.
Maç içinde direğe takılan Ünal, penaltıyı da kaçırdı. Fırsat, bir kez daha Altay’ın ayağına geldi. Taraftarın, Henry'ye benzeyen stili nedeniyle 'Tireli Henry' lakabını taktığı Yasin Avcı, skoru eşitledi.
Kasımpaşa, savunma oyuncusu Ömer sayesinde bir kez daha öne geçti. Son penaltıda topun başına Kenan geldi. Vuruşunda Ziya topu çıkardı. Kasımpaşa kazandı. Altay yıkıldı...
Sonrası
Sevinç çığlıkları atan Kasımpaşa, beş sene içinde üç lig birden atladı. Ertesi sezon Süper Lig'de 5 İstanbul, 4 Ankara takımı yer aldı. Fakat hiç İzmir takımı yoktu. Altay, Karşıyaka ve Göztepe ülkenin geri kalanına, İzmirli oldukları için yükselemediklerini söylüyordu. Ancak işin aslı, İzmir kulüpleri kötü yönetiliyordu. Bucaspor, 2010’da Süper Lig'e çıkınca ezberler bozuldu. Bu arada Altay'ın play-off maceraları da devam etti. 2009'da yarı finalde yine Kasımpaşa'ya elendi. 2010'da son maçta Konyaspor engelini aşamadı. Bir daha da play-off oynayamadı. Kasımpaşa şu an Süper Lig'de, Altay ise bu sezon 3.Lig'e düştü.
Futbolun öğrettiği derslerden biridir: Hayat (maç) devam ediyor.
Son dakikalara yenik girmiş olabilirsiniz ama maçı kazanma ihtimaliniz bitmemiştir. 3. Lig’e düşmüş olabilirsiniz ama bu yolun sonu demek değildir. Ayağa kalkmak zor ama imkânsız değil. Bu sene şampiyonluk kutlayan bir başka İzmirlinin yaptığı gibi, o 'ıssız kuytu köşelerden' dönmek için her zaman yeterli vakit var... Zaman kendi oyununu oynuyor olabilir ama yenilmek tek seçenek değil. Zira zamanın 'son'u gelmiyor.