
Hasat Zamanı
18 dk
Türkiye, 2020 Tokyo'ya artistik jimnastikte iddialı bir kadroyla gidiyor. Ferhat Arıcan, İbrahim Çolak ve Ahmet Önder, Tokyo'daki hedeflerini anlattı.
Artistik jimnastik, olimpiyatın atletizm ve yüzmeyle beraber temel direklerinden biri. 2012'ye dek Cumhuriyet tarihinde sporcu yollayamadığımız branşta hasreti dindiren Göksu Üçtaş Şanlı olmuştu. 2016'da Ferhat Arıcan ve Tutya Yılmaz onu takip etti. Büyümeye devam eden Türk jimnastiği, artık olimpiyata madalya adaylarıyla gidiyor. Dünya ve Avrupa sahnesinde madalyalar kazanmış üç temsilcimiz, Ferhat Arıcan, İbrahim Çolak ve Ahmet Önder'e mikrofon uzattık...
Ferhat Arıcan
2016 Rio'ya katıldığımda henüz 23 yaşındaydım. Erkek jimnastikte tecrübeli dediğimiz yaşlar biraz daha 27-32 arası. Evet, orada olmak tarihi bir başarıydı, gurur vericiydi ama aynı zamanda bir madalya adayı olarak gitmiştim oraya. Fakat şanssızlık yaşadım, son hareketimde elim kaydı ve finali kaçırdım. Yine de 2016 bana tecrübe kazandırdı. Her sporcunun hayali olan sporun zirvesinde bulunabilmek mükemmeldi. Madalya için elimden geleni yaptım, olmadı. Yarım kalan hayallerimi, hedeflerimi 2020 Tokyo'da gerçekleştirmek istiyorum. Sporda kaybetmek, kazanmak kadar önemli. Bugün bakınca 2016 Rio, kaybetmekten çok bir kazanç oldu diye düşünüyorum.
Yarışmayı bir kenara bırakırsak rol modeli diyebileceğim, elit seviyedeki birçok sporcuyla aynı yerdeydim ve onları izleme şansı buldum. Özellikle Usain Bolt'un 100-200'ünü, Michael Phelps'i izledim. Efsane sporcular bunlar. Büyük keyif aldım. Komik anılarımız da oldu… İsim vermeyeyim ama çok sevdiğim bir koşucumuzun başına gelen bir olay vardı. Rio'da çok sayıda kapkaç vakası yaşanmıştı. O da yolda yürürken elindeki telefonu çekip almış ve koşarak kaçmışlar. Koşuda olimpik seviyede bir atletimiz... Çok sevdiğim bir arkadaşımdır ama koşmuş arkasından ve yetişememiş. Çok gülmüştüm. Olimpiyata o kapkaççı katılsa final yapabilirmiş belki de...
Spor hayatım boyunca mottom, sonuç odaklı değil, tamamen potansiyelimi ve performansımı sergileme üzerine. Ben hakeme elimi kaldırdığımda altın madalya alacağım diye kaldırmıyorum; tabii ki en büyük arzum o ama kazanmak için elimden gelenin en iyisini yapmak hedefiyle başlıyorum serilerime. Elbette Türkiye benden madalya bekliyor ama ben kulaklarımı kapadım, antrenmanlarıma odaklandım. Bunların konuşulması bana stres değil, motivasyon yaratıyor. Madalyaya giden yol en iyi performansımı sergilemekse alete çıktığımda tek gayem o oluyor. Onu başardıktan sonra sonucun ne olacağını biliyorum.
Salonlar kapanmıştı, erteleme haberini evde aldım. Arkadaşlarım "Olimpiyat ertelendi" yazmaya başladılar, inanmadım başta. Hemen bir haber kanalı açtım ve olimpiyat bir sene ertelendi yazısını gördüm. Hatırlıyorum, bir on dakika televizyonun karşısında hareketsiz şekilde durdum. O an büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Geçen sene de performansımın iyi noktalarındaydım. Son Avrupa ve dünya şampiyonasında iyi performanslar sergilemiştim. O kadar odaklanmıştım ki birkaç ay sonra olimpiyata gideceğime, çok hazırdım. Bir de jimnastikte antrenmansızlık çok önemli. Bir antrenman sizi bir hafta geriye atabiliyor. Biz evlere kapanmışız, bir belirsizlik var. Hayatta en sevmediğim şey belirsizliktir. Benim hayatım jimnastik. Belirsizlik her zaman motivasyonumu düşürdü. Fakat ben hep negatif şeylerden pozitif sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Orada da bir pozitiflik yakalamaya çalıştım.
Fiziksel olduğu kadar mental de bir spor jimnastik. İsterseniz on sene antrenman yapın, yarışma ânında mental olarak kötü hissediyorsanız hiçbir şey yapamazsınız. O yüzden pandemi sürecini çok iyi bir psikolojik hazırlıkla geçirdim. Her gün gözlerimi kapatıp sanki idmana gidiyormuşum gibi mental antrenman yaptım. Yolda gittiğimi, antrenman salonunun içine girdiğimi, ısınmayı, aletin üzerinde hareketleri tamamlamayı, antrenmanın bitişini, eve gelişimi, hepsini kafamda yerine getirdim. O kadar önemli ki bu... Yedi ay yarışmaya çıkmadık, akabinde Mersin'deki Avrupa şampiyonasında bu çalışmaların etkisini gördüm ve üç tane madalya kazandım. Düştüğüm yerden daha büyük bir kararlılıkla kalktım. Dönüp bakınca verimli geçtiğini düşünüyorum.
Bilimsel adıyla imgelemeye önem veriyorum, antrenman ve yarışmalarımda uyguluyorum. Kafamda ben o seriyi yaparken düşüyorsam, alete hemen çıkarsam aynı şekilde düşüyorum. Eğer kafamda iyi hissedersem, mental olarak her boyutu düşünüp iyi şekilde serimi yaparsam alete çıktığımda da her şey iyi gidiyor.

"Sporda kaybetmek, kazanmak kadar önemli. 2016, kaybetmekten çok kazanç oldu bana." -Ferhat Arıcan
Serimin içinde başlangıç puanımı yükselttim. Hırvatistan'da World Challenge Cup'a katıldım ve başlangıç puanı olarak dünyanın en iyisini yaptım. 7'lik bir başlangıç puanı sergiledim orada. Bunu son yıllarda yapabilen tek bir sporcu vardı, 2017 ve 2018 paralel bar dünya şampiyonu Zou Jingyuan. O bunu ilk başardığında insan değil falan diyorlardı. Ben de sadece izledim... 6.30 falan yapıyordum o zaman. Şimdi o 6.90 başlangıç puanıyla yapıyor serisini, artık dünyada paralel barda en yüksek başlangıç puanına sahip kişi benim. Dünya basınında yankı buldu bu durum. Hem mental hem fiziksel hem teknik olarak formumun zirvesindeyim. Umarım bunu iyi değerlendirip aynı şekilde devam edip olimpiyatta da sadece performansımı sergileyeceğim. İş oraya kaldı, inşallah olacak.
Rakipten bol ne var? Rakipler çok... Olimpiyata gidiyoruz, dünyanın en iyileri orada. Öte yandan benim hiçbir zaman rakiplerime göre bir planım olmadı. Her zaman kendi işime odaklanıyorum. Elbette onları tanıyorum, neler yaptıklarını biliyorum ama çok da kafama takmıyorum. Biliyorum ki ben o 7'lik seriyi kendim gibi yaparsam çok güzel sonuçlar olacak
Paralel barda tabii ki potansiyel belli. Kulplu beygirde de bir olimpiyat finali neden olmasın diyorum. Çok komplike bir alet, minicik bir hata tüm seriye mal olabiliyor. Son olimpiyat şampiyonu, son Avrupa şampiyonasında düştü mesela. Kulplu beygirde bir olimpiyat finali... E finalde de hiçbir şey belli olmaz...
Olimpiyat köyüyle ya da atmosferle alakalı takım arkadaşlarımdan sorular geliyor. İbrahim de, Ahmet de, genç Adem de çok üst düzey sporcular. Tecrübelerimden bahsediyorum onlara, sağ olsunlar bana güveniyorlar, sorular soruyorlar onlar da. İyi bir ekibiz, mutluyuz. Aramızda elbette bir rekabet olacak ama biz bir takımız, rekabet başarıyı doğurur. Rekabeti normal buluyorum o yüzden. Biri dünya şampiyonu, diğeri dünya ikincisi, büyük başarılar bunlar. Saha içinde ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Ben de hem mental hem saha dışı hikâyelerle onlara destek olmaya çalışıyorum.
Ümit Abi (Şamiloğlu) var, o sporu bırakmak üzere, sonrasında ben devralacağım milli takım kaptanlığını. Bu yüzden hem rol modeli olabilmek hem gençlerin önünü açabilmek için çabalıyorum. Türk sporuna damga vuran bir ekibiz, bu da bizi çok mutlu ediyor. Umarım olimpiyatta da bunu perçinleriz. Ömrümüz boyunca unutamayacağımız anlar bizi bekliyor.
Güzel şeyler var aklımda. Şimdilik kara kalemle çizdim o kısmı zihnimde, umarım Tokyo'da renkli renkli dolduracağım içini de. Hep olumlu düşünüyorum. Hayatımın en zor anını yaşasam da pozitif tarafa baktım hep. İmgelemem de hayallerim de hep pozitif. Güzel şeyler olacak. Şu an söyleyerek değil sizlere televizyonda izleterek yaşatmak istiyorum o güzellikleri.
İbrahim Çolak
2020 Mart ayında ameliyat olduktan sonra Mersin'de yapılan 2020 Avrupa Şampiyonası'nda yarışabildim ama hâlâ omzum çok iyi değildi hatta biraz risk aldım. Tehlikeli olabilirdi benim için. O yarışmadan sonra diğer omzum ağrımaya başladı. Yine antrenmanlara ara verdim mecburen. Çünkü olimpiyat yaklaştığı için zaman varken dinlendireyim, olimpiyata hazır olayım mantığıyla hareket ediyordum. İki ay öyle geçti. Sonrasında bir Türkiye Şampiyonası vardı, ona katıldım ki orada da çok iyi durumda değildim. Ağrılarım vardı. O yarışmadan sonra sağ omzum iyice ağrımaya başladı. Ama ondan sonra ara veremezdim çünkü Avrupa şampiyonasına gidecektik İsviçre'ye. Orada da ağrı konusunda bir iyileşme olmadı. Bu ameliyattan, omuz rahatsızlıklarından sonra hep antrenmanlarıma ara vererek devam etmem gerekti. Yüklenemedim antrenmana. Avrupa şampiyonasında yaptığım seri de o an yapabildiğimin en zoruydu. Ama asıl yapabildiğim en zor seri, dünya şampiyonasındaki seriydi. Onu da Avrupa Şampiyonası'ndan sonra çalışmaya başladım.
Yüklenmelere başladık. Zaten olimpiyata bir ay gibi bir süre kaldı. Geçenlerde Hırvatistan'daydık. 2019 Dünya Şampiyonası'nda yaptığım seriyi bir buçuk yıl sonra ilk kez o yarışmada denedim. O yüzden biraz heyecanlıydım ve yarışmaya ihtiyacım vardı. Hedefim 15 ve üstü puanı yakalayabilmekti. İlk gün 14.9 aldım. Birinci olarak finale kaldım. İkincide bitirişte yaptığım hatadan dolayı 14.6 aldım ve beşinci oldum. Hedefime ulaşamadım ama en azından doğru yolda ilerlediğimi gördüm. Antrenmanlarda yaptığımdan daha iyi bir performans sergileyebildim yani yarışmada. Bundan sonra varımı yoğumu ortaya koyarak tabii ki omzuma da dikkat ederek olimpiyata hazır olacağım. Hırvatistan ve Doha'da yaptığım gibi olimpiyatta da 6.2 zorluk puanı barındıran bir seri planlıyorum. Çünkü şu an yapabileceğim en zoru bu… Dünyada en fazla 6.5 yapan var. O da bir ya da iki kişi. Onun dışında 6.4, 6.3, 6.2, zorluk seviyeleri bu şekilde.
Olimpiyatın ertelendiğini öğrendiğimde farklı duygular vardı içimde… Başta nasıl bir tepki vereceğimi bilememiştim. Çünkü benim durumum biraz daha farklıydı. Mart'ta ameliyat oldum, sonrasında olimpiyat ertelendi. Biseps tendonumun koptuğu an direkt aklıma olimpiyat gelmişti çünkü önümde beş ay vardı. Ve bu bir omuz sakatlığı. Bilek, ayak olsa yine bir nebze… Gerçekten çok zorlayacaktı beni. Başta bilememiştim ama sonra düşündüm ve bunda da bir hayır vardır dedim. Sakatlıktan sonra bu benim için büyük bir şans oldu. İyileşip olimpiyat hedefimi başarabilecektim. Bireysel olarak benim çok işime yaradı.
Biz kendi aramızda da bazen konuşuyoruz. Şimdi artık takım olarak da gerçekten birçok ülkenin hatta bütün dünyanın dikkatini çeken bir ülke olduk. Hem bireysel başarılarımız var hem de takım olarak birçok yarışmada güzel dereceler elde ettik. Artık takım Avrupa şampiyonası olsa da yarışsak diye bakıyoruz. Keşke bu olimpiyata takım olarak da gidebilseydik. Erkeklerde dört kişi gidiyoruz ama hepimiz bireysel katılıyoruz tabii. Takım olarak gitseydik de güzel bir derece yapabilirdik. O potansiyelde sporcularız. Umarım o hedefimizi 2024'te gerçekleştiririz.
İleride de tek tük başarılı sporcular çıkabilir ama dört, beş, altı iyi durumda sporcunun aynı zamana denk gelmesi biraz daha zor. Fakat neden olmasın? Antrenman programlarında, altyapıda ona göre düzenlemeler yapılıyor. Bunlar olduğu sürece daha çok sporcu kendini geliştirir ve aynı seviyede sporcular aynı döneme denk gelebilirler. Diğer taraftan, bizimki belki biraz da arkadaşlığımızla ilgiliydi. Çünkü arkadaşlığımız 13-14 yıl öncesine dayanıyor. O zamandan beri takım arkadaşıyız. Aslında belliymiş güzel bir takım olabileceğimiz. Hani bazı sporcular vardır, şampiyonalarda biraz daha ön plana çıkarlar ya… İşte biz hep o sporcular arasındaydık. Yaşımız büyüyünce de bu jenerasyonu yakalamış olduk. Ama bizden sonra da inanıyorum ki harika genç sporcular gelecektir.
Bazen şöyle diyorlar: "Abi çok güzel işler başarıyorsunuz, tebrik ederiz ama çıtayı çok yukarı çıkardınız." Buna da artık yapacak bir şey yok. Güzel bir şey tabii en azından sporculuk hayatlarında biraz daha avantajlı olacaklar. Biz yarışmaya gittiğimizde Türkiye biraz daha arka plana atılan bir ülke oluyordu. Ama o da kırıldı artık. O yüzden genç nesil biraz daha şanslı.

"Olimpiyatta bizden bir değil, birden fazla madalya bekleniyor, o seviyedeyiz." -İbrahim Çolak
Olimpiyat köyünde sporcular için oyun ve eğlence yerleri oluyor diye biliyordum. Ama Ferhat'a ilk sorduğum soru şuydu: "Olimpiyat köyünde McDonald's var mı?" Varmış ve akşama kadar çok kuyruk oluyormuş. Ücretsiz, herkes istediğini alıyormuş. Ama bu olimpiyatta tabii benim şansıma çok fazla kısıtlama olacak. Çok yediğimden değil de sürekli duyuyordum ve merak ediyordum.
Beklenti olduğunda sporcunun üzerinde stres ve baskı oluyor. Fiziksel değil artık iş zihinsel olarak güçlü olmaya kalıyor. Biz yıllardır yarışmalara gidip geliyoruz. Aslında hep üstümüzde baskı vardı. Zaman zaman bunların altında ezildiğimiz de oldu. Bunlar bize çok tecrübe kazandırdı. 21 yıldır spor yapıyorum. Üzerimde her zaman çok baskı var. Beklentiler hepimiz için çok fazla. Olimpiyata dört-beş sporcuyla gidiyoruz. Bir değil, birden fazla madalya bekleniyor, o seviyedeyiz. Bu bizi heyecanlandırsa da bu stresin, baskının üstesinden gelebilecek kapasitede sporcularımız var. Önceki şampiyonalardan elde ettiğimiz tecrübeler, psikologlar ve mentorlar ile yaptığımız çalışmalar da var. Bunlar çok büyük katkı sağlayacaktır. Ben hep söylüyorum, her zaman yaptığımız işi orada da yaparsak güzel sonuçlar alabiliriz. Çok düşününce kafada daha da büyüyor. Bu sefer performansını kötü etkileyebiliyor. Kafada çok büyütmemek gerekiyor...
Ahmet Önder
Mersin'deki Avrupa şampiyonasında sakat bir şekilde yarıştım. Çünkü takım arkadaşlarıma destek olmak istedim. Bunun sonucunda da tarihte ilk kez takım olarak ikinci olduk. Daha sonra tedavi gördüm. Tedaviden sonra performansıma geri kavuştum derken bu yılki Avrupa şampiyonası hazırlığında Covid-19 geçirdim. Benim için yeniden zor bir süreç başlamış oldu çünkü yarışmaya bir hafta vardı. Dolayısıyla tam performansımı gösteremeden oraya gittim ve dördüncü oldum genel tasnifte. Hastalıktan çıkıp altı alette böyle bir başarı göstermiş olmak beni mutlu etti. Sağlıklı olsaydım daha iyisini yapardım. Çünkü yarışmada çok yoruldum gerçekten.
O şampiyonadan sonra çok iyi hazırlandım. İki hafta önce belki de performansımın zirvelerindeydim. Tam o sırada topuğumdan ufak bir sakatlık geçirdim. Hatta tedavim bitmeden yarışmaya gidecektim, doktorumla konuştum ve gitmekten vazgeçtim. Çünkü olimpiyat için en ufak riski bile almak istemiyorum.
Ben çok küçük yaşta başlamadım jimnastiğe. Sekiz yaşımdaydım. O sırada 2004 Atina yapılıyordu. Televizyonda Hiroyuki Tomita'yı görmüştüm. Performansı beni çok etkilemişti. O an içimden "İşte benim olmak istediğim şampiyona bu, ben de o sporcu gibi olmak istiyorum" demiştim. Artık hayallerimdeki o âna çok az kaldı. Bugün yarışmalarda kendisini görüyorum ve idolüm olduğunu kendisine söylüyorum. Fotoğraf çekiliyoruz. Çok ilginçtir ki ben onun jimnastiğini örnek alarak büyüdüm. Onun da en iyi aleti paralel, benim de… Onun da dünya şampiyonasında paralelde madalyası var, ben de artık dünya ikincisiyim. Umarım onun gibi olimpiyatta da madalyam olacak. Japonya da iyi bir tesadüf oldu. Orada da karşılaşacağız.
Olimpiyat benim için bir tecrübe edinme yeri değil, bir hedef daha çok. Tabii ki hedefim madalya ama baskı kurmayı da sevmiyorum. Performansımı en iyi şekilde sergilemek ve iyi puanlar almak istiyorum. Bizim spor güç ve kuvvet isteyen, teknik yönü de olan bir spor. O yüzden alacağım puanlara ve göstereceğim performansa odaklandım. Şimdiye kadar sergilemiş olduğum performansların en iyisini, aynı antrenmanlardaki gibi yarışmada da sergilemek istiyorum. Artık öyle sporcularız ki kendi performansımızı gösterdiğimizde madalya geliyor zaten. O yüzden ekstra bir madalya baskısı altına girmek istemiyorum. Çünkü bu bizim branşta tarihte hiç başarılmamış.
Bugün bakınca pandeminin daha iyi hazırlanma fırsatı sunduğunu düşünüyorum. Evet, başta üzüldüm. Fakat daha sonra yararıma olduğuna inandım. Kendimi bu süre zarfında daha çok geliştirdim. Hatalarımı gördüm ve düzeltme imkânı buldum. O yüzden avantajı daha çok diye düşünüyorum. Tabii bu durum sadece benim için geçerli değil. Rakiplerim de çok çalışma fırsatı elde etti. Fiziksel olarak zaten herkes hazır olacaktır. Ama mental olarak da yarışmaya hazır olan kazanacaktır.
Tüm aletler benim için önemli. Genel tasnifte de ülkeme başarı kazandırmayı çok istiyorum. Bu yüzden tüm aletleri çalışıyorum. Hepsini yapabiliyor olmanın bir avantajı da şu: Bazı yarışmalarda yer aletinde madalya kovalıyorken bazı yarışmalarda paralel, bazılarındaysa yer, paralel ve barfikste iddialı olabiliyorsun. Bir bakıma madalya kazanma ihtimalini artırıyor. Elimden geldiğince her alette başarı kovalayacağım. Yine de tabii ki ben kişisel olarak en iddialı olduğum departmanda yani paralel aletinde çok iddialı olacağıma inanıyorum. Umarım diğer aletlerde de sürpriz gelebilir.

"Olimpiyat benim için bir tecrübe edinme yeri değil, bir hedef. Ve hedefim madalya." -Ahmet Önder
En güçlü rakiplerimizin Japonlar olacağını düşünüyorum. Japon jimnastiği çok ileri seviyede. Tabii ki Rusya da öyle. Çin'in de paralel aletinde iyi olduğunu düşünürsek onlarla epey kapışacağımı söyleyebiliriz. Ama rakiplerden çok sizin ne yaptığınız önemli. Ben artık şu düşüncedeyim: Olimpiyat oyunlarında tek rakibim kendim olacağım. Benim yapacaklarım önemli. Rakiplerin performansı çok ilgimi çekmeyecek. Ama rakiplerimi şu an takip ediyorum, yeni hareketler eklemişler mi, neler yapıyorlar diye bakıyorum.
Sporcular fiziksel anlamda ne kadar güçlülerse psikolojik anlamda da bu baskıları kaldırabilecek kadar güçlü olmaları lazım. Sonuçta sporda başarı da var başarısızlık da… Başarınca çok iyi ama başaramadığımızda da bir ders çıkarmalıyız. Ben de genç bir sporcuyum ve başaramadıklarım bana tecrübe katıyor. Şu an başarılıysam, geçmişteki başarısızlıklar ve tecrübelerle buradayım. Baskıdan çok özgüven katıyor açıkçası. Yıllardır elde ettiğimiz madalyalarla Türk jimnastiğini tanıtmak podyuma, arenaya çıktığımızda bizim göğsümüzü gere gere yarışmamıza yardımcı oluyor. Bu, baskıdan çok bir güven sağlıyor bize. Başarılarımızdan sonra, hakemlerin önünde puanlarımız artık daha iyi gelmeye başladı.
Yarışma günü her zamanki günden farklı bir gün değil. Ben de sıradan bir günde antrenmana giderken müzik dinleyen bir sporcu değilim. Tabii antrenmana giderken bazı sporcular kulaklığı takar ve müzikle konsantre olur. Ben bunu yapmayı sevmiyorum çünkü her gün antrenmana giderken arkadaşlarımla muhabbet ederek gidiyorum. Dolayısıyla yarışma gününün de farklı olmasını istemiyorum. İnsanın sevdiği şarkıları dinlemesi ruhu tazeliyor. Ama yarışmaya giderken değil. O sırada ânı yaşamayı, belki muhabbet etmeyi, belki de bir pencereden dışarı bakmayı tercih ediyorum.
Sır
Ahmet Önder'in bilinmeyen yönlerini partneri Ezgi Bozdemir'e sorduk...
Yemeği çok sever. Yurtdışı seyahati planları, şehrin güzel yerlerini not etmek kadar seçkin restoranlarına rezervasyon yaparak başlar. Tatilde bile çok erken uyur; planlıdır, dakiktir. İyi kalpli, duygusal ve mütevazıdır. Bir de sır vereyim: Kimse bilmez ama gergin ya da stresli olduğu zamanlarda baş parmağı ile işaret parmağı arasında yuvarlaklar yapar. O zaman sinirli olduğunu anlayabilirsiniz...