Koleksiyon

15 dk

Taha Akgül, Türkiye'nin olimpiyattaki madalya umutlarından biri. Londra'daki ilk tecrübe, Rio'daki zafer, Tokyo ve Paris'e uzanan hedefler… Söz, Akgül'de...

Hamza Yerlikaya'nın dünya güreş tarihine geçen başarılarından sonra Türk güreşi için bir fetret dönemi başlamıştı ve 2000'lerin sonuna kadar da devam etti. 2010'larda suskunluğu bozan isimlerden biri Taha Akgül'dü. 2012'de başladığı Avrupa şampiyonluğu koleksiyonuna, geçtiğimiz aylarda sekizinci altını ekledi. İki kez dünya şampiyonu oldu ve 2016 Rio'da serbest 125 kiloda altın madalyayı kazandı. Bütün bu başarıları, ailesinin desteğini, rakiplerini ve takdiri hak eden motivasyonunu konuşacaktık ama Twitter'a girmeden olmazdı…

Attığınız bir tweet'le gündeme geldiniz son dönemde… Birikmiş bir kırgınlık vardı sanki?

Şimdi, Türkiye'nin en başarılı branşlarından biri güreş. 10-12 yıldır çok güzel bir jenerasyon yakaladık, önemli başarılar kazandık. Aynı zamanda Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nde Sporcu Komisyonu Başkanlığı ve Spor Bakanlığı'nda spor müşavirliği görevim var. Olimpiyat takımının da kaptanıyım… Yani bütün bunlarla birlikte bir misyonum olduğunu da düşünüyorum. Sadece güreşte de değil; tekvando, yüzme, boks, jimnastik… Çok genç ve çok iyi bir olimpiyat takımımız var. Belki de tarihin en başarılı olimpiyatlarından birini geçireceğiz. Ama buna rağmen ülkemizde hep futbol gündemde. Tabii ki bugünün dünyasında biz amatör branşlar olarak futbol gibi popüler olamayız. Ayrı bir endüstri orası. Ama biz de hak ettiğimiz değeri görmek istiyoruz. Hem basında hem de ülke gündeminde…

Olimpiyata bir ay kalmışken sadece futbolun konuşulması, bir de 'Bizim Çocuklar' denmesi… Sanki sadece futbolcular sizden. Ben de bundan bahsettim, "Burada 'sizden' olan genç sporcular olimpiyata gidiyor" diye. O kadar tarihi başarılar elde edilmiş ama hiç 'Bizim' hashtag'i oluşturulmadı bizim için. Dediğiniz gibi bende de bir birikmişlik vardı, attım. Epey de bir gündem oldu. Ne yalan söyleyeyim, hoşuma da gitti.

Tüm sporlarda öyle ama bireysel sporlarda motivasyon, odaklanma biraz daha fazla önemli gibi?

Başarımın nedeni bu motivasyon. Bir kez şampiyon olduktan sonra kendini bozan, gençler kategorisinde bir madalya aldıktan sonra sporu bırakan kardeşlerimiz oldu. Ama az önce de bahsettiğim gibi tamam; basketbol, futbol var ama amatör branşlarda da en popüler spor, ata sporu da dediğimiz güreş. Gerçekten çok seveni var. Şampiyonlukla döndüğümüzde onlardan gördüğümüz sevgi bizi çok mutlu ediyor ve "Bu insanları bir kez daha mutlu etmeliyim" diyerek diğer madalyalar için çalışıyorsun. Yoksa güreş, bireysel sporların belki de en ağırı. Kuvvet, kondisyon, teknik… Hepsinin bir araya gelmesi, vücudunun her yerinin sağlam kalması, her zaman hazır olman gerekiyor. Önce kendi iradeni yenecek sonra rakibin iradesine üstün geleceksin.

Son on yılda birçok sporda değişimi konuşuyoruz, hızlı ve çarpıcı değişimler… Güreşte nasıl değişimler yaşandı?

Bundan beş-altı sene önce kurallar çok farklıydı. O kadar sık değişiyorduk ki biz bile yetişemiyorduk. Yirmi sene önce kurallar daha basit, daha anlaşılırmış. Şimdi de kuralları biraz daha basitleştirdiler. Yani televizyonu açıp müsabakayı izleyen bir insan; kimin yendiğini, kimin puan aldığını, kimin maçı kaybedeceğini çok rahat anlayabilir artık. Bu anlamda bir değişiklik var. Organizasyon anlamında bazı değişiklikler oldu. Önceden final günü bir günde bitiyordu, şimdi iki güne yaydılar. Eskiden maçlardan bir gün önce tartı oluyordu, şimdi maçın olduğu iki gün boyunca tartı oluyor. Böyle ufak tefek değişiklikler var ama şu an kural olarak seyir zevki yüksek, izlenilebilir bir hale geldi ve çok güzel geri dönüşler alınıyor bu konuda. Özellikle de serbest güreşte. En önemlisi bu bence.

Hamza Yerlikaya'dan sonra Türkiye'de güreşte bir boşluk yaşandı. Orada seyirci açısından kopuşun nedenlerinden biri bu kural değişiklikleri miydi?

Olabilir. Seyirciyi kopardı cidden ve yöneticiler bunu görüp eski kurallara döndüler. Evet, o dönem öyle bir duraksama yaşandı. Sonra Rıza (Kayaalp), grekoromende on defa Avrupa şampiyonu oldu, Hamza Abi'nin rekorunu geçti, ben serbestte sekiz kez Avrupa şampiyonu olup dünya rekoru kırdım. Ülkemiz için Rıza ile aynı döneme denk gelmiş olmamız bir şans. Bizim jenerasyona da gayet başarılı diyebiliriz.

Hamza Yerlikaya

Hamza Yerlikaya

Peki proje anlamında neler yapıldı da güreş tekrar madalya kazanan sporcular çıkardı?

Bize destek veren federasyon yöneticilerimiz, bakanlarımız… Hepsinin bizde emeği var tabii ama işin açıkçası güreşte biraz bireysel başarıya bağlısınız. En son Rio'da sekiz madalya var, beşi güreşten. Oradan da sanırım üç-dört tanesi Güreş Eğitim Merkezi çıkışlı. Türkiye genelinde devlet kurumu Güreş Eğitim Merkezleri. Altyapıya alıyor sizi ve hem okul hem de güreş eğitimi veriyor. Lise bitene kadar devam ediyor bu süreç. Rıza da ben de Soner (Demirtaş) de Güreş Eğitim Merkezi'nde yetiştik. En önemlisi bireysel yetenek ama üstüne bu altyapı eğitimi gelince bizim için çok faydalı oldu.

Geçen yıl bir sakatlık yaşadınız. Hatta bir söyleşinizde "Olimpiyat bu sene yapılsaydı eski formumu yakalamam zordu" demiştiniz. Oyunların ertelenmesine neden olan pandemi sürecini nasıl değerlendirdiniz?

2020'nin başlarında çok ciddi bir sakatlık geçirdim. Köprücük kemiğim çıktı, oradaki bağlar koptu. Ciddi bir problem yaşadım ve zorlu bir ameliyat geçirdim. 2020'de olsaydı oyunlar, kesinlikle yetişemezdim. Kendimi hazırlamaya, yetişmeye çalıştım… Ama bir süre sonra imkânsız olduğunu gördüm. Düşünün, kolum ancak bir buçuk sene sonra eski durumuna geldi.

Bir buçuk yıl idman yapmadan Avrupa Şampiyonası'na girdim bir-iki ay önce ve şampiyon oldum. Tabii mindere basmadan, ağır sıklette dünya şampiyonu rakipleri yenip şampiyon olmak gerçekten kolay değildir. O nedenle çok büyük moral oldu. Fakat pandemi elbette bizi etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Şu an kamptayız ve her adımımızı pandemiye göre atıyoruz.

Tabii temennimiz pandeminin bir an önce bitmesi ama olimpiyatın ertelenmesi de Allah-u Teâlâ'nın bana göndermiş olduğu bir lütuf diye düşünüyorum. İlk kez erteleniyor. Daha önce tarihte iptal olmuş oyunlar var ama erteleneni yok. O da bize denk geldi. Olimpiyatta altın gelirse, "Bak gidemeyecektik, ertelendi, gittik ve altın geldi" diyeceğiz ve inşallah güzel bir hikâyeye dönüşecek.

Sakatlıklar, yaşın ilerlemesi ya da kural değişiklikleri… Bütün bunlar stil değişikliğine itti mi sizi?

Kendimi çok değiştirmemeye çalışıyorum ancak yaş ilerledikçe esneklik falan kayboluyor. Yine de güreş tarzım aynı, aynı güreşi yapmaya çalışıyorum. Rakiplerime üstünlük sağladığım taraflarım aynı. Kondisyon, hız, teknik… Bunlar önemli ağır sıklette. Ben de bu taraflarımı güçlü tutmaya çalışıyorum. Ufak tefek sakatlıklar nedeniyle bazı şeyleri değiştirmek zorunda kalıyorsunuz tabii. Sol ayağımdan ve sol omzumdan ciddi sakatlıklar yaşadım, sol tarafım şimdi sağ tarafıma göre biraz daha zayıf. Bunun da etkisi oluyor; mesela önceden diğer ayağımı öne koyarken şimdi sağ ayağımı güçlü ayağım olarak öne koyuyorum. Ama toparlanmasını bildim, bahaneye sığınacak bir durum yok.

Ailenizin desteği de kariyerinizde önemli bir yerde. Babanız güreşe başlamanızda etkili, annenizin desteğini bir süredir sizi takip eden herkes biliyor… Bu açıdan da örnek teşkil ediyorsunuz.

Evet, idolümüz babamızdı. Bizi güreştirirdi hep, bir de onun son dönemine yetişmiştik, güreşirken onu izlemiştik. Annemin bizdeki emeği çoktur. Üç erkek kardeşiz, bir de babam, dört. Dört erkek de sporcu. Hepimizin kahrını çekmiş; çamaşırı, yemesi, içmesi… Dört tane güreşçiye bakmak cidden çok zor bir şey. Her idmandan sonra o kadar insanın evdeki o yorgunluğu, o psikolojik olarak zorlandığımız anlardaki tutuma karşı tavrı… Yenildiğinde suratı asık, ters cevap veren gençleri düşünün… Ona rağmen kahrını çekiyor, yemeğini hazırlıyor… Güreşçinin beslenmesi bile çok zor bir şey... Babamla birlikte bizlere verdikleri öğütler çok, özellikle sıkıntılı günlerimizde. İkisinin de emeği çoktur.

Madalya ile döndüğümde beni karşılamaya gelirler ve ben her seferinde madalyayı anneme takarım. P&G'nin desteğiyle Rio'ya da gelmişlerdi. İkisi de ilk kez yurtdışına çıktı, o da Rio'ya denk geldi. P&G'nin Olimpik Anneler Projesi, global bir kampanya olduğu için uluslararası sponsor oldukları bütün sporcuların anne babaları aynı oteldeydi. Otele onları ziyarete gittiğimde çok etkilenmiştim. Orada anne babalar kendi olimpiyat köyü ortamlarını oluşturmuşlardı. Karnaval havası vardı. Rio'da olimpiyat heyecanını yaşadık birlikte, hem de altın madalyayla döndük. Hangi anne babaya bu nasip olur? Hamdolsun, onların da kalbi o kadar güzel, o kadar emek vermişler ki, o duyguyu orada yaşamak nasip oldu.

"Rio'da olimpiyat heyecanını yaşadık birlikte, hem de altın madalyayla döndük. Hangi anne babaya bu nasip olur?"

"Rio'da olimpiyat heyecanını yaşadık birlikte, hem de altın madalyayla döndük. Hangi anne babaya bu nasip olur?"

Geno Petriashvili ile neredeyse bütün büyük organizasyonlarda karşılaştınız. Tokyo'da da olası rakiplerden biri…

En iyi rakibim. Dünya ya da Avrupa şampiyonalarında en zorlandığım rakip. Tarzı bana benziyor, çok iyi teknikleri var ve genç bir sporcu. Ona karşı az kaybettim ama kaybedince de çok dramatik kaybediyorum, kendimi kahrediyorum. İki müsabakayı da on saniye kala; birini 6-6'dan birini 10-8'den verdim. İki dünya şampiyonası finali. Özellikle en son 2019'da kaybettiğim… Maç elimdeydi, kaybedeceğimi dahi düşünmüyordum. Son on saniyede puan verdim ve 6-6'yla kazandı. Son puanı o aldığı için beraberlikte o galip geldi. Kural böyle. Kazandıklarımı da hep farklı kazandım ama yenildiklerimi unutamıyorum. Dediğim gibi en iyi rakibim o ve Tokyo'da da karşıma çıkacaktır. İnşallah üstün gelen taraf ben olurum.

Siz altını aldığınız an minderde ne hissettiniz?

Oyunların son gününe doğru güreşmiştim. Ben güreşene kadar olimpiyat takımımızın altın madalyası yoktu. Ülke sıralamasında da epey bir geriye düşmüştük. Bu yüzden de tüm takım bana odaklandı: "Hadi Taha, alacaksın. Almazsan bizim için sıkıntı olur!" falan… Son iki yılın dünya, son dört yılın da Avrupa şampiyonu olarak oraya gitmiştim. Hedefim altın madalyaydı ama bu durum yükümü artırdı. Acayip stresliydim. Sabah bir şey yiyemedim. Sabah seansı bitti, üç müsabaka kazandım, finale kaldım… 12.00 ile 19.00 arasında yarım muz yiyebildim. Akşam da final maçım var. Midem hiçbir şey almadı, o yarım muzla finale çıktım ve hamdolsun altın madalyayı aldım. Ülkemizi de 15-16 basamak yukarı taşıdı o madalya. Ülken adına bir şey kazanmanın mutluluğu, işte annemin yanına gittim, P&G yetkilileri ile birlikte salondaydılar, hep beraber kutladık… Çok güzel bir duygu, inşallah tekrarlanır…

2012'de ilk olimpiyat tecrübesinde stres durumu neydi?

Benim maçlar yine son günlere doğruydu. Maçı bitenler geliyor; yenilenler üzgün, madalya kazananlar boyunlarında yemekhaneye bir giriyorlar, herkes ayağa kalkıp alkışlıyor… Dünyanın en iyi sporcularıyla birliktesin, onlarla aynı yerde yemek yiyorsun… Çok enteresan bir şey. Ben de gençtim ve stres yaptım. Hatta müsabakaya çıkmadan "Şu olimpiyat bitsin, yeniyorsam yeneyim, yeniliyorsam da yenileyim" dedim. Neticede başarısız oldum. Ama inanın üzülemedim. Olimpiyatta madalya almak için hak etmek gerekiyor, kendi kendime "Demek ki hak etmemişim. Daha gencim, tek Avrupa şampiyonluğum var. Demek ki o seviyede değilim ama bir dahaki olimpiyata o seviyede altın için gideceğim!" dedim. 2016'ya da altın için gittim. Stresim vardı ama çok azdı çünkü amacım belliydi.

Stres, sakatlıklar ve yaşın büyümesi hep olumsuz etkiler olsa da bir sporcu için en kıymetli şeylerden biri, tecrübeyi de yanında getiriyor aslında. Tokyo'ya giderken bu tecrübenin yarattığı farkı hissediyor musunuz?

Kesinlikle. Takımın hatta olimpiyat takımının en tecrübelilerinden biriyim. İki olimpiyat gördüm: Londra ve Rio. Birinde yenildim, dibi gördüm; diğerinde altın madalya kazandım, en tepeyi gördüm. Tokyo'da da altın gelirse… 2024'e üç sene kalıyor hatta 2023'te olimpiyat eleme turnuvaları başlıyor. Neden üçüncü altın madalya olmasın? Çok büyük motivasyon olur benim için buradaki altın. "Paris'te de alabilirim" derim ve hemen çalışmaya başlarım. Tarihe geçmek için güreşirim.

Socrates Dergi