
Ayak İzlerinde Adımlar
10 dk
Bazılarının anlamsız bir aktivite bazılarının da acı terapisi olarak gördüğü yürüyüş, olimpiyat programının eskilerinden… Peki Türkiye'de geniş bir mazisi olmayan branşta kısa sürede nasıl bu kadar yol alındı?
Yazının başına oturdum. Türkiye'de yürüyüşün birkaç sene zarfında yakaladığı tırmanışı belirtmek için bakınırken, dilimize -bana göre eksik olsa da- 'ivme yakalamak' diye çevrilen İngilizce 'momentum' kelimesi karşıma çıktı. İvme, bir süreçle birlikte geliştiği için meramımı tam olarak anlatmıyor aslında... Hem bir ivme yakalamaktan hem de bunun bir anda önce olgunlaşıp sonuç vermesinden bahsediyorum; ikisinin aynı anda ve baş döndürücü bir devinim yaratmasından…
Yürüyüşte 2015 yılının sonlarında pistlerde ortaya çıkan Meryem Bekmez fenomenini, Tampere'de 2018 Dünya U20 Şampiyonası gümüş madalyasını kazanmasından sonra Socrates'e konu etmiştik. Diyarbakır'ın zorlu yaşam koşullarıyla örülü Bağlar semtinde büyüyen Meryem, dört yıl içinde inanılmaz başarılar yakaladı ve şu anda 19 yaşında olmasına karşın dünyanın sayılı yürüyüş yıldızları arasına girdi. Bekmez, bu süre içinde 5, 10 ve 20 kilometre branşlarında, U18, U20 ve büyüklerde, salon ve açık havada tüm ulusal rekorları eline geçirdiği gibi bazılarının üzerinden birkaç kez geçti. Geçenlerde oturup da dört yıl içinde kırdığı tüm rekorları derleyince, Bekmez'in tam 49 kez Türkiye rekoru kırdığını fark ettim. Yaklaşık 60 resmi yarışta 49 rekor! (Bazı yarışmalarda tek finişle U18, U20, büyükler gibi farklı yaş gruplarında aynı anda rekorlar kırmasının 'üç' sayıldığını belirtelim.)
Malatyalı Salih Korkmaz, Polonya'nın Bydgoszcz kentinde yapılan 2016 Dünya U20 Şampiyonası'nda 10,000 metre pist yürüyüşte üçüncü oldu ve Türkiye'nin yürüyüşte dünya madalyası kazanan ilk ismi unvanını aldı. Ardından büyüklerde Türkiye rekorlarını ele geçiren Korkmaz, bu yıl ise portföyüne Gavle'de Avrupa U23 ikinciliği ekledi. Salih, 20 kilometrelik yarışta bir ara iki dakika farkla önde giderken, bitime 800 metre kala midesindeki kramp nedeniyle kustu ve son 20 metre içinde geçilerek şanssız bir şekilde Avrupa şampiyonluğundan oldu.
Meryem gibi Diyarbakır'dan gelen bir başka başarılı yürüyüşçü Ayşe Tekdal, Avrupa U23'te rakiplerine büyük fark atarak altın madalyaya uzandı. Geçen yıl Tampere'de U20 sekizincisi olan Ayşe, eğer aynı yarışta Bekmez madalya almasaydı 'tarihi bir başarı' yakalamış olacaktı ama süper yeteneğin biraz gölgesinde kaldı.
Yıldızlarda olimpiyat altıncısı ve Avrupa U20 ikincisi Evin Demir, Avrupa U18 madalyalı yürüyüşçüler Abdülselam İmuk ve Özgür Topsakal, Universiade dördüncüsü Şahin Şenoduncu, Avrupa U20 dördüncüsü Selman İlhan, Avrupa U20 beşincisi Kader Dost… Sadece beş yıl önce herhangi bir Avrupa Şampiyonası'nda ilk 20'yi bile göremeyen bir ülke için bir anda yağmur gibi gelen başarıları listelemeye kalktığımızda, iş uzadıkça uzayacak gibi duruyor.
Her şeyin son dört yıl içine yoğunlaşması elbette ilgi çekici. Ama bir de olayın geçmişine göz atalım. Bana sorarsanız hikâye o zaman daha enteresan bir hâl alıyor.
Üvey Evlat
Türkiye'de yürüyüşe dair ilk ciddi çalışma, 1952 Helsinki Olimpiyat Oyunları'ndan dönen Türkiye kafilesinde, İstanbul Atletizm Ajanı Neriman Tekil sayesinde başladı. Olimpiyatlarda izlediği bu branşta çalışma başlatmak istediğini Atletizm Federasyonu'nun efsanevi başkanı Naili Moran'a söyleyen Tekil, İstanbul'a dönünce hemen hazırlık yaptı ve ilk müsabaka aynı yılın eylül ayında gerçekleştirildi. Yıllar içinde özellikle ordu bünyesindeki takımlarda faaliyet gösterilen yürüyüş branşı, pek sivrilme olanağı bulamadı. 1960'larda 13 kez Türkiye şampiyonluğu elde eden ve yürüyüşte Avrupa şampiyonasına giden ilk Türk sporcu unvanını alan Aynur Ayhan da bir askerdi. Ayhan, yıllarca atletizm içinde 'üvey evlat' muamelesi görmekten yakındığı bu dalın, daha sonra TRT muhabiri olan Ünal Uyguç ile birlikte Türkiye'deki ilk önemli figürüydü.
Türkiye kamuoyu, uzun süre alay konusu yaptığı yürüyüşün bir 'yarışma' olduğuna, Kemal Sunal'ın başrolünü oynadığı, Memduh Ün'ün 1984 tarihli Postacı filmiyle ikna olmuştu. Filmde Sunal'ın katıldığı -günümüzde hâlen devam eden- Postacılar Yürüyüş Yarışması, pek çok insanı böyle bir disiplinin varlığından haberdar ettiği gibi sonrasında yapılan müsabakalarda da bakış açısını değiştirdi. Filmden sonra, yollarda yürüyen insanlara artık 'çatlak' gözüyle bakılmasa bile, bu dalda bir sıçrama da yaşanmadı. Sadece bir avuç yürüyüşçü artık daha rahattı, o kadar…

1980'lerde yine birer ordu mensubu olan Burhan Vurgun ve İrfan Özdemir, 90'larda Abdülkadir Öz ve Yeliz Ay, 2000'lerde ise Recep Çelik bu dalın Türkiye'de öne çıkan isimleri oldular. Her biri, bugünden bakıldığında 'küçük çaplı' diyebileceğimiz başarılarla çeperi genişletmeye çabalıyorlardı. Dönemin en büyük başarıları, Balkan şampiyonluğu ya da olimpiyat oyunlarına katılmaktan öteye gidemedi.
Doğru Zaman
2015 yılından itibaren Türkiye'de yürüyüş branşında bir anda müthiş bir devrim yaşandı. O günden beri aradan geçen dört yılda yaş gruplarında iki dünya şampiyonası madalyası, beş Avrupa madalyası, Avrupa Kupası takım şampiyonluğu, Dünya Kupası podyumu elde edildi, sayısız rekor kırıldı. Kısa süre içinde, Türkiye yürüyüşte Avrupa kıtasının en önemli güçlerinden biri hâline geldi.
Bu ivme, sadece harika bir kuşağın iyi işlenmesi ve sıkı çalışmayla ilgili değil. Sürecin bu kadar parlak bir hâl almasında, yürüyüşün tartışmasız lideri Rusya'nın 2015'in sonundan itibaren uluslararası atletizmden men edilmesinin yadsınamaz bir katkısı var. Bazı Rus yürüyüşçüler bireysel olarak şampiyonalara katılma hakkı elde edip madalya kazansa da takım olarak Rusların yokluğu diğer ülkeler için ciddi bir fırsat yarattı.
Ortaya çıkan bu fırsatı en iyi kullanan ülke, kesinlikle Türkiye'ydi. Online yürüyüş gazetesi Marcia dal Mondo'da geçtiğimiz ay çıkan analizde, Türk yürüyüşçülerin Rusya'nın yokluğunda harika gençleriyle bu boşluğu doldurduğunun altı çizilirken, takımın başındaki Türk yürüyüş koordinatörü Mustafa Akyavaş'a övgüler düzülüyordu.
Kendisi de ulusal çapta eski bir yürüyüşçü olan Mustafa Akyavaş, beş yıldır Türkiye Atletizm Federasyonu'nda yürüyüş koordinatörü olarak görev yapıyor. Yılların verdiği yarış birikimini, uluslararası hakem olmanın getirdiği deneyimle harmanlayan Mustafa Hoca, önce ülke içindeki farklı yürüyüş ekollerinin (Diyarbakır, Ayvalık, Malatya) uyumlu çalışması ve dengelenmesini sağladı. Akyavaş, TAF Başkanı Fatih Çintimar'ın yürüyüşte olimpik kota almak için 2015'te bir proje başlattığını ve kendilerine güvendiğini söylerken, "Salih, Meryem, Ayşe ve diğer çocukların hepsi, başkanımızın bu vizyonunun bir ürünü…" diyor.
Tokyo Yolu
Yürüyüş barajlarının hayli aşağıya çekilip katılaştırıldığı 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları için hâlihazırda bir kontenjanı (Meryem Bekmez) bulunan Türkiye, Japonya'da dört yürüyüşçüyle yer almayı hedefliyor. Yapılan derecelere bakıldığında Salih Korkmaz, Ayşe Tekdal ve 2016'da 20 kilometrede olimpiyat gören Mert Atlı'nın da Tokyo'da yer alması olası. Bunun gerçekleşmesi hâlinde, dört yürüyüşçüden oluşan bir olimpik takım, Türkiye'nin nasıl bir seviyeye oynadığının ispatı.
Geçen yıl TAF'ın ekibine antrenör olarak katılan eski Avrupa şampiyonu Rus yürüyüşçü Tatyana Sibelova, özellikle erkek takımından sorumlu antrenör olarak 10 ayda ekibe çekidüzen verdi. Rus antrenör, duraklama dönemine giren büyük yetenek Salih Korkmaz'ı yeniden makine düzenine çektiği gibi, bir türlü beklenen patlamayı yapamayan ve artık 25 yaşına gelen Şahin Şenoduncu'ya da en parlak dönemini yaşattı.
Hani derler ya, doğru zamanda doğru yerde olmak… Başkanından koordinatörüne, antrenöründen sporcusuna kadar, Türkiye yürüyüş takımındakiler için bu tanım yerli yerine oturmuş görünüyor.
Mini İzleme Rehberi
Önümüzdeki ay Dünya Atletizm Şampiyonası'nda Türkiye'den üç ismin katılacağı yürüyüş yarışmaları sıcak havadan dolayı gece yarısı yapılacak. Sizler için yürüyüş izlerken lazım olacak temel bilgileri derledik.
Diz kırma (>): Yürüyüşçülerin iki temel ihlalinden biri. Ceza tahtasında kırık parantez işaretiyle tanımlanıyor. Kurala göre, dayanma ayağının zeminle ilk temastan zemine dik pozisyona geldiği ana kadar dik kalması gerekir. Yürüyüşçünün dayanma bacağının bükülmesi hâlinde veriliyor.
Temas kaybı (~): İki ayağın birden zeminle temasının kaybolmasıdır. Dalgalı tireleme sembolüyle tanımlanıyor.
Bekleme alanıI: Eskiden üç ihlal yapan atlet diskalifiye edilirken, yeni kurallar gereği artık 'bekleme alanı' uygulaması var. Finiş düzlüğünde oluşturulan bekleme alanında (pit lane), üç ihlal yapan atletler, yarış mesafesine göre önceden belirlenen ceza sürelerini doldurup (örneğin 20 kilometre için iki dakika) tekrar yarışa dâhil olabiliyor. Dördüncü ihlal ise, diskalifiye anlamına geliyor