
Abide
8 dk
Jan Zelezny, üst üste üç olimpiyat altını ve bugün dahi kırılamayan 98.48'lik dünya rekoruyla cirit atma tarihinin en büyük efsanesi. Söz, Zelezny'de...
Jan Zelezny, 1996 Atlanta'ya hazırlanırken bir süre Güney Afrika'da kamp yapmıştı ve üst üste doksan metreyi aşan denemeleriyle iyi hissediyordu. Osaka'da benzer dereceleri attıktan sonra özel bir şeylerin kapıda olduğunun farkındaydı. Önünde yakın zamanda planlanmış bir buluşma yoktu ama antrenörü Jan Pospisil'e bir yarış bulması için yalvardı. Pospisil'in çözümü, Almanya'nın Jena kentindeki buluşmaydı. Zelezny, ailesini de yanına alıp altı saat araba kullandıktan sonra Jena'ya ulaştı. O gün 98.48'le kırdığı cirit atma dünya rekoru, bugün yerli yerinde durmaya devam ediyor. Bir atletizm abidesi Jan Zelezny ile hem o günü hem de altın madalyalarla süslü olimpiyat anılarını konuştuk.
Turnuva direktörü olduğunuz Golden Spike Ostrava köklü bir geçmişe sahip ve pandemide dahi kesintiye uğramadı. İleride Elmas Lig takvimine girme gibi bir hedefiniz var mı?
Golden Spike Ostrava'yı zor zamanlarda hem geçen sene hem de bu yıl organize etmeye devam edebildiğimiz için mutluyuz ve ayrıcalıklı hissediyoruz. Harika bir izleyici desteği vardı, Çek atletizminin ciddi ilgisini ve yerel yönetimlerin desteğini arkamızda hissettik. Şimdilik, olduğumuz yerde, Continental Tour Gold serisinin bir parçası olarak mutluyuz.
Olimpiyat anılarınıza 1988 Seul'le başlayalım. Son atışlara altın madalya pozisyonunda girseniz de Tapio Korjus'un son denemesi sizi gümüşe itti. O birkaç dakika neler hissettirmişti?
Korjus'un hafif bir sakatlığı vardı, atışlar arasında içeri gitmek zorunda kalmıştı. Üçüncü ve dördüncü haklarını pas geçmişti. Geri döndüğünde hâlâ madalya tablosunun içinde olduğunu fark etmiş ve çok sevinmişti. O coşku, öfori hali içerisinde son hakkını kullandı ve altın madalyayı getirecek 84.28'i attı. O dönemler, bugün olduğu gibi son haklardan önce atış sırası değişmiyordu. Bugünkü sistemde yarışsak, bence sonuç farklı olurdu.
Dört yıl sonra, olimpiyattan önce Steve Backley, Kimmo Kinnunen ve Seppo Raty daha iyi dereceler atmalarına rağmen Olimpiyat Stadyumu'nda ilk denemenizdeki 89.66'ya yaklaşabilen olmadı. İlk altınınıza böyle rahat ulaşmak sizi şaşırtmış mıydı?
1992 Barselona yaklaşırken rakiplerim benden iyi dereceler yapmıştı ama o dönem değişen kurallar sonrasında benim dünya rekorum elimden alınmıştı. Orada, en iyinin kim olduğunu kanıtlamak istiyordum. İşin doğrusu, o olimpiyat finali, kazanacağıma emin olduğum ender yarışlardan biriydi.
1996 Atlanta'ya giderken tarihin en iyi 15 derecesinin 13'ü sizdeydi, dünya rekorunu kırmıştınız ve 24 kez doksan metreyi geçmiştiniz. Finalde altına giderkense 88.16'lık bir dereceniz vardı. Sebebi baskı mıydı?
Atlanta hiç kolay değildi çünkü açık ara favoriydim ve herkes kazanmamı bekliyordu. Öte yandan, kasığımda bir sakatlık vardı ve benim için zor bir dönemdi. Ayrıca hatırlıyorum da atış için süratlendiğimiz koşu parkurunun zemini hiç iyi değildi. Üstelik kısaydı da. Bu şartlarda tek düşündüğüm kazanmaktı, derecem hiç umurumda değildi.
Backley'nin size en yaklaştığı olimpiyat 2000 Sidney'di. 32 santimetreyle de olsa üçlemeyi tamamladınız...
İki yıl önce antrenmanda çok ağır bir kaza geçirmiştim. Omzumdan ameliyat oldum ve uzunca bir süre elit seviyede atışlar yapıp yapamayacağım meçhuldü. Zamanla toparlandım ve 2000 Sidney'e hazır hale geldim. Ama favori değildim, rakiplerimin dereceleri daha iyiydi. Müsabakalara on gün kala kendimi anca fiziken doğru noktada hissettim ve bir kez daha başarabileceğime inanmaya başladım. Üçüncü denememde Steve'i geçtiğim an, iş bitmişti. Kazanacağımı biliyordum.

Steve Backley ile Jan Zelezny
98.48'lik dünya rekorunuz 25 yılı devirdi. Bugünlerde Alman Johannes Vetter, 68 santimetre yakınına kadar gelse de unvanınız ayakta kalmaya devam ediyor. O günü nasıl hatırlıyorsunuz?
Bilirsiniz, her şeyin mükemmel olduğu o günlerden biriydi. Eşim ve çocuklarım da izlemeye gelmişti, bu açıdan çok özeldi. Jena, sonsuza dek kalbimde olacak. O stadyumun yıkılacağını, yerine yenisinin inşa edileceğini öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Elbette mümkün olduğunca rekorun bende kalmasından mutlu olurum ama günün birinde kırılacağının da farkındayım. Evet, Vetter rekoru kırmak için tüm gerekliliklere sahip.
Geçmişte bir Avrupa disiplini olarak görülen ciritte artık Japonya'dan Kenya'ya, Tayvan'dan Hindistan'a 87 metrenin üzerine çıkan sporcular var. Bu değişimi nasıl yorumlarsınız?
Cirit atmanın popülerliğiyle alakalı harika göstergeler bunlar. Artık birçok yeni ülkenin iyi atıcılara sahip olduğunu gözlemliyorum. Ayrıca farklı ülkelerden antrenörler de alışılagelmiş disiplinlerinin dışında yeni alanlarda boy gösteriyorlar ki bu da geleceğe dair iyi bir haber.
Son dönemdeki format değişiklikleriyle atma branşlarının göz ardı edildiğini ileri sürenler, olimpiyatta sporcu sayısının 32'den 16'ya indirileceğinden şüphelenenler var. Bu konuda neler söylersiniz?
Bence, atma branşlarını ekrana daha fazla taşımanın bir yolunu bulmalıyız. Yarışmaların dijital yayınlarında artık izleyicilerin hangi disiplini takip etmek istediğini seçebildiği çoklu ekran tercihleri kullanılabiliyor. Tabii buna uğraşırken, atmalar müsabakalarının gerçekten izlenilebilir saatlerde düzenlenmelerine de dikkat etmeliyiz yarışma takvimini hazırlarken.
Barbora Spotakova gibi bir yıldızla çalıştınız, bugün de Viteszlav Vesely başta olmak üzere birçok önemli ciritçiyi eğitiyorsunuz. Bir yandan da turnuva direktörlüğüyle yöneticiliği tadıyorsunuz. İleride Seb Coe ve Sergey Bubka gibi sizi de uluslararası görevlerde görmeyi beklemeli miyiz?
Antrenörlüğün de yöneticiliğin de özel tarafları var. Elbette antrenörlük benim günlük rutinim, tek günlük bir buluşmanın yalnızca yılın o dönemi artan yoğunluğuyla kıyaslayamam. Şimdilik, harika ciritçilerden oluşan bir grubun antrenörü olmaktan mutluyum. Gelecekte yeni meydan okumalara açığım.