Detaylar

15 dk

NBA'de son üç yılda 'En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu' ödülünü alan iki yıldızın arkasında Micah Lancaster'ın da emeği var. Ünlü koçla İstanbul'da buluştuk.

Ahmet Cömert Spor Salonu'ndan dönüşte Micah Lancaster ile sohbet ediyoruz. Cedi Osman'a yaptırdığı iki saatlik idmanın ardından sorularımı büyük bir iştahla yanıtlamaya devam ediyor. En sevdiği konu detaylar. Victor Oladipo, Brandon Ingram gibi oyuncularla çalışan ünlü bireysel gelişim koçu, bir ay boyunca Cedi'yle idman yaptı. Günde çift idman şeklinde ilerleyen bu çalışmalar, milli oyuncumuzun ekibi tarafından organize edildi. Lancaster, farklı idman tekniklerini İstanbul'da sergileme şansı buldu.

Tarihi çok eskiye dayanmayan bireysel gelişim koçluğunun ve beceri antrenörlüğünün öncülerini sorduğumda Micah uzun süre düşünüyor. Zamanla oyunculara hakkını teslim etmeyi tercih ediyor. Pistol Pete Maravich'ten Michael Jordan'a, Hakeem Olajuwon'dan Kobe Bryant'a… Sonra şakayla karışık bir benzetme yapıyor: "Robin Hood gibiyim. Zenginden alıp fakire veriyorum. En iyi NBA oyuncularını yıllar boyunca inceledim ve onların fark yarattığı becerileri şimdi herkese anlatıyorum. Sadece basketbolculara değil, çocuklara da… Çünkü bir şeyi çocuklara açıklayamazsanız aslında o şeyi anlayamamışsınız demektir." O halde sözü Robin Hood'a bırakalım.

Brandon Ingram'la çalışırken verdiğiniz bir röportajda oyuncuları konforsuz durumlara sokmanın öneminden söz ediyorsunuz. Oyuncu gelişimi felsefenizin anahtarı bu mu?

Oyuncular konfor alanı yaratmakta epey maharetlidir ama gelişmek için tam tersini yapmak gerek. Çalıştırdığım basketbolcuların her seferinde aynı ayak hareketleri üzerinden şuta kalkmalarını istemiyorum, onları konforsuz açılara ve durumlara sürüklüyorum. Fakat bu konforsuz durumları organize biçimde yaratıyorum. Neden? Böylece ânın içinde kendi kendilerine çözüm bulmayı öğrenebilirler. O yüzden bilerek işlerini zorlaştırıyorum.

Başta hayaliniz basketbolcu olmakmış. Nasıl vazgeçtiniz ve başka oyuncuların işlerini zorlaştırmaya karar verdiniz?

Bu alana merak salmamın başlıca sebebi fiziğimdi. Eğer benim boyumda (1.75) biraz başarıya ulaştıysanız insanlar hemen sorular sormaya başlar: "Ne yapıyorsun? Nasıl çalışıyorsun?" Kendi antrenman programımı yarattım. Başka basketbolcularla çalışmaya başladıkça da bu programın onlar üzerinde de yararlı bir etkisi olduğunu fark ettim, YouTube'a videolar koymaya başladım.

Oyuncuların çalıştırılma biçimlerinde genelde aynı izlek vardır: Maç durumları düşünülür, oyuncuları maçta karşılacakları pozisyonlar, açılar üzerinden çalıştırır koçlar. Ama ben farklı bir açıdan yaklaşmaya çalıştım. En başta benim gibi çalışan başkaları olduğunu düşünüyordum ama zamanla metotlarımın farkını anladım. Vücut pozisyonlarına, oyuncu karakterlerine, beceri geliştirme biçimlerine, adımlamalara başka bir gözle bakmaya devam ettim.

Ünlü koçlardan David Thorpe'la röportaj yapma fırsatı bulmuştum. O da koçları ikiye ayırmıştı: Maç içinde başarılı olan koçlar ve bireysel gelişimde başarılı olan koçlar. Sizce şu anda başantrenörler, bireysel koçluğun önemine inanıyorlar mı?

Aradaki köprü kurulmaya başlandı, son on yılda bireysel gelişim koçlarının, beceri antrenmanlarının hakkının verilmeye başlandığını düşünüyorum. Ama temelde farkları iyi anlamak gerekiyor. Bir başantrenörün amacı maçı yönetmektir, o da idmanlarını maç durumlarına göre yapar. Her şey maçın bir simülasyonudur. Savunma ve hücum, gerçek gibi durmalıdır. Bireysel gelişim koçlarının amacıysa farklıdır: Biz maç durumlarını yeniden üretmeyiz, o anlarda kullanabileceğiniz becerilere farklı bir pencereden yaklaşırız.

Son on yıl diyorum ama yaptığımız işin öncüsü Pistol Pete Maravich'tir. Onun antrenman kasetlerini izlerseniz görürsünüz. Topu belinin etrafında durmaksızın döndürür, farklı dripling metotları kullanır. Kimsenin kendisine "Bunları maçta kullanamazsın ki" dediğini sanmıyorum. Maç koçluğunda uzmanlaşan birçok kişi, Pistol Pete'e hayrandır. O, ilk köprüydü bence. O yüzden insanlar bana "Neden 'medicine ball' kullanıyorsun? Neden oyuncular matların üzerinde hareket ediyor?" dediklerinde Pistol Pete'i gösteriyorum. Felsefem belli: Ben maç durumları için hareketler yaptırmıyorum, vücudun için hareketler yaptırıyorum. Spor salonuna gidip bedeniniz için yaptığınız kuvvet çalışmaları gibi düşünün bunu. Burada fark şu: Kas değil, beceri ekliyorsunuz.

Pistol Pete'in antrenmanlarını izlerken yaptığı birçok hareketin şov olduğunu düşünebilir insanlar ama kasetlere bakınca ne kadar sıradışı bir metotla becerilerini geliştirdiğini görebiliyorsunuz.

Aslında çok basit soruların peşindeydi: "Ellerimi nasıl daha çabuklaştırabilirim? Topu nasıl daha rahat tutarım?" Benim yaklaşımım da böyle. Çalıştığım NBA oyuncuları bazen şöyle diyor: "Bize pick&roll çalıştırmadığın için teşekkürler." Çünkü takım idmanlarında sürekli yaptıkları şey bu. Ama o çalışmalar sırasında eksik olan bazı kısımlar var, ben onlara bakıyorum. Omuzlarını yeterince iyi bir şekilde alçaltabiliyorlar mı? Doğru açıyla topa eğiliyorlar mı? Dripling zamanlamaları doğru mu?

Şu an İstanbul'dasınız, Cedi Osman'la idman yapıyorsunuz. Bir oyuncuyla çalışma fikri ilk ortaya çıktığında neler yapıyorsunuz? Sezon boyunca oynadıkları maçları tek tek inceliyor musunuz?

Birincisi, maç kasetlerini çok incelemiyorum. Çünkü oyuncuları çok izlerseniz neler yapabildiklerini görürsünüz. Ama oyuncular bana halihazırda iyi oldukları şeyleri daha iyi yapabilmek için gelmiyorlar. Temel amaçları, repertuarlarını geliştirmek. O yüzden tarafsız olmak istiyorum, önyargısız… Çalışmaya başladıktan sonra maç kasetlerini inceliyorum. İdmanlar sırasında zayıflıklarını yakından görüyorum ve o zayıflıkları açığa çıkarmak istiyorum. Benim uzmanlık alanım zayıflıklar. Her antrenmanda oyuncuların kötü olduğu bir şeyi bulmak istiyorum. Şimdi Cedi'yi gözlemliyorum, eğer maç kasetlerine baksaydım önyargı geliştirirdim. Ama yakından çalışmak başka bir şey. Bu sayede oyuncuların geliştirmesi gereken hatta ihtiyacı olan becerileri görebiliyorsunuz. İkincisi, hemen her oyuncuda plan aynı, zaten oyunun ihtiyaç duyduğu beceriler aynı: Top hâkimiyeti, ayak hareketleri, şut, bitiriş… Tabii hepsiyle programımız aynı sırayla gitmiyor.

Basketbolun temel becerilerinden söz ettiniz. Bu becerilerin ihmal edildiğini düşünüyor musunuz?

Asla üzerine düşülmeyen o kadar çok beceri vardır ki! En önemlisi de ayak hareketleri. Ekip olarak titizlendiğimiz alanlardan biri de basketbol lisanını genişletmek. Oyuncuların atabileceği kırk farklı adım olduğunu keşfettik zamanla. Her bir hareket, her bir dripling biçimi için isim bulduk çünkü hepsini birbirinden ayırmak istiyorduk. Normalde oyuncular ve koçlar, sahadaki harekete A noktasından B noktasına gidiş olarak bakarlar. Ama biz A ile B arasında hangi adımları nasıl atman gerektiği üzerine mesai harcıyoruz. Çünkü istiyoruz ki vücudun bunların hepsini tanısın ve o adımı atman gerektiğinde rahat olsun. Süreç içerisinde bir 'checklist' oluşturuyoruz ve oyuncularımızın hepsine zaman harcamasını istiyoruz. Kısacası, basketbol dünyasında en hakkı verilmeyen alanın bu olduğuna inanıyorum: Ayak hareketlerinin çeşitliliği.

Bu noktada Victor Oladipo'dan söz açmak istiyorum çünkü sizinle yaptığı çalışmalar, Indiana Pacers'taki devasa gelişiminin bir parçasıydı. Hangi detaylarda uzmanlaşarak bunu başardı?

Victor her zaman atletik bir oyuncuydu ama koordinasyonunda sorunlar vardı. Atletizmle koordinasyon arasında fark vardır. Hızlıydı ama dripling zamanlaması iyi değildi, adımlaması ve yön değiştirmesi problemliydi. Top elindeyken atletizmini nasıl kullanacağını keşfetmesi oyununu değiştirdi. Ayrıca, ayak hareketleri. Nerede hızlanacağınızı, nerede duracağınızı öğrenmek dripling için anahtardır. Yani sadece gaz değildir mesele, fren de önemlidir. Victor detayları güzel bir şekilde kanıksadı. Neleri doğru, neleri yanlış yaptığını fark etti. Ama esas nasıl daha iyi hareket edeceğini öğrendi ve bu oyunundaki bütün atletizmi açığa çıkardı.

Onunla ilk görüştüğümüzde Oklahoma City Thunder forması giyiyordu ve oradaki koç ekibi üç-beş alanda Victor'la çalışmamızı istedi. NBA'in yanlış yaptığı şeylerden biri de bu: Oyunculara bakıyorlar ve "Şu beş alanda gelişmesini istiyorum" diyorlar. O beş şeyi de oyuncunun takımdaki rolü üzerinden kurguluyorlar. Oysa biz meseleye başka açıdan bakıyoruz. Victor'la o yaz üç-beş alanda çalışmak yerinde 300 farklı alanda çalıştık. Sonraki yaz, yine aynısı. Listemizde 700'e yakın nokta vardı. Cedi'yle de aynı listeyi yapıyoruz, şimdiden 30-35 noktanın üzerinden geçtik. Bu listeyi her oyuncuyla birlikte tutuyoruz ama hepsiyle aynı sırayla ilerlemiyoruz.

Oladipo gibi Ingram'la da çalıştınız ve ikisinin de ortak özelliği 'En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu' ödülünü almaları. Ingram'ın gelişimine nasıl bakıyorsunuz? Draft edildiği günden beri Durant'le kıyaslanıyor. Bu kıyas gelişiminde ona baskı yükledi mi?

Eğer oyuncu kıyaslandığı kişiyle tam olarak aynı oyunu oynamaya çalışmıyorsa bence kıyaslamaların büyük bir zararı yok. Ingram'ın uzun kolları ve sıradışı fiziğiyle Durant'i andırması doğal. Ama farklı bir stille oynuyor. Eğer Brandon, kimliğine odaklanmaya devam ederse gelişmeyi sürdürecektir. Ona dair en sevdiğim taraf, kendini bir kutuya sıkıştırmaması. Top hâkimiyetini, ayak hareketlerini, pota dibindeki bitirişlerini geliştirmeye çalışıyor. Oyununa farklı beceriler ekledi ve özgürleşti. Artık her istediğini yapabilir.

Çalışmalarınızda top hâkimiyeti büyük bir yer tutuyor, Ingram tarzı uzun bir oyuncuyla çalışmak bu anlamda zor mu?

Onun sorunlarının başında istikrar vardı, oyun ritmini ayarlamakta zorlanıyordu. Her şey dönüp dolaşıp aynı kelimeye geliyor: Zamanlama. Herkes için geçerli bu. Sadece Ingram değil, biz Karl-Anthony Towns'la da çalıştık. Hepsinin farklı bedenleri var ama zamanlama aynı. Oyunun zamanlaması… Brandon'la yaptığımız çalışmaların temelinde ne vardı, biliyor musunuz? Adımlarını kısaltmak. Çünkü sahada attığı her adım çok uzundu. Zira küçüklüğünden itibaren ona bildik basketbol doğrusu anlatılmıştı: "Adımlarını büyüt, böylece daha kısa sürede potaya gidersin."

Giannis gibi…

Evet ama Giannis'e bakarsanız kısa adımlarda da ne kadar etkili olduğunu görürsünüz. Açık alandaki uzun adımları daha fazla dikkat çekiyor ama kısa adımlarla hızlanmayı da iyi öğrendi. MVP'ye dönüşmesinde bunun da etkisi var. Çünkü kısa adımlarla koşmayı öğrendiğinizde ritminiz düzelir; top, hareketlerinizin doğal bir uzantısı haline gelir. Ingram'da da aynı durum var. Lakers'tayken ondan uzun adımlarda gelişmesi istenmişti. Daha kısa adımlamayı öğrenmesi ironik bir şekilde büyük bir adım oldu onun için. Aynı şey Towns'ta da geçerli…

"Giannis'in açık alandaki uzun adımları daha fazla dikkat çekiyor ama kısa adımlarla hızlanmayı da iyi öğrendi."

"Giannis'in açık alandaki uzun adımları daha fazla dikkat çekiyor ama kısa adımlarla hızlanmayı da iyi öğrendi."

Sürekli NBA oyuncularının etrafındasınız. Genel anlamda NBA oyuncularının oyuna veya becerilerine dair en yanlış anladığı taraf ne?

NBA'de pek fazla hata istenmiyor. Bu yüzden de oyuncular zamanla "Bu benim kimliğim. Ben böyle oynarım" demeye başlıyorlar. Ben oyuncuların böyle düşünmesini istemiyorum. Bir hareket gösterdiğimde "Bu hareketi kullanacağımdan emin değilim" demelerini istemiyorum. Bedenlerine ekledikleri bir kas gibi oyunlarına da sürekli yeni bir beceri ekleyebileceklerini bilmeleri gerekiyor. O yüzden oyunu unutmaları ve bedenlerine, becerilerine odaklanmaları lazım. "Benim bedenim bu beceriyi sergileyecek kapasitede mi?" sorusu kilit.

Takımların amacı kazanmaktır, oyuncularının belirli rollerde uzmanlaşmasını isterler. Sezon içinde yapılan çalışmaların amacı da budur, o rolün hakkını vermek. Ama yaz ayları kendine yatırım yapmak ve geleceğin adına çalışmak için de bir fırsattır. Bir örnekle ifade etmek gerekirse; şut saatinde iki saniye var, top elinizde, hücum bitmek üzere. Ne yapacaksınız? O an rolünüzün dışında bir şey üretmek zorundasınız. OG Anunoby'nin Boston Celtics'e karşı yaptığı gibi… Ki geçmişte OG ile de çalışmıştık.

Cedi'yle çalışmalarınız nasıl gidiyor?

Çok keyifli çünkü sahada her şeyini vermeye hazır. Bu çalışmaların ne kadar yorucu olduğunu da kısa sürede anladı. Eğer maç durumları üzerinden çalışsaydık bu kadar yorucu olmazdı. Ama omuzlarını daha da alçaltması için çalışmalar yaptırıyorum, agresif bir şekilde durup yeniden hareketlenmesine uğraşıyorum, bütün bunlar vücuduna yük bindiriyor. Ama limitlerini zorlamak, öğrenmek, gelişmek istiyor. Yaptığınız hataları fark edecek alçakgönüllülükte olmak da o hataları tekrarlamamak için limitlerinizi zorlamak da önemlidir.

Cedi'yle yaptığınız idmanı izlerken çok fazla orta mesafe şutu kullandırdığınızı görüyorum. Bugünlerde NBA takımları gittikçe orta mesafeden uzaklaşıyor. Sizin bu konudaki fikriniz ne?

Orta mesafe şutu çalışmamızın sebebi maçlarda orta mesafe kullanması değil. Orta mesafe şutu çalışıyoruz çünkü becerilerini geliştirmenin iyi bir yolu bu. Dripling sırasında durmak, ayaklarınızı kurmak, şuta kalkmak… Bütün bunları orta mesafeyle geliştirebilirsiniz. Diğer yandan oyunun büyük skorerlerine baktığınızda orta mesafe şutunda ne kadar başarılı olduklarını görürsünüz. Eğer yüksek yüzdeyle atarsanız bu şutu kullanmanıza izin verirler. Ve eğer yüksek yüzdeyle orta mesafe sokarsanız play-off'ta kilit çözebilirsiniz. Eğer oyuncular orta mesafeden çalışmayı keserlerse bu kariyerleri için hata olur. Bir anda rol oyuncusu olmak zorunda kalırsınız.

Odaklandığınız bir başka alan da hemen belli oluyor: Durmak...

Oyuncuların en çok yaptığı şeyler neler? Koşmak ve durmak. Ama ikincisi üzerine çalışan çok fazla oyuncu yok. Fakat en yüksek hızda giderken durmayı bilmek mühimdir. İki ayağınızla da durabilmek mühimdir. Durmanın da yirmi farklı yolu olduğunu keşfettik yıllar içinde. Oladipo bu alanda kendini çok geliştirdi. Akıcı olmak kadar durabilmek de gerek…

Antrenmanlarınız sırasında çok ilginç bazı ekipmanlar da kullanıyorsunuz. İtiraf edeyim, dışarıdan bakıldığında bazıları çok gülünç duruyor. Bu fikirleri nereden buluyorsunuz ve arkalarındaki mantık ne?

İnsanlar bazen yaratıcı görünmek için yaratıcı olmaya çalışıyorlar. Bir eşyayı görüyorlar ve o eşyayı idman programlarına dahil etmenin bir yolunu arıyorlar. Ben tam tersi yaklaşıyorum. Ânı durduruyorum ve oyuncuya omzunun olması gerekenden daha aşağıda olduğunu göstermenin bir yolunu arıyorum. Odaklanmamız gereken noktaları tespit edip elimizdeki ekipmanları bu uğurda kullanıyoruz. Dışarıdan bakarken insanları bunları kandırmaca olarak görüyorlar, şov olduğuna inanıyorlar ama amaçlarımızı anlamaya başladıklarında fikirleri değişiyor.

Şu anda bireysel gelişim koçları çok moda, Instragram'da yüz binlerce takipçisi olan birçok özel antrenör var, siz de onlardan birisiniz. Peki NBA bu konunun öneminin yeterince farkında mı?

NBA takımlarının genelde uzmanlaştığı alanlar belli: En başta kadro mühendisliği. Oyuncu seçmek ve amaçlarına uygun bir şekilde o oyuncuları kullanmak. Maalesef basketbol çevrelerinde genel anlayış hâlâ yeteneği geliştirmek değil, yeteneği bulmak. Fakat şu anda NBA'de yeni bir jenerasyonun hükümdarlığı başlıyor. O gençlerin gelişmeye ve özel antrenmana bakışı farklı, ligin de onlarla birlikte düşünceleri değişecektir. Evet, NBA takımlarında 'oyuncu geliştirme koçları' var. Ama çoğunun amacı bir gün başantrenör olmak. O yüzden de mesailerinde çok bölünüyorlar, birazını oyuncu gelişimine harcıyorlar, birazını başka işe…

Beceri denilince şimdilerde sık sık Luka Doncic, Nikola Jokic gibi Avrupalı yıldızlardan söz açılıyor ve onların 'oyun hissi'ne sahip olduğu ifade ediliyor. Ne demektir oyun hissi?

Benim için zamanlama demek, oyunda rahat hissedebilmek demek. Ama insanların yanlış anladığı şey, bu yetenekleri 'natürel' diye tanımlamaları. Eğer zamanlamanız iyi değilse, yeteneğinizin anlamı kalmaz. Luka veya Nikola'ya bakıp "Bunlar öğrenilemez veya öğretilemez" demek büyük hata. Hayır. Basketbol, öğrenilebilir ve öğretilebilir. Tam tersine bu oyuncuların maç kasetlerini oturup çalışmanız ve şu soruları sormanız gerekiyor: Nasıl bu kadar doğal ve rahat görünüyorlar? Sonra aynı hareketleri kendiniz deneyip kendi videolarınıza, karelerinize bakmalısınız. Omuzlarınız, beliniz, diziniz nasıl bu hareketler sırasında? Onların vücut konumuyla sizinki arasında nasıl farklar var? Veya Michael Jordan'a bakmalısınız. Ayak hareketleri, pozisyon alma, şut açısı, ritim... Onun karelerini durdurun ve saatlerce bakın. Çok şey öğreneceksiniz.

Doncic'i incelerken basketbol yazarı Mike Prada şöyle bir noktaya değinmişti: "Herkes ilk adıma odaklanıyor basketbolda ama Luka'nın fark yarattığı yer, son adımı."

İlk adıma büyük bir önem verilir ve o adımın çok uzun olması istenir. Ama eğer büyük oyuncuları incelerseniz aslında ilk adımlarının kısa olduğunu fark edersiniz. Luka gibi oyuncular ilk adımlarını kısa atarlar, rakip savunmacıyı kontrolleri altına alırlar ve sonra uzunluklarını hissettirirler. Her adım önemlidir, sadece ilk etaba odaklanırsanız eksik kalır. Tespit ettiğimiz kırk farklı adım olduğundan söz etmiştim. Luka gibi oyuncuları izlerken o kırk farklı adımı görebilirsiniz.

Socrates Dergi