
Gurur Kaynağı
8 dk
Türkiye, olimpiyat oyunları tarihinde ilk kez kadın boksörler tarafından temsil edilecek. Tarihe geçen üçlüden Busenaz Sürmeneli, Socrates'e konuştu.
Busenaz Sürmeneli, Esra Yıldız ve Buse Naz Çakıroğlu üçlüsü, Paris'teki olimpik kota mücadelesine damga vurdu. Tabii onları yakından takip edenler için bu beklenmedik bir başarı değildi. 69 kiloda sıkletinin dünya 1 numarası olan Sürmeneli, 2019'daki Avrupa üçüncülüğü ve dünya şampiyonluğunun ardından şimdi de madalyaların en özelini kovalayacak. Onu Tokyo yolculuğu öncesinde yakaladık; kariyer başlangıcını, büyük başarılarını, hayallerini ve "Boks erkek sporudur" algısıyla verdiği mücadeleyi dinledik.
Bursa'da yaşıyorduk ancak babamın işi nedeniyle Trabzon'a taşınmamız gerekti. Bütün sporları denemiştim, daha doğrusu ailem bana denetmişti. Kendimi hangi sporda iyi hissediyorsam orada kalmam için yaptılar bunu. Futbol oynamak istiyordum ama Trabzon'da profesyonel anlamda oynayabileceğim bir kulüp yoktu. Şu andaki antrenörüm ve aynı zamanda teyzemin eşi olan eski milli boksör Cahit Süme'yle bir bayramda denk geldik. Annem futbol meselesinden bahsedince, "İsterseniz sporsuz kalmasın, gelsin boksa başlasın" demiş. Ama yıllar sonra itiraf etti ki zaten beni boksa başlatma niyeti önceden de varmış. Başlayış o başlayış, 12- 13 senedir sporun içindeyim. Zamanla gördüm ki boks, karakterimi ringe yansıtmamı da sağlıyor. Çünkü ringde hırsımı, mücadelemi, hiç pes etmeyen tarafımı ortaya çıkarabiliyorum.
İlk etapta insanlar boks yapıyor oluşumu garipsemişti ki örnekleri uzakta aramamak lazım. Babam da tıpkı arkadaşlarım gibi düşünüyordu. "Boks çok zor", "Başka spor mu bulamadın?", "Erkek sporunu bırak" gibi tepkiler gördüm ama inatla devam ettim. Başarı gelmeye başladıkça insanların algısının da değiştiğini gördüm. "Vay be, demek ki bir kız çocuğu da boks yapabiliyormuş" noktasına döndü tepkiler. Trabzon gibi bir memlekette bu algıyı kırabildiysem ne mutlu bana. Geçenlerde bir amca durdurdu beni Meydan Parkı'nda, "Hangi kulüptesin? Kızımı senin gibi boksör yapmak istiyorum" dedi. O kadar gururlandım ki… Dünya şampiyonluğu gibi başarılar sürdükçe fazlası da olacaktır.
2019 Dünya Şampiyonası'nda unutamadığım iki an var. Biri yarı final maçında, Rus boksör Saadat Dalgatova karşısındaydı. Bakmayın biraz da ümitsiz çıktım o karşılaşmaya. Hem rakibim ev sahibi hem de ben omuz sakatlığından yeni çıkmıştım. Ayrıca büyükler seviyesindeki ilk senemdi. Bir de ringe yürürken beş-on bin seyirci "Rusya" diye bağırıyor, düşünsenize… Cahit Hoca, "Onlar ülkelerinin ismini bağırdıkça sen daha çok vur" dedi. Ben bir kendime geldim, ayıldım o cümleden sonra. Maça kötü başladım, ilk raundda o sesten ve gürültüden dolayı konsantre olamadım. Ardından kafamı toparladım ve gerçek Buse'yi ringe yansıttım.
Final maçında Çinli Yang Liu'yla karşı karşıya geldim. Üçüncü raund öncesi hocam, "Bu hayatının raundu, çık ve dövüş" demişti. Kameralar da çekmiş, izledikçe hâlâ tüylerim diken diken olur. Öyle bir konsantrasyonum vardı ki üçüncü raundda sahiden kariyer performansımı verdim. Bir de hislerimin ötesinde milli duygular girmişti işin içine. O günlerde Suriye'de operasyonda olan askerlerimize selam yolladım. Hocamla bunu konuşmuştuk, benim için ekstra motivasyon oldu.
Sevinç anlarım videolarda var. Hem yumruğumu sıkıyorum hem de ağlıyorum. "Bu sefer oldu" diyorum. Herkes imkânsız gözüyle baktığı için daha çok istedim bunu. Zaten önemli olan insanların ne dediği değil, senin ne yaptığın... Bir boksör için omuz ameliyatı olup oradan dönmek pek kolay değildir. Onları yaşadım ama kendime inandım. Önce İspanya'da Avrupa üçüncülüğü kazandım. Hiç unutmam, o bronz madalyanın ardından ertesi gün kalkıp yine antrenman yapmıştım. "Burada üçüncü oldum ama dünya şampiyonasını kazanacağım" demiştim. Pes etmek yerine şükrettim; Allah bir noktada verecek, hepsini unutturacak diye düşünüyordum ki öyle oldu. Tüm yenilgilerimi, sakatlıklarımı, acılarımı unutturan bir zaferdi 2019'daki dünya şampiyonluğu.
Buse Naz Çakıroğlu, Esra Yıldız ve ben, Paris'te kota mücadelesine katıldık; tarihte olimpiyata giden ilk Türk kadın boksörler olduk. Bizim madalyalarımızla beraber Türkiye'de kadın boksuna bakış açısı değişti. "Kadınlarımız geliyor" dediler, bir sorumluluk yüklendi. "Başaracaksınız" sözlerini daha sık duymaya başladık. Böylelikle alttan gelen nesillere de zemin hazırlamış olduk. Bu bizim için ayrı bir gurur. Buse Naz çok iyi bir boksör, sıkletinde olimpiyata bir numara olarak katılacak. Ben de keza aynı şekilde... Esra da kota alıp güzel bir başlangıç yaptı. İnşallah Tokyo'da iyi performanslar göstereceğiz.
Ben Türk halkına altın madalya armağan etmek istiyorum. Çok sıkı çalışıyorum, o konuda bir sıkıntım yok. Hiçbir rakipten korkmuyorum; hiçbirini küçümsemiyor ya da gözümde büyütmüyorum. Hepsi benimle aynı düzeyde sporcular, muhakkak izleyip taktik de geliştiriyorlardır. Olimpiyat oyunlarında en büyük temennim o bildiğim Buse'yi ringe aktarmak olacaktır.
İki-üç boksörü özellikle takip ediyorum. Canelo Alvarez, Gervonta Davis ve geçmişten Mike Tyson… Onları izlemeyi çok seviyorum çünkü stillerini kendimle özdeşleştiriyorum. Daha çok baskılı oynayan bir yapım, rakibi yıldırma özelliğim var. Değişik yerlerden değişik kombinasyonlar vuran bir boksörüm. Karşımdakilerin hiç beklemediği anlarda hiç beklemediği yumruklar çıkarabiliyorum. Bu tahmin edilemezlik önemli bir özelliğim. Tabii bir de ringde hiç pes etmeyişim…
2024 Paris'e üç sene kaldı ve profesyonellik noktasında kararsızım. Bir vadede profesyonel boks yapmayı çok istiyorum. Büyük arenaları, maç öncesi şovlarını, seyircinin reaksiyonunu seviyorum. Yapsam iyi de yapacağımı hissediyorum ama bir olimpiyata daha gitme hevesim var. Gerçi bu işler hiç belli olmaz, çok iyi bir teklif gelir ve profesyonelliğe geçebilirim. Amatör kariyer fidanı sulamaya, profesyonellik ise onun meyvelerini almaya benziyor. Boks bu anlamda enteresan bir spor. Profesyonel dünyanın da kendine has güzellikleri var, amatör dünyanın da…