Zanaatkâr

7 dk

Snooker dünyasının en dominant figürü kim? Bu sorunun cevabının bir oyuncu olması gerekmiyor. Şimdi John Parris'le tanışma zamanı.

On yedinci yüzyılın ikinci yarısı ve 18. yüzyılın başında, dünyada keman almak için gidilebilecek en iyi yer İtalya’nın Cremona kentindeki, Antonio Stradivari’nin atölyesiydi. Stradivari, 93 yıllık uzun bir hayat yaşadı ve kendi adıyla anılan efsanevi kemanlarını tam 81 yıl boyunca üretmeyi sürdürdü. Aradan geçen 300 küsur yılın ardından, dünyada iyi keman denince akla gelen birkaç marka var. Onlardan bir tanesi ve tartışmasız en ünlüsü hâlâ Stradivarius. Yıllar içerisinde; Niccolo Paganini’den Leopold Auer’e, Jascha Heifetz’ten Itzhak Perlman’a kadar sayısız virtüözün elinde yaşamaya devam eden bu kemanların 450 tanesi günümüze ulaştı.

Birçok müzik profesörü, yıllar içinde Stradivarius’ların neden bu kadar iyi olduğunun cevabını aradı. Dönemin kemana dönüşecek ağaçlarının yetiştiği, ‘küçük buz çağı’ denilen Avrupa ikliminin bunda payı olduğu hep söylense de Stradivari’nin sırrı tam olarak çözülmüş değil. Tabii bizim de kendisini karşımıza alıp bunu nasıl yaptığını sorma şansımız yok. Tek yapabileceğimiz, usta ellerde çalınan kemanlarının eşsiz tonlarını dinlemek ve meraklanmayı sürdürmek.

John Parris adını ilk kez duyuşumun üzerinden de herhalde bir 8-10 sene geçmiştir. Televizyonda, o dönem yeni yeni merak sardığım snooker’ı izlemekteydim ve spiker neredeyse tüm profesyonel oyuncuların kullandığı bu isteka üreticisinden bahsetmişti. Oyuncuların birer orkestra elemanı gibi giyinmeleri midir, yoksa oyunu icra ederkenki ustalıklarından mıdır bilmem; bir anda zihnimde Stradivarius ve Parris’i eşleştirdim. Yeşil çuhanın virtüözleri ve ellerinde eşsiz enstrümanları... Hatta sonraları, Parris’in istekalarının bir tanesini deneme şansına da erişmiş ve hayran kalmıştım. Benim gibi vasat bir oyuncunun bile masada kendisini iyi hissetmesini sağlamıştı. Belki de sadece plasebo etkisiydi…

Stradivari’ye asla neden bu kadar başarılı olacağını hiçbir zaman soramayacağım ancak John Parris’e bu soruyu yöneltme şansım varken bunu kaçırmak istemedim. Yaklaşık 25 yıldır üretim yaptığı Londra’daki atölyesini aradığımda da neyle karşılaşacağımı çok fazla bilmiyordum. Telefon açıldı ve karşımdaki güler yüzlü sese John Parris’le konuşmak istediğimi söyledim. Telefonu açan ta kendisiydi. Çok yoğun olmasına rağmen hiçbir sıkılma belirtisi göstermeden 45 dakika boyunca -dünyanın en iyisi olduğu- işini anlattı. Her anında bir kez daha anladım ki tıpkı çoğu başarılı insan gibi John Parris’i iyi yapan şey de tutkusuydu.

Bu işe nasıl başladığını sorduğumda, çok basit bir cevabı vardı: Snooker sevgisi. Parris’in, hobisini iyi bir oyuncu olarak sürdüremeyeceğini anlayışı çok sürmemişti. En fazla 50-60’lık seriler yapabilen, ortalama bir oyuncuydu. Ancak bir gün, kendi istekasını tamir ederken, iyi yapabildiği bir şey olduğunu gördü. Önce yakın çevresi ve arkadaşları için evinin arkasındaki küçük atölyede ufak tefek tamir işleri yaptı ve zamanla, kendi kendine ilk istekasını yapacak kadar işi büyüttü. Yaşadığı çevrede ona bu konuda yardım edecek birisi de yoktu. Parris birçok şeyi deneme yanılma yoluyla öğrenmişti. O günleri, “Bir snooker istekasına bakıp nasıl bir araya geldiğini anlamak kolay değildir, ben de zaman içerisinde kavradım” diyerek hatırlıyor.

Onu evinin arka bahçesindeki atölyede çalışan, ufak tefek yarı zamanlı bir isteka üreticisinden bir efsaneye dönüştürecek yol açılmıştı artık. Ürettiği bir istekayı kullanan ilk büyük isim Alex Higgins oldu. 80’lerin bu kendine has efsanesi, Parris’in de reklamını yapabilmesi için çok büyük bir fırsattı. Sonrasında, bugün hâlâ çok yakın arkadaşı olan Steve Davis’le tanıştı ve kariyeri tam anlamıyla ivmelendi. Davis’in o dönem üç şampiyonluğu daha vardı ve Parris’le çalışmaya başladıktan sonra üç tane daha kazanacaktı.

Artık dünyanın en iyi oyuncuları, John Parris’in istekalarıyla oynamak istiyordu. Aradan geçen yıllarda, John Higgins’den Ronnie O’Sullivan’a kadar sayısız dünya şampiyonu için isteka üretti.

Söylediğine göre de onların her zaferinde sanki kendisi şampiyon olmuşçasına sevindi. Parris’in hobisi yaşıyor ve kazandırıyordu. Bunu kendi sözleriyle, “Aslında snooker’ın biraz daha üretim tarafındayım ancak hâlâ atölyeme her geldiğimde sevdiğim şeyi yaptığım için çok mutluyum” şeklinde anlatıyor.

Nedenini anlamak hiç zor değil çünkü kendisine isteka yapım sürecini sorduğumda, “Lütfen çok konuşursam söyleyin” diyerek lafa dalıyor, ağaç seçiminden son cilaya kadar geçen neredeyse altı aylık süreyi bir çırpıda özetliyor. En üzüldüğü şey ise son yıllarda ülkesinde çıkan, “John Parris artık isteka üretmiyor, Çin’den getirttiklerini satıyor” söylentisi. Çünkü hâlâ tüm istekaları Londra’daki o küçük atölyede üretiliyor ve ağaç seçimleri sadece John’un kendisi tarafından yapılıyor.

Bir ağaç parçasının istekaya dönüşmesi oldukça emek isteyen bir süreç ve her parçanın işlemler sonunda iyi bir ürüne dönüşmeme riski hep mevcut. John’a göre bu biraz şans, biraz da ustalık. Ancak üretimin bir noktasında, hangi istekanın profesyonel bir oyuncunun oynayacağı seviyede, hangisinin ise daha vasat olacağını sezmek mümkün. Zaten sonuçta hepsinin bir müşterisi olacak.

Tabii John Parris’i yakalamışken ona ünlü müşterilerini sormamak da olmaz. En merak edileni ise kuşkusuz Ronnie O’Sullivan. Parris’e göre, Ronnie tatmin etmesi en kolay müşteri değil. Hatta hoşuna gitmediğinde istekasını seyircilerden birisine hediye edebilecek kadar da fevri. Ancak o, ne istediğini bilen biri ve John her zaman böyle müşterilerle çalışmayı tercih ediyor.

Günümüzde John Parris’in ürettiği bir istekayla oynayan ünlü oyuncuları saymaktansa oynamayanları saymak çok daha kolay. Çünkü sayıları gerçekten de az. Tüm başarısına ve oluşturduğu tekele rağmen yıllar önce kafamda kurmuş olduğum Stradivarius-John Parris kıyasını kendisine anlattığımda, John bir an için duraklıyor. Ben o esnada yüzünün kızardığını telefondan bile anlayabiliyorum. Tepkisi, tüm alçak gönüllülüğüyle “Bunu benim söylemem doğru değil” oluyor. Zaten hiçbir şey söylemesine de gerek yok. Onun yaptığı iş kendisini yıllardır anlatıyor. Görmek için, televizyonu açıp herhangi bir snooker turnuvasını izlemek yeterli. Orada muhakkak bir Parris istekası bulacaksınız...

Socrates Dergi