
İtalyan Kaderciliği
19 dk
Evet, yine o konu... 2021'in en başarılı spor ülkesi İtalya'yı, bu kez dışarıdan bir göze, Çizme hakkında kapsamlı araştırmaları bulunan İngiliz akademisyen John Foot'a sorduk.
John Foot'un kapısını daha önce de çalmış, İtalyanların futbol ve bisiklet kültürünü dinlemiştik. Bu kez İtalya, tarihinin en başarılı spor yıllarından birini geride bırakmışken, tabiri caizse aydınlık tarafta bir kez daha karşımızda...
İtalyan sporu için epey iyi bir yıldı 2021… Geçmişe dönersek; diğer sporlarda bu kadar büyük başarılar yoktu belki ama 1982 ve 2006 Dünya Kupası şampiyonluklarının ulusal ve uluslararası etkisi muhtemelen daha büyüktü. Öte yandan, bazı senelerin de kültürel etkisi daha fazlaydı: Yaz olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yaptıkları 1960 senesinden bahsediyorum. 2021'le yarışabilecek birkaç başka sene daha bulabiliriz ama bu yılı farklı kılan, başarı yelpazesinin çok farklı sporlara yayılmasıydı. Kimileri hiç beklenmeyen alanlarda geldi: 100 metre erkeklerdeki olimpiyat altını gibi. İtalya'nın yıllar yıllar önce çok başarılı sprinterleri vardı ama Marcell Jacobs, hiç hesapta yokken zirveye çıktı. 4x100 bayrak yarışı altını, Matteo Berrettini'nin eşi benzeri görülmemiş Wimbledon finali -ki Euro 2020 Finali'yle aynı gündü- hatta Eurovision zaferi... Tüm bunların, pandeminin Çin'den sonra en kötü etkilediği ülkelerden birinde başarılması İtalyanlar için önemliydi. Nihayet düşünecek başka bir şeyleri vardı. Bu açıdan baktığımızda, en büyük senelerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bu zaferlerin birçoğu sürpriz gibi göründü. Yüksek atlamacı Gianmarco Tamberi'nin Jacobs'la aynı gün altın alışı bunların başındaydı. Euro 2020 şampiyonluğu bile... Çoğu yorumcu, ilk birkaç favori arasında İtalya'yı dillendirmiyordu. Biraz radar altı gelmişlerdi turnuvaya. Ancak insanlar daha ilk maçtan -ki sizin milli takımla oynamışlardı- ne kadar iyi olduklarını fark ettiler. Bir yandan evet, tüm bunlar şaşırtıcı gibi görünebilir ama insanların pek fark etmediği konu, İtalya'nın birçok farklı sporda zaten oldukça iyi oluşu. Basketbol, voleybol, yüzme, daha birçoğu... Asıl sürpriz olan, neredeyse her birinde aynı yıl içerisinde başarıya ulaşmaları.
Ama İtalya'da her başarının aydınlık olduğu kadar karanlık da bir tarafı vardır. Euro 2020 şampiyonluğu henüz dün gibiyken sıradaki Dünya Kupası'na katılamama tehdidiyle baş başalar. Asla, hiçbir şeyin basitçe olumlu taraftan görülemediği bir coğrafya.
Kriz Etkisi
Krizlerden başarı devşirme alışkanlığı ilginç bir konu. İtalya, epey süredir ekonomik krizin pençesinde. Hâlâ da atlatabilmiş değiller. Keza politik bir kriz de yaşadıklarını söyleyebiliriz, şu an ülkenin başında bir politikacı değil, bir bankacı olan Mario Draghi var. Bir önceki başbakan Giuseppe Conte de bir akademisyendi. Bu tür uzun soluklu krizler bir noktada başarı doğuruyor ama çoğu zaman da bu zaferler kısa soluklu oluyor. 1984'e gelindiğinde, son Dünya Kupası'nı kazanan takım inişe geçmişti bile. Paolo Rossi, bir daha asla eskisi gibi olmadı. 2006, futbol tarihinin en büyük skandallarından biri olan Calciopoli karanlığından çıkıp ulaşılan bir Dünya Kupası zaferiydi. Bugün de aynı sıra: Pandemi, zafer, kriz... Bu radikal uçlar, İtalyan sporunda olduğu gibi İtalyan toplumunda da sıkça görülür. İstikrara rastlamazsınız. 1966 Dünya Kupası'nda Kuzey Kore'ye elenip iki sene sonra Avrupa şampiyonu olmak gibi örnekler saymakla bitmez. Akıl sır erdiremezsiniz.

Yapısal sorunların bu iniş çıkışlarda payı olabilir. İtalya, düzenli kazanmanın bir yolunu bulamaz pek, özellikle de futbolda. Öfori hali, bir nevi rehavet yaratıyordur belki, Euro 2020'de bile… Eleme safhasına geçildiğinde grup maçları kadar iyi görünmediler. İngiltere'ye karşı iyilerdi ama harika değillerdi. İspanya maçında, daha iyi olan tarafın onlar olmadığını da öne sürebilirsiniz. Zirve Belçika maçıydı, sonrasında düşüşe geçtiler. Penaltılarla kupaya uzandılar ve birkaç ay sonra kaçan penaltılar onları Dünya Kupası'ndan uzak tutabilir. 2022'ye gidemezlerse çok yazık olur zira net favorisi olmayan bir kupa bizi bekliyor. Birçok takımın kazanma şansı var, İtalya da onlardan biri ama orada olabilecekler mi? Play-off'lar zordur...
Pandemi, bir şeyler başarma iştahıyla doğrudan bağlantılıydı. Ülkeyi bir araya getirdiği kesin. Her konuda fikir ayrılıkları görülebilir. Aşı ya da karantina kararlarıyla alakalı dahi farklı fikirleri olanlar vardı ama onlar azınlıktı. Toplumun çoğu bir araya geldi ve bu zorlu günleri geride bırakmak için birbirlerine destek oldular. Biri hariç tüm partileri barındıran mevcut tuhaf hükümette de bu birliktelik vücut buldu. Tabii ki bu uzun soluklu olamayacak. Garip bir durum zira aşırı sağ, sol, merkez görüşlü tüm siyasi hareketler bir arada. Bazı yönleriyle iyi, bazı yönleriyleyse epey tuhaf işte. Sporda da benzer etkilerden dem vurulabilir. Bu başarıları konuşurken içindeki şans faktörünü de unutmamak gerek. İtalya, bir 100 metre devi olamayacak. O altın sıradışıydı; atletizm, İtalya'da çoğu zaman göz ardı edilen bir spor dalı. Kaynakları daha çok uzmanlık gerektiren farklı sporlara harcarlar; eskrim, kürek gibi. Voleybol, çim hokeyi, sutopu gibi takım sporlarını da dahil edebiliriz. Diğer sporların da başarının bir ucundan tutmaları, toplumsal bir kucaklaşmaya yardımcı oldu. İnsanlar bir şeyleri kutlamaya, bir şeylerden keyif almaya çok hazırdı.
İtalya'da, şehirler ve bölgeler önemlidir. Kimi yerler, kimi sporlarda uzmanlaşır. Yerel sermaye onu destekler. Trento'da voleybolun gücü, Venedik ve Bologna'da basketbolun ulaştığı seviye... İlginç bir mevzudur, Bologna'nın neden basketbol için delirdiğini, çok başarılı olduğunu bilemezsiniz. Bazılarıysa tarihsel süreçte Amerikalıların etkisini barındırır. Kimi sporlarda da devletin, ordunun desteği fark yaratır. Bu, özellikle zorunlu askerlik olan dönemde mühimdi. Eskrim, polis ya da asker kökenli insanların sıkı antrenmanlarıyla eriştikleri bir İtalyan mükemmelliğiydi örneğin. Devlet bağlantılı, olimpiyat komitesi gibi kurumlar politik etkiler taşır ve bu yüzden kimi dönemler berbat sonuçlar verirler. Çünkü yozlaşmaya müsaitlerdir. Spor konusunda uzman olmayan kişilerin yetkilendirildiğini görebilirsiniz. Öte yandan özellikle küçük ölçekli sporlara kaynak ayrılması için bu tür desteklere ihtiyaç var. Bu garip, ademimerkeziyetçi yapılar, bölgesel seviyede mükemmel sonuçlar verebilir. Hangi antrenörlere, hangi yeteneklere rastladığınıza bağlantılı olarak elbette…
İtalya Değişiyor
Göç, bir diğer ilginç konu. Futbol takımında henüz çok emsal yok ama voleybol takımının en büyük yıldızlarından birkaçı göçmen çocukları ve bu takımların şeklini şemailini değiştiriyorlar. İtalya değişiyor... Kriket takımı -ki onları pek konuşan yok- Hint göçmeni birçok oyuncuya sahip ve bazıları oldukça iyi. İtalya'nın tarihte kriket başarısı yok ama yakın gelecekte bir sıçrama görebiliriz. Toplumun dönüşümü, sporun genelinde de hissediliyor. Futbolda, (Mario) Balotelli çeşitli zorluklar yaşadı, (Angelo) Ogbonna gibi kimi oyuncular milli takıma hak ettiklerinden daha az çağrıldılar. Alt yaş takımlarına bakarsanız oldukça yetenekli siyah futbolcular görürsünüz. Önümüzdeki on senede, bu evrimi futbol tarafında da gözlemleyeceğiz.
Paola Egonu ve Miriam Sylla gibi başarılı sporcular, insanların siyah İtalyanların varlığını kabul etmesinde önemli rol oynuyorlar. Bir yandan da ciddi bir direnme gözlüyoruz. Balotelli örneği işte... O kadar zorbalığa uğradı ki yıllar içinde. Bugünse yeniden milli takıma çağrılması gündemde zira bir forvete ihtiyaçları var. (Andrea) Belotti iyi durumda değil. Balotelli milli takıma dönüp play-off'ta İtalya'yı kurtarırsa inanılmaz olur. Her biri çok önemli rol modelleri ama kimi insanların hâlâ onlardan rahatsız oldukları da acı bir gerçek. Siyah İtalyanların mevcudiyetini kabullenmek istemiyorlar. Egonu'nun eşcinsel oluşu bazı şeyleri kabullenme tarafında farklı bir boyut da katıyor. İnsanların bu kimliklerle nasıl empati kurabileceğine dair bir meseleden bahsediyoruz. Bu, yalnızca İtalya'nın sorunu değil. İngiltere kriketinde ciddi bir ırkçılık sorunu olduğu gündemde şu sıralar. İtalya, göçmen nüfusun son dönemde arttığı bir ülke ve bazı şeylerle yeni yüzleşiyor ama bir şeylerin değişmeye başladığı aşikâr. Sporun da bu dönüşümde ciddi bir rolü var.
İtalya'da eşcinsellere karşı nefret suçlarıyla ilgili bir yasa geçirilmeye çalışılıyor ama bir türlü yeterli çoğunluk sağlanamadı. Bu konuya dair herhangi bir tasarıyı yasalaştırmaya karşı duran bir kesim var. Bunlarla beraber değerlendirdiğimizde Egonu çok önemli bir rol modeli.
Jacobs
Kimse kazanmasını beklemiyordu. İtalya, tarihinde bu yarışta finalist dahi çıkaramamıştı. 1980'de 200 metreyi kazanan Pietro Mennea, sprintteki en büyük zaferleriydi. Çılgıncaydı. Atletizmi yakından takip eden insanlar dahi onu favori göstermiyordu.
Tamberi
Delinin teki... Etrafını gaza getirmekte, duygularını abartılı şekilde göstermekte üzerine yok. Katarlı Mutaz Essa Barshim'le ortaya koydukları sportmence tavır ve Jacobs'la olan dostluğu hafızalarda kalacak…
Egonu
O, harika. Mükemmel bir oyuncu ve yaşı hâlâ çok genç. Eşcinsel, siyah ve İtalyan oluşu, onu devrimci bir noktaya taşıyor bence. Spor bu açılardan çok önemlidir. Egonu harika işler yapıyor diye ırkçılık sona ermeyecek ama en azından insanları bir kez daha düşünmeye sevk edecek. Harikulade bir karakter. Aynı zamanda kimileri için ayrıştırıcı da... (Matteo) Salvini (Sağ-muhafazakâr parti Lega Nord'un lideri) gibi figürler onun hakkında konuşmak istemiyor. Çünkü Egonu, tüm söylemlerini boşa çıkarıyor. Siyah bir İtalyan, ülkesine bir şeyler kazandırdığında bundan nefret ediyorlar!
Kuzey-güney ayrımcılığında da sporun yumuşatıcı etkilerine rastlayabiliyoruz. Lorenzo Insigne, tamamen Napoli'yle özdeşleşmiş bir figürken tüm İtalya'nın kahramanı haline geldi. Tabii bunlar kısa soluklu olabilir. İtalya kazandığında herkes İtalyandır. Kaybettiğindeyse Juventini, Napolili ya da başka bir bölgeden... Hangi takımlı olduğunuz, takım kaybettiğinde hatırlanır. Gianluigi Donnarumma ilginç bir örnek. Euro 2020'de takımın en iyi oyuncusuydu belki de. Ama Uluslar Ligi'nde Milano'da sahaya çıktığında sağlam şekilde yuhalandı. Milan taraftarları ondan nefret ediyor. Bence saçma şekilde, başka bir takıma gitmek istediği için suçlanıyor. İnsanlar ne kadar çabuk fikir değiştiriyor... Euro 2020'de turnuvanın oyuncusu seçildikten sadece üç ay sonra böyle bir tavır gördü.. Ve o maçta yaşananlar Donnarumma'yı etkiledi. Hiç iyi değildi. Harika bir kaleci ve onun sayesinde birçok başarı kazanacakları kesin. Onsuz Euro 2020'yi alamayacaklarını bile öne sürebilirsiniz. Kulüp kimliği böyle örneklerde bir anda su yüzüne çıkar. Juventus'un düşüşe geçişi, bu açıdan İtalya için iyi oldu bence. Zira bu sayede birçok farklı takımdan oyuncu milli takımda yer buluyor. Mancini bunu iyi başardı, Sassuolo'nun bu şampiyonlukta ciddi rolü vardı. Milli takım artık daha kapsayıcı. Fakat Dünya Kupası'na gidemezlerse taraftar bir anda sırtını döner. Üst üste iki Dünya Kupası kaçırmak tam bir trajedi olur.
Azınlıklar, günah keçisi arayanların öncelikli hedefidir. Tüm takım kötü olsa da 2014 Dünya Kupası'ndan elenmenin birincil suçlusu Balotelli seçilir. Siyah oyuncular, İngiltere'de Sterling ve Rashford örneklerinde de gördüğümüz gibi hedef tahtasına konur. Onların hataları, kimilerine daha çok batar.
Miras
İtalya sporunun 2021'den hatırlayacağı çok fazla kare olacak. Tamberi ve Jacobs'ın 100 metre finalinin ardından birbirlerini kucaklayışı şahaneydi. 4x100 bayrak takımını unutmak mümkün olmayacak. Ve son düzlükle alakalı yapılan internet geyiklerini... (Giorgio) Chiellini'nin (Bukayo) Saka'yı sırtından çekip durdurduğu ânın fotoğrafını o son düzlükle birleştirip, Britanya takımının son koşucusu Nethaneel Mitchell-Blake'i arkadan tutar gibi gösterdikleri 'meme' uzun süre İtalyan ana sayfalarından eksik olmadı. İtalyanlar kazanmayı sever. Bunun üzerine konuşmayı daha da çok severler. Sizi yendiklerini unutmanıza izin vermezler. Bu tür sayısız şakayla geçti geçen yaz. Matteo Berrettini'nin Wimbledon yolculuğuyla Euro 2020 final rotasının paralelliği de harikaydı. Djokovic'le oynadığı finalin ardından Wembley'e gelip İtalya'yı destekleyişi unutulmayacak. Futbol tarafına özgü anılardaysa Insigne'nin Belçika'ya attığı harika gol, (Federico) Chiesa'nın turnuva boyunca oyuna yaptığı etki... Finali değiştiren oyuncuydu. Tabii bir de penaltılar ve Donnarumma'nın kocaman elleri... Nasıl açıklayabilirim bilmiyorum, ayak gibi elleri var! Maneskin'i de anımsayacağız. Onlara bayılıyorum, harikalar. Şimdiden devasa noktadalar ama daha da büyüyecekler. Maneskin, insanların İtalya'yla bağdaştırdığı bir müzik yapmıyor. Klişeleri yıktılar. İnsanlara İtalyan müziği dediğinizde akıllarına hemen opera ya da mandolin gelirdi; bu çocuklar değil! ParisRoubaix'yi kazanırken tepeden tırnağa çamura bulanan Sonny Colbrelli de uzun süre akıllarda kalacak. Ve benim takımım Olimpia Milano... EuroLeague finaline iki sayı kadar yakınlardı ama olmadı. Uzun süredir Avrupa'da şampiyonluğa uzaklar. Sonra ligde dağılıp finalde süpürüldüler ama olsun. Kimbilir belki o sene, bu sene olur... Tonlarca farklı şey var ama ilk aklıma gelenler bunlar.

2021'deki sportif başarıların pozitif etkisi bence düşünüldüğünden çok daha fazla olacak. 1982 Dünya Kupası zaferiyle ilgili bir araştırma okumuştum… İtalyan ekonomisi üzerinde müthiş bir katkısı olduğu anlatılıyordu. İtalya markası çok daha popüler hale gelmişti. 'Made in Italy' tanıtımlarının başladığı, ihracatın arttığı bir dönemdi. Otomatik bir bağlantı yok ama psikolojik bir bağ yarattığı kesin. Turizm gelirlerine keza... Tüm bunların pandemi enkazının ardından geldiğini hesaba katarsak önemi de katlanıyor. Sporla direkt ilintili değil belki ama ulusal gururun yükselişi de burada bir etken. İtalyan imajı, markası tarafında yadsınamayacak katkıları olacağı aşikâr. Pandemiden çıkıp yeniden doğuşu da temsil edecek bu başarılar. Öte yandan bazı geçmiş başarılar, kimi liderlerle ilişkilendirilmiş ve bir açıdan daha popüler hale gelmişti. 1982'de (Sandro) Pertini her daim o takımla beraber anıldı. Bu yaz Cumhurbaşkanı (Sergio) Mattarella da maçlara gitti ama bunu sömürmedi. Keza Draghi, Conte ya da diğerleri... Bu yüzden politika üzerinde tek taraflı bir etkisinden söz edemeyiz. Herkesin iyi hissetmesini sağladı, o kadar. 1930'larda Mussolini, 1960'taki Hıristiyan Demokrat Parti ya da 1982'deki Pertini gibi bir politik etki beklemiyorum.
Sportif mirasına gelince, daha kısa vadeli olabilir. Futbolda gördüğümüz gibi son aldığın sonuç kadar iyisin. İtalya sporunun kalıcı olarak tüm dünyanın zirvesine kurulduğunu düşünmek büyük bir yanılgı olur. Tesadüfler de bu işin bir parçası... Bunca farklı sporda aynı zaman diliminde gelen başarılar, muhtemelen bir daha yaşanmayacak. İtalyan kaderciliği tam olarak budur: Eğer kazandıysak, muhtemelen kaybedeceğiz. Her şey bu kadar iyi gidemez, muhtemelen başımıza kötü bir şeyler gelecek. İtalya sıradışı bir spor yılı yaşadı ve o güzel anlar hep hatıralarda kalacak. Yerinde izlemeyenler dahi 1960 Olimpiyatı'na dair unutulmaz anılara sahiptir. 1982 Dünya Kupası, İtalyan kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. 2021 de İtalya tarihinin ve kültürünün çağlar boyunca bir parçası olacak.