Dipsiz Kuyu
9 dk
İçine kapanık cılız bir çocuk nasıl oldu da ölüme meydan okuyarak tarihe geçti? İşte bu, Alex Honnold'un serüveni...
Kısa bir süre önce Alex Honnold'un hayatında bazı değişiklikler oldu. Dünyanın belki de en popüler kaya tırmanışçısının yaşam alanı ıssız doğa, en ufak bir çıkıntının kendisinden katbekat büyük minnettarlık getireceği yüzeyler ve sarp kayalarken; tüm bunlar yerini kırmızı halının şaşaası ve konforuna bıraktı. Tırmanış ayakkabılarının yerini parlak ve şık olanlar alırken, Honnold'u bir süredir üzerinde smokiniyle görmeye başladık.
Honnold'un kaya tırmanışının 'Mekke'si olarak görülen Yosemite'de yaptığı serbest soloyu anlatan Free Solo'nun 91. Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Belgesel' dalında zirveyi kapması, Birleşik Amerikalı tırmanışçının hayatındaki bu farklılığı da doğuran sebep. Teknik olarak Honnold bir Oscar sahibi değil. Zira filmin yapımcıları ve yönetmenler Elizabeth Chai Vasarhelyi ile Jimmy Chin asıl kazananlar. Honnold, belgeselin oyuncusu da değil, konusu. Zaten Free Solo'nun çekim ekibi de profesyonel tırmanışçılardan oluşuyor. Ancak Honnold'un kendi 'free solo'su bir Oscar Ödülü'nden çok daha fazla anlam taşıyor. Yönetmenlerden Vasarhelyi'nin ödülü kabul için sahneye çıktığında, "İmkânsızı mümkün kılmaya inandığın ve bize ilham verdiğin için teşekkürler" diye haykırması da bundan. Ancak Honnold buna sadece elini havaya kaldırarak sakince karşılık veriyor. Muhtemelen yeniden kayalıklarda olmanın düşünü kurarak...
İmkânsızı mümkün kılmak... Nereden bakılırsa bakılsın iddialı bir ifade. Altının ise şöyle dolduğunu söyleyebiliriz: Dünya üzerindeki tırmanışçıların zaten ufak bir kısmı kaya tırmanışıyla ilgileniyor ve onların içerisinden de sadece yüzde 1'lik bir grup Honnold gibi serbest solo yapıyor. Bir kaya yüzeye herhangi bir ip, başka bir teçhizat yahut can güvenliği olmadan tırmanmayı gerektiren bu disiplinin herkesin harcı olmadığı açık. Honnold o herkesten de biraz farklı. Belgeselde kendisini Yosemite Vadisi'ndeki El Capitan (El Cap) Kayalığı'nı, Freerider rotasından serbest sololarken görüyoruz. Yaklaşık 1 kilometrelik zirveye dört saatin altında ulaşıyor. Bu tırmanış camiası için gerçekten imkânsızı başarmak gibi. Zira henüz bunu yapabilen yok.

Ölüme, "Her gün herkesin ölme ihtimali var" diyecek kadar tepeden bakabilen Honnold için imkânsızın tanımı bu sebeple biraz daha farklı olabilir. Ancak o bile hayatının tek bir hamleye bağlı olmasını istemediğini söylüyor. El Cap'a serbest solo çıkma fikrini ilk kez 2009 civarında insanlara açan 33 yaşındaki tırmanışçı, Freerider rotasını defalarca prova ediyor, zirveye ulaşana kadar yapacağı iki bine yakın hamleyi tek tek defterine not alıyor ve bu sayede kayaların üzerinde prova yapmıyorken bile tırmanışı yaşayabiliyor.
Peki Honnold ne kadar prova yaparsa yapsın riskin asla ortadan kalkmayacağı bu tırmanışları neden yapıyor? İşin Türkiye'deki ustalarından Murat Kandi'ye kendi motivasyonunu sorduğumuzda çok duygusal yahut soyut bir yanıt vermiyor ve "Başlarda sadece partnerim olmadığı için yaptım, sonrasında da kontrollü olduğum sürece güvenlik ekipmanlarına gerek duymadım" diyor. Honnold'un hikâyesinde de benzer noktalar ve biraz 'mekanik' bir durum var.
Kaliforniya'da doğmak, çocukken babasıyla kısa bir araba yolculuğu sonrası El Cap manzarasına ulaşabilmek şüphesiz Honnold için belirleyici olan şeylerden. Ancak ailesinin payı serbest solo yapmasında düşünüldüğünden daha büyük ve sadece olumlu bir etkiden de söz etmek mümkün değil. Kimsenin birbirine sarılmadığı ve 'sevgi' sözcüğünün pek kullanılmadığı bir ailede büyüyen Honnold, içine kapanık dünyasında tırmanışla tanıştığında, büyük zamanını bu uğraşa harcamaya karar veriyor. Neden solo yaptığının cevabı olarak ise başkalarıyla konuşmaktan, onlarla olmaktan çekindiğini ve bu yüzden de tek başına ilerlediğini söylüyor.
Kısa süre içerisinde anne-babasının boşanması ile dedesi ve babasının ölümü de yine Honnold'un hayatında kritik değişikliklere yol açan bir dönemeç. Honnold, başarılı giden üniversite kariyerini bu değişimler sonrası bir kenara bırakıyor. The Alpinist'in ona odaklandığı profilde bu kararını ise, "Orada olmamı isteyen hiç kimse yoktu. Ben de okulda olmak istemiyorum. Sonunda kendime 'S*ktir et' dedim ve okulu bıraktım" diyerek açıklıyor. Okulu bırakması, babasından kalan parayla ufak bir karavan alıp orada yaşamaya başlaması ve arka arkaya başına gelenlerden sonra ölümle ateşkes yapması Honnold'u bugünlere getiriyor. O noktadan sonra, kendisini daha sık serbest solo yaparken görüyoruz. Ünü de zaten böyle böyle yayılıyor.

2006 yılına baktığımızda tırmanış dünyasında Honnold'un esamesi okunmuyor. Ancak 2007'de Yosemite Vadisi'nde hem Astroman hem de Rostrum rotalarını aynı günde çıkınca işler değişiyor. Free Solo filminde de kısa bir süre gördüğümüz Peter Croft'un efsane başarısını tekrarlıyor Honnold. Zaten üzerindeki baskıyı azaltmak için tırmanışlarını en yakınlarına dahi haber vermeden yapıyor.
Bir yıl sonra Utah'taki Zion Ulusal Parkı'nın Moonlight Buttress rotasını serbest solo ile çıktığında, haber 1 Nisan'da geçiliyor. Herkesin uzun süre şaka sandığı bu durum, aslında Honnold'un elleriyle kazıyarak oluşturduğu efsanesine bir dev adım daha ekliyor. Yine Yosemite'deki Half Dome'u tamamlamasıyla birlikte gelen ilk büyük sponsorluk anlaşması, zevk için başladığı şeyin Honnold'un mesleğine dönüşmesini de resmileştiriyor.
Honnold'un karşılaştığı en büyük sorulardan biri tırmanış yaparken korkup kormadığı. Filminin Oscar kazanmasıyla yakaladığı popülerlikle belki de binlerce kez bu merakla burun buruna geliyor. Ancak hiçbir zaman korktuğunu saklamıyor. Sadece, "Artık korkutucu gelmeyene kadar korku içerisinde çalışıyorum" demekle yetiniyor.
İşin içerisinde bir de amigdala meselesi var. Beynin korkuyu algılayan bölgesi, Honnold'da normal bir insanınkine göre daha az çalışıyor. Yani onun korkması için sıradan bir şeyden fazlası gerek. Free Solo'yu veya Honnold'un bir konuşmasını izlediğinizde ise işin korkudan ibaret olmadığını görüyorsunuz. Bu biraz hayatta kendini bulmak ve bir amaç edinmekle alakalı.
Nerede olursa olsun, ailesini anlatırken Honnold hep duraksıyor. Özellikle annesinin mükemmeliyetçiliğinden, evde kız kardeşiyle sadece Fransızca konuştuğundan ve hiçbir şeyin onun için yeterli olamadığından bahsediyor. Buna ulaşmak için çabalamanın veya sadece hedeflemenin bile kendisini bir kuyuya düşürdüğünü anlatıyor. "Kendinden nefret etmenin dipsiz kuyusu..." diyor Honnold ama mükemmele ulaşmaktan da asla vazgeçemiyor. Alışkanlıklar kolayca gitmiyor. Mükemmele en yakın şey, ona göre serbest solo. Çünkü hata yapamazsınız. Yaparsanız, ölürsünüz. Başardığınızdaysa yüzünüzde bir gülümse olur. Belki hayatınız boyunca değil ama bir süreliğine. Alex Honnold uzun süredir o gülümsemenin peşinde. Nefreti bir kenara koyup, sadece mutlu olabilmeyi kovalıyor. Birkaç dakikalığına bile olsa. Bir basın toplantısında Honnold'a "Tırmanışınız bittiğinde kayaya teşekkür ediyor musunuz?" diye soruluyor. Öncesinde garipsediği bu soruda sonradan ciddileşiyor: "Etmiyorum ama belki de etmeliyim..."
*Bu yazının oluşup şekillenmesine görüş verip, her türlü katkıyı sağlayan Cem Bozkuş'a ayrıca teşekkürler.
En Zorlu Beş
Honnold ikonik tırmanışı sırasında El Cap'ın 33 etaplık Freerider rotasını tercih etti. Ancak bazı bölgeler onun için hiç de kolay geçmedi. Free Solo filmini de finanse eden National Geographic'e ve Honnold'un kendisine göre rotanın en zorlu beş noktası şu şekilde:
Freeblast Kayası: Honnold, El Cap'a ilk denemesinde serbest solo çıkmayı başaramadı. Başarısız olan ilk seferde denemeyi burada bırakmıştı. Freeblast Kayası'nda "sürtünme tırmanışı" yapmak gerekiyor. Zira granit yüzeyle tek temasınız ayakkabılarınızın tabanı ve kendinizi böylelikle yukarı çekmelisiniz. Honnold burayı "Cam duvara tırmanmakla aynı şey" diye anlatıyor.
Hollow Flake: Geniş bir çatlak. Honnold burayı geçebilmek için ilk olarak daha yukarıya gitti, sonra 25 metre aşağı indi. 'Downclimb' denen bu kısmın ardından da ellerinin hünerini kullandı.
Monster Offwidth: "En kötü pilates dersini düşünün. Bu sırada biri sizi kamçılıyor ve derinizi zımparalıyor. Bir yandan da kusana kadar pozisyonunuzu korumanızı söylüyor. Bir de pozisyonunuz bozulursa öleceğinizi..." diyor Honnold. Onu 'dev çatlak'ta bedenini 15-30 cm genişlikteki yarığa sığdırıp yoluna 'sürünerek' devam ederken görüyoruz.
Boulder Problem: Parkurun en zorlu kısmı. Alex burada ufacık bir noktayı sadece parmağıyla tutarken karate tekmesiyle ayağını sağlam bir noktaya yerleştirdi.
Enduro Corner: Tırmanışın zorluk derecesi en yüksek bölümlerinden sonuncusu. Alex burada 40'ı aşkın ipli tekrar yapmıştı. Büyük performans sırasında burayı geçtiğindeyse hemen hemen her şey bitmişti.