
İspat
6 dk
Londra ve Rio'dan sonra sırada Tokyo var… Geride kalan on yılda Alican Kaynar olimpiyat konusunda epey tecrübe edindi. Bu kez hedef podyum.
Son bir yılda güçlü rakiplerine karşı üstünlük kuran ve podyum ihtimalini gitgide arttıran Alican Kaynar'ı antrenman kampı için gittiği İspanya'nın Santander şehrinde, tatil gününde yakaladık ve Skype üzerinden konuştuk. Hem tecrübelerini hem de yeni hedeflerini sorduk...
Tokyo için hazırlıklar nasıl gidiyor?
Şu an Santander'deyim, okyanus kıyısında. Bir antrenman yarışı olacak önümüzdeki hafta. Bu, olimpiyattan önceki son yarış ve en önemli rakipler burada. O yüzden herkes için son sınav gibi. Burayı seçmemizin sebeplerinden biri de okyanus şartlarında olması ve havanın, rüzgâr koşullarının Japonya'ya benzemesi…
Olimpiyatın bir sene ertelenmesi, daha fazla antrenman olanağı sağladığı için işine mi geldi yoksa başka sorunlar mı yarattı?
Mart ayında iki ay süren çok iyi bir kamptan çıkmıştım. Oradaki performansımdan çok memnundum ve kendimi hazır hissediyordum. Daha sonra kapanma oldu. Benim hem Fenerbahçe Doğuş hem de federasyon tarafında güçlü bir desteğim var. Bu artılarla birlikte çok desteği olmayan ülkelere karşı bir avantaj elde etmek mümkün çünkü değişen koşullara daha rahat uyum sağlıyorsun, lojistik anlamında daha iyi koşulların oluyor. Zaten o destekle birlikte son dört-beş senede performansım çok arttı. Kısacası, bu artıları bir sene daha kullanarak hazırlanma avantajım söz konusuydu. Diğer taraftan ertelemenin şöyle bir dezavantajı var: Kapanma döneminde belli bir süre yurtdışına çıkamadık ve benim normal rutinimde de hayatım her sene iki yüz günün üzerinde yurtdışında geçiyor. O durumda deniz antrenmanlarını Türkiye'de yapma durumunda kaldım. Tabii böyle olunca yüzde yüz verime ulaşamıyorum. Ağustos ayında yavaş yavaş çıkmaya başladık. Kışın da bunu telafi ettiğimi düşünüyorum.
2012 Londra ve 2016 Rio'da nasıl deneyimler edindin?
2012'ye tam olarak profesyonel şekilde hazırlandığımı söyleyemem. Her olimpiyatta madalyaya oynayan bir kesim oluyor. Bir kesimin amacı da olimpiyata gitmek. Ben gitmeyi hedefleyenlerdendim o dönem. Zamanla daha iyi imkânlara sahip oldum. Bununla birlikte daha çok idman, daha iyi antrenman grupları, yurtdışına kendini kabul ettirme ve daha iyi antrenörlerle çalışma fırsatı elde ettim. Artık madalyaya oynayan kesimdeyim.
Kotayı epey erken aldın ki bu da büyük avantaj. Kotayı aldıktan sonra Japonya hava ve su şartlarıyla ilgili nasıl çalışmalar yaptın? Mesela oraya gidebildin mi?
Antrenörümle hedefimiz kotayı ilk mücadelede almaktı. İlk kota yarışımız da 2018'deydi. Orada başarılı oldum. Normalde yelkende yarışın yapılacağı yere önceden gidip çok fazla antrenman yapılır. Özellikle iddialı sporcular üç sene öncesinden gitmeye başlar. Her sene bir-iki ay orada geçirilir. Ben Japonya'ya 2019'da gittim, iki ay kaldım. 2020'de de gidip gelmeli dört ay kampımız olacaktı ama olimpiyat ertelendi. Bu sene de oraya gitmeye izin vermediler. Hatta olimpiyattan önce sadece on günlük bir antrenman dönemimiz olacak. Tüm ülkeler için aynı durum geçerli.
Akdeniz'de yarışmakla okyanusta yarışmak arasında ne gibi farklar var?
Hava koşulları çok farklı. Normalde Akdeniz'de dalga boyları rüzgârla doğru orantılıdır. Okyanusta ise durum çok farklı. En son Portekiz'de bir dünya şampiyonası oldu ve inanılmaz zor koşullar vardı. İrlanda'daki bir fırtınanın dalgaları o sırada Portekiz'e varıyor ama Portekiz'de başka bir rüzgâr var. Başka rüzgarla başka bir dalga tipi, farklı açılardan gelen dalgalar bir arada olabiliyor ve yarış koşulları zorlaşıyor. Hoş zaten Japonya'da böyle şartlar beklenmiyor çünkü biraz daha kapalı bir koy orası. Sadece bir yönden gelebiliyor dalgalar, beklenen rüzgâr da aynı yönden. Sadece şu var, Japonya'da dalga boyları çok büyük olacak. Onun için bir alışma süreci, malzeme seçimi gerekiyordu. Biz son iki senede bunları yaptık. Orada bizi esas zorlayacak şey çok sıcak ve nemli bir hava olması. Maalesef bunun antrenmanı pek mümkün değil. 2019'da tecrübe ettik. Sıcak, bazı sporcuları çok kötü etkiledi.
Yelkende başarı skalası diğer sporlara göre biraz daha farklı. Podyum dışında kaldığınızda bile bir seviyeye kadar aslında başarısız olarak görülmüyorsunuz…
Bizde ilk 10-12 ülke arası çok başarılı. Fransa, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, İsveç, Norveç… Çok ciddi maddi imkânlarla hazırlık yapıyorlar, başarılarla dolu geçmişleri, harika antrenörleri var. Onlarla mücadele verip ilk on sporcu arasına girmek bizi dünyada kendini ispat etmiş yelkenciler konumuna getiriyor. Ama tabii ki Tokyo'da bizim için iyi sonuç madalya.
Londra'da 18'inci, Rio'da 13'üncüydün...
Rio'da 13'üncü olduğumda arkamda Londra'da madalya almış iki sporcu vardı. Tabii seneden seneye bazı ülkelerin daha iyi sporcuları oluyor. Sonuçta her ülkeden bir sporcu temsil edebiliyor olimpiyatta. Mesela bazı dönemlerde ABD'nin iyi sporcusu yoksa aslında bir rakip eksik oluyor. Zorluk da değişiyor her olimpiyatta. Aslında Londra bunların içerisinde belki en kolay yarışlardan biriydi. Rio çok zordu, Tokyo da zor olacak. Bir de Londra'dan sonra sistem biraz daha değişti. Kıta kotası vermeye başlandı. Artık Afrika'dan Güney Amerika'dan da sporcular oluyor. Oradan daha zayıf rakipler geliyor. Şimdi 18 sporcu olimpiyatta ülkesini temsil edecek. Dört-beş sporcu zayıf denilebilir ama kalanı çok ciddi, kuvvetli rakipler.
Madalya beklentisi baskı yaratıyor mu?
Çok ciddi bir baskı yaratıyor, evet. İyi performans gösteremediğim dönemlerde çok mutsuz oluyorum. Çünkü artık hedef belli, madalya. Herhangi bir yarışta onuncu olduğum zaman bu artık tatmin etmiyor. Çünkü olimpiyat beklentimiz ilk üç. Her yarışta aynı isteğe sahibiz. Favori olarak olimpiyata gitmek farklı...