Beyaz Çikolata

4 dk

YouTube öncesi bir oyuncuydu Jason Williams. Haftada bir NBA Action’da görebileceğiniz ve videolarına sınırlı erişiminiz olanlardan.

Five Star basketbol kampında, bir yaz sabahında, temel basketbol bilgilerinin çeşitli drill’lerle istasyon halinde işlendiği anlardan biri... Sekiz potada sekiz farklı istasyon, o istasyonları yöneten farklı antrenörler ve farklı karakterlerle karşı karşıyaydık. Top hâkimiyeti istasyonundaki adam, lise yıllarında Five Star kampına katılmış ve sonraları orada gösterdiği potansiyelin hakkını verip basketbolda iyi noktalara gelmiş kişilerden bahsederken sözü bir noktada Jason Williams’a getirdi.

“Siz hiç tenis topuyla dripling yaptınız mı?” diye bağırdı ve “Jason Williams, sizin normal topla zorlandığınız hareketleri tenis topuyla yapardı!” diye devam etti. Normal topla olan antrenmanlarını zaman zaman el hâkimiyetini zorlaştırsın diye yün eldiven ile yaptığını ise sonradan öğrendik.

Williams; topun eline fazlasıyla yakıştığı, bir sonraki hareketinin ne olacağını düşündüğünüz ve yaptığı bir hareketi anlamak için tekrarını izlemenizin yetmediği biriydi. Şimdi bile çeşitli turnuvalarda, eskiden yaptıklarını aynı havalı haliyle gerçekleştirmeye devam ediyor.

Onu ilk tanıdığımızda saçları biraz daha uzun, daha az dövmeli, tam da üniversiteli bir basketbolcu havalarındaydı. Sonrasında ise dazlak kafası ve durmadan artan dövmelerle asileştiğini göstermeye başladı. Oynadığı basketbol, beyaz olmasına rağmen ona haklı bir şekilde ‘Beyaz Çikolata’ lakabının takılmasına sebep oldu. Aslında farklı stili ve bakış açılarından dolayı, Pete ‘Pistol’ Maravich’i anımsatıyordu; her zaman için, istediği zaman sayı atabilen ama sayı atmaktan çok, kimsenin görmediği, düşünmediği açılardan pası bulup takım arkadaşlarını sayıya yönlendirmeyi hedefleyen bir oyuncu oldu. Basketbolun, asıl bu tarafından keyif aldığı belliydi.

YouTube öncesi bir oyuncuydu Jason Williams... Haftada bir NBA Action’da görebileceğiniz ve videolarına sınırlı erişiminiz olanlardan... En azından biz öyle takip ediyor ve hareketlerini ezberlemeye çalışıyorduk. Bugün herhangi bir basketbolcunun, herhangi bir hareketi, hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkabiliyor ama biz Williams’ı izleyebilmek için gerçekten mesai harcıyorduk. Öyle bir dönemdi...

Belki büyük başarılara ve şampiyonluklara ulaşacak, oyunu domine edecek bir oyuncu değildi. Fakat post-Jordan döneminde ilgiyi en çok üzerine toplayanlardan biri olduğu kesin. En büyük şanssızlığı ise takımı Sacramento Kings’in hem onun zamanında hem de sonrasında Kobe ve Shaq’lı Lakers’ın gazabına uğraması.

Her dönem, kendi içinden spora renk katan ve nihayetinde birilerine örnek olan sporcular çıkarıyor. Ben de örneklerimi çeşitlendirmek adına bir sürü oyuncuyu takip ettim ve izledim. Jason Williams, içlerinde en örnek alınası değildi ama saçlarımdan basketboluma onu bire bir taklit etmeye çalıştığım uzun bir süreç yaşadığım kesin. Sporun keyif alınması gereken bir oyun olduğunu ondan öğrendim.

Hatta İTÜ’de yıldız yakımda oynarken, Ülker ile karşılaştığımız bir maç sırasında, seti başlatan pası kaldırdığım bir bacağımın altından ve arkadan verdiğim de olmadı değil... Tabii o sürecin sonrasında Amerika’ya, Salt Lake’e gittiğimde -iyi bir profesyonel olmak için- oyunu biraz daha ciddiye almam ve bu rolden uzaklaşmam gerektiğini öğrendiğim bir dönem de var, o ayrı.

Yine de basketbol, bir eğlence endüstrisi. Seyri güzel bir oyun ortaya koyan, çalışma azmi ve inadıyla sivrilen, yeteneğini en üst seviyede gösteren sporcular, her zaman için takip eden jenerasyonlar için örnek teşkil ediyor. Umarım, yakın zamanda yine onun gibi biriyle karşılaşabiliriz. Kim bilir, belki de büyük oğlu Jaxon o isimdir ve babasından daha iyi ve daha başarılı olur. Ne de olsa, şimdiden iyi bir basketbolcu olacağının sinyallerini veriyor.

Socrates Dergi