socratesXreflect_alt

Hep Zirveye, Daima Zirveye

7 dk

Türkiye Erkek Milli Voleybol Takımı da bu yaz adından söz ettirmeyi başaranlardan. Geride bıraktığımız CEV Avrupa Altın Ligi ile Challenge Kupası zaferlerini ve önümüzdeki günlerde oynanacak Avrupa şampiyonasını Arslan Ekşi’yle konuştuk.

Bu röportaj ilk olarak Socrates App’te yayımlanmıştır. Socrates dünyasından en yeni yazıları, özel röportajları, dosyaları takip etmek için Socrates App’i indirin, spor dünyası cebinize gelsin.

Bu yaz sporseverleri mutlu eden Ay-Yıldızlı performanslar sadece Filenin Sultanları’dan ibaret değil. Haziran ayının sonunda Ukrayna’yı mağlup ederek CEV Avrupa Altın Ligi’ni, temmuz ayının sonunda ise Katar’ı mağlup ederek Challenge Kupası’nı ülkemize getiren Türkiye Erkek Milli Voleybol Takımı da bizleri gururlandırmayı başardı.

Üst üste gelen iki kupanın ardında dikkat çeken satır başları vardı; Türkiye-Ukrayna rekabeti, geçen yıl oynadığımız Amerika Birleşik Devletleri maçı, dünya voleybol haritasındaki yerimiz, Avrupa şampiyonasındaki hedeflerimiz… Biz de bu serüveni dünü, bugünü ve yarınıyla en iyi anlatabilecek olan kişiye ulaştık. Zira epey rahat bir WhatsApp görüşmesinin ardından telefonda buluştuğumuz Arslan Ekşi, bu başarılı yolculuğu en iyi anlatabilecek isimlerin başında geliyordu. 20 dakikalık o telefon görüşmesi sizlerle…

Önce Altın Ligi’nde, ardından da Challenge Kupası’nda mutlu sona ulaştınız. Üstüne üstlük Milletler Ligi’nde (VNL) mücadele etme fırsatı elde ettiniz. Nasıl özetlersiniz bu yazı?

Bu yaza dört turnuvayla ve dört hedefle başladık. Hedeflerimizden birisi de Altın Ligi’ni kazanıp Challenge Kupası’na katılmaktı. Altın Ligi’ni kazandık ama epey zor geçti. Bütün sezonun yorgunluğu o turnuvada çok net şekilde belli oluyordu ama şansımız da biraz olsun yaver gitti. Özellikle yarı finalde Çekya karşısında çok zor kazandık.

Finalde ise karşımızda Ukrayna vardı. O maç da çok zor geçti, dişe diş bir mücadele vardı sahada. Zaten son üç sezondur Ukrayna’yla kafa kafaya oynuyoruz. Çok iyi oyunculara sahip çok iyi bir takım onlar da. Finalde kazandık ve Challenge Kupası’na katılma hakkı kazandık.

Aslında o turnuvayı Katar’da oynamak çok zordu diyebilirim. Özellikle fikstür ve maçların saatleri bizi epey yordu. Katar turnuvanın ev sahibi olduğu için kendileri avantajlı olabilecek şekilde ayarlamışlar her şeyi.

İlk maçta Dominik Cumhuriyeti, ikinci maçta en büyük rakibimiz Ukrayna, finalde de Katar… Aslında çok daha kolay geçmesini bekliyorduk, öyle düşünüyorduk. Ama yıllardan beri özlemle beklediğimiz VNL hasreti ve onun yarattığı stres bizi çok etkiledi. İlk setten sonra ikinci sette yakalandık, maçtan düştük ve kendi oyunumuzu oynayamaz hale geldik ama en sonunda tie-break’te tecrübemizi ortaya koyduk ve maçı almayı başardık. VNL kapılarını da ardına kadar açık artık.

İlk seti aldıktan sonra “Biz bu maçı alıyoruz” hissiyatı geliyor, değil mi?

Kesinlikle. İlk set 25-12 bittikten sonra tabii ki tecrübeme dayanarak çocukları uyardım. Ama Katar ekibinin de hafife alınacak bir kadrosu yok zaten. Çoğu devşirme oyuncular, çok iyi bir antrenörleri var, voleybolu da gayet iyi biliyorlar. Stratejik açıdan çok iyi hazırlanmışlardı. Açıkçası ben maçın bu tarz ilerlemesini bekliyordum, hissediyordum zaten ama arkadaşlarıma söylemiyordum tabii. Tie-break’te ise stresi çok iyi yönettik ve kazanmayı başardık. Artık karar setlerini epey iyi oynamaya başladık. Umut ediyorum ki bu durum devam eder.

CEV Altın Ligi’ndeki final müsabakası gerçekten epey nefes nefese geçmişti. Son yıllardaki Türkiye-Ukrayna maçlarının neredeyse hepsinde olduğu gibi…

Biz herhalde Ukrayna ekibinin belalısı olduk artık. Her defasında çok iyi başlıyorlar maça. Aslında devamında da epey iyi oynuyorlar ama biz bir şekilde maçın havasını, o gidişatı değiştirebiliyoruz. ‘Winner’ diyebileceğimiz oyuncuları var ama tam anlamıyla bir takım olabildiklerini düşünmüyorum. İyi başlasalar da o performanslarını tüm maça yayamıyorlar, maçın başından sonuna dek o oyunu oynayamıyorlar. Zaten o oyunu devam ettirseler çok üst seviye bir milli takım haline gelirler. Kapasiteleri gerçekten çok yüksek.

Bir de maçtan önce Ukrayna Voleybol Federasyonu Başkanı’nın yaptığı açıklama da bizi gerçekten hırslandırdı. Bizim voleybol takımımızın onların milli takımından çok daha kötü durumda olduğunu söyleyip nasıl oluyor da Altın Lig’i kazanamadıklarını sorguluyordu. Herhalde bundan sonra maça çıkmadan önce düzgün açıklamalar yaparlar. (Gülüyor.)

"Maçtan önce Ukrayna Voleybol Federasyonu Başkanı’nın yaptığı açıklama da bizi gerçekten hırslandırdı."

"Maçtan önce Ukrayna Voleybol Federasyonu Başkanı’nın yaptığı açıklama da bizi gerçekten hırslandırdı."

Tie-break’i oynayabildiğimiz maçlardan tie-break’i oynayamadığımız bir diğer maça geçelim. Geçtiğimiz yaz manşetlerde “Türkiye Erkek Milli Voleybol Takımı Dünyada İlk Sekizde” manşetini görebilirdik…

Açıkçası tarihe geçebileceğimiz bir maçtı. ABD vardı karşımızda. Olimpiyat şampiyonu olmuş, çok iyi kadroya sahip bir takım. Maçtan önce herkes “Yüzde yüz 3-0 biter” filan diyordu.

O turnuvada grubumuzda Çin, İtalya ve Kanada vardı. İtalya o turnuvayı şampiyon tamamladı. Çin ile Kanada ise VNL ekibiydi. İki takımı da 3-0 mağlup etmeyi başardık, İtalya’yla kafa kafaya oynadık. Ben orada grup aşamasından sonra kim gelirse gelsin bu oyun tarzını sürdürebileceğimizi anlamıştım. Takım arkadaşlarıma da bunu söylüyordum hep.

ABD o gün çok sert girdi maça. Bir an da 2-0 öne geçtiler zaten ama o devamlılığı sağlayamadılar, o seviyeye koruyamadılar. Biz de maçı karar setine kadar götürmeyi başardık. Hatta orada da epey uzun süre önde götürdük seti ama sonunu getiremedik. Neden getiremedik? İşte tecrübe… O seviyeleri daha önce görmüş olan çok fazla oyuncuları var.

Biz de bu yola gireceğiz ama. Nasıl olacak bu? VNL'i oynayacağız. İnşallah uzun yıllar boyunca oralarda olup o maç temposunu, o seviyeyi anlayacağız.

O maç hem size hem de bize tie-break’i beklemeyi, orada oynamanın nasıl bir şey olduğunu öğretti. Karşılaşmanın ilk iki setini izleyip televizyonunu kapatanlar, ilerleyen saatlerde maç 2-2’ye geldiğinde “Bir saniye. N’oluyor ya?” deyip tekrar geldiler. Son sette televizyon başında sayımız arttı âdeta.

Polonya’da tribünde de öyleydi. Bir sayı alıyoruz, hemen bağırıyorlar. Tabii Polonyalılar da ABD’yi değil, bizi istiyorlar karşılarında haliyle. Bizim için çok önemli bir turnuvaydı. O seviyeyi yaşadık, oralarda oynayabileceğimizi gördük. Bu yaz da artık fiziksel olarak çok iyi durumda olmamamıza ve yorgun hissetmemize rağmen hem Altın Ligi’ni hem de Challenge Kupası’nı kazandık. Önümüz daha açık…

Geçtiğimiz yılın son ayında Efe Bayram’la konuşmuştum. Milli takımdan söz açıldığında hemen ne kadar heyecanlandığından, gelecek günlerden bahsetmeye başlamıştı. O iletişimin gücü kulüp sezonunda dahi kendisini belli ediyordu. Bir şeyler olacak hissi vardı galiba. Ne dersiniz?

Bu son üç-dört yıldır böyle açıkçası. Neden böyle? Ben 85 doğumluyum, 38 yaşımdayım. Çok eski bir jenerasyonun oyuncusuyum. Dört-beş jenerasyon gördüm diyebilirim. ‘Old-school’ diyebileceğimiz, o eski kafa yapısında yetiştim. Hem hocalarımız hem de oyuncularımız öyleydi. Disiplinli olabilmek, düzenli çalışabilmek buradan geçiyor.

Bizim ekip ise çok genç bir tayfa. Z kuşağının iletişimi gerçekten farklı. Bazı şeyleri anlatmak zor oluyor ama ben çok mutluyum ki genç arkadaşlarımızla ortak bir anlayışta, aynı kafada buluşabiliyoruz.

O noktada buluşunca zaten başarı geliyor, arkadaşlık, abi-kardeşlik ortamı oluşuyor. Daha sıcak bir ortam elde ediyorsunuz, sevgi ve saygı da bu ilişkinin içinde olduğunda her türlü başarıyı yakalayabiliyorsunuz. Bu sefer yüzde 70’inizle oynayabilecekken yüzde 100’ünüzle oynamaya çalışıyorsunuz.

Bir de milli takımlarda bu havayı yakalamak zordur. Bunu başardığımızı ve dışarıya iyi yansıttığımızı düşünüyorum. Sahaya her çıktığımda karşı takımın bunu hissettiğini görebiliyorum.

"Milli takımlarda bu havayı yakalamak zordur. Bunu başardığımızı düşünüyorum."

"Milli takımlarda bu havayı yakalamak zordur. Bunu başardığımızı düşünüyorum."

Aslında voleybol, takvimi gereği dünya üzerindeki en absürt fikstürlerden birine sahip. Kulüp bitiyor, milli takım sezonu başlıyor. Milli takım sezonunda da turnuvalar bitmiyor. Özellikle sizin yaşınızda o turnuvaları oynamak…

Genç oyuncular için bence çok avantajlı bir fikstür ama dediğiniz gibi, benim gibi yaşlı oyuncuların dört turnuva arka arkaya oynayabilmesi gerçekten çok zor. Ama bu da gençlere örnek olmamız için bir fırsat.

Mesela gelip “Arslan Abi, sen nasıl oynayacaksın o dört turnuvayı arka arkaya?” diyorlar. “Ben oynarım. Siz merak etmeyin. Siz kendi işinize bakın” diyorum. Ben orada o lafı söyledikten sonra genç bir oyuncu gelip yorum yapamaz zaten. Ne yorgunluk ne de antrenman temposu hakkında bir şey diyemez. O zaman işte orada “Arslan Abi böyle yapıyorsa ben hiç konuşmayayım. Çalışmama bakayım” diyorlar.

Peki bu gelişimi tarihsel anlamda görsek nasıl bir şey çıkar karşımıza? Kabaca dün neredeydik, bugün tam olarak neredeyiz?

Ben milli takımına çağrıldığım gün… Kaç senesiydi hatırlamıyorum. 2003 veya 2004 olması lazım. Dünyada 43. sıradaydık, şu anda ise 12.'yiz. Olimpiyatın kapısındayız. Ben bu gelişimden çok gurur duyuyorum.

Aslında en büyük hayalim milli takımla olimpiyata gitmek hatta gidip orada milli takımla bir başarı yakalayabilmek. Yani öyle oyuncular geldi, öyle jenerasyonlar geçti ki… Gerçekten çok hatalar yapıldı geçmişte. Yönetim katında, taktiksel, teknik… Çok hata yapıldı ama şimdi geriye dönüp arkama bakınca çok büyük tecrübe de kazandığımı görüyorum. Yanlışları ve doğrulara görerek, yaşayarak burada doğru şekilde yol almak istiyorum. İnsan doğru şekilde örnek olmak istiyor. Federasyonumuz da bu konuda çok iyi çalışmalar yürütüyor.

Kadın voleybolu zaten şu anda dünyanın zirvesinde. Tartışmasız bir konumda yer alıyorlar. O kadar mutluyuz ki onlar adına. Bu da bizi teşvik ediyor açıkçası. Kadın takımının VNL’i kazanması bizim Challenge Kupası’ndaki isteğimizi, arzumuzu nasıl daha çok arttırmasın ki zaten? Önümüzdeki yıllarda erkek voleybolundan da aynı şekilde umutluyum. Bunu son iki-üç senedir zaten söylüyordum. Kazanmadan önce de dile getiriyordum, şimdi de aynı fikirdeyim. Üst üste gelen başarılar bizi daha da mutlu edecek elbette ama üstüne koymamız lazım. Şu anda dünya 12.’siyiz, hedefimiz ilk 8 olmalı. Ondan sonra da ilk beş… Bu derecelere ulaşmamak için hiçbir sebep yok. O kadar genç, o kadar yetenekli oyuncularımız var ki…

Bu dediklerim gerçekleşmezse kendimize dönüp bakmamız gerekir. Aynaya bakıp “Biz ne yaptık?” demeliyiz. Ben şunun şurasında birkaç sene daha varım, sonrasında bırakacağım; belki -inşallah- milli takım antrenörü olacağım. Bu tarz hataları, yanlışları asla kabul etmem. Böyle bir kapasite varken, böyle bir fırsat varken bunu taçlandırmamız gerekir.

Milletler Ligi aslında orada tutunmak için muazzam bir araç değil mi?

Kesinlikle. Şimdi çok güzel bir güç gösterisinin tam ortasında olma fırsatımız olacak. “Ben dünyanın en iyi takımlarıyla karşı karşıya geliyorum” düşüncesi olacak hatta. 6 ila 10 arasında olmamız lazım orada. İlk beş şu an çok zor ama o sıralamada gidip gelmeliyiz.

VNL’den düşmememiz gerekiyor. Düşersek tekrar başa sararız ama orada kaldığımız sürece iki-üç sene içinde herkes erkek voleybolunun seviyesinin ne kadar yükseldiğini, oyuncuların ne kadar özgüvenli bir şekilde oynamaya başladığını görecek.

"'Ben dünyanın en iyi takımlarıyla karşı karşıya geliyorum' düşüncesi olacak."

"'Ben dünyanın en iyi takımlarıyla karşı karşıya geliyorum' düşüncesi olacak."

Voleybol takvimi bitmek bilmeyen bir fikstür demiştik. Ay sonunda başlayacak Avrupa şampiyonası da herhalde bu yazın çıkacağımız en büyük sahne olacak.

İlk iki adımı attık. Şimdi sıra üçüncü adım olan Avrupa şampiyonası. Tarihimizde çeyrek finalimiz yok. Böylesine güçlü, katıldığı son iki turnuvadan zaferle ayrılmış bir kadro Avrupa şampiyonasında kesinlikle ve kesinlikle başarının peşinden gidebilmeli. En kötü çeyrek final oynamamız lazım.

Bulunduğumuz grup kolay bir grup gibi gözüküyor ama ilk gruptan çıktıktan sonra eşleşeceğimiz grup zor. Bulgaristan, Ukrayna, Slovenya ve Hırvatistan var orada. Bizim grubumuzda ise Fransa var, o yüzden ikinci veya üçüncü sırada çıkarız diye düşünüyorum. Umut ediyorum ki çaprazdan Ukrayna gelir. E yeniyoruz çünkü her defasında. (Gülüyor.)

Eğer çaprazdan gelecek rakibimizi geçersek çeyrek finaldeyiz. Oradan sonra önümüz son 16’ya göre daha açık diye düşünüyorum. Yarı final bile olabilir. Gruptan sonra oynayacağımız ilk maç bizim tarihe geçeceğimiz maç olabilir…

Spor dünyasını cebinize getirecek olan Socrates App yayında. Bu röportaj gibi birçok yazı, röportaj ve özel dosyayı Socrates App sayesinde okuyabilirsiniz. Damien Comolli, Cem Kaya, Fatih Terim röportajlarının yanı sıra Pele'nin ABD'deki ilk günlerinden 2023 FIBA Basketbol Dünya Kupası'na, Dünya Atletizm Şampiyonası'ndan Kadınlar Dünya Kupası'na birçok yazı, röportaj ve özel dosya Socrates App'te sizleri bekliyor. iOS ve Android üzerinden indirmek ve bu yolculuğun parçası olmak bir tık uzağınızda.

Socrates Dergi