Karpuzlu Margarita

18 dk

Simone Biles, 2020 Tokyo'nun en büyük yıldızı olacak. Epey fırtınalı geçen son beş seneye rağmen...

Son olimpiyatın üç büyük yıldızından ikisi, artık emekliliğin tadını çıkarıyor. 23'ü altın, toplam 28 madalyayla olimpiyat tarihinin zirvesindeki Michael Phelps ile tüm zamanların en büyük sprinteri Usain Bolt, bugünlerde mutluluğu çocuklarıyla geçirdikleri vakitte arıyor.

Rio'nun diğer abidesi, artistik jimnastikte sınırları zorlamaya devam ediyor. Simone Biles, çetin geçen dört senenin ve kendisine daha da uzun gelen son bir yılın ardından 2020 Tokyo'nun en büyük figürü olmaya hazır.

- I -

Simone Biles, Rio'da yer aleti, atlama masası, genel tasnif ve takım müsabakasında altın madalyaya uzanırken denge aletinde bronzla yetindi. 1984'te dört altın madalya alan Rumen Ecaterina Szabo'dan beri tek olimpiyata dört altın madalya sığdıran ilk kadın jimnastikçi oldu. Biles'ı daha yakından tanımak için onunla birkaç kez röportaj yapmış, kariyerini yakından takip eden Sports Illustrated yazarı Stephanie Apstein'e ulaştım. Apstein, Biles'ın Rio'da bıraktığı intibayı rakiplerinin gözünden anlatmayı seçiyor: "Hegemonya seviyesi sıradışıydı. Takım arkadaşları dahi bu konuda şakalar yapıyorlardı. İkinci olmak, kazanmaktan farksız diyorlardı. Simone'un yapabildiklerini yapamazdınız, o yüzden gümüş madalya, bir bakıma altın madalyaydı. İnsanoğlunun yapamayacağını düşündüğüm şeyleri ortaya koyuşunu izlemek hayret vericiydi."

2016 Rio'da Simone Biles için nazar boncuğu, denge aletinde kayıp alete tutunmak zorunda kaldığı birkaç saniye sonunda bronz madalya kazandığı müsabakaydı. Birçokları, beşinci altını alamadığı için düş kırıklığına uğrasa da Apstein'e göre Biles, o bronz madalyayla övünüyor: "Geçenlerde bana 2016 Rio'da denge aletinde hata yaptıktan sonra bronz madalya çıkarabildiği için kendiyle gurur duyduğunu söylemişti."

İşin ironik yanıysa sonrasında yaşananlar. 2016 Rio sözcüsü Mario Andrada, olimpiyatta dağıtılan madalyalardan yaklaşık 130 tanesinin paslanma, ufalanma gibi kusurlar taşıdığını itiraf etmiş, sporcularla temasa geçildiğini ve o madalyaların yenileriyle değiştirileceğini açıklamıştı. Biles'ın o beş madalyasından hangisi kusurlu çıktı dersiniz? Facebook'ta yayımlanan Simone vs. Herself belgeselinde annesiyle şakalaşırken "Bronzu getiren performansım da kusurluydu zaten" diyor Simone.

Hafif kusurlu, bir o kadar da göz alıcı 2016 Rio karnesinin ardından kariyerine yaklaşık bir sene ara verdi Biles. Belize'de tatil yaptı, Londra'yı tavaf etti, Dancing with the Stars yarışma programına katıldı. Glamour'dan Macaela MacKenzie'ye verdiği röportajda o 365 günü "Yaşadım, seyahat ettim, jimnastik yüzünden yapamadığım şeyleri yaptım. Eğlendim işte" diye anımsıyordu. Asıl hayatına geri döndüğünde, unutmak istediği bazı acılarla yüzleşmesi gerekecekti.

- II -

2016 Rio'dan hemen sonra Indianapolis Star gazetesi, USAG (Birleşik Devletler Jimnastik Federasyonu) içerisindeki taciz skandalını ortaya çıkaran bir dosya yayımladı. Araştırmaya göre milli takım doktoru Larry Nassar, tedavi kisvesi altında çocuk yaştaki yüzlerce sporcuyu taciz etmişti. 2017 güzünde Nassar, suçlamaların çoğunu kabul etti. Skandal, tek bir kötü niyetli görevliden ibaret değildi. Kolej ve milli takım seviyesindeki birkaç antrenör ve spor salonu sahibi de soruşturuluyor, USAG CEO'su Steve Penny, yıllarca şikâyetleri hasır altı ettiği için mahkeme önüne çıkıyordu.

Aly Raisman'dan Madison Kocian'a, olimpiyat madalyalı birçok elit sporcu peşi sıra Nassar'ın tacizine maruz kaldıklarını açıklarken Biles da yıllardır sakladığı gerçekleri paylaşmaya hazırdı. Annesi Nellie Biles'ın Washington Post'a aktardığı üzere, geride kalan yıllarda ne zaman bu konuyu sorsa Simone, "Bir şey olmadı" demişti. Fakat bir gün, antrenmandan dönerken telefon eden Simone, konuşmaları gerektiğini söyleyip ağlamaya başlayınca, konunun ne olduğuna dair Nellie'nin en ufak bir şüphesi kalmamıştı. Bir süre sonra, sıra kamuoyundaydı. "Çoğunuz beni mutlu, kıkırdayıp duran, enerjik bir kız olarak tanıyorsunuz. Ama bu aralar... Biraz buruk hissediyorum, kafamdaki sesi ne kadar susturmaya çalışırsam, çığlığı bir o kadar yüksek geliyor. Artık hikâyemi anlatmaktan korkmuyorum." 16 Ocak 2018'de Twitter'dan paylaştığı metne böyle başlıyordu Biles. Nassar'ın tacizine maruz kaldığını anlattığı o yazıda, dikkat çekici kısımlardan biri Tokyo yolculuğuyla ilgiliydi: "2020 Tokyo'da yarışma hayalim için çalışırken, istismar edildiğim tesislere geri dönmek zorunda olacağımı bilmek kalbimi biraz daha kırıyor."

Simone Biles ve Marta Karolyi

Simone Biles ve Marta Karolyi

Biles'ın referans verdiği tesis, Karolyi Çiftliği'ydi. Milli takım kamplarının düzenlendiği, Nadia Comaneci'nin eski çalıştırıcıları Bela-Marta Karolyi çiftinin ev sahipliğinde tam bir korku ve sessizlik iklimi hâkimdi. Sporcuların gülmeleri, birbirlerini alkışlamaları bile hoş karşılanmıyordu. Ses çıkarmanın böyle zor olduğu bir iklimde, bir nebze sporcularla iletişim kuran Nassar gibi tipler, küçücük sporcuların güvenini kolayca kazanıyor, o güveni kötü emellerine arsızca alet ediyorlardı. Karolyi'lerin taciz olaylarını göz ardı ettiklerine dair iddialar vardı. Biles'ın açıklamasından birkaç gün sonra, USAG 17 yıldır milli takım tesisleri olarak kullandığı çiftlikle arasındaki sözleşmeyi feshetti. Gencecik bedenler, artık o travmatik atmosfere gitmek zorunda kalmayacaklardı.

Fırtınalar koparken USAG'nin samimiyeti tartışma konusuydu. Apstein'den dinleyelim: "Nassar davasının en kötü yanı, USAG'nin bildiği, en azından şüphelendiği şeyler hakkında adım atmamış olması. Kadın jimnastikçiler, temelde çocuklar. Yetişkin bireyler olduklarında birçoğu yarışmayı bırakıyor. Bu yüzden antrenörünüzün, federasyonun sizi koruduğuna güvenebilmelisiniz. Çocuksunuz, taciz edildiğinizi fark etmeyebilirsiniz. Diğer sporcular başlarına gelenleri anlatmaya başlayana dek Simone 'Bu adam doktor, garip hissettiriyor ama bir otorite figürü ve ona güvenmeliyim' diye düşünüyordu. Sizi koruması gereken insanların sizi hayal kırıklığına uğratması, işin en acı tarafı. Bugün dahi USAG, kimin ne yaptığıyla alakalı kapsamlı, bağımsız bir soruşturma açmış değil. Bunun sebebi, ortaya çıkacakları bilmek istemeyişleri. Yozlaşmış bir organizasyondan bahsediyoruz. Asıl işleri jimnastikçileri koruyup yüceltmek ama bunu önemsemiyor, görevlerine saygı duymuyorlar. Bence Simone'un USAG'nin olimpiyat sonrası turuna katılmayıp kendi turnesine çıkacak olması da bununla ilişkili. Onları temsil etmek istemiyor, zira onların, kendisini temsil ettiğini düşünmüyor."

Apstein'in son kısımda bahsettiği, her olimpiyattan sonra ABD'yi temsil eden sporcuların ülke genelinde çıktıkları geleneksel turne. Farklı şehirler gezilir, yıldızlar sporseverlerle buluşur ve USAG, bir güzel reklamını yapar. Biles'ın buna itirazı vardı ve kendi turnesini kendi organize etmeye karar verdi. Yalnızca kadın jimnastikçileri davet edeceği Gold Over America Tour, ismiyle de Biles'ın imajına göz kırpıyor. Zira GOAT kelimesi, son dönemde spor tartışmalarında sıkça kullanılan 'Tüm zamanların en iyisi' kalıbının İngilizce kısaltması aynı zamanda.

Eylül sonunda başlayacak, 48 günde 35 Amerikan kentini dolaşacak turnenin nasıl bir anlam taşıdığını soruyorum Apstein'e: "Görsel tarafta aşırı farklı bir şey görmeyebiliriz ama bir mesaj verdiği açık. Jimnastikçiler çoğu zaman çenelerini kapalı tutup antrenörlerinin onlara söylediğini yapan sporculardır. Jimnastik sporu, tamamen kurallara uygun davranmaktan ibarettir. Sıradışı şeyler yaparsınız ama aslında başkalarının sizin önünüze koyduğu şeylerdir bunlar. Boyun eğmeleri beklenir bu yüzden. Simone, buna karşı çıkıyor. Biz de insanız, artık bir yetişkinim, insanların bizi görmesi önemli ama kadınların güçlü görünmeye ihtiyaçları var. Sadece antrenörlerinin onlara ne yapmaları gerektiğini söylediği küçük kızlar olarak değil... O turnede bırakmak istediği intiba bu."

- III -

2017'den sonra, teknik açıdan da ciddi bir değişim söz konusu Biles için. Küçük yaşlardan itibaren onu çalıştıran antrenörü Aimee Boorman, 2016 Rio'dan sonra Florida'ya taşındı ve Biles'la yolları ayırdı. Houston yakınlarındaki Spring kentinde yaşayan, ailesinin açtığı Dünya Şampiyonları Merkezi adını taşıyan salonda antrenman yapan Biles, 2017'den beri LaurentCecile Landi ikilisiyle çalışıyor. İlk günden itibaren kadın jimnastiğindeki dört aletten en zorlandığı asimetrik bardı. 2016 Rio'da sahne almadığı tek element olan asimetrik bar, Laurent Landi'nin uzmanlık alanı. Biles, yeni antrenörleriyle bu branşta da iddialı olacağını vakit kaybetmeden kanıtladı ve 2018 Doha'da, bu disiplindeki ilk dünya şampiyonası madalyasını boynuna geçirdi. Takım ve genel tasnifle beraber masadaki toplam altı kulvarın her birinden madalya çıkararak 1987'den beri bunu başaran ilk jimnastikçi oldu.

Cecile Landi ile Simone Biles

Cecile Landi ile Simone Biles

Teknik üstünlüklerinin yanında Karolyi'lerin sert, iletişime kapalı Doğu Bloku kültürünün tam zıddı; sürekli diyalog kuran, ihtiyaç hissettiklerinde Simone kafasını dinlesin diye antrenmandan azat ettikleri antrenörlük yöntemleri, Landi'leri Biles için biçilmiş kaftan yaptı. Apstein, Landi'lerin etkisini şöyle özetliyor: "Yapabildiklerinin ne kadarını yetenekleriyle, ne kadarını yeni antrenörleri vesilesiyle başarabildiğini bilmemiz güç. Öte yandan Simone, onların çok büyük etkisi olduğuna inanıyor. Büyük hayaller kurup bunları gözünün önüne getirmesine yardımcı olduklarını söylüyor. Simone'un nelere muktedir olduğunun farkındalar. O, biraz korkup daha güvenli hareketlerle yetinmeyi düşünse de antrenörleri 'Hayır, hayır. Daha zor olanı başarabilirsin' diyorlar. Çoğu zaman yaptığı hareketler Simone'un değil, Cecile ve Laurent'in fikri oluyor. Onun ne yapabileceğini biliyorlar ve bunu yapabileceğine onu ikna ediyorlar. Teknik tarafta atlama masası ve asimetrik barda oldukça mahirler ki ikincisi Simone'un zorlandığı bir disiplin."

- IV -

Simone Biles, yakın dönemde verdiği röportajlarda, zor geçen son yılların etkisiyle anksiyete ilaçları kullandığını, terapiye gitmeye başladığını anlatıyor. Terapistiyle üzerine eğildikleri konulardan birinin, güvenmek istediği kişilerin ya da kurumların onu tekrar tekrar hayal kırıklığına uğratışı olduğunu tahmin edebiliriz. Biyolojik babası Kelvin, hiçbir zaman hayatının bir parçası olmadı. Biyolojik annesi Shanon'ın madde bağımlılığı kontrol edemez hale gelince Simone ve kardeşlerinin vesayeti ondan alındı ve Simone yaklaşık üç sene, farklı koruyucu ailelerin yanında kaldı. Simone'un dedesi Ron ve eşi Nellie, o altı yaşındayken kız kardeşiyle beraber Simone'u evlat edindi ki o günden beri Nellie ve Ron'u anne-babası olarak gördü. Yıllar geçerken, onu yarı yolda bırakma sırası, tutkuyla bağlandığı jimnastik kurumlarına geldi. Nassar ve USAG, birçokları gibi Biles'ın da güvenini boşa çıkardı. Ancak son olmayacaklardı. Takvimler 2019'u gösterdiğinde, Simone'u hayal kırıklığına uğratma sırası Dünya Jimnastik Federasyonu'na (FIG) gelmişti.

Stuttgart'ta düzenlenen 2019 Dünya Şampiyonası'nı beş madalyayla kaparken literatüre de iki yeni hareket ekledi Biles. Jimnastikte, daha önce resmi müsabakalarda denenmemiş bir elementi başarıyla uyguladığınızda, o hareket kural kitapçığına sizin isminizle kazınıyor. Biles adını taşıyan üç ve dördüncü hareketlerinden denge aletinde denediği 'double-double' FIG ile arasını açtı. Zira zorluk derecesi tam puan manasına gelen J puanı yerine FIG, daha önce denenmemiş bu bitirişe 0.8'lik H puanını layık görmüştü. Resmi açıklamada, bu puanın verilmesini daha az yetenekli jimnastikçilerin bu hareketli denerken sakatlanma riski oluşabileceği şeklinde sebeplendiren FIG, Biles'ı ikna edemedi. "Nefeslerini boşa harcıyorlar. Başka bir jimnastikçi bunu yapsa, o zaman hak ettiği puanı verirlerdi. Diğerlerinden bu kadar önde olmam hoşlarına gitmiyor. Daha yakın geçmesini, biraz daha ilginçleşmesini istiyorlar" diyen Biles'ı haklı bulanlardan biri de Apstein: "Çok sinir bozucu olmalı. Tarih boyu kimsenin yapamadığı bir hareketi yapıp bu yüzden cezalandırılmış hissediyor. Simone üzerinden reklam yapmayı biliyorlar ama günün sonunda onun için işleri zorlaştırıyorlar."

- V -

Biles'ın 2020 Tokyo önündeki son engeli, tüm insanlıkla ortaktı: Pandemi. Burada, Biles'ın yaşına ayrı bir parantez açmak gerek. Kadın jimnastikçiler, teknik açıdan en zor hareketleri 12-13 yaşlarından itibaren yapmaya başlasalar da 1997'de değişen kurallar sonrası gerek fiziksel gerek mental sağlıklarını korumak için 16 yaşını doldurmadan büyükler kategorisinde yarışmaları yasak. Biles özelindeki etkisini Apstein'den dinleyelim: "Bir jimnastikçi için en doğru yaşta olmadığını hatırlamalıyız. 2012 Londra'yı yalnızca üç ayla kaçırmıştı. Rio'da tam olması gereken yaştaydı. Tokyo içinse bir kadın jimnastikçi standardında epey yaşlı. Vücudu her daim ağrıyor, sürekli yorgun hissediyor. Yapmak zorunda olduğu her şeyi canı yanarken yapmaya mecbur. 24 yaşında biri için ekstra bir sene antrenman, insanların fark ettiğinden daha yıpratıcı." Biles, Tokyo'da genel tasnifte altın madalya kazanırsa, 1968 Mexico City'de 26 yaşında olan Vera Caslavska'dan beri bunu başaran en yaşlı kadın jimnastikçi olacak.

İşin bir de mental tarafı var. Haftanın altı günü, ikişer idmanla saatlerinizi spor salonunda geçirdiğiniz bir alan jimnastik. "Düşünsenize, bugünlerde emekliliğin tadını çıkarmayı planlıyordu aslında" diyen Apstein haklı. Biles da Glamour röportajında pandemi haberiyle beraber sporu bırakmayı düşündüğünü ama sonunda o kadar sıkı çalıştığı bir hedeften vazgeçmenin aptalca olacağına kanaat getirdiğini söyledi.

Pandemiye denk gelen George Floyd cinayetiyle ivme kazanan 'Siyah Hayatlar Değerlidir' hareketine desteğini göstermekten de çekinmedi Biles. Dünyanın bu tarafından doğal bir hareket gibi görünse de Amerika'da ırk siyaseti, hâlâ toplumun ciddi bir kısmından tuhaf tepkiler alıyor. Apstein detaylandırıyor: "Siyah Hayatlar Değerlidir hareketi için verdiği destek önemliydi. Dışarıdan çok aleni bir duruş gibi görünse de böylesi bir figürseniz açıklamalarınıza katılmayan hayranlarınız olacaktır. Nassar hakkında konuşmak çok cüretkâr bir harekettir fakat bir yandan herkesin sizi destekleyeceğini bilirsiniz. Irk siyasetinden bahsetmeye başladığınızdaysa hayranlarınızın yarısı homurdanmaya başlar. İki farklı türde cesaretten bahsediyoruz burada." Amerika işte...

Tokyo'daki beklentiler, Rio'dan aşağı kalmayacak. 53 sene sonra genel tasnifte üst üste ikinci altınını alan ilk kadın jimnastikçi olmayı hedefleyen Biles "Bu yıl, sadece benim için. Kimseye hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilim. Bu, iyi hissettiriyor" diyor. Apstein de beklentilerin ona sorun yaratmayacağını düşünenlerden: "Jimnastikte her şey mümkün ama zafere ulaşmaması için işlerin çok çok ters gitmesi gerek. O kadar yetenekli, güçlü, hazırlıklı ki... Tarihte herhangi bir atletin hissettiğinden daha fazla baskı onun omuzlarında olacak ama tüm kariyeri boyunca o baskıyı omuzladı ve buna alışık. Öylesi bir baskıyla biz başa çıkmak zorunda kalsak muhtemelen düşüp bayılırdık..." Biles, son açıklamalarına göre Tokyo'da kendi adıyla anılacak iki yeni hareket daha sergileyecek. Özellikle atlama masasında denemesi beklenen 'Yurchenko double pike' hareketi nefesleri kesecek. Peki, tıpkı Doha'da yaptığı gibi bu kez olimpiyatta altıda altı çıkarabilir mi? "Tüm branşları kazanması beni şaşırtmaz. Her disiplinde madalya almasını bekliyorum, hepsinin rengi altın olursa da... Şok olmam." Atletizm Bolt'un, yüzmeyse Phelps'in yerini dolduramadı. Biles da Tokyo'yu büyüleyip olimpiyat ve dünya şampiyonası madalyası toplamında artistik jimnastik tarihinin en iyisi olduktan sonra büyük sahneyi terk edecek. Raya adlı uygulamada tanıştığı partneri, Houston Texans forması giyen Amerikan futbolcusu Jonathan Owens'la daha fazla vakit geçirebilecek. Kendi gibi hissettiğini söylediği yerde, bir Meksika restoranında önünde favori içeceği karpuzlu margaritayla emekliliğin tadını çıkaracak. O esnada jimnastik de Biles'ı çok özleyecek. Apstein'den dinleyelim: "Kesinlikle ardında büyük bir boşluk yaratacak. Elbette çok yetenekli genç sporcular var ama Simone yegâne. Instagram'da komik, tweet atıyor, hayranlarıyla temas kuruyor, geleneksel güzellik algıları yerine insana iyi hissettiren bakım ürünlerini tanıtıyor, başka sporlarla uğraşan atletler dahi onun karşısında afallıyor. Birleşik Devletler'de jimnastiğe sadece olimpiyat zamanı dikkat kesiliriz. Olimpiyatta çoğu Amerikalı, jimnastikçilerin isimlerini bilir ama diğer dönemlerde verebilecekleri tek isim kalır: Simone Biles. Diğerlerini tamamen unuturlar. Mutlaka birileri ön plana çıkacaktır ama onun kadar etki yaratacak biri için daha çok beklememiz gerekecek. Jimnastik, onu çok özleyecek."

Biles, antrenörleri Cecile ve Laurent'in anavatanı Paris'te düzenlenecek sıradaki olimpiyat için kapıyı tamamen kapatmasa da Apstein'e göre bu ihtimal daha farklı bir rotayla mümkün olabilir: "Genel tasnifte iddialı olmasını bekleyemeyiz ama bir-iki disiplinde uzmanlaşmayı seçebilir. Gerçi Simone Biles'tan bahsediyoruz, ne yapacağını nereden bilebiliriz ki?" Biles'ın, Paris'i düşünecek çok vakti olacak. Muhtemelen elinde karpuzlu bir margaritayla, bir Meksika restoranında...

Socrates Dergi